Yalçındağ: Kadınlarla ilgili tabular tartışılmaya başladı
İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkan Yardımcısı Reyhan Yalçındağ, 2005'in olumlu gelişmeleri sorulduğunda, "Özellikle kadınlarla ilgili birtakım tabular tartışılmaya başladı. Tartışma süreci bile bizim için anlamlı" diyor ve ekliyor; "Avrupa Birliği'yle müzakere tarihi alınmasaydı, Türkiye'nin daha olumsuz bir mecraya dönüşmesinden endişe ediyorduk."
Yalçındağ, 2005'in olumlu gelişmelerini şöyle özetliyor:
* Türk Ceza Kanunu (TCK) ve Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK) gibi yasalarda temel değişiklikler oldu; gerçi bunlara ne kadar olumu diyebiliriz, tartışılır. Uygulama sorunları ciddi şekilde devam ediyor.
* TCK'de eskiden kadına yönelik cinayetlerde namus indirim nedeniyken, şimdi töre cinayetlerinde ceza artırımı var.
* Cinsel işkencenin tanımı getirildi. Eskiden TCK'ye göre tecavüz, cinsel şiddet, sadece erkek tarafından, araç kullanılması durumunda göz önüne alınıyordu. Şimdi kapsam genişledi.
* Örgütlenme özgürlüğü, ifade özgürlüğü, kadına yönelik şiddetin giderilmesiyle ilgili idari tasarruflar -sığınma evlerinin düzenlenmesi gibi- olumlu görülebilecek adımlar atıldı.
Yalçındağ, 2006'nın acil maddeler gündeminiyse şöyle sıralıyor:
* Haziran 2005 öncesinde, ifade özgürlüğündeki gelişmelerin daha olumlu olmasını bekliyorduk. Oysa birçok anlamda hayal kırıklığı oldu. Örneğin 301. maddenin uygulanması. Yazar Zülküf Kışanak, yakılmış köylerle ilgili öykü yazdığı için ceza aldı.
* Ceza İnfaz Kanunu (CİK) feci durumda. Amaç dışı kullanıma dayandırılan uygulamalar sayesinde, Türkiye Guinness Rekorlar Kitabı'na girebilir.
* Kürt sorunuyla ilgili, çatışmada, şiddette ısrar edilirse, halklarımız kaybedecek. Şemdinli olaylarında, sistemin, çürümüş, illegal yönü ortaya çıktı.
* Kültürel farklılıkların kendini Anayasal güvence altında hissetmesi gerek. Gayrimüslim çocuklara zorunlu din dersi sürüyor. Eğitimde Alevilikle ilgili bir şey yok.
"Gerçekten cesaret gerekiyor" diyor Yalçındağ; "Ülkenin sivilleşmesi ve demokratik ruha bürünmesi için herkesin elini taşın altına koyması gerek."
Önen: Anayasa'nın monolitik yapısı değişmeli
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Başkanı Yavuz Önen, 2005'in en olumlu değişikliğinin, Türkiye'nin Birleşmiş Milletler (BM) "İşkenceye ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşmeye İhtiyari Protokol"ünü imzalaması olduğunu söylüyor.
"Bu protokol, ulusal kurumların denetim kurumlarının oluşmasını sağlayacak. Cezaevlerine sivil denetim kurumlarının gidişine olanak sağlayacak."
Önen işkence sayısının azalmasının da olumlu bir gelişme olduğunu söylüyor. ama ekliyor:
"Her şey demek değil, ama önemli."
2006 içinse şunları söylüyor Önen:
* 2005'te, genel olarak, Anayasa başta olmak üzere, temel sorunların çözümüne dair herhangi bir adım atılmadı. AB'yle müzakere tarihinin alınmasından sonra durağan bir dönem başladı.
* Anayasa'nın monolitik yapısı değişmeli. Bu yapısıyla, hak ihlallerine çerçeve hazırlayan bir metin.
* İşkencede sayısal azalmalardan -tedavi merkezlerimize başvurularda azalma var- söz ediyoruz, ama işkencenin cezasızlığı devam ediyor. Yargılamalar uzun sürüyor; polislerin mahkemeye getirilememesi durumu devam ediyor.
* İfade özgürlüğü mayınlı alan olmaya devam ediyor. Birçok dava açılıyor. Yalnızca Orhan Pamuk'a açılan davayı düşünmeyin; İnsan Hakları Danışma Kurulu başkanı İbrahim Kaboğlu ve Baskın Oran'a bile dava açıldı. Sadece barışçıl düşünceyi ifade ettikleri için soruşturma açılan gazeteciler oldu; Hrant Dink gibi.
Terörle Mücadele Yasası 8. madde ve eski TCK 312. maddenin işlevini, artık TCK 301. madde görüyor. 301 kalkarsa, yargıyı etkilemeyi konu edinen 288. madde potansiyel araç olarak kullanılabilir. Bu maddeler hep yedeklendi. Türkiye bundan hâlâ kurtulabilmiş değil.
Hatta şu anda Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin (TGC) de kabul ettiği gibi, 20'nin üzerinde insan, ifade özgürlüğünden ve terör suçlusu olarak içeride.
Bilgen: Seçim ve siyasi partiler yasası anahtar öneme sahip
Mazlumlar ve İnsan Hakları İçin Dayanışma Derneği'nden (MAZLUMDER) Ayhan Bilgen, 2005'in olumlu gelişmelerini şöyle sıralıyor:
* Terörle Mücadele Yasası'nın gündem dışına itilebilmiş olması. Parlamentonun ve AKP'nin buna evet dememiş olması önemli.
* Yargıda, istisnai olsa da, ifade özgürlüğüyle ilgili olumlu, uluslararası belgeleri referans kabul eden kararlar alındı. Örneğin Rahmi Yıldırım davası. Yargıtay'ın birkaç olumlu kararı olmuştu.
* ABD Başkanı George W. Bush'un Irak'la ilgili itirafları. Operasyonun gerekçelerinin doğru olmadığına yönelik itirafları, nispeten önemlidir.
Bilgen, 2006'nın insan hakları gündemindeyse, şu konuların olabileceğini öngörüyor:
* Türkiye'nin daha ağır ve yaşama yönelik ihlalleri aşabildiği umudu içinde 2006'ya giriyoruz. İşkencenin iz bırakan yöntemlerinin azaldığı bir fotoğrafla karşı karşıyayız. İnsan haklarını güvence altına alacak mekanizmaların hayata geçirilmesine ihtiyacımız var.
* Seçim ve siyasi partiler yasası, anahtar role sahip. Yönetime katılma hakkı bütün kesimler tarafından ve hiçbir sınırlandırmaya tabi tutulmadan kullanılabilirse, hem örgütlenme ve ifade özgürlüğü açısından hem de toplumsal barışın sağlanabilmesi açısından özel bir anlam ifade eder. Birden çok sorunun çözümüne kapı açar.
* Salt Avrupa Birliği sürecine endeksli olmayan özgülüklerin, yargı, yasama ve yürütme açısından da gerçekten içselleştirildiği bir sürecin yaşanması gerekiyor. AB sürecinde çeşitli zikzaklar yaşanabilir. Seçim ortamında Türkiye'de milliyetçi yükseliş denen dalgalanmadan bütün partiler etkilenebilir. Bu da topluma gerilim biçiminde yansıyabilir. Daha toplum merkezli, içselleştirilmiş bir özgürleşme ve demokrasi yaklaşımına ihtiyacımız var.
* Yolsuzluklar ve yoksulluk, dolayısıyla ekonomik ve sosyal haklar, İnsan haklarının ana gündeminden biri olmalı.
Dalkıran: İnsan güvenliği ulus devlet güvenliğine feda edilmemeli
Uluslararası Af Örgütü Basın Sözcüsü Özlem Dalkıran da 2005'te olumlu bulduğu az sayıdaki gelişmeyi şöyle özetliyor:
* ABD'de çocuk suçluların idam edilmesine karşı yargıtayın yasaklama kararı. Ayrıca ABD'de birkaç eyalette idam cezası moratoryuma girdi.
* Uluslararası insan hakları aktivizm ağı, çok daha sıkı ve birlikte çalışmaya başladı. Mutlaka belli bir örgütte olmanın gerekmediği belirginleşti; bireyler de belli eylemlerde aktivist olabiliyor.
* İnsan hakları aktivistleri arasında ekonomik küreselleşmeye karşı evrenselcilik, başka bir küreselleşme arayışı yaygınlaştı; küresel eylemliliğe geçtiler.
* Türkiye'de, -hayata geçmemiş olsa da- çok sayıda yasal değişiklikler yapıldı. Sivil toplumun sesi -çok samimi olmasa da- dinlenmeye başladı.
Dalkıran'a göre insan hakları hareketinde, 2006'da ana gündem maddeleri de "terörle küresel savaş" sorunu ve küresel ısınma.
* Dünyada, 11 Eylül sonrasında, insan güvenliği ulus devlet güvenliğine feda ediliyor. Bu bahaneyle hak ve özgürlüklerin altı oyuldu. "Terörle küresel savaş" denerek, başta Müslüman ve Ortadoğulular olmak üzere, ciddi bir saldırı başlatıldı. Anti terör yasaları korkunç durumda; yabancılara ve mültecilere karşı çok sıkı tedbirler alındı.
* Çok yetersiz olan Kyoto Protokolü, hâlâ en büyük tahrip ediciler tarafından imzalanmadı. Çok daha katı tedbirlerin alınması gerek. Bireylere de hükümetler kadar görev düşüyor. Hepimiz daha dikkatli olmalıyız. Bireysel olarak dünyaya/çevreye daha duyarlı olmak gerekiyor. Uluslararası alanda yazan, iklim değişikliğine dikkat çeken birçok uzman, akademisyen var; bunların önerilerinin acil hayata geçmesi için, devletlere ve uluslararası kuruluşlara baskı yapmak gerek. (TK)