Uluslararası Af Örgütü “2017’den 2018’e Dünyada İnsan Haklarının Durumu” başlıklı yıllık raporu Af Örgütü Türkiye Şubesi Kampanyalar ve Savunuculuk Direktörü Ruhat Sena Akşener ile Uluslararası Sekreterya Kıdemli Türkiye Araştırmacısı Andrew Gardner tarafından açıklandı.
Raporda 2017’ye dair en vurucu saptamalardan bir tanesi bütün gruplar için dünyanın insan hakları açısından tehlikeli bir yer haline gelmesi olarak belirtildi. Türkiye özelinde ise en büyük baskı ifade özgürlüğü ve insan hakları savunucuları üzerinde.
Af Örgütü’nün doğrudan topladığı bilgi, belge ve tanıklıklara dayanan rapor ülkelerdeki hak ihlallerini görmek ve daha sonra değiştirmek için kampanyalar düzenlemek, yetkililere uyarılarda bulunmak adına saptamalar yapıyor.
159 ülkeyi kapsayan ve insan haklarına dair yıllık bir değerlendirmeyi kapsayan rapor bugün ülkelerin tamamında aynı anda sunuluyor.
Akşener: Ses çıkarmanın bedeli 2017’de çok ağır oldu
Raporda ülkeler için yapılan saptamalardan biri de lider ve politikacıların belirli grupları kimlikleri nedeniyle şeytanlaştırma eğiliminin giderek yaygınlaşması ve yıkıcı sonuçlara yol açması.
Dünyada insan hakları ihlalleri en yüksek oranda bireylerin özgürlüklerinin kısıtlanması, ifade özgürlüğü ve mülteciler üzerinde yaşanıyor.
Buna karşılık sosyal adalet için ilk kez harekete geçenler ile deneyimli aktivistlerin oluşturduğu ve giderek büyüyen hareketin, baskıya doğru kayan çizginin tersine çevrilmesi yönünde umut verdiği ifade ediliyor.
“Ses çıkarmanın bedeli 2017’de çok ağır oldu” diyen Ruhat Sena Akşener öte yandan dünyada adalete, insan onuruna, eşitliğe çok büyük bir istek duyulduğunu söylüyor.
Dünyada muhalefete baskı, mülteciler ve etnik sorunlar
Myanmar ordusunun Arakanlı Müslümanlara karşı yürüttüğü “etnik temizlik” de raporda yer aldı. Kimyasal ve yasaklı silahların kullanımına vurgu yapılırken savaş suçlarına karşı zayıf tepkiler verildiği dile getirildi.
Korumaya ihtiyacı olan mültecilerin Avrupa Birliği ülkeleri tarafından geri gönderildiği hatırlatılırken Yunan adalarının mülteci ve göçmenler için fiilen bir hapishaneye dönüştüğü ifade edildi.
Mısır’da engellenen insan hakları çalışmaları, İran’da ifade özgürlüğünün kısıtlanması rapordaki başlıklar arasında yer aldı. En yüksek gazetecinin hapiste olduğu ülkeler ise Türkiye, Mısır ve Çin olarak belirlendi.
Gardner: Türkiye’ OHAL hak ihlallerine zemin yarattı
Raporun Türkiye ile ilgili kısmını sunan Andrew Gardner “Türkye’de hali hazırda var olan insan hakları ihlallerine Olağanüstü Hal (OHAL) yeni bir zemin yarattı” diye konuştu.
Gardner’in bir yıl boyunca Türkiye’de insan hakları alanında yaşanan ihlallere ilişkin saptamaları şöyle:
* 2017’de muhalifler acımasızca bastırıldı; gazeteciler, aktivistler, akademisyenler, avukatlar ve insan hakları savunucuları tutuklandı, mahkum edildi, medyada hedef gösterildi ve Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) dernekler kapatıldı.
* İfade özgürlüğü üzerinde ciddi baskılar vardı. Tutuklu gazetecilerin sayısı arttı. Adil yargılanma hakkı ihlalleri rutin olarak devam etti. Kolluk mensuplarının gerçekleştirdiği iddia edilen hak ihlalleri hakim ve savcılarca soruşturulmadı.
Af örgütü tarihinde ilk defa bir direktör tutuklandı
Gardner’ın sunumunda yaptığı bir diğer vurgu Uluslararası Af Örgütü tarihinde ilk defa bir ülke direktörü ile yönetim kurulu başkanının tutuklanması üzerine oldu.
Türkiye direktörü İdil Eser’in serbest bırakıldığını ancak Af Örgütü Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç’ın hala tutuklu olduğunu hatırlatan Gardner süreci “utanç verici” olarak değerlendirdi.
Sokağa çıkma yasakları ve işkence
Kürt illerinde 2015 ve 2016 yılarında uygulanan sokağa çıkma yasakları nedeniyle 500 bin kişinin barınma ve geçim kaynaklarına erişim sağlayamadığın söyleyen Gardner, evlerinden edilen insanların kentsel dönüşümle zorla yerinden edildiğini söyledi.
Rapora göre, gözaltında ve cezaevlerinde 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasına kıyasla 2017’de işkence ve kötü muamele azaldı. Gardner yine de Türkiye’de gözaltı merkezlerinin etkin bir şekilde denetlenmediğini söyledi. Ayrıca sivillere yönelik bombalı saldırılarda da azalma oldu.
İhraçlar ve yasaklar
Öte yandan LGBTİ+ eylem ve etkinlikleri engellendi ya da kısıtlandı. 107 bin kamu çalışanı görevinden ihraç edildi. Aralık 2017’de gecikmeli olarak göreve başlayan OHAL İnceleme Komisyonu sadece 40 kişiyi göreve iade etti.
Raporda Türkiye’de üç milyondan fazla kayıtlı Suriyeli mülteci olduğu belirtilirken mültecilerin durumunun iyileştirilmesine yönelik yeni girişimler Türkiye açısından olumlu değerlendirildi. (TP)