Aktar, raporun ortaklık mantığı değil, bir "inceldiği yerden kopsun mantığı, zıtlaşma, husumet mantığı" taşıdığına dikkat çekerek ekledi:
"İlişkiler kopmaz, ama 2007'de Türkiye-AB ilişkileri unutulmuş bir konu haline gelebilir. Hükümetin de seçim öncesinde bir şey yapmaya niyeti yok. 2007'de AB'yi herhalde daha az duyacağız."
Aktar: Rapor Türkiye-AB ilişkilerinin ne durumda olduğunun göstergesi
Daha önceki raporlarla son rapor arasında büyük bir fark olduğunu belirten Aktar, "Çünkü, Türkiye Ekim 2005'ten bu yana müzakere eden ülke. Müzakere eden ülkeyle olan ilişkilerin kayda geçirilmesi böyle olacaksa, bir kabustur bu" dedi.
Aktar, rapordaki istekler için "O kadar imkansız ve aşırı ki, esas olan taleplerin ciddiyetini gölgeliyor" diyor. Bir başka sorun da, raporun "fazlasıyla tek taraflı" kaleme alınmış olması Aktar'a göre.
Rapordaki "soykırım tanıma" gibi taleplerin, özellikle temel hak ve özgürlüklerle ilgili saptamaları gölgelemesine, Türkiye'deki reform yanlılarının elini zayıflattığına, AP üyeleri Joost Lagendijk ve Cem Özdemir de dikkat çekmişti.
Aktar, "Türkiye'yle AB arasındaki ilişkiler sıcak olsaydı, Türkiye harıl harıl çalışıyor, bu bir yıl boyunca gözle görülür ilerlemeler kaydedilmiş olsaydı, bu raporu böyle çıkarmaktan çekinirlerdi" diyor.
"Bunda Türkiye'nin de payı var elbette. Dünya kadar eksiği var. O eksiklikler de raporda yazıyor zaten."
"AP kendi sorumluluğu yokmuş gibi davranıyor"
Raporun son derece tek yanlı olduğunu belirten Aktar, şöyle açıklıyor:
"Rapor Türkiye'nin eksikliklerini sayıyor. Bunlar hepimizin bildiği, yıllardır Türkiye'deki bütün demokratların ve liberallerin dile getirdiği eksiklikler. Ama bunun karşılığında, hem imkansız birtakım şeyleri istiyor, yorgunu yokuşa sürüyor, hem de AB'nin bütün kurumlarını sütten çıkmış ak kaşık gibi gösteriyor."
Oysa Avrupa Birliği'nin sorumluluğu az değil. "Halbuki Avrupa Birliği bu bir yıl boyunca -daha önce de yaptığı gibi- diğer adaylara gösterdiği ilgiyi Türkiye'ye kesinlikle göstermedi. Raporda, bu eksikliğin altı da çizilmiyor."
Aktar AB'nin "göstermediği ilgiyi" de şöyle açıklıyor:
"Ne Türkiye'ye yeterince para veriliyor, ne de üye ülkelerden yeterince ikili ilgi var. AB Komisyonu'nun Türkiye'deki varlığı da son derece zayıf. AB'nin bu konularda yeterli kaynağı da yok; dolayısıyla yapabilecekleri fazla bir şey de yok."
"Sonuçta Avrupa Parlamentosu bütçe konusunda karar veren bir organdır. Raporda hiçbir şekilde kendi sorumluluklarından söz etmiyorlar. Öyle bir tavır içindeler ki, sanki bir 3. tarafmış, dışarıdan bir gözlemciymiş gibi davranıyorlar. Sanki bütün imkanları vermişler de Türkiye üzerine düşeni yapamıyormuş gibi..."
Aşırı talepler İlerleme Raporu'na girmez
Aktar, raporun sonbaharda açıklanması beklenen AB Komisyonu'nun Türkiye'yle ilgili ilerleme raporuna doğrudan yansımayacağını söylüyor.
"İlerleme Raporu'nda sadece, Katılım Ortaklığı Belgesi'nde Türkiye'den istenenler temelinde değerlendirmeler yer alacak." (TK/KÖ)