Cumartesi Anneleri/İnsanları bugün Galatasaray meydanındaki 678. haftasında 23 yıl önce gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ı andı.
Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak, "23 yıldır ben burada bekliyorum. Adalet istiyorum, başka bir şey istemiyorum" dedi.
Eylemde Hasan Ocak’ın kardeşleri Maside Ocak ve Ali Ocak da söz aldı.
Maside Ocak: Hayatımızı belirleyen iki fotoğraf var
“Hasan'ımızı aldıklarından beri bizim hayatımızı belirleyen iki tane fotoğraf var. Biri elimizde tuttuğumuz Hasan'ın gülen yüzü, ailemizin gül yüzlü çocuğu. Bu meydanın etrafındaki her tiyatro salonunda her sinema salonunda, bu kentin her sokağında Hasan'la bir anımız var.
“Hayatımızı belirleyen diğer fotoğrafsa Hasan'ın paramparça edilmiş yüzünün fotoğrafıydı. İşkenceden geçirilmiş bedeninin fotoğrafıydı. O fotoğraftan gördüğümüz şey öfkeydi. O kadar çok şey anlatıyordu ki: insanlığın bittiğini, vicdanın öldüğünü..."
Ali Ocak: Devlet insanlık suçlarıyla yüzleşsin
“Devletin işlediği insanlık suçlarıyla yüzleşmesini istiyoruz. Seneler önce Tayyip Erdoğan söz vermişti, kayıpların bulunması için. Ama her ne hikmetse bir kararname ile binlerce insanı tutuklayan Erdoğan'ın eli, gücü katilleri yakalamaya yetmiyor.
“Bu çaresizliğinin toplum tarafından sorgulanmasını istiyorum. Cumhurbaşkanı'nın elini tutan ne? Veli Küçük, Mehmet Ağar neden adalet teslim edilmiyor? 23 yıl da 50 sene de geçse, ömrümüz yettikçe adaleti, özgürlüğü, eşitliği savunacağız.
Hasan Ocak nasıl kaybedildi?
Cumartesi İnsanları adına Pınar Gayıp’ın okuduğu açıklamada Hasan Ocak’ın kaybedilmesi ve yargı süreci şöyle anlatıldı:
“30 yaşındaki Hasan Ocak İstanbul/Avcılar’da yaşıyordu. 21 Mart 1995’de annesini arayarak, ‘Akşam yemek hazırlama, balık alıp geleceğim’ dedi. Ancak Hasan eve gelmedi ve ailesi bir daha onun sesini duyamadı.
“Daha önce iki defa gözaltına alındığı ve son gözaltısında ‘Bir daha gelirsen buradan sağ çıkamazsın’ diye tehdit edildiği için ailesi hemen İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ve İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığına başvurdu ama kendilerine ‘Gözaltına alınmamıştır’ cevabı verildi.
“23-28 Mart 1995 tarihleri arasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde gözaltında tutulan iki kişi, Hasan’ı şubede gördüklerini söyledi. Yine Hasan Ocak’ın ismini gözaltına alınan kişilerin parmak izi listesinde gördüklerini açıklayan iki kişi daha vardı. Bir başka tanıksa, şubedeyken bir hareketlilik olduğunu ve polislerin 'Hasan Ocak getirildi' diye aralarında konuştuklarını duyduğunu söyledi.
“Ocak Ailesi TBMM, Başbakanlık, Bakanlıklar, savcılıklar, hastaneler ve Adli Tıp nezdinde girişimlerde bulundu. Ancak başvurdukları her yerde 'Bizde yok' cevabıyla karşılaştı.
“Adli Tıp Kurumu kayıtlarından Hasan’ın izine ulaşıldı. Ailesi her yerde Hasan’ı ararken onun ağır işkence izleri ile dolu cansız bedeninin, tüm resmi makamlardan geçirilerek ‘Kimliği meçhul kişi’ olarak gizlice Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'na defnedildiği gerçeği açığa çıktı. Tüm veriler Hasan’ın işkence ile öldürüldüğünü doğruluyordu. Bu gerçek karşısında dönemin İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Algan Hacaloğlu ‘Toplumdan hükümet adına özür diliyorum’ dedi.
Hasan Ocak davası
“Ocak Ailesi’nin tüm hukuki girişimleri sonuçsuz kaldı. Dosya takipsizlik ve zamanaşımı kararlarıyla kapatılmak istendi. 29 Kasım 2016’da zamanaşımı kararına itiraz başvurusu yapıldı. İstanbul Anadolu 7. Sulh Ceza Hakimliği zamanaşımı kararını kaldırdı ve CMK 173/3 Maddesi uyarınca soruşturmanın genişletilmesine karar verdi. Ancak bugüne kadar dosyada kayda değer bir gelişme yaşanmadı.
AİHM’e taşınan davada ise Mahkeme, Hasan Ocak'ın kaybedilmesi ve ölümüyle ilgili koşullarının belirlenmesi için yeterli ve etkin bir soruşturma yürütülmediğini tespit etti. Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yaşam hakkını düzenleyen 2. maddesini usul yönünden ihlal ettiğine karar verdi.” (TP)