2009, Kürt sorununun çözümünden yana umut ve heyecan veren gelişmelerle, insanları umutsuzluğa sevk eden, hayal kırıklığına sürükleyen olayların iç içe yaşandığı bir yıl oldu. Kürt sorununun çözümüyle ilgili önemli dönüm noktaları oluşturan gelişmelerden hareketle, yılın çok kısa bir genel değerlendirmesini şöyle yapabiliriz.
TRT Şeş
Hatırlanacağı üzere, 2009'un ilk gününde, TRT Şeş yayın hayatına başladı. TRT Şeş, önemli bir adımdır; çünkü TRT Şeş, hem Kürtçe'nin varlığının devletçe kabul edilmesi hem de -üstü kapalı bir şekilde de olsa- devletin Kürt'lerden özür dilemesi anlamını taşımaktadır. TRT Şeş, iki noktada olumlu bir işlev gördü: Birincisi, TRT'nin Kürtçe yayın yapması, yasaklı Kürtçe harfler başta olmak üzere, ifade özgürlüğünün alanını fiilen genişletti. İkincisi ve daha önemlisi, TRT Şeş, Kürt sorununun daha rahat konuşulabileceği bir zemin yarattı ve bu konuda yapılması gereken demokratik tartışmanın önünü açtı. Bu bağlamda TRT Şeş, devletin, farklılıkların bir arada yaşamalarına destek veren bir açılımı olarak görülebilir.
Meclis'te Kürtçe konuşma
Kürtçe'nin devlet nezdinde tanınması, siyasal faaliyetlerde de özgürlüğün önünü açtı. Ahmet Türk, DTP Meclis Grubu'ndaki konuşmasının bir bölümünü Kürtçe yaptı. Daha önce bir cümle konuştuğu için hayatı zindana çevrilen milletvekilleri hatırlandığında, bu konuşmanın ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi, Türkiye'de bir şeylerin değişmeye başladığının gösteriyor. Buna karşılık, bu konuşmanın Meclis TV'den yayınlanmaması ve bazı yerel kanalların Kürtçe yayınlarının, kimi siyasetçilerin ve yerel yöneticilerin Kürtçe konuşmalarının ya da hizmet vermelerinin soruşturma ve cezalandırılma konusu olması da, çözümün hâlâ epey uzak olduğunu ortaya koyuyor.
29 Mart yerel seçimleri
Bu seçimlerde DTP, bölgedeki oy oranını önemli oranda artırırken, AKP oy kaybına uğradı. DTP'nin, bu seçimlerden güçlü bir siyasi aktör olarak çıkması, Kürt sorununun çözümüne daha fazla katkı yapabileceği düşüncesini yaydı. Ne var ki, DTP beklentileri karşılayamadı. Buna karşılık, AKP'nin seçim dönemi boyunca yürüttüğü kimlik siyaseti-hizmet siyaseti ayrımına dayanan politikalarının seçmen tarafından benimsenmediği görüldü.
Demokratik açılım
Cumhurbaşkanının, Başbakanın ve özellikle İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın açıklamaları, çözümden yana umutları doruğa tırmandırdı. Bu açılım, aslında Türkiye'de devletin Kürt meselesine dair iki noktada netleştiğini gösteriyordu: Birincisi, bu sorunun, ülkenin en hayati problemi olduğu ve buna kalıcı bir çözüm bulunamadığı takdirde, ülkede istikrarın ve huzurun da sağlanamayacağı; ikincisi, Kürt meselesini sadece askeri yöntemlerle çözmenin mümkün olmadığı artık açıkça kabul ediliyordu.
Açılım, ülkenin siyasi yaşamında yeni bir ayrışmayı da doğurdu. Artık bir tarafta açılımı başlatan AKP ile destekleyen DTP, diğer tarafta ise açılım politikalarını kategorik olarak reddeden CHP ve MHP vardı. Öte yandan, açılıma toplumun bir kesimi de tepki gösterdi. Bunun üzerine hükümet, Kürt açılımına, önce "Demokratik Açılım", daha sonra ise "Milli Birlik ve Beraberlik Projesi" demeye başladı.
Açılımın aldığı yaralar
Bu süreçte, Abdullah Öcalan'ın çağrısı üzerine Mahmur'dan ve Kandil'den 34 kişilik bir grubun Türkiye'ye gelmesi ve büyük kitlelerce karşılanmasına ilişkin görüntüler, ilk ciddi olumsuz kırılma noktasını oluşturdu. Ardından Öcalan'ın cezaevi koşulları gerekçesiyle yapılan sokak eylemleri ciddi tedirginliğe ve tepkilere yol açtı. Bu arada Anayasa Mahkemesi, iki yıldan beri bekleyen DTP dosyasını aniden gündemine aldı. Mahkeme, dava dosyasını görüşüyorken, Tokat Reşadiye'de sekiz askerin yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan PKK saldırısı, açılım sürecinde en derin yaralardan birisini açtı. Reşadiye'den bir gün sonra Anayasa Mahkemesi, DTP'yi oybirliğiyle kapattı ve Ahmet Türk ile Aysel Tuğluk'un milletvekilliklerini düşürdü.
BDP'nin Meclis'te grup kurmasının, açılım için yarattığı yeni fırsat da, yine aniden gündeme gelen ve demokratik mücadeleden yana tüm umutları boşa çıkaracak çapta ve kapsamda bir "KCK Operasyonu" ile karşılandı. Gerek gözaltına alınan isimler gerekse onur kırıcı uygulamalar, bu operasyonun Kürtlerin çoğu tarafından kendilerine yapılmış ağır bir saldırı ve hakaret olarak değerlendirilmesine yol açtı. Bu yetmedi; daha KCK operasyonunun şoku atlatılmadan, BDP milletvekilleri için görüldükleri yerde yakalanmalarını isteyen bir mahkeme kararı çıktı.
İhlaller ve olumlu adımlar
Tüm toplum tarafından izlenen bu siyasi gelişmelerin yanı sıra, Kürt sorunu etrafında yıllardır yaşanan ihlaller ve Lice'de kız çocuğu Ceylan Önkol'un havan mermisiyle paramparça edilmesi gibi vahim olaylar, 2009'da da sürdü. Kızıltepe'de oğlan çocuğu Uğur Kaymaz'ın katilleri, "meşru müdafaa sınırları içinde kalarak insan öldürmekten" beraat ettiler.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Siirt'te otobüs durağında bekleyen Abdullah Aydan'ı katleden uzman çavuşun, "bölgesel koşullar" gerekçesiyle beraatine karar verdi. Buna karşılık, Terörle Mücadele Kanunu (TMK) mağduru çocuklarla ilgili düzenleme Meclis'e sevk edildi ama Adalet Komisyonu'nda beklemeye alındı.
BOTAŞ kuyuları vesilesiyle kayıplar ve faili meçhul cinayetler yeniden gündeme girdi. Cezaevlerinde Kürtçe konuşma yasağı kalktı. Diyarbakır başta olmak üzere köylerin eski isimleri de yol levhalarında kullanılmaya başlandı. Özel kanalların Kürtçe yayın yapabilmelerinin önünü açıldı.
Mardin Artuklu Üniversitesi'nde Yaşayan Diller Enstitüsü kuruldu. Habur'dan giriş yapanlar sorgulanarak serbest bırakıldılar.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Yoğunluğu hayli azalmış olsa da, güvenlik görevlileri eliyle en ağır ihlaller de, ihlalcilere yönelik cezasızlık politikaları da, 2009'da da sürdü ama Kürt sorunu resmen kabul edildi. Dahası, sadece bir güvenlik sorunu olmaktan önemli ölçüde çıktı ve geniş bir biçimde tartışılarak toplumsallaştı. Bununla birlikte, Türkiye'nin değişik yerlerinde yaşayan Kürtlere yönelik baskılar, linç girişimleri ve ölümle sonuçlanan saldırılar da yaşandı. Ancak hükümetin yıl boyunca ciddi bir açılım programı açıklamamış olması, galiba en kötüsü... Umalım ve dileyelim ki, 2010 hukuki, siyasi ve sosyal açıdan daha ciddi gelişmeler yılı olsun. (YE/TK)