Avrupa Konseyi'nin bağımsız hukukçulardan oluşan hukuksal danışma organı Venedik Komisyonu, Türkiye'deki seçim sistemine ve koşullarına ilişkin eleştirilerini daha önce kapsamlı bir raporla gündeme getirmişti.
TIKLAYIN-"Seçim Yasası değişikliği küçük veya yeni partilerin temsilini zorlaştırıyor"
Yine Türkiye'deki 2018 seçimleri ve 2017 Anayasa oylamasında görülen eksiklikler ve hatalı uygulamalar, seçim öncesi ve sonrası gözlemlerde bulunan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) heyeti gözlemcileri tarafından kapsamlı rapor haline getirilerek kamuoyu ile paylaşılmıştı.
TIKLAYIN-AKPM Birleşik Avrupa Solu: Modern Türkiye'nin En Adaletsiz Seçimi
TIKLAYIN-AGİT'in Seçim Raporu: İktidar Haksız Avantaj Sağladı
EuroNews haber kanalı, Venedik Komisyonu'nun seçim sistemi, Yüksek Seçim Kurulu'nun yapısı, AKPM'nin ise adayların eşit kampanya şansına sahip olmadığı, iktidar partisinin devlet olanaklarını kampanya boyunca ve seçimler sırasında kötüye kullandığı, finansman konusunda şeffaf olunmadığı ve kamu yayın kuruluşlarında adaylara eşit şans verilmediği yolundaki eleştirilerini 2023 seçimleri arifesinde derledi.
Venedik Komisyonu: Yeni seçim
yasası küçük partileri mağdur ediyor
Venedik Komisyonu, geçen yıl haziran ayında yayımladığı son raporunda Türkiye'de seçim sisteminde barajın düşürülmesini memnuniyetle karşılarken, diğer maddelerin kapsayıcı demokrasiye ve seçimlerin tarafsızlığına zarar verebileceği uyarısında bulundu.
Avrupa Konseyi'ne (AK) üye ülkelerinin anayasa ve yasalarının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ve AK'nın ilke ve standartlarına uygun olup olmadığını denetlemekle yükümlü Venedik Komisyonu raporunda, küçük partilerin seçime katıldıktan sonra parlamentoya temsilci gönderme şanslarının oldukça zor olduğu uyarısında bulunuldu.
Sandık kurulları düzenlemesi
siyasi baskıya açık
Sandık kurullarının oluşturulmasıyla ilgili yeni düzenlemeleri de eleştiren Venedik Komisyonu, sandıkları denetleyen il ve ilçe düzeyinde seçim kurullarının oluşturulmasıyla ilgili yeni yasanın özellikle 5. ve 6. maddelerinin endişeyle karşılandığını ifade etti.
Bu konuda kıdem sisteminin değiştirilmesini eleştiren Komisyon, seçim kurullarının yargı üyelerinin uygun yargıçlardan "kura çekilerek" belirleneceği bir çekilişle değiştirilmesinin, sistemin öngörülebilirliğinin bozulmasına yol açacağı ve potansiyel olarak atamayı siyasi baskılara daha açık hale getirebileceği eleştirisi getirildi.
Son olarak hangi ilin ne kadar milletvekili çıkartacağı kriteriyle ilgili ortak bir standart olmasa bile Türk yetkililerden, seçim yasalarının en temel maddesi olan fırsat eşitliği ilkesine küçük partilerin de haklarını göz önünde bulundurarak daha fazla dikkat etmesi istendi.
Avrupa Konseyi: "Kurallar Erdoğan
ve partisine uygulanmadı"
Türkiye'deki Haziran 2018 seçimlerini gözlemleyen Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) ise son raporunda açık bir dille adayların "eşit kampanya şansına sahip olmadığı" ve" iktidar partisinin devlet olanaklarını kampanya boyunca ve seçimler sırasında kötüye kullandığı" eleştirisinde bulundu.
Raporda, seçim kanunlarının kağıt üzerinde adil ve eşit olmasına rağmen pratikte bunların Cumhurbaşkanı ve partisi için uygulanmadığı ifade edildi.
Finansman konusunda şeffaf
olunmadı hesap verilmedi
Raporda ayrıca, Türkiye'de "cumhurbaşkanına hakaret" suçunun ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı noktalara gelebildiği, seçim kampanyalarının finansmanı konusunda yeterli şeffaflık ve hesap verilebilirliğin bulunmadığı, vatandaşlar ve uluslararası kuruluşların gözlemcilik etmesi için gerekli yasal düzenlemelerin hala oluşturulmadığı, zarflarda sandık komitesi mührü konusunun tartışmalı olmaya devam ettiği, bazı sandık komitelerindeki kişilerin yasada belirtildiği gibi kura ile belirlenmek yerine yasal sürenin dışında valilerce veya bölge seçim komitelerince seçildiği aktarıldı.
YSK'nin karar alma
süreci ve şekli kaygı veriyor
Raporda ayrıca, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) şeffaf olmayan şekilde kapalı kapılar ardında kararlar almasının ve bu kararların "YSK sitesinde hangi yasal gerekçeye dayandıkları belirtilmeden sistematik ve zamanlı bir şekilde yayınlanmamasının endişelere sebep verdiği" vurgulandı. Örnek olarak alınan 627 karardan sadece 74'ünün yayınlanması gösterildi ve bu duyuruların da bir iki hafta gecikme ile yapıldığına dikkat çekildi.
Eşit ve adilane bir
rekabet ortamı olmadı
Adaylar için medyada hakkaniyetli sürelerle yer alma, devlet olanaklarını ve bütçesini kullanmama gibi haklara ve kısıtlamalara tabi iken bu kurallar aday olan cumhurbaşkanına uygulanmadı ve bu da ona avantajlı bir kampanya imkanı sağladı.
Devlet kanalları en büyük muhalif parti mitinglerine dahi yer vermedi. Medyada adayların yer alma olanakları ve şekilleri ekstrem noktada eşitsizdi. Özellikle adaylardan tutuklu olan HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın siyasi mesajlarını ülke çapında iletmesi için son derece kısıtlı imkanları oldu.
Devlet imkanları sonuna
kadar istismar edildi
Yasalara aykırı olmasına rağmen seçim kampanyası sırasında devlet görevlileri iktidar partisini ve adayını öven açıklamalar yaptı. Devletin ulaşım araçları aynı parti ve adayı için kullanıldı. Vatandaşlar iktidar partisinin mitinglerine devletin imkanları ile ücretsiz taşındı.
Yine yasalara aykırı olmasına rağmen üst düzey askeri personel ve yargı üyelerinin seçim kampanyalarına angaje olduğunu gösteren haberler yer aldı.
Sosyal medya baskılandı
özel kanallar gazeteler adil davranmadı
Seçim kampanyaları hükümete yakın ve kamu ihalelerine bağımlı şirketlerce kontrol edilen medyanın domine ettiği bir ortamda yürütüldü ve bu da farklı seslerin topluma ulaşmasını kısıtladı. İnternet ve sosyal medyanın önem kazandığı bu ortamda 28 Mayıs tarihinden itibaren 2 bin 600 sosyal medya kullanıcısı hakkında terörizme destek suçlamasıyla soruşturma açıldı. Bu soruşturmalarda nefret söylemi ile devletin ve halkın birliğine bütünlüğüne karşı suç işlendiği iddiası ile 894 kişiye dava açıldı.
TRT1, Show TV, Fox TV, CNN Türk and A Haber kanalları ile Hürriyet, Sabah, Sözcü, Cumhuriyet ve Milliyet gazetelerinin yakından takip edildi. Buna göre AKP ve Erdoğan çok daha fazla ve olumlu olarak yansıtıldı. Yayınlarda Erdoğan ve AK Parti yüzde 33.7 ile 58.7'lik yer tutarken Muharrem İnce ve CHP yüzde 18.2 ile 27; Akşener ve İYİ Parti yüzde 1.2 ile yüzde 11 oranında yer ayrıldı.
Kampanya finansmanında şeffaf olunmadı
Seçimin finansmanı ve bağışlara yönelik düzenlemeler çerçevesinde gerekli mal bildirimleri ve raporlar yayınlanmadı. Kanunlara harcanmayan bağışlarla ilgili hükümler konulmadı bu bağışların akıbeti açıklanmadı.
(AEK)