2020 yılını hem kişisel hem toplumsal tarihlerimizde salgın ve ekonomik kriz başta olmak üzere zorluklarla boğuştuğumuz bir yıl olarak hatırlayacağız.
TIKLAYIN - 30 yıldır değişmeyen "gelenek": Cezasızlık
Bu durum, insan hakkı ihlalleri açısından da değişmedi, geride bıraktığımız yılda hak ihlalleri, cezasızlığın öne çıktığı, umut verici olmayan bir dönemdi.
Bitirdiğimiz yılda gerçekleşen ihlallerden bazılarını derledik…
Geçinemedik
2020’de en çok, pandemiyle daha da görünür olan yoksulluğun, işsizliğin ya da fazla çalışmak zorunda kalanların haberini yaptık. Başta sağlık çalışanları olmak üzere market çalışanları, kargocular, eve servis yapanlar, internet satışının çeşitli aşamalarında görev alanlar insanüstü çalışmak zorunda kaldı. Esnaf, müzisyenler ve onlarla çalışanlar, mekan işletmecileri, garsonlar, maaşları asgari ücretin yarısına düşürülen “beyaz yakalılar” da ağır bir yoksullukla karşı karşıya bırakıldı.
“Kıraathane esnafı olarak çok zor durumdayız. Evimize çocuklarımıza ekmek parası götüremiyoruz. Tükeniyoruz, bitiyoruz. Bu meslekten ekmek yiyen birisi olarak söylüyorum bunları ... Bütün yetkililere seslenmemize rağmen sesimizi duyan yok. Çocuklarımı okula bile borç bularak yazdırdım. 200 gündür elektrik, su, vergi ve borçlarım için çay satmaya çalışıyorum. Akşama kadar sadece 10 - 15 çay satabiliyorum. Bu da 2 liradan 20 - 30 lira yapıyor. Buyurun geçinin bu parayla.”
TIKLAYIN - “Buyurun geçinin bu parayla”
“Biz yarım maaşla kaldık böyle. Hem canla başla çalış hem bütün hakların elinden alınsın hem de yarım maaş falan… İnsanın sinirleri bozuluyor haklı olarak.”
TIKLAYIN - “Ücretsiz izne çıkarıldım, gelirim yok, gelirsizim şu an”
“Tuvaletler ve yemekhaneler çok pis. Dezenfektanı bırakın sıvı sabun bulursak şanslıyız. Müşterileri uyaramıyoruz, kullandığı eldivenleri reyonlara tıkıştırıp giden bile var.”
TIKLAYIN - “Patron Sabun Vermiyor, Müşteri Kullandığı Eldiveni Reyona Atıyor”
“Her şey biz çalışanlara karşı birleşmiş gibiydi. Salgın başladı. Şaşkın ve bilgisizdik. Her yer virüs kaynıyor gibi hissediyordum. Biz çalışmak zorundaydık. Şimdi daha fazla çalışmak zorundaydık. Ekipman sıkıntısı çok zorluyordu bizi. Yaptığımız işlere göre aldığımız maaş komikti."
TIKLAYIN - Her şey biz çalışanlara karşı birleşmiş gibiydi...
“İşçiler ayrımcı tutumlardan çok etkileniyor, ‘biz kimiz bu ülkenin insanları değil miyiz, biz niye evde kalamıyoruz?’ diyorlar.”
TIKLAYIN - "Genç İşçileri İlahi Bir Güç Mü Koruyor?"
“Sahne insanı için kolay değil, hemen başka, farklı bir işe adapte olması. Ben şahsi olarak bu yardımı almak istemiyorum, devletin yapmak istediği dilenci toplum yaratmak. Ama bir yandan da bu paraya muhtaç o kadar çok arkadaşımız var ki. Bazı ön planda olan sanatçılar haklı olabilirler ama hepimiz için konuşamazlar. Müzisyenlerin durumu çok kötü. Cihazlarını satan var, ekmek götüremeyen var.”
TIKLAYIN - Müzisyenler: "Devletin istediği dilenci toplum yaratmak"
“Bize izin vermediler ki sonuçta işe gelmek zorundayım. Başka şirketler çalışanlarına koruyucu maske, eldiven verdi. Bize de verileceği söylendi. Ama gelmedi. Bekliyoruz.”
TIKLAYIN - Hayatı Eve Sığdıranlar ve Hayatı İşe Sığdırmak Zorunda Kalanlar
“Tüm ödemelerim gecikti, evsahibi 3 aydır kira almıyor. Bu ay hepsini toplu olarak ödemem lazım. Elektriği, suyu kullanmamaya çalışıyoruz. Masraftan kaçınmak için babamlara gidiyoruz sürekli… Hala iş arıyorum.”
TIKLAYIN - "Evde kalamıyorum" demişti, 6 aydır işsiz
Durumun 2021’de ne olacağına dair de umutlu bir tablo yok.
Tahir Elçi cinayetinde cezasızlık endişesi
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi 28 Kasım 2015’te öldürüldü, öldürülmesine ilişkin dava 5 yıl sonra, 21 Ekim 2020’de başladı.
TIKLAYIN - "Vebali yargının boynunda kalmasın hakim bey"
Hayatını cezasızlıkla mücadeleye adamış olan Tahir Elçi’nin öldürülmesine ilişkin yargılama, cezasızlığın bir sembolü olarak devam etti. İlk duruşmada heyet, talepleri kabul etmek şöyle dursun ifade edilmesine bile izin vermedi.
Avukat Nahit Eren konuyla ilgili bianet’e yaptığı açıklamada, “Tahir Bey’in, Elçi ailesinin avukatları ve Diyarbakır Barosu olarak, kovuşturmanın da soruşturma aşamasındaki gibi eksik ve etkin olmayan bir şekilde yürütülmesini kabul etmeyeceğiz” dedi.
Avukat Ebru Timtik hayatını kaybetti
Adil yargılanma talebiyle ölüm orucunda olan avukatlardan Ebru Timtik, 27 Ağustos'ta, ölüm orucunun 238. gününde Dr. Sadi Konuk Eğitim Araştırma Hastanesi’nde hayatını kaybetti.
Sonrasında fotoğrafının baro binasına asılması bile tehdit ve soruşturma konusu oldu. Ölüm orucunda olan Aytaç Ünsal ise Yargıtay’ın adli kontrolle tahliyesine karar vermesinin ardından 4 Eylül’de ölüm orucunu sonlandırıp bağımsız hekimlerce yapılacak tedaviyi kabul etti. Şimdi tutuklu.
Adil yargılanmayı talep ettikleri dava ise Yargıtayca onandı. ÇHD davasında yargılanan avukatlarla ilgili kararını açıklayan Yargıtay 16. Ceza Dairesi, avukatlar Barkın Timtik, Selçuk Kozağaçlı ve Ezgi Çakır hakkındaki hükümler hariç diğer cezaların onanmasına hükmetti.
TIKLAYIN - Yargıtay ÇHD davasındaki cezaları “vicdanıyla” onadı
Yargıtay, cezaların, “vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı” ifadesiyle onanmasına hükmetti.
Avrupa Barolar Birliği Konseyi’nin (CCBE) bu yılki İnsan Hakları Ödülü Ebru Timtik’e verildi.
COVID-19’un öldürmediği doktorlar tutuklandı
Adil yargılanamayan diğer bir isim de Türk Tabipler Birliği (TTB) Onur Kurulu Üyesi Dr. Şeyhmus Gökalp oldu.
TIKLAYIN - “Dr. Gökalp hekimlik görevi nedeniyle hapiste”
“Yıllardır sürdürdüğü insan hakkı savunuculuğu ve hekimlik görevi kriminalize edilerek suçlama konusu yapıldı. İsnat edilen suçlamalar akıl alır gibi değil, maddi ve somut delil aranmaksızın tutuklandı.”
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi Başkanı, Avukat Abdullah Zeytun Gökalp’in “örgüt üyesi olmak” suçlamasıyla tutuklanmasını böyle açıkladı. Dr. Gökalp halen hapishanede.
Dr. Gökalp, yargı baskısına maruz kalan tek doktor değildi. Pandemi nedeniyle canları tehlikede çalışan doktorlardan bazıları da soruşturmaya uğradı veya tutuklandı.
Van-Hakkari Tabip Odası ile Mardin Tabip Odası başkanları, halk sağlığı endişelerini dile getirdikleri için “Halk arasında korku ve panik yaratmak” suçlamasıyla ifade verdi.
Urfa Tabip Odası Başkanı Dr. Ömer Melik ile Genel Sekreteri Dr. Osman Yüksekyayla, sosyal medyadaki COVID-19 paylaşımları nedeniyle gözaltında tutuldu, haklarındaki soruşturma sürüyor.
Prof. Dr. Kayıhan Pala hakkında, 21 Nisan 2020’de yaptığı “Türkiye’de henüz salgının tepe noktasını görmediğimizi düşünüyoruz” açıklaması nedeniyle soruşturma başlatıldı. İdari soruşturma takipsizlikle sonuçlandı. Salgınla ilgili söylediklerinde ise haklı çıktı.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Cizre Referans Merkezi başvuru hekimi ve Şırnak Tabip Odası Başkanı Dr. Serdar Küni’ye, 16 Kasım 2020’de, “örgüt üyeliğinden” hapis cezası verildi. Hipokrat yeminine ters şekilde “Örgüt üyesi olduğu iddia edilen kişileri tedavi etmek” gerekçesiyle verilen ceza şu an infaz ediliyor, Dr. Küni hapishanede.
Ve pandemi nedeniyle, en az 300 sağlık çalışanı hayatını kaybetti. (28 Aralık itibariyle)
Cumartesi Anneleri/İnsanları’na dava
Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 25 Ağustos 2018'deki 700. Haftası eylemine düzenlenen polis saldırısında gözaltına alınan 46 kişiye “Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” suçlamasıyla, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suçundan dava açıldı.
TIKLAYIN - 700. Hafta Müdahalesi Ve Bakan Soylu'ya Tepki
İddianamedeki tek delil, polisin olay günü tuttuğu tutanak.
TIKLAYIN - Polis Cumartesi Anneleri'ne Plastik Mermiyle Saldırdı
Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi Başkanlığı ise Cumartesi Anneleri/İnsanları’na 700. Hafta eyleminde düzenlenen saldırıda darp edilip kolu kırılan Aydın Aydoğan’ın maruz kaldığı müdahalenin haklı gerekçelere dayandığını, orantılı bir müdahale olduğunu ve asgari eşik seviyesini aşmadığını ileri sürdü.
“Çoklu baro” yürürlükte
“Türkiye’de yaşayan bir yurttaş olarak, AYM’nin daha önceden kendini yok sayan kararları verdiğini bildiğimiz için iptal konusunda küçük bir endişe taşıyorum. Tabii asıl umudum kanunun iptal edileceği yönünde, hatta iptal edileceğine inancım tam çünkü iler tutar yanı yok.”
İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel, İstanbul’un ardından İzmir’de de “çoklu baro” kurma girişimlerinin başlamasının ardından, AYM başvurusunu böyle değerlendirmişti.
Ancak Anayasa Mahkemesi çoklu baro düzenlemesini iptal etmedi. İstanbul’da ikinci baro kuruldu bile…
Özkan Yücel, yasanın neden iptal edilmesi gerektiğini bianet’e şöyle açıklamıştı: “Bu yeni yasayla üyesi 40 olan da 40 bin olan da neredeyse eşit sayıda delegeyle temsil edilecek. Bu eşitsizlik temsilde adaletsizliğe yol açar. Barolar dayanağını Anayasa’dan alır. Bizler de CMK, adli yardım hizmetleri de dahil kamusal bir görevi yerine getiriyoruz. Bu anayasal temele rağmen nasıl ki çoklu belediye, çoklu kaymakamlık olamıyorsa bu barolar açısından da mümkün değil.”
bianet’in “kadrolu tanık” haberi Yargıtay dilekçesinde
"Kadrolu tanık” İ.Ö.’nün “Psikolojim bozuk, beyanlarımı dikkate almayın” şeklindeki dilekçesiyle ilgili bianet haberi, ÇHD davasının Yargıtay başvurusuna konu oldu.
ÇHD davasında yargılanan avukatların müdafileri, dosyanın görüldüğü Yargıtay 16. Ceza Dairesine başvuru yaptı. Başvuru dilekçesinde, “Beyanları mahkumiyet kararına esas alınan İ.Ö. isimli tanık hakkında ‘halüsinasyonlar ve sanrılar yaşamasının olası’ olduğuna dair psikolojik değerlendirme raporunu içeren haber metni” sunuldu.
TIKLAYIN - “Kadrolu tanık”: Psikolojim bozuk, beyanlarımı dikkate almayın
Konuyla ilgili şu haberlerin fotokopisi de ayrıca dilekçe eki olarak Yargıtay’a sunuldu:
TIKLAYIN - “10 Yaşında Muhbirliğe Başladım”
TIKLAYIN - Babasını da İhbar Eden Kadrolu Muhbir İ.Ö. Hapishanede “Kayboldu”
TIKLAYIN - Emniyet, Kadrolu Tanığın İfadesini Doğrulamadı: Bahsettiği Görüntü Bizde Yok
TIKLAYIN - Kadrolu Tanık, Polisin Polisi Tehdidinde de Kullanıldı
100’den fazla davanın tanığı olan, ÇHD davasında 159 yıldan fazla ceza verilen avukatlarla ilgili de tanıklık eden İ.Ö. avukatı aracılığıyla yargılandığı başka bir davanın görüşüldüğü Yargıtay’a dilekçe göndermiş, psikolojik sebeplerle tanıklığının dikkate alınmaması gerektiğini ifade etmişti.
Dilekçede, İÖ.’nün halüsinasyonlar gördüğü anlatılarak bunu destekleyecek sağlık raporları verilmişti. İ.Ö.’nün tanıklık ettiği ve dilekçe gönderdiği dosya, Nazım Şafak Korkmaz’ın da yargılandığı dava.
Hapishanelerde “domuz bağı” dönemi
Hapishaneler ısınmıyor, eldiven ve bere takmak yasak.
Sular akmıyor, yıkanmak fiilen yasak.
Yemekler kötü yenmiyor, yiyince de hasta ediyor.
Hasta mahpuslar kaderine tek edilmiş durumda.
Pandemiyle birlikte kurulan karantina koğuşları, bu durumu daha da kötüleştirdi.
Zaten varolan işkence ve kötü muamele ise bu yıl da artarak devam etti.
TIKLAYIN - “Diziyle boğazıma bastırdı, nefes alamadım”
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’ne (CİSST) mahpuslar, gardiyanlar ve hapishane idaresiyle iyi ilişkileri olan mahpusların bu durumdan “cesaret alarak” diğer mahpuslara şiddet uyguladıklarını anlattı:
“Sistematik olarak kaba dayak ve alet kullanarak zarar vermede artış yaşandığını, şiddetin etki alanının ve yoğunluğunun fazlasıyla arttığını, domuz bağına maruz kalınan durumların bile yaşandığını anlattılar.”
TIKLAYIN - Hapisteki avukat, elindeki kırığı kendisi sardı
Soğuk odada beş gün boyunca elleri domuz bağı şeklinde kelepçeli tutulan mahpusla ilgili kötü muamele yasağının ihlal edildiğine hükmeden AYM, 2016 yılında gerçekleşen olayla ilgili 19 Kasım 2020’de verdiği kararla 20 bin lira tazminat ve yeniden soruşturma yapılmasına hükmetti.
Ya ihlallere karşı çıkanlar? |
İnsan haklarının durumu böyleyken, hak savunucuları da bu baskılardan katbekat nasibini aldı. İnsan Hakları Savunucuları Dayanışma Ağı’nın birinci yıldönümünde hazırladığı raporda, bu ihlaller şöyle sıralandı: * Eğitim çalıştayı için Büyükada’da toplanan 10 insan hakları savunucusunun polis baskınıyla gözaltına alınmasıyla başlayan süreç, Türkiye’de faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri ve tüm hak savunucuları için bir gözdağı ve tehdide dönüştü. Açılan dava, 3 Temmuz 2020’de dört hak savunucusu hakkında verilen hapis cezaları ile sona erdi. Dosya Yargıtay’da. * İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, Şubat 2020’de bir Cumartesi Anneleri buluşmasında yaptığı konuşma nedeniyle gözaltına alındı. * İHD MYK üyesi Raci Bilici, meşru insan hakları faaliyetleri nedeniyle, Mart 2020’de “örgüt üyeliği” iddiasıyla 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. * İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin hakkında, 5 yıl önce yaptığı bazı sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla Ekim 2020’de dava açıldı. * İHD Balıkesir Şube Başkanı Rafet Fahri Semizoğlu, dernek raporlaması için yaptığı cezaevi ziyaretleri gerekçe gösterilerek Kasım 2020’de gözaltına alındı, hakkında “örgüte finansman sağlamak” iddiasıyla soruşturma açıldı. * İHD Ağrı Şube Başkanı Atilla Özbey ve Şube Yöneticisi Emin Yıldız Ekim 2020’de gözaltına alınırken bir önceki dönem Ağrı Şube Başkanı Abdulhadi Karakurt yargılandığı davada 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. |
(AS)
* Fotoğraflar: bianet, Anadolu Ajansı, Pixabay