3 Kasım seçimlerinin getirdiklerine ilişkin kuşkularınız olabilir. Yalnızca götürdüklerinin çıkardığı berbat kokulara bakarak bile içinizi rahatlatabilirsiniz.
Kendilerine merkez sıfatını yakıştıran partiler, epeyce uzun bir süredir, yalnızca merkezin kasasını hoyratça har vurup harman savurmadılar, ama daha önemlisi, merkezi tarif edecek anlamlı politik ve toplumsal değerlerin oluşmasını da engellediler.
Çevrenin politikası
Ve sonunda, merkezin, politik temsiliyet düzeyinde, toplumsal karşılığı olmayan, ve ancak politika dışı güçlerin sürekli desteğiyle varlığı hatırlatılan bir boşluk olarak yaşandığı yapay bir çerçeve çıktı ortaya. Tayyip Erdoğan bu alana talip olduğunda merkez bomboştu aslında ve etraf da pek "temiz" değildi.
2002 seçimleri öncelikle etrafı pislikten arındırdığı için "hayırlı" bir iş yapmıştır. Hele hele kimilerine, içeri buyur eder gibi yapıp kapıyı suratlarına çarpması, bunların yıllardır pişkin bir yüzsüzlükle hayatımıza yaptıkları kötülükler düşünüldüğünde, dehşetli iç ferahlatıcı bir neticedir.
Bu arada, en tuhaf musibetlerin bile hayırlara vesile olabileceğini de bu seçimlerden öğrendik. Kısa bir süre Cem Uzan tuhaflığına tahammül etmeseydik, Tansu Çiller garabetiyle kim bilir daha kaç yıl baş başa kalmak zorunda kalacağımızı düşünebiliyor musunuz?Yalnızca bu sonuç bile, hayatımızın geride kalan kısmına lütfettiği bu ihsan nedeniyle, bu seçimleri hayırla anmamıza yeter de artar.
Sosyal demokratların içeri alınma biçimleri de manidardır. Ancak kapı dibinde bir sandalyeye "ilişme" izni çıkmıştır kendilerine. Yapılan onca tehdit ve torpil ancak bu kadarına yetmiştir. Bunca yıldır, kendilerine biçtikleri yegane paye neyin karşıtı oldukları ve hangi 'öcülerin' panzehiri olduklarını söylemenin ötesinde, hayatımızı gerçekten dönüştürmeye ilişkin hiç bir şey yapmadıkları için, yalnızca çeşni olarak layık görüldükleri bu konum gayet uygundur. Genel başkanları başta olmak üzere, içi, içe "sindirilmeyecek" bir dolu adayla dolu olduğu için, cımbızla tutularak kerhen verilen oylarla alınacak sonuç bundan iyi zaten olamazdı.
Seçim sonrası normalleşme dönemi
Bu arada, Bülent Ecevit'in, partisinin alacağı sonucu aşağı yukarı kestirmesine rağmen seçim meydanlarına çıkması, Don Kişot benzeri de olsa, şövalyece bir davranış olarak kayda geçecektir.
2002 seçimleri, bütün bunların ötesinde, asıl bir 'normalleşme' şansı sunduğu için çok önemlidir. Ülkenin tüm tarihi boyunca toplumsallığını kitlediği yapay modernlikten daha sahici ve samimi bir döneme geçişin potansiyelini sunmuştur. En belli başlıları Menderes ve Özal olmak üzere, Cumhuriyet tarihinin tüm 'çevre' temsilcileri, hep, merkeze karşı alınmış bir rövanşı temsil etmişler ve sonrasında da öyle davranmışlardır.
Kazanılmış bir maç edasıyla kollar sıvanmış, boyun damarları patlatılmış ve o malum el kol hareketleri eşliğinde olmadık edepsizliklere başvurulmuştur. Bu rövanşizm geleneğinin son temsilcisi Erbakan, eski bir kukla muamelesiyle çıktığı son sahne şovlarından sonra hak ettiği yere gönderilmiştir. Tayyip Erdoğan, bu rövanşizm geleneğinin devamı olmadığı yönünde hem seçim öncesinde, ama özellikle seçim sonrasında olumlu işaretler verdi. Bunu sürdürebildiği sürece de başarılı olacağını söylemek mümkün. Bir başka deyişle, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), çevre rövanşizminden uzaklaşıp Türkiye'yi temsil etme kaabiliyeti gösterdiği ölçüde başarılı olma şansına sahip.
Bu yeni durumu, hayatımızı kazanıp kaybedeceğimiz bir maç olarak algılamanın ötesinde yaşanmaya değer bir alan olarak yeniden inşa etmenin olanağı olarak değerlendirmek de mümkün, önceleri olduğu gibi, bir maç sonrasının hüzünlü dağınıklığıyla evlerimize çekilmek de... Seçim sonuçlarının, birinci şıkkı mümkün kılmak üzere en azından bir potansiyel taşıdığını söylemek abartılı olmaz gibi görünüyor bana ve bu umudu korumak istiyorum. Bu dönemi, dinsel ya da etnik her tür şövenizmin tehdit ve şantajından muaf bir kamusal alan kurma yolunda da bir şans olarak görüyorum.
Yeni bir toplumsal kontrat
Eğer bu işi bunca uzun süredir müştekileri yerine getirmediyse, şikayet edilenlerden beklemekten başka yol kalmamış gibi görünüyor. Herkesin seçimden beklediği "olağan" sonucun, hayatımızla hakiki bir yüzleşmeyi ertelemesi, toplumsal ve siyasal alan arasındaki anlamsız ve yapay gerilimlerin çözümsüz olarak yinelenmesi ve yine yapay dengelerle modern"miş" gibi, laik"miş" gibi, demokrat"mış" gibi, Batılı "imiş" gibi şekillenen iki yüzlü bir sahtekarlıktan başka bir anlama gelmeyeceğini düşünmek bile beni kolayca bu seçim sonuçlarını olumlamaya götürüyor. Bir şeyleri bir daha tekrarlamamak üzere geride bırakmanın yanısıra; yeni ve hakiki bir toplumsal kontratın mümkün olacağı bir normalleşme zeminine ilişkin, hiç değilse bir umut ışığı taşıdığı için bu son seçimlerin gayet sevindirici sonuçları olduğunu düşünüyorum.
Son 7 yılda 7 hükümet değiştirmiştik. Kötü giden bir şeyleri değiştirmek üzere hükümetleri değil hayatımızı değiştirmemiz gerektiğine ilişkin bir ders de çıkarabiliriz bu seçimlerden. Bir de, kara kediler dahil hiç bir kediye kara kedi muamelesi yapmamamız gerektiğini öğrenebilirsek, epey mesafe almışız demektir.
Son bir not: Başka yerlerde tezgahlanıp İsmail Cem önderliğinde devreye sokulan ve sonuç olarak harakiri anlamına gelen olaylar yaşanmamış olsaydı, bugün AKP'nin yakaladığı ve yenileşme umuduna verilen prim olarak nitelenebilecek başarı, belki de soldan bir harekete kısmet olabilecekti.(NK)
* A. Adnan Akçay Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi