Oktay İnce video aktivisti ve belgesel film üretiyor. "Seyri Sokak" adlı sosyal medya hesabı ile "Video ve Belgesel Kolektifi" için işler üretiyor. Ana akım medyanın gözünü diğer tarafa çevirdiği alanlarda, sokaklardaki hak arama çalışmalarını kaydediyor ve mücadeleleri görünür kılmaya çalışıyor.
Her belgeselci gibi bir arşivi var. Daha doğrusu vardı.
20 yıllık arşivine polis el koydu.Tüm çabasına karşın yıllarca biriktirdiği görüntüleri geri alamıyor.
Polis İnce'nin evine 16 Ekim 2018 günü sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek başlatılan soruşturma çerçevesinde baskın yapıldı.
Oktay İnce o gün gözaltına alındı; aynı gün serbest bırakıldı. Ancak arşivini geri alamadı. Serbest bırakılmasının ardından arşivinin peşine düştü. Kendi tabiriyle "hukuk yollarını tükettiği için" arşivini geri alabilmek ve sesini duyurabilmek umuduyla İzmir'de eylem yapıyor.
"Çektiğimiz görüntüleri belgesele dönüştürüyoruz"
İnce hayatını adadığı bu işi ve arşivine el konulma sürecini bianet'e anlattı.
İçinde yer aldığı kolektifin yaptığı işi "Bir ayağımız hep sokak haberlerinde, sokak videolarında ve aktivist faaliyetlerinde. Çektiğimiz görüntüleri daha sonra belgesel filmlere dönüştürüyoruz. Videonun farklı biçimlerinde uğraş alanlarımız var" sözleriyle anlatıyor.
"Yüksel Direnişi'ye birlikte hedef haline geldik"
İnce, Seyri Sokak'ın adının OHAL sürecinde özellikle Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın Yüksel Direnişi'yle birlikte daha fazla duyulur hale geldiği ve böylelikle devletin hedefi haline geldiklerinden bahsediyor:
"Orada defalarca kez gözaltına alındık çünkü kayıt yasaklarını dinlemedik. Bundan dolayı de devletin hedefi haline geldik."
Aslında tüm olaylar ve baskılar da bu dönemden sonra başlamış. İnce, yaklaşık bir yıl önce Seyri Sokak hesaplarından yapılan paylaşımlar nedeniyle "terör örgütü propagandası" yapıldığı iddiasıyla Seyri Sokak ile ilişkilendirilen bazı kişilerin gözaltına alındığından ama daha sonra serbest bırakıldığından bahsediyor.
"Bu süreçte belgeselci bir arkadaşımızın 10 yüksek hafızalı hard diskine el konuldu. İçinde yüksek miktarda görüntü, kurgu ve montaj bekleyen projeleri vardı. Daha önce kurgulamış, montajlamış belgeselleri vardı. Ham görüntülerden oluşan arşivi vardı.
"Arkadaşımız üç, dört gün gözaltında kaldıktan sonra serbest bırakıldı fakat aradan bir yıl geçmesine rağmen arşivi kendisine hala geri verilmiş değil."
İkinci soruşturma açılıyor
İnce, bu olaylar yaşanmaya başladığında Ankara'da yaşıyordu fakat dokuz ay önce ailesiyle birlikte İzmir'e taşındı. İnce'nin İzmir'e taşınmasından hemen sonra Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi Seyri Sokak'ın Twitter adresinden yapılan bir paylaşım nedeniyle soruşturma açılması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na yazı gönderdi.
Yazıda Dersim'de öldürülen iki Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist (TİKKO) militanının ölümüyle ilgili olarak "halk savaşçısı" ibaresi kullanıldığı belirtilerek "terörizmi övmek" suçlamasıyla işlem yapılması istendi ve savcılık Seyri Sokak'la ilişkili olduklarını düşündükleri kişiler hakkında yeni bir soruşturma başlattı.
Bu sayede terör,terorist tanımı o kadar genişletilir ki,kişi ne yapsa tanımın dışına çıkamadığını hisseder.Tek yol bırakılır, kendisine terorist diyenin durdugu noktada durmak. insanın kendine düşman olanın dilini kullanması, kendisini düşmanının diliyle tarif etmesi böyle başlar pic.twitter.com/SiALDcpfeI
— oktay ince (@karahabervideo) 11 Nisan 2019
Dört ay işlem yapılmadı
Soruşturma yazısı Haziran 2018'de İzmir Kemalpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildi fakat İnce hakkında savcılık Ekim 2018'e kadar herhangi bir işlem gerçekleştirmedi.
İnce o dönemi "Ne ifadeye çağrıldım ne de evime tebligat yapıldı" sözleriyle anlatıyor. Ama daha sonrasında olanlar ile her şeyi öğreniyor.
"10 Ekim katliamının İzmir'deki anmasında canlı yayın yaparken bir kameranın sürekli olarak beni çektiğini gördüm. Yayın sonunda gidip 'Niye sürekli beni çektin?' diye sorduğumda beni çekenin polis kamerası olduğunu anladım. Bana 'Ben emniyet kamerasıyım, herkesi çekiyorum' dedi."
"Proje halinde beş belgesel vardı"
Bu olaydan tam altı gün sonra ise 16 Ekim 2018'de Oktay İnce'nin evi polisler tarafından basıldı ve Kemalpaşa Sulh Ceza Hâkimliği'nden alınan arama kararı ile evi arandı.
"Polisler eve geldiler ve 20 yıldır yapmış olduğum tüm belgesel filmlerin ana kopyalarının olduğu, ham görüntülerin olduğu, proje halinde olan beş belgesel filmin görüntülerinin olduğu, yine video ve belgesel üzerine yazmış olduğum yazıların bulunduğu arşivime el konuldu.
"Çocuğumuzun doğumundan itibaren tuttuğumuz arşive de el koydular"
"Benim ya da başkasının varlığı şeklinde bir ayrım yapmadılar. Çocuğumuzun doğumundan itibaren aile arşivimizin olduğu eşime ait hard diske de, bunu belirtmiş olamam rağmen aldılar.
"Bana ait olmayan bilgisayar ve hard disklere el koyma, götürme, kopyalama ve inceleme haklarının olmadığını belirtmiş olamam rağmen evde buldukları tüm dijital cihazlara ve filmlere tutanak tutup götürdüler."
18 hard disk ve 41 DVD'ye polis ey koydu
İnce, polisin el koyduğu arşivi içerisinde 18 hard disk ve 41 DVD olduğunu söylüyor. DVD'ler içeresinde ise kendisinin bizzat montajladığı belgesellerin olduğunu ifade ediyor:
"Her şeyi çuval gibi torbalara koyup emniyete götürdüler. Onunla birlikte beni de götürdü polisler. İfade verdikten sonra serbest bırakıldım ama görüntülerim, filmlerim, arşivim onlarda kaldı."
"Şimdi dönüp geriye baktığımda şöyle düşündüğümü hatırlıyorum. Uyduracakları suçlar, yargılanmam, ceza verme ihtimalleri beni hiçbir şekilde endişelendirmemişti. Ama arşivimin gidişine üzüldüm. Canımdan bir parça kopmuş gibi oldu. Çünkü 20 yıllık emeğim, insanların hikayeleri, filmleri, arşivleri, bazen emanet edilmiş görüntüler bir çok şeyim gitti.
"Türkiye'nin demokrasi mücadelesinin görsel belleğiydi"
"Hem de bütün bunlara sosyal medyada kim tarafından atıldığı belli olmayan iki tweet neden oldu.
"1999'dan beri Türkiye'nin tüm emek, demokrasi ve ezilenlerin mücadelesinin 'görsel belleği' bu arşivdeydi. Arasında analog kayıtlar vardı ve zaten bunları dijitale zaten çok zor aktarmıştık.
"Açıkçası ekonomik koşullarım el verseydi tüm kayıtlarımı yedek olarak da saklamak isterdim. Ama olmadı. Şimdi kasetlerden o arşivi tekrar aktarmak istesek, kasetlerin birçoğu bozulmuştur. O görüntülere tekrar ulaşamayız.
"Dijital arşiv ise şu an zaten polisin elinde. Emniyetin küflenmiş nemlenmiş depolarda bilgisayara takılmadığı sürece yedekleme şansımız yok. Bana isnat edilen suçla o arşiv arasında hiçbir ilişki olmadığı için muhtemelen arşivim geri verilecek ama içinde hiçbir şey olmayacak. Her şey bozulmuş olacak."
Arşiv İzmir Siber Suçlarla Mücadele Şubesi'ne gönderiliyor
Emniyette verdiği ifadenin ardından İnce, Kemalpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı'na arşivinin hukuksuz bir şekilde alındığını belirterek savcıyla görüşüyor. Savcı ise Kemalpaşa Emniyeti'nin gerekli teknik durumu olmadığı için arşivin İzmir Siber Suçlarla Mücadele Şubesine gönderileceğini söylüyor ama kopyalama işleminin bir an önce yapılıp orijinal kayıtların sahibine teslim edilmesi için şubeye yazı da yazıyor.
Savcılığın yazısına rağmen bir sonuç çıkmadığını aktaran İnce, daha sonra Savcılığın yetkisizlik kararı vererek dosyayı Ankara'ya gönderdiğini anlatıyor.
Dosyanın Ankara'ya gönderilmesiyle birlikte kendisinin de Ankara'ya savcıyla görüşmeye gittiğini belirten İnce, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, İzmir Siber Suçlarla Mücadele Şubesi'ne yazı yazarak arşivin kopyasının alınması ve orijinallerinin kendisine verilmesine dair yazı yazdığını ama bu yazıdan da sonuç alamadığını belirtiyor.
"Ankara Savcılığı'nın yazısından sonra İzmir Siber Suçlara gittim. Bir eylem, bir protesto başlangıcı öncesinde hukuki bütün yolları tüketmek istedim. Bir de zaman vermek istedim, belki geri verilir diye.
"Her seferinde resmi dilekçe yazıyoruz ama resmi bir cevap alamıyoruz. Siber suçlar da bunun ne zaman kopyalanabileceğine ilişkin herhangi bir şey söylemedi. 'Bekleyeceksiniz. Savcılıkların yazdığı yazılara rutin cevaplar veririz. Sıradadır der geçeriz' gibi şeyler söylediler.
"Nitekim savcılığın yazdığı yazıya cevap bile vermemişler. Benim açımdan bu hukuki süreç tamamlandıktan sonra protesto hakkımı kullanmam, eylemle sesimi duyurmaya çalışmam gerekliliği ortaya çıktı. Arşivim bana verilinceye kadar da eylemlerime devam edeceğim.
Filmmaker Oktay İnce had his life's work seized by the Turkish government, and he won't rest until it's returned. #ArtIsNotACrime @karahabervideo pic.twitter.com/Q2cpd61oUl
— ARC (@AtRiskArtists) 17 Nisan 2019
"Devlet kendi yasasına kendisi uysun"
"Biz sesimizi birlikte yükseltebiliriz. Daha önce devletin dijital varlıklarına el koyduğu kişiler birleşip sesimizi duyurabiliriz. Devlet kendi yasasına kendisi uysun. Biz o cihazları alın terimizle, asgari ücretle çalışarak alıyoruz. Ama onlar iki dakika içerisinde aletlerimize el koyup iki sene üç sene vermiyorlar, ya da verdiklerinde cihaz kullanılmaz oluyor."
"Bundan sonra haftada bir gün ilgili kurumların önünde yapacağım basın açıklaması ve oturma eylemleriyle sesimi duyurmaya çalışacağım." (HA/HK)