Bütçenin saydam olmadığını, demokratik katılımı dışladığını vurgulayan Konukman, bütçenin "özel sektör bütçesi anlayışıyla hazırlandığının altını çiziyor:
"Bu bütçe çalışanlara yeni bir gelecek, topluma hizmet verme mantığıyla değil, özel sektör bütçesi anlayışıyla hazırlanmış durumda. Oysa halkın tercihleri öncelikli olmalı Devlet bütçesinde en temel ilke 'giderlerin önceliği'dir. Bu onu özel sektörün bütçesinden ayırır. Özel sektörse kârı ençoklamayı hedeflediği için gelirin önceliğine bakar. Bu bütçede 'gelirin önceliği' var. Zaten 'kaynak yok' söylemleri de buradan geliyor."
Konukman: Sosyal harcamalar faiz dışı fazla kapsamından çıkarılmalı
Konukman çıkış yolunun Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası'nın dayatmalarına hayır demeken geçtiğini vurguluyor, ancak bunu yapmadan önce de kısa vadede başarılı çözüm olabileceğini söylüyor.
Örnek olarak, Brezilya Başbakanı Luiz Inácio Lula da Silva'yla Arjantin Başbakanı Nestor Kirchner'in Uluslararası Para Fonu'yla (IMF) vardıkları anlaşmayı gösteriyor.
"2004'te Lula ve Kirchner IMF'le masaya oturdu ve faiz dışı fazlanın tanımını değiştirdiler. Sosyal harcamaları faiz dışı fazla kapsamının dışına çıkardılar. Böylece sosyal harcamaları kısma politikasını sona erdirdiler; bunu da IMF'e kabul ettirdiler."
Konukman Lula ve Kirchner'in tipik bir neoklasik iktisat savından yararlandığını anımsatıyor:
"Bu harcamaları kıstığınızda beşeri sermayenin erozyonuna yol açıyorsunuz; dolayısıyla bu da büyümeye negatif etki yapıyor. Bu Marksist bir analiz de değil, neoklasik bir analizdir. Özetle IMF'e 'altın yumurtlayan tavuğu kesiyorsunuz' dediler. Borç verenler de borcun geri ödenmesini teminat altına almak istiyor. Böylece ikna ettiler."
Bu anlaşmanın ardından Brezilya ve Arjantin'in borçlarını bire bir ödediğini söyleyen Konukman, "Bu reformist sayılabilecek bir yol; ama Türkiye'de bu çaba da yok. Müthiş bir teslimiyetçilik var" diyor.
"Devlet 'ben yokum' diyor"
Konukman'ın 2007 Bütçesiyle ilgili saptamaları özetle şöyle:
Faiz dışı verme politikası sürüyor: Konukman, temel önceliğin IMF borçlarını ödemek olduğunu, faiz dışı fazla verme politikasının sürdürüldüğünü söylüyor. Bu nedenle faizlere yer açabilmek için faiz dışı harcamalar ciddi oranda aşağı çekiliyor.
Devlet 'ben sosyal harcamalarda yokum' diyor: Konukman, temel kamu hizmetlerinde de "durumun vahim" olduğunu söylüyor: "Çünkü bunlar dibe vurmuş kalemler. Diyelim bütçede eğitimin payı biraz yükseldi. Bu da aldatıcı. Çünkü taban rakam o kadar düşük ki, bu yüzdesel artışın anlamı yok.
"Sağlığın bütçe ödenekleri de geçen yılın altında tutuluyor. Oysa ekonomi yüzde 5 büyümüşken, enflasyon yüzde 7'yken, bu payın yüzde 12 artması gerekli. Sağlık bakanlığında enflasyon yok mu?
"Kamu yatırımları da geçen yılın değerinin altında. Özetle devlet 'ben kamu hizmeti yapmayacağım, beni yok sayın' diyor."
Kamu personeli harcamalarındaki artış aldatıcı: Bütçede personel harcamalarında artış görülüyor. Ancak bu Konukman'a göre hayli yanıltıcı. Çükü bu memur maaşlarına artış anlamına gelmiyor. Konukman sözleşmeli personel bölümünde şişme olduğunu, şimdiye kadar "geçici kadroda" çalışanların sözleşmeli personel kapsamına alınacağına dikkat çekiyor.
Kamu emekçilerinin kazanılmış hakları geri alınıyor: Sözleşmeli personeldeki artış, kamu emekçilerinin başta toplu iş sözleşmesi ve pazarlık olmak üzere birçok hakkının törpülenmesi anlamına geliyor. Konukman, bu çalışanlara kısa dönemde nema ödeneceğini, ama bunun aldatıcı olduğunu, çünkü kazanılmış hakların kaybedileceğini söylüyor.
Kamuda "kaynak yok" denemez: Konukman, devletin "kaynak yok" diyemeyeceğini temel gelirleri olan vergilerin buna yaradığını söylüyor. Ayrıca Türkiye'de kamu harcamaları için kaynak yok denmesinin de bir aldatmaca olduğuna işaret ediyor.
"Orta vadeli plan, 3 yıllık bütçenin temelidir: Burada faizler için ayrılan ödenek 8,8 katrilyon TL'lik değişikliğe uğradı. Ama bunun için kaynak yok denmedi. Demek ki sermayeye gelince kaynak varmış.
"Ayrıca, devlet baz kesimlerden vergi almaktan muafiyet sağlayarak vazgeçebilir. Son olarak 8,8 katrilyon vergiden de muafiyet yoluyla vazgeçildi."
"Bu bütçeye göre stand-by bitse de zımnen sürecek"
Konukman, 2007 bütçesinin üç yıllık bir dönemi kapsadığının, ama IMF'le yapılan stand-by anlaşmasının Mayıs 2008'de sona erdiğinin altını çiziyor.
"Bütçe 2008 ve 2009'da da faiz dışı fazlanın 6,5 oranında olmasını öngörüyor. Yani IMF programı Mayıs 2008'de bitmesi gerekirken, 2009 sonuna kadar aktarılıyor. Bu demokratik değil. Mayıs 2008'de stand-by bitecek, ama zımnen sürdürülecek."
Bir başka sorun da u bütçenin seçim sonrasını da etkilemesi: "3 yıllık bütçeler 5 yıllık hükümetler için rahatsızlık yaratmaz. Ama 2007 bütçesinde 2008 ve 2009 da belirlenmiş oluyor. Eğer 2007 seçimlerinde hükümet değişirse, bu bütçe yeni gelecek hükümetin hareket serbestliğini de azaltıyor. Buna demokratik diyebilir misiniz?" (TK)