2025'te hak ihlalleri de bitmedi mücadele de

Yeni çözüm süreci kapsamında 2025 yılı, barışın, demokrasinin, eşitliğin ve özgürlüğün siyasetin yeniden öncelikli gündemine girdiği bir yıl olsa da baskı da devam etti. Barış, insan hakları ve demokrasi taleplerini ısrarla dile getirmesine rağmen, iktidarın son yıllarda insan hakları perspektifinden bütünüyle uzaklaşan politikaları 2025 yılında da devam etti.
2025 yılı, Türkiye’de insan hakları ihlallerinin tüm ağırlığıyla sürdüğü; ancak buna karşı adalet, barış ve özgürlük talebinin de bastırılamadığı bir yıl oldu. İnsan hakları perspektifinden uzak, güvenlikçi ve ayrımcı politikalar, yaşam hakkından ifade özgürlüğüne kadar pek çok alanda ağır ihlallere yol açarken; kadınlar, emekçiler, LGBTİ+’lar, gazeteciler, hak savunucuları ve yurttaşlar tüm baskılara rağmen hak mücadelesini sürdürdü.
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Dokümantasyon Merkezlerinin verilerine göre 2025 yılında yaşanan hak ihlallerini derledik.
Yaşam hakkı
Yaşam hakkı ihlalleri, sadece savaş ve silahlı çatışmalar ya da devletin güvenlik güçleri tarafında gerçekleştirilen ihlaller ile sınırlı değil. Yapısal şiddetin bir ürünü olarak ve/veya üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilen fakat devletin, "önleme ve koruma" yükümlülüğünü yerine getirmeyerek doğrudan ya da dolaylı olarak neden olduğu ihlalleri de kapsamakta. Bu kapsamda ihlaler, 2025 yılında da artara devam etti.
- Kolluk güçlerinin yargısız infazı, dur ihtarına uyulmadığı gerekçesiyle veya rastgele ateş açması sonucu 3 kişi yaşamını yitirdi, 5 kişi yaralandı.
- Gözaltında bulunan 1 kişi, mülteci/sığınmacıların tutulduğu Geri Gönderme
- Merkezleri’nde (GGM) 2 kişi şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi.
- Ülke içinde, Suriye ve Kuzey Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde (IKBY) yaşanan silahlı çatışmalar ve operasyonlar sonucunda 24 güvenlik görevlisi (21 asker, 3 polis), 48 militan, 1 sivil olmak üzere en az 73 kişi yaşamını yitirdi. 10 güvenlik görevlisi (8 Asker, 2 polis), 1 sivil olmak üzere en az 11 kişi yaralandı.
- Güvenlik güçlerine ve/veya resmi kurumlara ait araçların sivillere çarpması sonucu en az 3 kişi kişi yaralandı.
- Hapishanelerde hastalık, intihar, şiddet, ihmal, dışarıdan gelen kişilerin silahlı saldırısı vb. gerekçelerle en az 16 kişi yaşamını yitirdi, 1 kişi yaralandı.
- Mülteciler/sığınmacılar, Kürtler, LGBTİ+'lar, Aleviler ve gayri müslimleri hedef alan ırkçı, fobik ve nefret içerikli saldırılar sonucu en az 1 kişi yaşamını yitirdi, 20 kişi ise yaralandı.
- Yaşam ve çevre savunucularına yönelik silahlı saldırı sonucunda en az 1 kişi yaralandı.
- Zorunlu ya da muvazzaf olarak askerlik görevini yaparken en az 26 kişi kaza, patlama, inthar ve/veya şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi, 5 kişi yaralandı.
- İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) verilerine göre iş kazaları/cinayetleri sonucu Türkiye’de 2025 yılının ilk 11 ayında en az 1956 işçi yaşamını yitirdi.
- bianet’in verilerine göre, 2025 yılının ilk 11 ayında erkekler tarafından en az 271 kadın, 60 çocuk öldürüldü.
İşkence ve kötü muamele
15 Şubat'ta Van Büyükşehir Belediyesi’ne kayyım atanması, 19 Mart'ta ise İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınıp tutuklanmasına yönelik protestolar nedeniyle yapılan gözaltılar başta olmak üzere, yıl içinde resmi gözaltı merkezlerinde işkence diğer kötü muamele yaşandığına dair çok sayıda iddia basına, mahkeme tutanaklarına, baroların, ulusal ve uluslararası insan hakları kurumlarının/mekanizmalarının raporlarına yansıdı.
- TİHV’e işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldığı iddiasıyla toplam 485 kişi ve yakını başvurmuştur.
- Resmi gözaltı merkezleri ve GGM’lerde en az 41 kişi işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldı.
Kolluk şiddeti normalleşti
Kolluk güçlerinin barışçıl toplantı ve gösterilere müdahalesi sırasında, sokak ve açık alanlarda ya da ev ve iş yeri gibi mekânlarda, yani resmi olmayan gözaltı yerlerinde ve gözaltı dışındaki ortamlarda yaşanan işkence ve diğer kötü muamele uygulamaları 2025 yılında da tüm yoğunluğu ile devam etti. Kolluk güçlerinin, evrensel hukukta ve ülke yasalarında tanımlanan zor kullanma yetkisinin çok ötesine geçen kural dışı, denetlenmeyen, cezalandırılmayan, siyasal iktidar tarafından görmezden gelinen hatta teşvik edilen bu şiddeti normalleştirilerek gündelik yaşamın bir parçası haline geldi.

MAHKEME EMNİYETTEN TÜM KAYITLARI İSTEDİ
Saraçhane davasında, polislerce işkence ve kötü muamele iddiaları soruşturulacak
'Onur Ayı' etkinliklerinde LGBTİ+’lara, 8 Mart etkinliklerinde kadınlara, 2025 1 Mayıs’ında Taksim'e yürümek isteyenlere, 31 Mart 2024 Yerel Yönetim Seçimleri sonrasında seçmen iradesine aykırı bir şekilde farklı tarihlerde belediyelere kayyım atanmasını ve İmamoğlu’nun tutuklanmasını protesto edenlere, sokak hayvanlarının yaşamını korumaya çalışan hayvan hakkı savunucularına, Gazze‘deki soykırımı protesto edenler, toprağına, havasına, suyuna, zeytinine sahip çıkmak isteyen yaşam savunucularına, hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri ve devam etmekte olan açlık grevleri ile ilgili barışçıl toplantı ve gösteri yapanlara yönelik kolluk güçlerinin uyguladığı şiddet bu normalleştirmenin örnekleri.
Mahkemeden kesinleşmiş karar: 1 Mayıs’ta Taksim yasağı hukuksuz
- Kolluk güçlerinin toplanma ve gösteri özgürlüğü kapsamında yapılan barışçıl eylem ve etkinliklere müdahalesi sonucu 2 bin 345 kişi işkence ve diğer kötü muamele niteliğindeki uygulamalar ile gözaltına alındı, en az 131 kişi yaralandı.
- Sokak ve açık alanlarda ya da ev ve iş yeri gibi mekânlarda, en az 83 kişi işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldı.
- 6 Ağustos 2019 tarihinde Ankara'da kaybolan Yusuf Bilge Tunç hakkında yapılan tüm başvurulara rağmen halen haber alınamamaktadır.
- 37 kişi kaçırılma ve ajanlaştırma şikâyeti ile İHD’ye başvuru yapmıştır. Bu sayı Ocak 2022 ile Kasım 2025 arası dönem için toplam için 124 kişidir.
- Açık kaynaklardan yapılan tespitlere göre en az 2 kişi kolluk güçleri tarafından kaçırılarak zorla alıkonulduklarını, işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldıklarını iddia etti.
- Hapishanelerde en az 321 mahpus işkence ve kötü muamele gördüğüne dair şikâyette bulunmuştur.
1 Ocak 2016 ile 31 Aralık 2024 tarihleri arasında Türkiye’de doğrudan işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldığı için TİHV’e başvuran toplam 6.249 kişiden 3.149’u hapishanede alıkonulduğunu ve bu kişilerden 2.849’u (%90,5) hapishane süreçlerinde işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldıklarını belirtti. Bu kapsamda söz konusu tarih aralıklarında hapishanelerde en sık hakaret (% 68,1), kaba dayak (% 49,3) ve çıplak arama (%40,7) başta olmak üzere fiziksel müdahalelerin, yanı sıra temel hakların (%78,4) ve sosyal hakların (% 72) kısıtlandığı ifade edildi.
Düşünce ve ifade özgürlüğü
2016 yılında ilan edilen OHAL ile birlikte tırmanışa geçen düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamaları, özellikle de basın üzerindeki kaygı verici boyutta artan baskı ve kontrolü 2025 yılında da sürdü.
- 30 Kasım 2025 tarihi itibariyle Türkiye’de en az 29 gazeteci/basın çalışanı cezaevinde bulunmakta.
- Gazeteci/basın çalışanı olan en az 101 kişi gözaltına alındı, 52 kişi tutuklandı. En az 1 kişinin ülkeye girişi engellendi. 2’si ev hapsi olmak üzere en az 25 kişiye adli kontrol tedbiri uygulandı.
- Gazeteci/basın çalışanı olan 60 kişi hakkında soruşturma başlatıldı. En az 28 kişi hakkında 32 dava açıldı. En az 58 kişi hakkında açılan 62 davanın görülmesine devam edildi.
- Gazeteci/basın çalışanı olan en az 38 kişi saldırıya maruz kaldı, bunun sonucunda en az 1 kişi yaşamını yitirdi, en az 7 kişi yaralandı. Gazeteci/basın çalışanı kişilerin tehdit edildiği en az 11 olay tespit edildi.
Pek çok habere, internet sitesine, sosyal medya hesabına ve uygulamaya mahkeme kararları ile erişim ve yayın yasağı getirildi.
- En az 28.900 içeriğe ve 71 siteye/uygulamaya (18 farklı haber kuruluşunun 27 domain'i dahil) erişim engelli getirildi. En az 19 gazetecinin/basın çalışanının çeşitli platformlardaki sosyal medya hesaplarına erişim engeli getirildi.
- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na ait en az 6 sosyal medya hesabına erişim engeli getirildi.
- Sosyal medya paylaşımları başta olmak üzere düşünce ve ifade özgürlüğü hakkını kullandığı için en az 329 kişi gözaltına alındı, en az 48 kişi tutuklandı, en az 33 kişi adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı ve en az 2 kişiye ev hapsi tedbiri uygulandı.
- İçişleri Bakanı 7 Mayıs 2025 tarihinde katıldığı bir toplantıda 2025 yılının ilk 4 ayında 6 bin 765 URL hesabı ile 27 bin 304 sosyal medya hesabına erişimin engellendiğini duyurdu.
Aynı dönemde ayrıca;
- En az 20 yayın oluşumuna (11 TV kanalı, 6 dijital platform, 2 radyo ve 1 YouTube kanalı) 85 kez idari para cezası, 22 kez program durdurma cezası verildi. Ayrıca 3 Radyoya/TV kanalına toplam 25 gün yayın durdurma cezası verildi. Dijital platromlarda yer alan en az 6 içerik ise katalogdan çıkarıldı.
- 2 televizyon kanalına kayyum atandı, 3 televizyon kanalı ise TMSF’ye devredildi.
- 1 televizyon bürosuna kolluk kuvvetleri tarafından baskın düzenlendi.
- 1 gazete binası ile bir dergiye ait 2 binaya saldırı düzenlendi.
- En az 6 kitap ve 2 dergi nüshası hakkında toplatma kararı kararı verildi. 1 filmin gösterimi Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 5224 Sayılı Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanunu”nun 4. Maddesi uyarınca yasaklandı. 8 gazetenin resmi ilan yayınlama hakları durduruldu.
- En az 60 sanatçı ve yazar, 2 sosyal medya içerik üreticisi, 1 sanatçı menajeri, 1 modacı haklarında açılan davalarda yargılandı.
İfade özgürlüğünün siyasal eleştiriyi ve yurttaş denetimini mümkün kılacak şekilde etkin kullanımının önündeki en büyük engeli içerikleri bakımından muğlak ve keyfi yoruma açık çok sayıda düzenleme oluşturmakta.
Başta 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu (TMK) olmak üzere Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) en az 15 maddede ve bazı özel kanunlarda ifade özgürlüğünü sınırlayan ve cezalandıran düzenlemeler bulunmakta. Bu tür düzenlemelerin başında TCK’nın 301. (Türk Milletini, devleti ve kurumlarını aşağılamak), 299. (Cumhurbaşkanı’na hakaret), 216. (Halkı kin ve düşmanlığa tahrik), 220/8. ile TMK’nın 7/2. (Örgüt propogandası yapmak) ve TMK 6. (Terör ile mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek) maddeleri gelmekte.
Leman hedef alındı
2025 yılında bu kapsamda yaşanan çarpıcı bir örnek, Leman Dergisi’nde yer alan bir karikatür nedeniyle ‘dini değerleri alenen aşağılama’ gerekçesiyle TCK’nın 216. Maddesi’ne muhalefet suçundan soruşturma başlatılması, dergi yöneticisi ve çalışanı dört kişinin (çizimi yapan karikatürist, derginin sorumlu yazı işleri müdürü, müessese müdürü ve grafikeri) evlerine baskın yapılarak, fiziki şiddet veters kelepçe uygulanmak suretiyle gözaltına alınıp tutuklanmaları ve derginin ilgili sayısı hakkında toplatma kararı verilmesi oldu.
Bu yasalara son dönemde bir yenisi daha eklenmiştir. Kamuoyunda "Dezenformasyon Yasası" olarak bilinen, 18 Ekim 2022 tarih ve 31987 sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Basın Kanunu’nda bazı değişiklikler yapan 7418 sayılı Kanun ile başta gazeteciler olmak üzere ifade özgürlüğünü kullanmak isteyen herkesin üzerindeki baskı ve kısıtlamalar daha da arttı. Bu kapsamda 2025 yılında yaşanan çarpıcı bir örnek Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi genç delegesi, insan hakları savuncusu ve LGBTİ+ aktivisti Enes Hocaoğulları’nın hakkında "kamuoyunu yanıltıcı bilgi yaymak" gerekçesiyle dava açılması ve tutuklanması oldu.
Erdoğan’a hakaret
Cumhurbaşkanına hakaret sebebiyle başlatılan soruşturma ve davalar Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı görevini devraldığı Ağustos 2014 sonrasında büyük bir hızla artmış ve Cumhuriyet tarihinde daha önce görülmemiş sayılara ulaştı. Adalet Bakanlığı verilerine göre, 2010-2014 yılları arasındaki beş yıllık dönemde Cumhurbaşkanına hakaret gerekçesiyle başlatılan toplam soruşturma sayısı 2.804, bu soruşturmalar sonucunda açılan kamu davası sayısı ise 690’dır. Buna karşılık Erdoğan’ın görevde olduğu 2015-2019 yılları arasındaki beş yıllık dönemde ise toplam 128.190 soruşturma başlatıldığı ve toplam 27.607 kamu davası açıldığı görülmekte. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre 2024 yılında "Cumhurbaşkanı’na hakaret" suçunu da içeren "devletin egemenlik alametlerine ve organlarının saygınlığına karşı suçlar" başlığı altında (TCK m. 299-301) 21.813 kişi hakkında soruşturma başlatılmış, 7.264 kişi hakkında kamu davası açıldı.
- En az 26 kişi Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla haklarında açılan davalarda yargılandı. Aynı gerekçeyle 1’i çocuk, 1’i İsveç vatandaşı olmak üzere en az 14 kişi gözaltına alındı, 11 kişi tutuklandı.
Toplanma ve gösteri özgürlüğü
Son dönemlerde mülki idare amirlerinin (valiler, kaymakamlar) kendilerine 5442 Sayılı İller İdaresi Kanunu’nun 11/C maddesi ve 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17. maddesi ile verilen yetkiye dayanarak aldıkları eylem ve etkinlikleri yasaklama kararları, barışçıl toplanma ve gösteri yapma özgürlüğünün önündeki en önemli engellerden birini oluşturmaktadır. Bu yasaklar bireysel ya da toplu biçimde yapılan tek bir eylem ve etkinliğe yönelik olabileceği gibi belli bir süre içerisinde tüm eylem ve etkinlikleri de kapsayabilmektedir. Ancak, son dönemde ülkenin pek çok yerinde, bilhassa da Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı il ve ilçelerde mülki idare amirlerinin bu yetkiyi çok sık ve keyfi olarak kullanmaları sonucunda aslında 19 Temmuz 2018 itibariyle sona ermiş olan OHAL rejimine fiilen süreklililk kazandırılmıştır.
- Mülki idare amirleri tarafından 13 ilde ve 8 ilçede en kısası 1, en uzunu 15 gün olmak üzere 29 kez tüm eylem ve etkinlikler yasaklandı.
Toplanma ve gösteri yapma özgürlüğünün fiilen kullanılmasının önündeki diğer önemli bir engel ise kolluk güçlerinin keyfi, aşırı ve orantısız zor kullanarak gerçekleştirdiği müdahalelerdir. Hatta denilebilir ki kolluk güçlerinin bu müdahalleri çoğu zaman işkence ve diğer kötü muamele boyutuna varmaktadır.
- En az 245 barışçıl toplantı ve gösteriye kolluk güçleri tarafından müdahale edildi. Bu müdahaleler sonucunda en az 2.345 kişi gözaltına alındı, 104 kişi tutuklandı en az 131 kişi ise yaralandı. 42’si ev hapis tedbiri olmak üzere en az 431 kişi hakkında adli kontrol tedbiri uygulandı. En az 24 kişiye para cezası verildi.
- Barışçıl toplantı ve gösteriler sonrasında yapılan ev baskınlarında en az 1165 kişi gözaltına alındı, 188 kişi tutuklandı. 33’ü ev hapsi tedbiri olmak üzere en az 445 kişi hakkında adli kontrol tedbiri uygulandı.
- Buna göre toplanma ve gösteri özgürlüklerini kullanan/ kullanmak isteyen toplamda en az 3511 kişi gözaltına alındı, 292 kişi tutuklandı, 75’i ev hapis tedbiri olmak üzere en az 876 kişi hakkında adli kontrol tedbiri uygulandı.
Bu genel verilerin içinde yer almakla birlikte 2025 yılında farklı toplumsal grupların yaptığı barışçıl toplantı ve gösterilere yönelik kolluk güçlerinin müdahale ve engellemeleri ise şöyledir:
- Kadın ve LGBTİ+ hakları için yapılmak istenen 25 barışçıl toplantı ve gösteriye müdahale edildi, en az 377 kişi gözaltına alındı, 3 kişi tutuklandı, 74 kişiye adli kontrol tedbiri uygulandı.
- İşçi ve emekçiler tarafından yapılan barışçıl toplantı ve gösterilere en az 18 kez müdahale edildi, en az 50 kişi gözaltına alındı, 1 kişi yaralandı.
- Çevre ve kent hakkı ile ilgili yapılan barışçıl toplantı ve gösterilere 11 kez müdahale edildi, en az 26 kişi gözaltına alındı, 1 kişi yaralandı.
- Sokak hayvanlarının yaşam hakkı için hayvan hakları savunucuları tarafından gerçekleştirilen barışçıl toplantı ve gösterilere en az 5 kez müdahale edildi, 1 toplantı ve gösteri engellendi, en az 3 kişi gözaltına alındı.
- 1 Mayıs İşçi Bayramı kapsamında yapılan barışçıl toplantı ve gösterilere yönelik müdahaleler sonucu en az 452 kişi gözaltına alındı, 20 kişi tutuklandı, 49 kişiye adli kontrol tedbiri uygulandı. Ayrıca 1 Mayıs bildirisi dağıtan 5 kişiye para cezası verildi.
- Newroz sonrasında çeşitli illerde yapılan ev baskınlarında en az 19 kişi gözaltına alındı, 1 kişi tutuklandı, 12 kişi hakkında adli kontrol tedbiri uygulandı.
- Öğrenciler tarafından çeşitli gerekçeler ile yapılan en az 20 barışçıl toplantı ve gösteriye müdahale edildi, en az 222 kişi gözaltına alındı, 3 kişi yaralandı, 6 kişi tutuklandı, 4’ü ev hapis tedbiri olmak üzere 31 kişi hakkında adli kontrol tedbiri uygulandı.
- 19 Mart 2025 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının tutuklanmasını protesto amaçlı en az 66 barışçıl toplantı ve gösteriye müdahale edildi, en az 1375 kişi gözaltına alındı, 187 kişi tutuklandı, 63’ü ev hapsi tedbiri olmak üzere 503 kişi hakkında adli kontrol tedbiri uygulandı.
- Van Büyükşehir Belediyesine kayyım atanmasına karşı gerçekleştirilen en az 26 barışçıl toplantı ve gösteriye müdahale edildi, 464 kişi gözaltına alındı, en az 107 kişi yaralandı, 61 kişi tutuklandı, 13 kişi hakkında adli kontrol tedbiri uygulandı, 10 kişiye para cezası verildi.
- Cezaevlerindeki hak ihlalleri ve cezaevlerinde devam etmekte olan açlık grevleri ile ilgili yapılan en az 6 barışçıl toplantı ve gösteriye müdahale edildi ve en az 17 kişi gözaltına alındı.
- Gazzede yaşanan soykırımı protesto etmek ve Filistin’e destek için yapılan en az 12 barışçıl toplantı ve gösteriye müdahale edildi, en az 50 kişi gözaltına alındı, 2 kişi tutuklandı, 1’i ev hapsi tedbiri olmak üzere 8 kişi hakkında adli kontrol tedbiri uygulandı.
Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre 2024 yılı içinde Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet gerekçesiyle kişi 4.847 kişi hakkında soruşturma başlatılmış, 2.167 kişi hakkında kamu davası açıldı. Bu soruşturmalar, baskı ortamının yoğunluğunu gösterirken diğer yandan yurttaşlar üzerinde toplanma ve gösteri yapma özgürlüklerini kullanmaları bakımından caydırıcı bir etki yaratmaya devam ediyor.
- Konser, festival, turnuva, tiyatro oyunu gibi en az 9 etkinlik mülki idare amirleri tarafından yasaklandı.
- En az 30 etkinlik belediyeler, kamu kurumları ya da organizasyon şirketleri tarafından, kimi zaman tepkiler nedeniyle kimi zaman gerekçesiz olarak iptal edildi.
- 2 grev ertelendi.
Örgütlenme özgürlüğü
2025 yılında insan hakları örgütlerinin, dernek, vakıf, emek ve meslek örgütlerinin çok sayıda üye ve yöneticisi gözaltına alındı, tutuklandı, haklarında açılan davalar ile üzerlerinde baskı oluşturulmaya çalışıldı.
- Farklı dernek, vakıf, sendika, meslek örgütü, inisiyatif ve platformların üye ve yöneticisi olan en az 131 kişi gözaltına alındı, 60 kişi tutuklandı, 24’ü ev hapsi tedbiri olmak üzere 42 kişi adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
- En az 1 dernek, 3 kültür merkezine ait binalara kolluk kuvvetleri tarafından baskın yapıldı, basılı ve dijital materyale el konuldu.
İnsan hakları savunucusu kişi ve kuruluşlara yönelik idari ve yargısal tacizler başta olmak üzere uygulanan baskı ve tehdit politikaları 2025 yılında da devam etti. Bu kapsamda;
- İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, TİHV Yönetim Kurulu Üyesi Şebnem Korur Fincancı Cumartesi Anneleri/İnsanları, Nimet Tanrıkulu hakkında açılmış olan davaların görülmesine devam edildi.
- Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi genç delegesi, ÜniKuir derneğinin Uluslararası Savunuculuk ve Kaynak Geliştirme Koordinatörü Enes Hocaoğulları, 27 Mart 2025 tarihinde delege olduğu Avrupa Konseyi Kongresi’nin 48. oturumunda yaptığı Türkiye’deki demokratik gerileme ve kolluk güçlerinin şiddetini eleştiren bir konuşma gerekçe gösterilerek tutuklanmış ve hakkında "kamuoyunu yanıltıcı bilgi yaymak" (Türk Ceza Kanunu Madde 217/A, 2022 "dezenformasyon yasası") ve "nefret ve düşmanlığı tahrik" suçlamalarıyla dava açılmıştır.
- Muğla Akbelen ve Deştin’de siyasi bağlantıları olan şirketler tarafından yürütülen madencilik faaliyetlerinin yıkıcı ekolojik ve sosyal sonuçlarını ifşa eden insan hakları savunucusu ve çevre aktivisti Haluk Özsoy hakkında, yaptığı konuşma ve açıklamalarda ‘Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağıladığı’ (TCK m. 301.) gerekçesiyle açılan iki ayrı davanın duruşmaları yıl içinde görüldü. Haluk Özsoy, bu davalardan birinden beraat ederken diğerinden 5 ay hapis cezası ile cezalandırıldı ve hükmün açıklanaması geri bırakıldı.
- İnsan hakları savunucusu ve sendika (BİRTEK-SEN) başkanı Mehmet Türkmen, Gaziantep Valiliği’nin 13 Şubat 2025 tarihinde "kamu güvenliği" gerekçesiyle il genelinde 15 gün süreyle tüm gösteri, toplantı, yürüyüş ve protesto eylemlerini yasaklamasını eletirmesi üzerine tutuklandı ve hakkında "Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti'ni, devletin organ ve kurumlarını aşağılamak" ve "suça tahrik" suçlarından dava açıldı. Yargılamalar sonunda Mehmet Türkmen, ‘Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin organ ve kurumlarını aşağılamak’suçundan beraat ederken "suça tahrik" suçundan 6 ay 7 gün hapis cezası ile cezalandırıldı.
Örgütlenme özgürlüğünü kullanılmaz hale getiren düzenlemelerin başında 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu gelmekte. Söz konusu kanunun çeşitli maddeleri uyarınca haklarında açılan soruşturmalar ve hükmedilen yargı kararları sonucu seçilmiş yerel yöneticiler, siyasal parti, sendika, dernek veya vakıfların üye ve yöneticileri ile insan hakları savunucuları bu hak ve özgürlüklerini kullanamaz hale geldi.
- "Örgüte yardım ve yataklık etmek", "örgüt propagandası yapmak", "örgüt üyesi olmak" ya da "örgüt adına suç işlemek" gibi gerekçeler ile en az 2.100 kişi gözaltına alındı, 400 kişi tutuklandı.
- TİHV Dokümantasyon Merkezi’nin tespitlerine göre ise 2025 yılının ilk 11 ayında: "Örgüte yardım ve yataklık etmek", "örgüt propagandası yapmak", "örgüt üyesi olmak" ya da "örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek" gibi gerekçeler ile en az 707 kişi gözaltına alındı, 284 kişi tutuklandı ve 8’i ev hapis tedbiri ile olmak üzere 271 kişi adli kontrol tedbiriyle serbest bırakıldı.
2025 yılında siyasi partilerin çok sayıda üye ve yöneticisi, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri gözaltına alındı, tutuklandı, haklarında açılan davalar ile üzerlerinde baskı oluşturulmaya çalışıldı. Belediyelere kayyımlar atandı, milletvekilleri hakkında fezlekeler TBMM gönderildi, siyasi partilerin üyelerine ve binalarına saldırılar oldu.
- 22’si belediye başkanı ya da eş başkanı, 16’sı belediye meclisi üyesi olmak üzere yerel yönetimlere seçilmiş 38 kişi gözaltına alındı, 21’i belediye başkanı 31 kişi tutuklandı, 1 kişi ev hapsi adli kontrol tedbiri uygulanmak şartıyla serbest bırakıldı.
- Farklı siyasi partilerin üye ve yöneticisi olan en az 290 kişi gözaltına alındı, 68 kişi tutuklanırken, 6‘sı ev hapsi tedbiriyle olmak üzere 44 kişi adli kontrol tedbiri uygulanmak şartıyla serbest bırakıldı.
- 2 il (Van, Siirt) 3 ilçe (Akdeniz, Kağızman, Şişli) belediyesine kayyım atandı, 4 il (Adana, Adıyaman, Antalya, İstanbul) ve 13 ilçe (Beşiktaş, Beykoz, Gelendost, Büyük Çekmece, Gaziosmanpaşa, Ceyhan, Seyhan, Manavgat, Şile, Beyoğlu, Bayrampaşa, Yahşihan) belediye başkanları görevden alındı.
- AKP’li milletvekiller hakkında 1, bağımsız milletvekilleri hakkında 6, CHP’li milletvekiller hakkında 72, DEM Parti milletvekilleri hakkında 41, İYİ Parti milletvekilleri hakkında 5, TİP milletvekilleri hakkında 9 olmak üzere toplam 134 fezleke TBMM’ye gönderildi.
Hapishaneler
Hapishane nüfusunda yıllar içinde büyük bir artış yaşandı. Bugün cezaevlerinin kapasitenin çok üzerinde tutuklu
ve hükümlü bulunduğu kayıt altında. Bununla birlikte son dönemde özellikle mimari yapıları ve gündelik uygulama rejimi ile tecrite/izolasyona dayalı yeni tip cezaevlerinin sayısında da artış görülmekte.

2025 CEZAEVİ İSTATİSTİKLERİ
AKP döneminde mahpus oranı 7 katına çıktı: "İnfaz yakmalar sona ermeli"
Adalet Bakanlığının verilerine göre 2005 yılında bulunan tutuklu ve hükümlü sayısı 55 bin 870 dir. 2 Aralık 2025 tarihi itibari ile ceza infaz kurumlarında toplam 433 bin 543 tutuklu ve hükümlü bulunmakta. 20 yıl içinde tutuklu ve hükümlü sayısı yaklaşık yedi buçuk misli arttı.
Yine Adalet Bakanlığı'nın verilerine göre 21 Kasım 2025 tarihi itibariyle Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü bünyesinde buluan 403 ceza infaz kurumunun toplam kapasitesi 305 bin 286 kişiliktir. Dolayısıyla hapishanelerde halen kapasite fazlası olarak 128 bin 257 tutuklu ve hükümlü bulunmakta.
Yıl içinde yapılan giriş ve çıkış kayıtlarına bakıldığında hapishanelerde çok daha yoğun bir nüfus hareketliliğinin olduğu görülmekte. Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’nün 5 Mayıs 2025 tarihli verilerine göre 1 Ocak- 31 Aralık 2024 tarihleri arasında hapishanelere 306 bin 545 kişinin hükümlü statüsünde giriş kaydı yapılırken, 262 bin 476 kişinin ise hükümlü statüsünde çıkış kaydı yapılmıştır.
Yine Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre, 2024 yılında Türkiye'de her 100 bin kişiye düşen mahpus sayısı 448. Yaş sınırı ölçü alındığında bu oran daha da artmakta: 31 Aralık 2024 tarihi itibariyle 12 ve daha yukarı yaştaki her 100 bin kişiden 536'sı hapishanede bulunmakta. 2024 yılı için Avrupa Konseyi ortalaması 100 bin kişide 122.
Ayrıca, Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre 30 Kasım 2025 tarihi itibariyle Türkiye genelinde Denetimli Serbestlik Müdürlükleri tarafından denetim ve takibi yapılan (adli kontrol tedbirleri uygulananlar dahil) 460 bin 921 kişi bulunmakta. Bu sayıyı hapishanelerde bulunan tutuklu ve hükümlülerin sayısı ile topladığımızda özgürlüklerinden mahrum bırakılmış ya da gözetim altında olan yurttaş sayısı yaklaşık 894 bin 464 kişiye ulaşmakta. Bu da diğer dolaylı gözetim/denetim araçlarını bir yana bırakıldığında yaklaşık her 98 yurttaştan birinin doğrudan/çıplak gözetim altında olduğu anlamına geliyor.
Ev hapsi rutinleşti
Son dönemlerde keyfi bir şekilde başvurulan ev hapsi dahil adli kontrol tedbirleri de sıradan ve rutin uygulamalar haline geldi. Bu tür tedbirler tutuklanmayı gerektiren koşulların varlığı halinde, şüpheliye/sanığa daha hafif nitelikte bir tedbir uygulamak amacıyla tutuklamaya alternatif olarak düzenlenmişti. Ancak yürürlüğe girdiği 1 Haziran 2005 tarihinden bu yana, özellikle de son dönemde 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK) yapılan çeşitli değişiklikler sonucunda tutuklamanın tamamlayıcısı ve hatta devamı niteliğindeki bir tedbir haline geldi. Yine Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre 30 Kasım 2025 tarihi itibariyle 130.494 kişiye CMK’nın 109. maddesi kapsamında adli kontrol tedbiri uygulanmakta.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları dahil, uluslararası normlara göre mahpusların yaşam hakkını korumak devletlerin pozitif yükümlülüğü altında olmasına rağmen;
- Hapishanelerde hastalık, intihar, şiddet, ihmal vb. çeşitli gerekçelerle en az 16 kişi yaşamını yitirdi, 1 kişi yaralandı.
- Hapishanelerde hastalık, intihar, şiddet, ihmal vb. çeşitli gerekçelerle en az 14 kişi yaşamını yitirdi. Ayrıca 266 kişi gıda zehirlenmesine maruz kaldı.
Ayrıca Adalet Bakanlığı, TBMM’de verilen bir soru önergesine 13 Mart 2025 tarihinde verdiği cevapta 24 Temmuz 2023 ile 20 Aralık 2024 tarihleri arasındaki dönemde Türkiye genelindeki hapishanelerde toplam 1026 mahpusun yaşamını yitirdiğini açıkladı.
Bu ölümlerin önemli bölümü için şüpheli olduklarına dair ciddi iddialar bulunmasına rağmen mahpusların ailelerinin, avukatlarının ve hak savunucularının da bir parçası olduğu etkin soruşturma süreçleri yaşanmamakta. Etkin soruşturma yapılmadığı için de mahpus gerçekten intihar etmiş olsa bile biyo-psiko-sosyal iyilik hâlinin düzenli olarak izlenip izlenmediği, intihar riskinin varlığı, alınan önlemler, intihar nedenleri, öncesindeki ruhsal durumu ya da işkence ve diğer kötü muameleye maruz kalıp kalmadığı aydınlatılmamakta, dolayısıyla yaşam hakkının korunmasına dair usuli yükümlülükler de yerine getirilmemekte.
Hasta mahpusların durumu ağır
Hapishanelere girişten itibaren çeşitli nedenlerle (çıplak arama, kelepçeli muayene, ayakta tekmil vererek sayım gibi) uygulanan kaba dayak, her türden keyfi muamele ve keyfi disiplin cezaları, hücre cezaları, sürgün ve sevkler yakın tarihte görülmedik boyutlara ulaşmıştır. Hapishanelerden nispeten kısıtlı olarak edinilen bilgi ve yapılan şikayetlerden mahpusların, sağlığa, yiyecek ve suya, hijyen malzemelerine erişimde ciddi ihlaller yaşadığı anlaşılmakta. Sağlık hizmetine erişimin kısıtlanması, cezaevi reviri ziyaret hakkının reddedilmesi, Adli Tıp Kurumu’na, adliyeye ve hastaneye "hücre tipi ring araçları" ile götürülmeleri, sevk sırasında kelepçe takılması dâhil kötü muamele uygulamaları, sağlık hizmetlerine erişebildikleri zamanlarda da "Üçlü Protokol" gerekçe gösterilerek mahremiyetlerine saygı duyulmaması, mahpusların sağlık sorunlarının zamanında ve etkili bir şekilde çözülmemesi uzun bir süredir devam eden bir başka sorun alanıdır.
Özellikle son dönemde tedavilerini zorlukla sürdüren mahpusların büyük bir çoğunluğunun başka cezaevlerine sürgün edilmesi sağlık hizmetine erişim hakkına önemli ölçüde zarar verirken sağlığa erişim konusunda yaşanan kısıtlamalar hapishanelerin önemli bir sorunu olan hasta mahpuslarını durumunu daha da ağırlaştırmakta. Bu kişilerin karşı karşıya olduğu sağlık hizmetine yeterli erişim sağlayamama, Adli Tıp Kurumu’nun bağımsız olmaması dâhil, bağımsız ve nitelikli tıbbi değerlendirme raporu alamama gibi sorunların yanı sıra 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu’nda 28 Haziran 2014 tarihli "toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen" şeklindeki değişiklikte yer alan "toplum güvenliği" ibaresi, hasta mahpuslar için "kesin hayati tehlike teşkil ettiği" yönünde raporlar verilmiş olsa bile, mahpusların salınmalarını bütünüyle keyfiyete bağlamış durumda.
- İHD tarafından tespit edilebildiği kadarıyla 28 Nisan 2025 tarihi itibariyle hapishanelerde 230’u tek başına yaşamını devam ettiremeyecek durumda, 105’i desteğe ihtiyacı olan toplam 335’i ağır olmak üzere en az 1412 hasta mahpus bulunmaktadır.
Gözetim arttı
Hapishanelerde koridorlar, ziyaret alanları ve revir gibi mahpuslar dışında başkalarının da kullandığı yerlerin kamera ile izlenebileceği kanunla düzenlenmiş. Ancak, 2016 yılından itibaren hücre ve koğuşların havalandırmalarına, mahpusların yaşam alanını 7/24 görebilecek şekilde kameraların konulduğu mahpuslar tarafından bildirilmektedir. Özel hayata saygı hakkının ihlali hapishanelerde yaşanan ciddi sorun alanlarından biri.
Aile görüşleri dışında dış dünya ile ilişki için mektup ve fakslar haberleşme hakkının kullanılmasında önemli araçlardır. Hapishanelerden nispeten kısıtlı olarak edinilen bilgilerden, yapılan şikayetlerden ve insan hakları kuruluşlarının raporlarından son dönemlerde artan mektup engellemeleri ve mektupların kaybedilmesi, mahpusların aile ve özel hayatlarına saygı hakkı ile haberleşme haklarını ihlal ettiği gibi mahpusların izolasyonunu da arttırmakta. Ayrımcılık yasağına aykırı şekilde, Kürtçe yazılan mektuplar tercüman olmadığı gerekçesiyle veya fahiş tercüme ücretlerinin mahpuslardan talep edilmesi nedeniyle mahpuslara verilmemekte veya ilgilisine gönderilmemekte.
İnfaz yakmalar
14 Nisan 2020 tarihinde ‘5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da yapılan değişiklik ve daha sonra bu değişikliğe dayanarak 29 Aralık 2020 tarihinde çıkarılan "Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri İle Hükümlülerin Değerlendirmesine Dair Yönetmelik" kapsamında oluşturulan ‘Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulları’nın (CİGK) kararlarıyla kesinleşmiş cezalarının infazı için gerekli süreyi tamamlamış olmalarına rağmen, ağırlıklı kesimini siyasi nedenlerle ceza alanlar oluşturmak üzere, pek çok mahpusun tahliyesinin soyut ve subjektif gerekçeler ile ertelenmesi 2025 yılı içinde cezaevlerinde yaşanan önemli sorunlardan biri oldu. Bu yıl içinde bilhassa kamuoyunda "30 yıllıklar" olarak bilinen ve aldıkları müebbet hapis cezasının infazı için gerekli süreyi tamamlamış olan çok sayıda mahpusun salıverilmeleri CİGK kararlarıyla keyfi biçimde ertelendi.
Yetkililer bu konuda sağlıklı veri paylaşımı yapmadığı için kaç mahpusun tahliyesinin ne kadar süreyle ve kaç kez ertelendiği kesin olarak bilinmemekte.
- Söz konusu yönetmeliğin uygulanmaya başlandığı 2021 yılından 11 Ekim 2024 tarihine kadar en az 501 mahpusun tahliyesi CİGK kararlarıyla farklı sürelerde ertelendi.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış olan mahpusların bir gün salıverilme ihtimalinin, yani "umut hakkı"nın olmaması uluslararası mahkemeler egöre insan onuruna aykırı bir durum. Türkiye’de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış olan mahpuslar ile ilgili kapsamlı ve ayrıştırılmış istatistiksel veriler kamuoyu ile paylaşılmamaktadır.

Yeni tahliye olan Grup Yorum gitaristi anlatıyor: "Kuyu tipi cehennemi"
Kuyu tipleri
Son dönemde mahpusların büyük kısmının tek kişilik hücrelerde, çok az kısmının da 3 kişilik odalarda tutulduğu, mimari yapısı ve gündelik uygulama rejimi ile tecrit/izolasyon koşullarını daha da ağırlaştıran S Tipi, Y Tipi ve Yüksek Güvenlikli gibi yeni hapishaneler açmak suretiyle bu uygulama yaygın ve kalıcı bir hale getirilmeye çalışılmakta. CPT’nin 90’lı yıllardan beri vurguladığı ve mahkumların, günün en az sekiz saatini veya daha fazlasını hücreleri dışında belirli amacı olan ve değişen faaliyetler yaparak geçirmelerini öngören ilkesine rağmen Adalet Bakanlığı’nın 22 Ocak 2007 tarihli, tutuklu ve hükümlülerin 10 kişiyi aşmayacak gruplar hâlinde haftada en fazla 10 saat bir araya gelerek sosyalleşmesine müsaade eden genelgesi hiçbir şekilde uygulanmamakta.
İzolasyon uygulamasının özel bir biçimi, 1 Ekim 2024 tarihinde yeni bir süreç başlatılmış, bu kapsamda bazı heyetlerin ziyaretler gerçekleştirmiş olmasına karşın İmralı Hapishanesi’nde yaşanmakta. 2011 yılından 2019 yılına kadar kesintisiz bir şekilde sürdürülen aile ve avukat görüş/ziyaret yasaklarından sonra her ne kadar 2019’da üç kez, 2020’de bir kez, 2024’de bir kez (23 Ekim) 2025’de bir kez (8 Haziran) aile görüşmesi/ziyareti ile 2019’da beş kez, 2025’de üç kez (27 Şubat; 21 Nisan, 18 Mayıs) yapılan avukat görüşmesi/ziyareti gerçekleşmiş ise de aile ve avukat görüş/ziyaret yasakları sistematik olarak sürmekte. CPT’nin Türkiye hapishanelerine yaptığı 2016 ve 2019 yılı ziyaretleri sonucu açıkladığı raporlarında yaptığı tavsiyelere uyulmamakta.
Kürt sorunu
- Ülke içinde, Suriye ve Kuzey Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde (IKBY) yaşanan silahlı çatışmalar ve operasyonlar sonucunda 24 güvenlik görevlisi (21 asker, 3 polis), 48 militan, 1 sivil olmak üzere en az 73 kişi yaşamını yitirdi. 10 güvenlik görevlisi (8 Asker, 2 polis), 1 sivil olmak üzere en az 11 kişi yaralandı.
- Kürtlere yönelik ayrımcı, ırkçı ve nefret içerikli sözlü ya da fiziki saldırılar sonucunda 12 kişi yaralandı.
- Kürtlere yönelik en az 11 ayrımcı, ırkçı ve nefret içerikli politika, idari uygulama veya yasaklama gerçekleşti.
- Bu tür politika, uygulama ve yasaklar içinde Kürtçe’nin kullanımına dair olanlar öne çıkmakta. Bu kapsamda Kürtçe pankartlar, asılmak istenen billboard afişleri engellendi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Kürtçe yapılan konuşmalar tutanaklardan çıkarıldı, Kürtçe konuşulan kahvehane mühürlendi, formasındaki Kürtçe reklam nedeniyle Amedspor’a ceza verildi, Kürt Dili Edebiyatı bölümünde görevli bir akademisyen hakkında Kürtçe şiir okuttuğu için soruşturma açıldı.
- Kürtçe şarkılar eşliğinde halay çeken 6'sı çocuk olmak üzere en az 20 kişi 'örgüt propagandası yapma' gerekçesiyle gözaltına alındı. Bu kişilerden 2'si tutuklandı.
- DEM Parti’den seçilmiş 2 il (Van, Siirt) ve 2 ilçe (Kağızman, Akdeniz) belediyesine kayyım atandı.
- Van Büyükşehir Belediyesine kayyım atanmasına karşı gerçekleştirilen en az 26 barışçıl toplantı ve gösteriye müdahale edildi, 464 kişi gözaltına alındı, en az 107 kişi yaralandı, 61 kişi tutuklandı, 13 kişi hakkında adli kontrol tedbiri uygulandı, 10 kişiye para cezası verildi.
- Newroz sonrasında çeşitli illerde yapılan ev baskınlarında en az 19 kişi gözaltına alındı, 1 kişi tutuklandı, 12 kişi hakkında adli kontrol tedbiri uygulandı.
- Başta HDP’nin eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere çok sayıda seçilmiş Kürt siyasetçinin tutuklu bulunması veya hapis cezaları ve uzak cezaevlerine sürgünler ile cezalandırılmaları adil yargılanma, seçme seçilme, örgütlenme, düşünce ve ifade özgürlüğü gibi pek çok temel hak ve özgürlüğün ihlaline yol açmaya devam ediyor.
(AB)
2025'te çözüm sürecinde neler yaşandı?

‘Birileri’ haklarımızı anlatıyor

KOMİSYON NASIL ORTAKLAŞACAK?
Cengiz Çiçek: Raporlarda 'Kürtsüz demokrasi' eğilimi öne çıkıyor

Salih Müslim: Türkiye'nin "PKK'liler, PYD'ye katılır" kaygısı bitmeli, bizim gücümüz bize yetiyor

Türkiye'nin seçmen haritası son dört seçimde nasıl değişti?








