Heinrich Böll Stıftung Derneği Türkiye Temsilciliği, Habervesaire ve Helsinki Yurttaşlar Derneği'nce düzenlenen "27 Mayıs Darbesinin 50. Yıldönümü ve Türkiye Siyasetine Etkileri" başlıklı sempozyum Harbiye'deki İstanbul Kongre Merkezi'nde başladı. Sempozyum yarın 10.00-19.00 arasında devam edecek.
Sempozyumu açan İstanbul Bilgi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi'nden Prof. Dr. Mete Tunçay konuşmasında "darbe geleneği"nin 1960 ile başlamadığını belirterek, "Osmanlıda da yeniçerilerin siyasete müdahalesini biliyoruz. Darbeler, müdahaleler Ergenekon ile de başlamadı. Bunun bir gelenek haline geldiğini görüyoruz" dedi.
1960'a gelene kadar Demokrat Parti (DP) hükümetinin kalkınma hamleleriyle anımsandığını ifade eden Tunçay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ama bugün biliyoruz ki DP hükümeti daha sonraki yıllarda çaresiz kaldı ve kısmen Amerika'dan kısmen de Rusya'dan yardım aldı. Menderes, II. Abdülhamid'in yaptığı hatayı yaptı. II. Abdülhamid de orduya yatırım için Almanlardan yardım almıştı. Ama bu hatayı Atatürk yapmadı."
Tunçay, 1960 darbesine giden sürecin kendisi için farklı bir anlamı olduğunu söyledi:
"O dönem DP Yozgat milletvekilinin kızıyla yeni evlenmiştim. Ben o sıra babasına da DP'li olduğu için tavırlıydım. [Yassıada Mahkeme Başkanı] Salim Başol da o sıralar kayınpederimin evine gidip geliyordu."
27 Mayıs darbesinin daha çok "korporatif" niteliği olduğunu söyleyen Tunçay, "Darbeyi yapanlar biraz acemiydi. Çünkü bir hiyerarşiyle yapılmadı. Çeşitli rütbelerden insanların bir araya geldiği bir fikirlerin özgürce savunulduğu bir Kurucu Meclis vardı. 27 Mayıs ile beraber artık askeriye devlet yönetiminde kalıcı hale geldi. Darbeye 'Evet' diyen üniversite hocalarının sayesinde de daha sonra Yassıada Mahkemeleri kuruldu" diye konuştu.
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden Prof. Dr. Ali Ülkü Azrak da "27 Mayıs Askeri Müdahalesi ve 1961 Anayasasının Hazırlanış Süreçleri" başlıklı konuşmasında "1961 Anayasası taslağında tiyatro gibi bazı kurumların özerk olması kuralı vardı. Ama kabul edilen anayasada taslaktaki bu ifade yer almadı. Bunu gibi taslaktaki birçok şey anayasaya alınmadı" dedi.
Darbenin ardından üniversitelerin öğretim üyelerinin birbirlerini "jurnallediği" bir dönem yaşandığını ifade eden Azrak, "147'ler olayı olarak bildiğimiz bu olay nedeniyle bazı hocalar kürsülerini kaybetti. Sıdık Sami Onar bu nedenle istifa etti. İstifasını açıkladığı gün ben de odasındaydım. Yakın bir arkadaşı onu istifadan vazgeçirmeye çalışıyordu. Ama vazgeçmedi" dedi.
Azrak, 1961 anayasası için "bir üst yapı düzenlemesi" değerlendirmesinde bulundu.
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Prof. Dr. Osman Doğru, "27 Mayıs Yargısı" başlıklı konuşmasında, darbe öncesi çok sayıda hukukçunun ve savcının tasfiye edildiğini söyledi:
"O dönem Danıştay üyelerinin yarısı emekliye sevk edilmişti. DP'nin görevine son verdiği bu hakimlerin darbenin ardından geri getirilmesi istendiğinde ihtilalin Adalet Bakanı, 'İyi ki uzaklaştırıldılar. Çünkü onlar el etek öperek bir yerlere gelmişlerdi' diyor. Yani DP'nin bu hakimleri tasfiye etmesini darbe yapıcılar da onaylıyor."
Doğru, o döneme dair "Yassıada mahkemelerinin hukuki kriterlere uygun olup olmadığı" tartışmasına ilişkin ise şunları söyledi:
"Yassıada mahkemelerine 'mahkeme' diyemeyiz. Çünkü hukuki kriterlere göre karar vermemişlerdir."
İlk oturumun moderatörlüğünü yapan İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Prof. Dr. Turgut Tarhanlı da Yassıada mahkemelerini izlemek üzere vapura bindirilen kişilere verilen ve içerisinde Yassıada mahkemelerinin neden kurulmak durumunda olduğu, darbenin gerekçelerinin özetlendiği 'Yassıada broşürlerini' salondakilere gösterdi.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Prof. Dr. Serap Yazıcı da "27 Mayıs Müdahalesinin Türkiye'nin Hukuk ve Siyasi düzenine etkisi" başlıklı konuşmasında şunları söyledi:
"Anayasa yapım sürecinde seçmen kitlesinin yüzde 40'ına sahip olan DP bu anayasa sürecinden dışlanmıştır. Çünkü Anayasa yüzde 61 evet oyuyla kabul edildi. Demokratik bir görüntü içerisinde aslında çok otoriter bir yapıydı. Milli Güvenlik Kurumu (MGK) ilk defa 1961 Anayasası ile kurulmuştur."
"27 Mayıs'tan bu yana 'anormal' olanı 'normal' gören zihinsel ve kurumsal bir miras devralınmıştır."(BT)