1993'den bu yana hapiste olan ve şu anda Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutulan hasta mahkum Şemsettin Kargılı (49), ailesi aracılığıyla basın ve sivil toplum kuruluşlarına iletilmek üzere yazdığı mektupta, hasta mahpuslar sorununun Türkiye toplumunun vicdanındaki en büyük yara olduğunu ifade ederek, bu sorunun çözümü için geç kalınan her gün bir canın daha yitip gittiğine dikkat çekiyor.
"Mahkûm koğuşu yok" yanıtı
Kargılı mektubunda, korucu ve itirafçıların ifadeleri esas alınarak ve avukatı olmadan Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde müeebbet hapis cezasına çarptırıldığını ve bu hükmün Yargıtay tarafından da onandığını, 53 günlük sorgu sürecince gördüğü akıl almaz işkenceler, uğradığı haksızlık ve geride bırakmak zorunda kaldığı ailesinin zor durumu nedeniyle psikolojik sorunlar yaşadığını anlatıyor.
Hasta mahkum 'post-travmatik stres bozukluğı' teşhisiyle Adli Tıp Kurumu'na sevkedildiğini ve kurumun kendisine "Cezaevinde kalabilir," şeklinde bir rapor tanzim ettiğini anlatarak diğer rahatsızlıklarından şöyle bahsediyor:
"Bende kalp rahatsızlığı da baş gösterdi. Son üç yılda iki kez anjiyo oldum. Buna ilişkin kalp kapakçıklarımda sorun olduğu yönünde bir tanı konuldu. Rahatsızlığım halen devam ediyor."
6 Aralık 2013 günü kalp rahatsızlığı nedeniyle sevkedildiği Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde çekilen ultrasyonda, Kargılı'nın sağ böbreğinde 6 cm çapında bir kitle tespit ediliyor.
Doktorlar ileri tetkikler sonucunda kanserojen olduğu saptanan kitlenin bulunduğu sağ böbreğinin alınması için Kargılı'yı Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne (DÜTF) sevk ediyorlar. Ancak üniversite hastanesi Kargılı'yı iki kez 'Mahkûm koğuşu yok,' diyerek geri çeviriyor.
Bir böbrek alınıyor
Kargılı mektubunda Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde görevli doktorların "Burada yapılması riskli bir ameliyat ama kabul edersen seni burada ameliyat ederiz," dediğini, ameliyatı mecburen kabul ettiğini ve 24 Ocak 2014'te ameliyatla sağ böbreğinin, etrafındaki dokularla birlikte alındığını anlatıyor.
Ameliyattan bir hafta sonra tekrar cezaevine gönderilen Kargılı'nın, ameliyatından bir buçuk ay sonra çıkan patoloji raporuyla böbrek kanseri olduğu anlaşılıyor.
''Hapishanede kalamaz''?
Ameliyat olduğu hastaneden cezaevinde kalamayacağına dair rapor almak istediğini ancak kendisini "mahkum koğuşu yok," yanıtıyla hastaneye kabul etmeyen Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne sevkettiklerine dikkat çeken Kargılı, o süreci şöyle anlatıyor:
"Ameliyatımı yapan doktor, bu hastalığımla cezaevinde yaşayamayacağımı belirtmesine rağmen, hastane kurulu beni ameliyatımı yapmayan DÜTF'ne sevketti. Elimde raporlar ve tetkik sonuçları olduğu halde silbaştan iki hafta boyunca git-gel yaparak tekrar heyete alındım. Heyette bu hastalığa rağmen nasıl bir karar alınacağını henüz bilmiyorum. Ancak DÜTF'den 'Cezaevinde kalamaz,' şeklinde bir rapor alsam dahi Adli Tıp'a sevkim yapılacak. Bu süreçte en iyi ihtimalle 3-4 ay sürecektir. Yani bana kanser teşhisi konulmasının üstünde sekiz ay gibi bir süre geçmiş olacak.
"Mevcut hastalığım hareket kabiliyetimi ciddi bir şekilde sınırlandırmasına rağmen, ring aracıyla, ellerim kelepçeli bir şekilde hastaneye götürülüp, getiriliyorum. Ha keza, kanserli olmama rağmen, haftada 4-5 kez x-ray cihazından geçirilerek radyasyona maruz kalıyorum."
Hasta mahpuslar...
Mektubunda devamla, kalp ve böbrek rahatsızlıklarıyla birlikte psikolojik olarak yıprandığına değinen Kargılı, hasta mahpusların Adli Tıp Kurumu'na sevk sırasında konuldukları Metris R Tipi Cezaevi'ne sevkedilmesi durumunda, ailesinin görüşüne gelemeyeceğine, bu durumun psikolojik olarak onu daha fazla zorlayacağına dikkat çekiyor.
Kargılı mektubunu şu uyarıyla noktalıyor:
"Hasta mahpuslar olayı şu anda ülkemizde, toplum vicdanında en büyük yaradır. Çözüm konusunda geç kalınan her gün bir can daha yitip gitmektedir. Bu konuda ivedi bir çözüm gerektiği sizlerce de bilinmektedir". (BA/HK)