Yalanlar, yalanlar, yalanlar...
Bush, 20 Mart 2003'te, Irak'ı bombalamaya başlamadan önce, bütün dünyaya üç neden ileri sürmüştü. Birincisi, Saddam Hüseyin nükleer silah üretmek için Nijerya'dan uranyum alıyordu; ikincisi, Saddam rejiminin El Kaide ile bağlantıları vardı; üçüncüsü, Saddam Hüseyin kitle imha silahlarına ve bu silahları 45 dakika içinde Amerika'ya karşı kullanacak teknolojiye sahipti. Bush, 5 Ekim 2005'te yaptığı bir konuşmada şöyle diyordu; "Irak büyük miktarlarda biyolojik ve kimyasal silaha sahip, ve bu silahlardan daha fazla üretebilmek için gerekli olan yapıları inşa ediyor. Bize, Saddam Hüseyin'in kısa süre önce Irak'lı komutanlara kimyasal silah kullanma emri verdiğini söyleyen kaynaklarımız var". Bu nedenlere ek olarak Bush, Saddam rejiminin Irak'ın demokratikleşmesi yönündeki en büyük engel olduğunu söylüyor, Irak'a ve hatta tüm Ortadoğu'ya demokrasi getirmekten bahsediyordu.
3 yılın ardından...
Ve şimdi, aradan geçen üç yıl, bütün dünyaya bu bahanelerin birer yalandan ibaret olduğunu gösterdi. İşgal güçleri her ne kadar saymasa da, bu savaşın ve işgalin 150 binden fazla Iraklı sivilin hayatına mal olduğu biliniyor. Sadece kasım ayında Felluce'de gerçekleştirilen katliamda 2000 Iraklı öldürüldü, binlercesi evsiz kaldı. Hayatta kalmayı başaranlar için ise durum bir cehennemde yaşamaktan farksız. Iraklıların yüzde 67'si, işgal nedeniyle kendilerini daha az güvende hissediyorlar. Sokağa çıkmak, yolda yürümek Iraklılar için en büyük sorun, çünkü her an açılan bir ateş sonucu ölebilirler.
İşte Bush'un başarısı!
İşgalin ilk genel valisi Paul Brenner ilk iş olarak 30 bin memur, polis , öğretmen ve doktoru işten çıkardı. Ardından başka hiçbir geçim kaynakları olmayan 400 bin askeri işten attı. İşten atılanlar aileleri ile birlikte 2 milyon kişi oluşturuyor.
Bağdat'ta okullar, hastaneler, dükkanlar, devlet daireleri yağmalandı. Her gün 200 kişi kaçırılıyor ve tecavüze uğruyor.
Bir denizci albay "Köprülere napalm bombası attık. Ne yazık üzerinde insanlar vardı. Ölmek için hiç de iyi bir yol değil" diyordu. Pentagon ise napalm kullanılmadığını Mark 77 kullanıldığını söylüyordu. Mark 77 ise napalm bombasının teknik adı. İşte işgal sonrası Irak: Bir başka Amerikan askeri ise şunları anlatıyor: "Bize bir odayı düşmandan temizlerken ölüleri kontrol etmemiz gerektiği öğretildi. Ölü kontrolünü yerde yatanların bir kafasına bir de göğsüne ateş ederek yapıyorduk."
Amerikan ordusu sadece bir yıl içinde 127 ton seyreltilmiş uranyum içeren bomba kullandı. Bu bombaların taşıdığı radyoaktivite miktarı Nagazaki'ye atılan atom bombasının 10 bin katı!
Irak'ta yüzlerce ve binlerce okul yıkıldı. İnsanlar hala çocuklarını okula göndermeyi tehlikeli buluyor. Şehirlerde günün sadece 10 saati elektrik var. Nüfusun yüzde 60'ı hala akar suya sahip değil. Irak, dünyada bebek ölümlerinin en yüksek olduğu beş ülkeden biri.
Ve tüm bunların karşılığında Irak'ta bulunan kitle imha silahı sayısı SIFIR.
Güç ve hegemonya savaşı
Demek ki bu savaşın ne demokrasi, ne kitle imha silahları ne de aslında Saddam rejimi ile hiçbir ilgisi yok. Bu savaş, Batılı güçlerin gücü kontrol etme çabaları ve Batı emperyalizminin gücünü dünyaya yaymakla ilgili. Çünkü Bush, Yeni Amerikan Yüzyılı projesinde tarif edildiği gibi, neo-liberal politikaların hakim olduğu bir dünya yaratmak istiyor. Ve bu projeye karşı çıkan bütün devletleri, tıpkı Irak'ı, Afganistan'ı, Venezüella'yı yaptığı gibi 'yaramaz devlet' ilan ediyor. Kendisine yönelik tehdit oluşturan bütün güçleri, büyük bir yanlış bilgilendirme süreci ile birlikte, demokrasiye yönelik tehditler olarak dünyaya sunup, sonra onlara karşı saldırıya geçiyor. Böylece hem Çin gibi büyük rakiplerine gözdağı veriyor, hem de büyük güç kaynaklarını kontrol edebiliyor.
Aynı yalanlar şimdi İran hakkında söyleniyor
Ve şimdi Bush ve çetesi, aynı yalanları İran hakkında söylüyor. İran'ın nükleer silah ürettiğini ve dünyaya yönelik bir tehdit oluşturduğunu iddia ediyor. Ancak, dünyada sivillere karşı nükleer silah kullanan tek devletin ABD olduğunu bizler hatırlıyoruz (1945 - Nagazaki ve Hiroşima). Ayrıca, ABD'nin elinde her an harekete geçmeye hazır 600'den fazla nükleer başlık olduğu, Ortadoğu'da nükleer silah ürettiği kesin olarak bilinen ülkenin İsrail olduğu da hafızalarımızda.
Daha savaş başlamadan önce ortaya çıkan hareket
Ancak bu sefer dünyanın böylesine kanlı, yasa dışı ve ahlaksız bir savaşa karşı çıkması için üç yıl geçmesi gerekmedi. Savaş başlamadan önce, dünyanın dört bir yanında milyonlarca insan bu savaşa ve Bush'un politikalarına karşı sokaklara çıktı. 11 Eylül saldırılarından sonra biteceği iddia edilen kapitalizm karşıtı hareket, çok kısa sürede kapitalizm ile 11 Eylül saldırıları, Afganistan işgali ile Irak savaşı arasındaki bağlantıyı kurmayı başardı ve savaşa karşı milyonlar halinde sokaklara dökülmeye başladı. 15 Şubat 2003'te 'Savaşa hayır' sloganı ile bütün dünyada milyonların sokağa çıkması ile New York Times, "artık dünyada iki süper güç var; biri Amerika Birleşik Devletleri, diğeri ise dünya kamuoyu" demek zorunda kaldı. Dünyanın büyük çoğunluğunun savaşa karşı olmasına rağmen Bush 20 Mart 2003'te Irak'ı işgal etti. Bu hareket belki savaşı durduramadı, ama varlığı ile hem Bush'un işini zorlaştırdı, hem de Irak halkının kendisini yalnız hissetmemesini sağladı. Son zamanlarda özellikle, gelen asker tabutlarının sayısının artmasıyla hem Amerika'da hem de İngiltere'de, asker aileleri etrafında savaş karşıtı hareketin gücü arttı.
18 Mart: İkinci süper gücün sesini yükseltme zamanı
Dünyada savaş karşıtları, bu işgal başladığından beri her yıl, savaşın başlamasının yıldönümünde sokaklara döküldüler. Savaş karşıtları, dünya sosyal forumlarında, her yıl 20 Mart ya da ona en yakın hafta sonunda bütün dünyada gösteriler düzenlediler. Ocak ayında Venezüela'nın Caracas kentinde toplanan 6. Dünya Sosyal Forumu'nda alınan karar gereği bu yıl da savaş karşıtları 18 Mart Cumartesi günü bir kez daha 'Irak'ta İşgale Son, Birlikleri Hemen Eve Geri Getirin' demek için sokaklarda olacaklar. Üstelik bu yıl, ilk kez Bağdat ve Basra'da da gösteriler olacak. Irak halkının sesi tüm dünyanın sesi ile aynı anda yükselecek.
Türkiye'de de sokaklarda olacağız
En başından itibaren dünyadaki savaş karşıtı hareketin bir parçası olan, 1 Mart 2003'te, Amerikan askerlerinin Irak'a girmek için Türkiye topraklarını kullanmasına izin veren tezkerenin meclisten geçmesini engelleyen savaş karşıtları olarak bizler de 18 Mart 2006 Cumartesi günü, beş kentte sokaklarda olacağız. Ve şunları talep edeceğiz: 1- İşgal güçleri derhal ve koşulsuz olarak Irak'tan çekilmelidir. 2- İran'a yönelik yeni bir saldırıya hayır. 3- Tüm dünya nükleer silahlardan arındırılmalıdır. 4- İncirlik Üssü kapatılmalıdır.
Bu yıl 18 Mart'ta tek tek ülkelerde kaç kişi olursak olalım, tüm dünyada milyonlar olacağız. (TM/TK)
Tayfun Mater, Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu sözcüsü