Fotoğraflar: Stefano Erasmo Pacini
20 Temmuz 2001'de İtalya'nın Genova kentinde yapılan G8 toplantısını yüz binlerce insan protesto etmek amacıyla eylemler gerçekleştirdi. Çıkan çatışmalarda Carlo Giuliani hayatını yitirirken birçok eylemci polisin işkence derecesine varan şiddetine maruz kaldı.
Dünyanın endüstriyel açıdan en gelişmiş 8 ülkesinin o zamanki liderlerinin buluşup ilerleyen yıllar için önemli kararlar aldığı bu toplantı karşıtı yapılan devasa eyleme İtalya'nın birçok kentinden insan geldi. Kent farklı renklerde olan güvenlik bölgelerine ayrılırken polis dev kafeslerle bazı mahalleleri kapattı. Toplantının Genova kentinde yapılması dar sokaklarının kolaylıkla kontrol edilebileceğinden ötürüydü.
Bu büyük eyleme aylardır hazırlanan yurttaşlar Genova kentine gelmeden önce kentlerinde toplantılar, yerel eylemler ve paneller düzenlemişti. Birçoğunun siyasi açıdan bilinçli bir yol kat ederek geldiği Genova'da işler pek de beklenildiği gibi gitmedi.
Sokak eylemlerinde aktif rol oynayan ve genç yurttaşlardan oluşan kolektiflerinden, merkez sol ve sol partilere, bağımsız bireylerden dernek ve vakıflara ve Katolik Kilisesi'nin solcu rahip ve gruplarına kadar yüz binlerce insan dünyanın gidişatı hakkında söz sahibi olmak istiyordu. "Un altro mondo e' possibile" (Başka bir dünya mümkün) belki de o zamanlar kulaklarda en çok çınlayan sloganlardandı.
Eylem öncesinde gerek o zamanın hükümet üyeleri gerekse de ana akım medyanın bir kısmı olacak olayları önceden biliyorlarmış gibi sansasyonel haberler yapıp güvenliğe bağlı olası acil bir durumdan bahsediyordu.
Olaylar ardından 20 yıl geçti, o zaman Genova'da yaşayan bir rahip, o zamanlar 12 yaşında olan bir genç ve bir fotoğrafçı yaşadıklarını anlattı...
Fotoğrafçı Stefano
Siena kentinde çalışan ve dünyanın birçok yerinde fotoğraf çekmiş Stefano Erasmo Pacini İtalya'ya geldiğimde tanıdığım ilk insanlardan. Toscana eyaletinin bu ortaçağ kentinin merkezinde bir fotoğraf dükkanı vardı. İçeri giridiğinizde duvarlardaki Genova eylemleri fotoğraflarına dikkat etmemek mümkün değildi. İtalya'ya 2002 yılında gelmiştim, yani G8 eylemlerinden sadece 1 sene geçmiş ve ülkede merkez sağ hükümeti Silvio Berlusconi liderliğinde büyümeye ve ülkenin sosyo ekonomik dokusunu değiştirmeye başlamıştı çoktan. İnsanların ne akıllarından ne de akşam yemeği sohbetlerinden hâlâ çıkmamıştı 1 sene önce Genova'da yaşananlar.
"Genova eylemlerine 15 ve 18 yaşındaki iki oğlumla katıldım. Bu benim için hem fotoğraf çekmek hem de onlara dikkat etmek adına zor bir durumdu. Öte yandan eylemler sırasında gördüğüm hava çok yüreklendiriciydi. Sanki, dünyayı bir çorap gibi tersine çevirmek isteyen, rengarenk ve her çeşit insan vardı Genova sokaklarında. Bu eylem ABD'nin Seattle kentinde 1999 yılında Dünya Ticaret Örgütü'nün toplantısına karşı yapılan devasa eylemlerin sonucuydu. Genova G8 halkı o hareketin devamıydı."
12 yaşındaki Antea
2001 yılında Genova kentinde yapılan eylemler nitekim her kesimden ve farklı ülkelerden gelen insanların katıldığı eylemlerdi. Bu çeşitlilik içinde on binlerce çocuk ve genç de vardı. Bunlardan biri de o günlerde 12 yaşında olan Antea Sacca.
"Eylemlere ailemle beraber katıldım. Ben, annem, babam ve ablam. Ailece belirli bir siyasi duruşumuz olmuştur her zaman ve hep şiddet içermeyen eylemler taraftarı olduk. Nitekim eylemlerin ilk günlerinde tamamen bir eğlence havası vardı diyebilirim. Eylemciler arasında hem Seattle hem de birkaç ay önce gerçekleşmiş Porto Allegre Sosyal Forumu'na katılanlar da vardı. Kentin merkezi kale gibi barikatlarla korunuyordu ve kırmızı bölgeydi. Kendimi ilk defa bu dünyanın bir parçası hissettim."
Antea, Genova halkının dayanışmasının altını çiziyor: "Önceki günlerde Başbakan Berlusconi kentin sakinlerinden balkonlarına ve pencerelerinin önüne çamaşır asmamalarını ve böylelikle estetik çirkinlik yaratmamalarını söylemişti. Bu talebi Genova halkı çamaşır iplerine beyaz kilotlar asıp protesto etmişti. Ayrıca pencerelerden o inanılmaz sıcağa karşı rahatlamamız için kovalarla su döküyorlardı tepemize."
Toplantılar, konferanslar, eylemler, oyunlar, konserler ve tanışmalarla başlayan bu eylemler iki gün içinde şiddete büründü. Jandarmaya ait bir jipe karşı elinde bir yangın söndürücü bulunduran Carlo Giuliani bir jandarma erinin ateş etmesi sonucu hayatını kaybetti.
"O mutsuz güne kadar her şey yolunda gidiyordu. Ancak o gün Carlo'nun ölüm haberi gelmeden önce polis havadan, karadan ve denizden üzerimize göz yaşartıcı bombalar atmaya başladı. Nefes almak mümkün değildi. Koşmaya ve kaçmaya başladık. İlk önce bir balıkçı barakasına sonra bir kiliseye sığındık. Ailem eylemler arasında ikiye ayrılmıştı kısa zamanda birbirimizi bulduk ve kentten çıktık."
Rahip Angelo
İtalya'yı bir çizme olarak düşünürsek eğer, topuğunda bulunan eyaleti Puglia'dır. Bu eyaletin başkenti de güzeller güzeli Bari kentidir. Birçok kez iş sebebiyle gittiğim bu kentte tanıdığım genç rahip Angelo Cassano da 2001 yılında Genova'daydı. Dini literatüre sadık kalarak kendisine Don Angelo olarak hitap ettiğim bu kişi Katolik Kilisesi'nin söylemiyle "sondakiler"e hayatını adamış bir insan. Organize suç örgütlerinin şiddetine maruz kalanlar, siyasi ilticada bulunan göçmenler, çocuklar ve yoksullar Don Angelo'nun kilisesinde ve Bari kentinde onun yaptığı çalışmalarda umut ve saygınlık buluyor yıllardır.
"Genova'ya gitmeden önce başlamıştı aslında benim bu harekette yer almam. Önceki yıllarda Brezilya'da buluşmaya başlayan Katolik kilisesine bağlı kişilerin organize ettiği Sosyal Forum deneyimini İtalya'ya taşıdık. Dünyanın güneyindeki halkların sömürülmesinden ağır borç yüklerine kadar birçok konu ile ilgilenen ve ilk defa Katolik inancına sahip kişilerin bu kadar aktif yer aldığı bir hareketti bu. Bari kentinde Genova Social Forum kuruldu ve bir kilisede başladı aktivitelerine. Ben bu hareketin içinde bulundum. Kilise tüm diğer siyasi hareketler gibi önemli bir aktördü. Grubun içinde işgal evleri de bulunuyordu".
Don Angelo, Bari kentinden onlarca genç ile otobüse binerek Genova kentine vardı. Eylemlerin ilk gününden sonuna kadar kentten ayrılmadı.
"O günlerde vicdani retçiler ve kilisenin önemli rahipleriyle beraber eylemlere katıldım. Bu deneyim benim için büyük bir heyecan ancak bir o kadar da üzücü oldu. Beklemediğimiz ve çok sert bir şiddet ile karşılaştık. Hepimiz medyanın bir bölümünün ve hükümetin bizi kriminalize etmesinden dolayı kendimizi yalnız ve üzgün hissediyorduk. Eylemleri ve yaptıklarımızı savunsak da ve meşru olduğunu düşünsek de ne yazık kı bizi dinleyen yoktu."
250 dava açıldı
Genova'da o günlerde yaşanan polis şiddeti sadece Carlo'nun ölümü ile sınırlı kalmadı. Yaklaşık 300 bin kişinin katıldığı eyleme plastik mermi, jop ve göz yaşartıcı bomba ile saldırıldı ve yüzlerce eylemci yaralandı. 21 Temmuz gecesi ise Diaz isimli bir okulda gece vakti uyumakta olan yaklaşık 100 eylemci ve gazeteci topluluğu polisin sonradan işkence olarak tanımlanacak ağır şiddetine maruz kaldı. Eylemler sonrasında polis ve yerel savcılar protestolara katılan yurttaşlar hakkında suç duyurusunda bulundu.
İlerleyen yıllarda açılan 250 dava sonucunda, 2015 yılında, AHİM, polisin uyguladığı şiddeti oy birliğiyle "işkence ve insan onurunu kıran uygulama" olarak tanımladı. 2017 yılında zamanın İtalyan hükümeti bu işkence vakalarını tanıyıp kendisinin sorumlu olduğunu kabul etti.
Genova'da yaşananlar hem eylemlere katılanların hem de İtalyan halkının hayatını çok etkiledi. Hatta İtalyan siyasetinin gidişatına yön verdi de diyebiliriz.
20 yıl sonra...
Siena'lı fotoğraf sanatçısı Stefano şöyle anlatıyor ardından gelen yılları: "Genova sonrasında Floransa Sosyal Forum'u düzenlendi bir milyona yakın insanın katılımıyla ve Afganistan ve Irak savaşına karşı kitlesel eylemler yapıldı. Ancak, hâlâ içimde burukluk ve sinir var. Düzeyinde değişiklikler olsa da zaman zaman, ne yazık ki iktidarın şiddeti bugün hâlâ devam ediyor. Kitlesel direnişler ve barış yanlılarının oluşturduğu eylemlere karşı devlet terörü düşündüğümden daha da yüksek oldu. Etkilerini çocuklarımda görüyorum, İtalya dışında yaşamaya karar verdiler ve bu ülkenin geleceği hakkında umutları yok."
Don Angelo ise Genova deneyimi ardından yaşadıklarını şu kelimelerle anlatıyor: "Genova üzerinden 20 sene geçti ve evet, o zamanki gibi bir hareketlilik yok ancak mücadelemiz devam ediyor. Kentimizde yoksulluk ve dışlanmışlıkla mücadele kapsamında sürekli çalıştım ve çalışıyorum. Hem bu pandemi sürecinde hem de öncesinde dayanışma kültürünü yaymayı deniyorum. Savaş, insan hakları ve fakirlik konusunda bir erozyon var son senelerde. Genova'yı kutlanası bir anı değil, öğrenim çıkarttığımız bir deneyim olarak görüyorum."
Antea bugün 32 yaşında, arkaya dönüp baktığında bu 20 seneyi şöyle hatırlıyor: "Bu dünyada olduğumu anladığım bir deneyimdi yani bilinçli olmam 20 sene öncesi başlıyor, Genova'da. O zamanlar başlayan var olan siyasi iktidar, hoşumuza gitmese de duruşu belirli olan bir güçtü. Bugün ise birbirine benzeyen ve çoklu bir siyasi parti sahnesi var. Yani aktörler çok değişti İtalyan siyasetinde. Öte yandan söylemem gerekiyor ki eylemler sonrasında uzun süre korku ve endişe yaşadım. Bu birçok insan için de geçerli. Ancak bu kötü hatıralar var ve olmaya devam edecek. Bunlardan öğreneceğimiz çok şey var."
İtalya'nın Genova kentinde yapılan G8 toplantısına karşı organize edilen eylemlerin üzerinden 20 sene geçti. Genova deneyimi ve o günlerde yaşananlar hakkında birçok kitap yazıldı ve film çekildi.
Bunlardan biri "Governare con la paura" filmi 2009 yılında yapılmış bir belgesel, yönetmenler Enrico Deaglio, Mario Portanova ve Beppe Cremagnani. Bir diğeri ise "Nessun rimorso" adlı, Zerocalcare'nin hazırladığı ve bu sene çıkan bir çizgi roman.
(MÇ/AÖ)