Dernek, 2005 yılı hak ihlalleri bilançosunun yanı sıra, beş yıllık karşılaştırma tablosunu da yayınladı.
"Sıfır tolerans"a karşın işkence sürüyor
İHD, işkencenin bir önceki yıla göre azaldığını, ama sürdüğünü vurguladı; "İşkence Türkiye'nin en önemli sorunlarından birisi olmaya devam ediyor" dedi.
"Gelinen noktada, kurumsal ve sistematik işkencenin yere, zamana, kişiye, suça, cinsiyete, yaşa göre değişmeksizin her yerde, her dönemde, her suçla ilgili, herkese karşı uygulanan bir sindirme, gözdağı verme, hatta cezalandırma aracı olarak uygulanması gerçeği değişmemiştir. Geçmiş yıllarda olduğu gibi bugün de işkence, yaygınlık, süreklilik ve kasıt gibi temel sistematiklik unsurlarını taşımaktadır."
Dernek, 2005 yılında kendilerine yapılan başvurulara göre işkence ve kötü muameleyle ilgili vaka sayısının 825 olduğunu açıkladı:
* Jandarma Bölgesi içinde jandarma mensupları tarafından 109 işkence ve kötü muamele iddiası
* Emniyet Müdürlüklerinin sorumluluğu altındaki alanlarda polis karakollarında 200 işkence ve kötü muamele iddiası
* Resmi gözaltı yerleri dışında güvenlik güçleri ve polis tarafından gerçekleştirildiği ileri sürülen 165 işkence ve kötü muamele iddiası
* Geçici köy korucuları tarafından 14 işkence ve kötü muamele iddiası
* Cezaevlerinde 158 işkence ve kötü muamele iddiası.
İHD, BM İnsan Hakları Komitesi'nin 1992 yılında aldığı kararla okullardaki bedensel cezalandırmanın da işkence tanımı içine almasına dikkat çekerek, eğitim kurumları ve yurtlarda gerçekleşen fiziksel/bedensel cezalandırmalara ilişkin toplam 179 iddiayı da bu sayıya ekledi.
"İşkencenin cezalandırılmasında zafiyet var"
İHD, izlediği karara bağlanan ve Yargıtay incelemesi süren toplam 52 işkence davasının, yaklaşık yüzde 69'unun beraat, yüzde 15'inin erteleme ile cezasız kaldığını, mahkumiyet oranınınsa yüzde 15 oranında gerçekleştiğini açıkladı..
Dernek, izlediği 59 soruşturmanın 35'indeyse, takipsizlik, yetkisizlik, görevsizlik veya kovuşturmaya yer olmadığı kararlarının verilişine dikkat çekti; yeni Ceza Muhakemesi Kanunu'nun da işkenceyle mücadelede, adil yargılamada ve sanık haklarında geri gidiş anlamına geldiğini vurguladı.
Milliyetçilik kışkırtıldı, derin devlet yeniden ortaya çıktı, Kürt sorununda adım atılmadı
İHD'nin dikkat çektiği bir başka konu da, milliyetçiliğin kışkırtılmasıydı. 21 Mart'ta Mersin'deki Newroz kutlamaları sırasında meydana gelen "bayrak olayı"nı anımsatan İHD, şöyle dedi:
"2005 yılı toplumun kışkırtıldığı, saldırgan milliyetçiliğin açıkça ya da örtülü bir biçimde desteklendiği; demokratik hak ve özgürlüklere saldırıların ve linç girişimlerinin cesaretlendirildiği, hatta teşvik edildiği bir yıl oldu."
Şemdinli'de Umut Kitabevi'nin bombalanmasını ve ardından yaşananları da anımsatan İHD, devlet destekli yasadışı örgütlenmelerin yeniden gündeme geldiğine dikkat çekti.
Dernek, başbakan Erdoğan'ın Kürt sorununun varlığına dair sözlerinin gereklerini yerine getirmediğine, şiddette ısrar edildiğine dikkat çekti; şiddetin ülke gündeminden çıkmasını istedi:
"Şiddetin ne bir yönetme biçimi olarak ve ne de bir hak arama aracı olarak kullanılması kabul edilemez. Kim ve nereden gelirse gelsin şiddet kesin bir şekilde reddedilmelidir."
Zorunlu göçte yaraların sarılması için adım atılmadı
İHD, zorunlu göçe tabi tutulanların köye dönüşlerinin sağlanamadığını, Terörden Zarar Görenlerin Zararlarının Karşılanması için çıkarılan yasanın, toplumsal barışa hizmet etmediğini, gerçek zararları karşılamaktan uzak olduğunu açıkladı:
"Bu yasa ile temel olarak AİHM'deki davalardan kurtulmak amaçlanmıştır."
Dernek, koruculuk sisteminin güçlendirilerek devam ettirilmesine, bunun köye dönüşlerin gerçekleşmemesindeki önemli nedenlerden biri olduğunu vurguladı.
"İfade özgürlüğünde sorunlu yıl"
İfade özgürlüğünü korumakla ilgili hem hükümet üyelerini hem de yargının kötü sınav verdiğini söyleyen İHD, "devlet kurumları 'devleti koruma refleksinden' kurtulamıyor; yurttaşların hak ve özgürlükleri kolaylıkla feda ediliyor" dedi.
"Demokratik bir toplumda eleştiriden muaf hiçbir organ yoktur. Bu bakımdan TCK'nin 301. ve 216. maddeleri kadar, 288. ve 277. maddeleri de ifade özgürlüğünün önünde engeldir."
Dernek, örnek olarak, Zülküf Kışanak, Hırant Dink, Fatih Taş, Aziz Öğer'in mahkum edilmesini, Orhan Pamuk, Ragıp Zarakolu, Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ve Prof. Dr. Baskın Oran hakkında dava açılmasını anımsattı.
Eğitim-Sen davası, örgütlenme özgürlüğüne engelin örneği
İHD, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası'na (Eğitim-Sen) açılan kapatma davasının örgütlenme özgürlüğü alanında temel ölçütlerden biri olduğunu açıkladı; üç neden gösterdi:
"1. Dava, Genel Kurmay Başkanlığı'nın ihbarı üzerine açıldı. Bu durum askeri güçlerin sivil yaşam ve özgürlükler üzerinde ne ölçüde etkili olmaya devam ettiğini gösteriyor.
2. Kapatılma nedeni ana dilde eğitim. Bu durum da, her türlü demokratikleşme söylemine rağmen, henüz ana dilde eğitimi konuşmaya dahi tahammülün olmadığını gösteriyor. Bu alanda atılması gereken adımların yargı tarafından öncesinde engellendiğini söylemek yanlış olmaz.
3. Eğitim-Sen, Türkiye'nin en büyük öğretmen sendikası."
Türkiye BM'ye vermesi gereken raporları vermedi
İHD, Türkiye'nin temel hak ve özgürlükler alanında, Birleşmiş Milletler'e sunması gereken iki dönemlik raporu da vermediğine dikkat çekti:
"BM Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi ile BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nin gereği olarak hazırlanıp BM'ye sunulması gereken raporlarlar da hazırlanmadı." (TK)
* İHD 2005 hak ihlalleri bilançosunu görüntülemek için tıklayın. (MS Word belgesi, 160K)
* İHD, 5 yıllık karşılaştırma tablosunu görüntülemek için tıklayın. (MS Word belgesi, 45K)