Haberin İngilizcesi için tıklayın
2022 yılı sona ererken, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Küresel Siyaset Forumu, "2022'nin Getirdikleri Işığında Türk Dış Politikası" isimli bir webinar düzenleyerek son bir yıl içinde dünyada yaşanan gelişmelerin ışığında Türkiye dış politikasını ele aldı.
Küresel Siyaset Forumu Akademik Koordinatörü ve Özyeğin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Evren Balta'nın moderatörlüğünde bugün yapılan etkinlikte, Türkiye dış politikasının 2022'de yaşanan küresel sorunlara nasıl yanıtlar geliştirdiği konusu konuşuldu.
Webinara, Emekli Büyükelçi Esat Şafak Göktürk, gazeteci Sedat Ergin, akademisyen Prof. Dr. İlhan Uzgel, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özlem Kaygusuz ve Chatham House Araştırmacısı Galip Dalay tartışmacı olarak katıldı.
Evren Balta, özellikle Rusya'nın 24 Şubat 2022'de Ukrayna'yı işgal etmesiyle başlayan savaşa atıfla, 2022'nin "küresel siyaset açısından kurucu önemi olan, küresel siyasetin parametrelerinin yeniden yazıldığı bir yıl olduğuna" dikkat çekti. Balta, katılımcıları izleyicilere tanıttıktan sonra sözü ilk olarak emekli büyükelçi Esat Şafak Göktürk'e bıraktı.
"Pragmatik ihtiyaçlar, makas değişikliğine itti"
Şafak Göktürk, sözlerine başlarken, Türkiye dış politikasına bakarken sadece 2022 yılına değil son 20 yıla bakmak gerektiğini hatırlattı. Göktürk, bu bağlamda Türkiye dış politikasını beş ana başlık altında ele aldı:
- Gelişimin tanımlayıcı çizgileri
- Değişim ihtiyacının özü
- Hareket tarzı
- İçinde bulunduğumuz bağlam
- Sorgulanmazlık
Şafak Göktürk, "beka" temasının dış politikada çatışma boyutunda tecelli etmesinin desteklendiğine, bunların ise ideolojik ve düşmanlaştırıcı söylemlerle desteklendiğine dikkat çekti.
Türkiye dış politikasında özellikle 2021'in ikinci yarısından bu yana bir "makas değiştirme hareketi" olduğunu hatırlatan Göktürk, bunun "tümüyle Türkiye'nin pragmatik ihtiyaçları üzerine yapıldığını" söyledi:
"Bunun bir diğer sebebi ise hükümet için siyasi ve ekonomik zorlukların artmış olmasıydı. Riskler kümülatif bir etki yaptı. Bunların hepsi ise hükümeti yeni bir değerlendirme yapmaya itti: Bunları nasıl yöneteceğiz?"
Türkiye dış politikasını "hareket tarzı" açısından da ele alan Şafak Göktürk, "Tutarlılık değil kullanışlılık önem taşıdı ve söyleme öncelik verildi. Birkaç aylık birkaç konulu bileşimler oluşturuldu" dedi.
Son olarak "sorgulanmazlık" başlığını değerlendiren Göktürk, 2022 yılında dış politikada "ulusal varoluş"un önemli bir tema olduğunu, dış politikada yapılanları ve söylenenleri sorgulayanlara "hain" damgası yapıştırıldığını söyledi: "Batı karşıtlığı algısı da hükümetin işini kolaylaştırdı."
"Türkiye'nin Rusya'ya bağımlılığı artıyor"
Şafak Göktürk'ün ardından söz alan Hürriyet Gazetesi yazarı Sedat Ergin, Suriye ve Ukrayna'da devam eden savaşların Türkiye dış politikasını nasıl şekillendirdiği sorusunun muhtemel cevaplarını ele aldı.
Rusya-Ukrayna savaşının "Türkiye'nin Batı ve Rusya ile ilişkileri açısından majör sonuçlar doğurmasının kaçınılmaz olduğunu" vurgulayan Ergin, savaşın ilk döneminde "Savaş, Batı ile yakınlaşmanın tetikleyicisi olabilir" şeklinde iyimser beklentilerin olduğunu fakat bu beklentilerin zaman içinde beklendiği şekilde cereyan etmediğine dikkat çekti.
İkinci bir nokta olarak Türkiye'nin Rusya ve Ukrayna arasında izlediği "denge politikasına" atıfta bulunan Sedat Ergin, şöyle konuştu:
"Türkiye, aslında biraz da Montrö'nün dışına çıkarak üçüncü tarafların gemilerinin Boğazlardan geçmesini caydırıcı mesajlar verdi ve Karadeniz'in bir gerilim ve çatışma bölgesi olmasını engelledi. Boğazlar ile ilgili bu uygulamadan Rusya'nın rahatsız olduğunu sanmıyorum.
"Buradaki bir diğer nokta ise enerji. Savaş başladığında, özellikle Almanya'nın Rusya'ya bağımlılığı bağlamında Türkiye'nin bundan gerekli dersleri çıkarması gerektiği konusunda kuvvetli savlar vardı.
"10 aylık döneme baktığımızda, tam tersine, Türkiye'nin Rusya'ya yönelik bağımlılığının artması yönünde bir eğilim olduğunu görüyoruz.
"Rusya ile ilişkilerdeki asimetri daha görünür oldu"
"Enerji alanında bir yoğunlaşma söz konusu. İlişkinin dengesine baktığımızda, Rusya yaptırımlar ile kuşatılmışlığını Türkiye üzerinden aşmaya çalışıyor. Kabul edelim ki Türkiye bu açıdan Rusya ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin için hayati bir işlev görüyor.
"Rusya ve Türkiye arasında karşılıklı çıkarların genişlediği ve iki tarafın da bundan memnun olduğu bir ilişki yapısı gelişiyor.
"Rusya ile ilişkiler bir yoğunlaşma eşiği atladı. Bu, ilişkilerde bir süredir var olduğu söylenen asimetriyi daha da belirgin hale getirmiş gibi görünüyor.
"Fotoğrafın bütününe baktığımızda Türkiye'nin batıdan ayrı, özerk bir alanda hareket ettiği algısı batıda daha da güçlendi. İki lider arasındaki ilişkinin savaştan etkilenmeden devam etmesi bu algıyı daha da perçinledi."
Son 20 yılda "süreklilik-kopuş" tartışmaları
Sedat Ergin'in ardından konuşan akademisyen Doç. Dr. Özlem Kaygusuz, sözlerine başlarken bir hatırlatmada bulundu:
"2022 öyle bir yıl ki 2021'den sonra gelen herhangi bir yıl değil, AKP'nin 20. yılı ve önümüzde genel seçimler var."
Bu bağlamda Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerinin temel çerçevesini ele alan Özlem Kaygusuz da Şafak Göktürk gibi Türkiye'nin 2022 yılındaki dış politikasını son 20 yıl bağlamında ele aldı.
"Son 20 yılda Türkiye dış politikası olmadığı kadar hareketli ve yoğun bir dönem yaşadı. Bu dönem, Türkiye'de dış ve iç siyasetin çok etkileştiği bir dönem oldu" diyen Kaygusuz, özetle şöyle konuştu:
"Bu 20 yılda ayrıca sürekli bir süreklilik-kopuş tartışması oldu: Hangi alanlarda süreklilik var? Hangi alanlarda kopuşlar yaşandı?
"Özellikle Batı ve AB ile ilişkilerde özellikle son yedi yılda önemli bir revizyon oldu. Türkiye'nin 'Batıcı dış politika' yaklaşımı ciddi anlamda revize edildi."
Aynı zamanda AKP iktidarının ilk 10 yılına denk gelen 2002-2011 yılları arasında dış politikada "sürekliliğin" hüküm sürdüğünü belirten Özlem Kaygusuz, AB ve Batı ile ilişkilerin 2015 yılında kopmaya başladığını, 2019-2020'de ise ilişkilerde "uzaklaşma değil, gerilim olduğunu" söyledi:
"Mevcut durumda, ne AKP hükümeti ne AB, herhangi bir sorun alanında somut bir çözüm önerisi getiriyor."
"Dış politikada Arap Baharı evresi kapandı"
Özlem Kaygusuz'un ardından söz alan araştırmacı Galip Dalay, Türkiye dış politikasında "neden makas değişikliği olduğu" sorusunu ele aldı.
Son dönemde Türkiye'nin Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır ve İsrail gibi Orta Doğu ve Körfez ülkeleri ile normalleşme ve yakınlaşma adımlarını hatırlatan Galip Dalay, bunun "Türkiye dış politikasında Arap Baharı evresinin kapatıldığının ilamı olduğunu" söyledi.
"Normalleşme adımlarını ne tetikledi" sorusunun muhtemel cevaplarını da sıralayan Dalay, burada "üç bağlamlı tetikleyici unsurların olduğunu" belirtti:
- İç siyasetten kaynaklanan özellikle de ekonominin durumuyla ilgili tetikleyici unsurlar
- Bölgesel ölçekli unsurlar: Geleneksel güvenlik alanlarına vurgu yeniden ortaya çıktı:
1) İran ile rekabet alanları hem genişliyor hem derinleşiyor. 2) Türkiye, Yunanistan ile olan çoklu krizi ikili bir krize çevirmeye çalışıyor. 3) Bölgesel Kürt meselesi: Suriye ile normalleşme söylemi.
"Erdoğan, savaşı 'Allah'ın bir lütfu' olarak gördü"
Webinarda son olarak köşe yazarı - akademisyen Prof. Dr. İlhan Uzgel konuştu ve "Türkiye dış politikasında 2022 yılında ne oldu ve dış politika 2023'te hangi mirası devralıyor?" sorularına yanıt verdi.
Konuşmasına başlarken dış ve iç siyasette iki önemli gelişme olduğunu, bunların Rusya-Ukrayna savaşı ve Türkiye'deki genel seçimler olduğunu hatırlatan Uzgel, "Erdoğan hükümetinin Batı ile ilişkileri iyi gitmedi ve Edoğan Ukrayna savaşını 'Allah'ın bir lütfu' olarak gördü" dedi.
"ABD'nin Türkiye'ye karşı stratejik bir 'by-pass' politikası izlediğini" kaydeden Uzgel, bu durumu farklı örnekler üzerinden anlattı:
"ABD, Afganistan'dan çekilirken Türkiye'nin destek ve yardımını istemedi.
"Bir yıl arayla iki IŞİD lideri Türkiye sınırına yakın noktalarda öldürüldü ama ABD İncirlik üssünü kullanmadı, Türkiye'ye söylemedi bile.
"ABD Başkanı Joe Biden, Cumurbaşkanı Erdoğan ile yalnızca uluslararası zirvelerin marjında görüşüyor."
Sözlerine son verirken Türkiye'nin Ukrayna savaşı bağlamındaki "denge politikasına" da değinen Uzgel, özetle şöyle konuştu:
"Otoriter liderler kriz sever"
"Otoriter liderler kriz sever. Çünkü kriz, hareket alanını genişletir. İran da öyledir. Dış siyasetini öyle yürütür. Fakat bu, savaş sırasında Türkiye açısından böyle gitmedi. Erdoğan bir denge politikası izlemedi, Erdoğan başka bir şey yapamazdı. Rusya'ya mecbur kalma durumu vardı.
"Türkiye, Putin olmadan Suriye'de hareket edemiyor, enerji açısından bir bağımlılık var. Türkiye tarihinde böyle bir ilişki görülmedi, bu telefon diplomasisinden farklı, buna farklı bir isim bulmak gerek.
"Rusya-Ukrayna savaşını bitirmek ise Erdoğan'a kalacak bir şey değil; burada, Erdoğan'ın çok ötesinde küresel bir çekişme var.
"Buradaki ikinci boyut ise seçim dış politikası. Burada tek hattı olmayan bir dış politika ekseni var. İlişkilerin bozuk olduğu ülkelerle ilişkileri düzeltmek ve yumuşak hedefler seçmek üzerinden ilerleyen bir eksen..."
"2022'nin Getirdikleri Işığında Türk Dış Politikası" webinarı, tartışmacıların konuşmalarının ardından soru-cevap bölümüyle sona erdi. (SD)