İnsan Hakları İzleme Örgütü Silah Projesi (HRW, Human Rights Watch Arms Project) tarafından 1995'de hazırlanan "Savaş ve İnsan - Türkiye'ye silah transferleri ve savaş yasaları ihlalleri" (*) başlıklı rapor, Olağanüstü Hal bölgesinde gerçekleştirilmiş operasyonlarda insani hukukun çiğnenmesine ilişkin belgelere ve tanıklıklara yer veriyor ve Genel Kurmay Başkanlığı dahil olmak üzere Türk hükümetine alınacak önlemler konusunda tavsiyelerde bulunuyor.
Diyarbakır'ın Kulp ilçesi Alaca köyü Kepir bölgesinde bulunan toplu mezar, Tunceli merkeze bağlı Gökçek Köyü Mirik mezrasında 23-24 Eylül 1994 tarihlerinde meydana gelen operasyonun ardından önce yedi, sonra 16 kişinin kaybolması; 11 Kasım 1993'de Muş'un Kızılağaç beldesine bağlı Eralan (Kurd Alan) köyünde Yusuf Söylemez ve Fadıl Baran ile birlikte kurşuna dizilen, ancak olaydan yaralı kurtulan Vahdettin Yalçın'ın 30 ve 31 aralık 2004 tarihli Ülkede Yeni Gündem Gazetesinde yaptığı tanıklık...
Bir bölümü Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Hakları Komisyonu'na inceleme istemiyle intikal eden bu olaylarda Bolu Komando Tugayı'nın sorumlu olduğu da yine tanıkların ifadelerinde yer alıyor.
TBMM İncelemesi bekleniyor
Tunceli merkeze bağlı Gökçek Köyü Mirik mezrasındaki operasyonun ardından kaybolan Işık ve Serin ailelerinin avukatı Hüseyin Aygün, Genelkurmay Başkanına bu olayın aydınlatılması ve Bolu Komando Tugayı hakkında araştırma yapılması için mektupla başvurdu.
Aynı şekilde, Tunceli Barosunda bir araya gelen avukatlar Mirik mezrası ve Dersim'de 10 yıl önce 16 kişinin kaybedilişinin olayı ile ilgili Bolu Komando Tugayı hakkında gerekli araştırma ve incelemenin yapılması için Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.
Av. Aygün, Genelkurmay Başkanlığı'na gönderdiği mektuba henüz bir yanıt almadığını belirtiyor, ancak resmi makamların 30 günlük yanıt verme süresi içinde bir cevap geleceğini zannediyor.
Şu anda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) davası süren olaya ilişkin Av. Aygün, "En azından bu bölgede TBMM İnsan Hakları Komisyonu'nun Mirik Mezrası ve çevresinde araştırma yapması gerektiğini düşünüyorum" diyor.
HRW'nin dokuz yıllık raporu: Savaş ve İnsan
İnsan Hakları İzleme Örgütü Silah Projesi kaybedilme ve öldürülme olaylarına ilişkin dokuz yıl önce yetkililerden araştırma isteyip sorular yöneltmişti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Silah Projesi danışmanı James Ron'un 1995 yılı Haziran - Temmuz aylarında Türkiye'de yaptığı alan çalışması ve bir başka danışmanın Haziran 1995'de Kuzey Irak'a yaptığı gezi sonuçlarına dayanan raporunda belgelenen olayların bir bölümünde de Bolu ve Kayseri Komando Tugayları'ndan söz ediliyor:
Raporun özet bölümünde, Kurşuna Dizme ve Kaybolmalar başlığı altında, "Son birkaç yıldır Türkiye'de ciddi bir sorun haline gelen kurşuna dizmeler hem hükümet güçleri ham PKK gerillalarınca gerçekleştiriliyor. Bu rapor NATO'dan sağlanan silahların rol oynadığı bazı kurşuna dizme olaylarını belgeliyor" denilerek şu iki olaya dikkat çekiliyor:
* Terhis edilmiş Türk askeri B. G.'ye göre 19 Nisan 1995'de Türk güvenlik güçleri PKK destekçisi olduğundan kuşkulanılan Ali İhsan Dağlı'yı, Diyarbakır ili, Savur ilçesi, Kuruçayır köyünde pusuya düşürerek yaraladı. Dağlı'yı esir alan askerlerin bulunduğu yere ABD'den sağlanan bir Huey helikopteriyle gelen ve ABD patentli bir M-16 taşıyan yüksek rütbeli bir general, askerlerin, köylülerin yanısıra Ali İhsan Dağlı'yı da dövmelerine yardım etti. Birlikler daha sonra köyü yaktılar ve Ali İhsan Dağlı'yı da alarak köyden ayrıldılar. Daha sonra B. G.'ye bir subay tarafından Dağlı'nın gözetim altında öldürüldüğü söylendi. Dağlı'nın Nisan 1995'den bu yana kayıplar listesinde olması bu iddiayı destekliyor.
* 10 Mayıs 1994'de bir jandarma astsubayı PKK gerillası olduklarından kuşkulanılan üç kişiyi Diyarbakır ili, Kulp ilçesi yakınlarında uçan bir helikopterden aşağı atarak öldürdü. Gerillalar yakalandıktan sonra sorguya çekilmiş ve işkenceden .geçirilmişti. Olaya tanık olan dördüncü esir kendisini yakalayanlara çok önemli bilgiler vereceği vaadinde bulunarak canını kurtardığını söyledi.
Seçkin ordu birimleri
Raporun "Türk Güvenlik Güçleri" yapısı, silahları ve ihlallerden sorumluluğu bölümünün "Seçkin ordu birimleri- Dağ Komandoları" başlığı altında şu bilgiler yeralıyor:
"Düzenli Kara Kuvvetleri birimlerinin yanısıra iki özel Komando Tugayı, Bolu ve Kayseri Komando Tugayları, ayaklanma bastırma harekatlarında önemli yer tutuyor. Düzenli Türk Kara Kuvvetleri birliklerinden farklı olarak Bolu ve Kayseri birimleri çok daha yüksek eğitime sahip ve PKK savaşçıları ve gerillalara destek verdiklerinden kuşkulanılan sivillerle çok daha yakın temasta bulunmak amacıyla yetiştirilmişler.
B. G. Human Rights Watch'a Nisan 1994-Mayıs 1995 arasında güneydoğuda görev yaptığı sırada Bolu ve Kayseri Tugayları'nın hem askerler hem sivillerce sivil halka karşı düzenli kara birliklerine göre çok daha mütecaviz davrandıklarını öğrendiğini söyledi. "Halka kötü muamele Bolu ve Kayseri Tugayları'nda teşvik ediliyor," açıklamasında bulunan B. G. "Oysa Piyade Komandoları daha nazik davranıyor," dedi. "Komutanlar orada bir çeşit 'iyi polis-kötü polis' durumu yaratmak istiyor. Böylece bunları yöre halkını tehdit etmekte kullanıyorlar, köylülere, 'iyi davranın yoksa peşinize Bolu'yu salarız,' diyorlar."
Bolu ve Kayseri Komandoları, yüzlerce köyün yerle bir edildiği 1994'deki Tunceli seferinde yer almışlardı. Human Rights Watch'ın görüştüğü tanıklar, Bolu ve Kayseri askerlerini ayırdedebildiklerini söyleyerek bu birliklerin köy yıkma, rasgele tarama, ve devriye görevi yapan birliklere hamallık etmek üzere adam kaçırma da dahil çok sayıda savaş yasası ihlalinde bulunduklarını bildirdiler.
Güneydoğuda Komuta ve Kontrol
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün raporunda yer alan 29 vakalardan bazıları şöyle:
Vaka 14
1994 güzünde Tunceli ilinde gerçekleştirilen operasyon özellikle Hozat ve Ovacık ilçeleri arasındaki alanda çok sert geçmişti. Yörede yaşayanlara göre operasyon öncesinde, sayılan altmıştan fazla olan köylerden yalnızca on sekizi operasyon sona erdiğinde el sürülmeden bırakılmıştı.
Human Rights Watch, Ovacık ilçesinden, ikisi Türk güvenlik güçlerine hamallık yapmaları için zorla alınıp götürülen üç tanıkla görüştü. Tanıkların ifadelerinden helikopterlerin desteğindeki birliklerin 4 ve 5 Ekim 1994 tarihlerinde Buzlutepe ve Bilekli köylerini havadan bombardıman, ateşe verme ve topa tutma suretiyle yerle bir ederek altı kişiyi öldürdükleri ortaya çıkıyor. Askerler ertesi hafta da bölgedeki başka bazı köyleri yakıp kül etmişler. Tanıklar olayların hiçbir aşamasında Türk güçlerinin PKK gerillarıyla çatışmaya girmediklerini söyledi.
Karışan birlikler
Tanıkların ifadelerine göre, olaylarda kullanılan karma birlikler Bolu ve Kayseri Komando tugaylarından getirilen Türk Kara Kuvvetleri askerleriyle Jandarmaya mı Polise mi bağlı oldukları belirlenemeyen özel birliklerden (Özel Tim ya da Özel Harekat Timi) oluşuyordu.
Vaka 16
Özet:
Human Rights Watch'un görüştüğü üç tanığa göre, üç helikopterin desteklediği Türk Ordusu askerleri, 4 Ekim 1994'te , Tunceli ilinin Ovacık kazasındaki Yazıören köyünü yaktılar.
Karışan birlikler:
Tanıklardan askerliğini kısa süre önce Kıbrıs'taki nakliye birimlerinden birinde yapan C.V., askerlerle konuştuğunu ve kendilerinin Türk ordusundan olduklarını ve "Tokat Alay"ı diye çağrıldıklarını öğrendiğini anlattı. Türk ordusunda askerlik yapan diğer tanık T., askerlerin Bolu Tugayı'ndan Ordu Komandoları olduğunu iddia etti. Helikopterlerin ait olduğu üs bilinmiyor.
Vaka 17
Özet:
Human Rights Watch'un görüştüğü bir tanığa göre, Türk Ordu komandoları ve Jandarma askerleri Ekim 1994'te Tunceli ilinin Ovacık yöresindeki Eskigedik köyünü yaktılar.
Karışan birlikler:
Bolu veya Kayseri tugaylarından komandolar jandarma güçleriyle birlikte köyü yaktılar. Helikopterlerin hangi üsse ait oldukları bilinmiyor.
Vaka 24
Özet:
Human Rights Watch'un görüştüğü beş tanığa göre, ağır topçu ve zırhlı araçlar, tanklar, helikopterler ve uçakla desteklenen büyük bir askeri kuvvet, 22 Ekim 1993'te, Muş iline bağlı Zengök (Türkçe yeni adı Yörecik) köyüne saldırdı. Güvenlik güçleri baskını, görünüşe bakılırsa, daha önce PKK'nin Altınova ilçesine yakın bir Jandarma karakolunu basıp bir subay ve bir çok askeri öldürmesine misilleme olarak yapılan operasyonun bir parçasıydı. Buna ek olarak köylülere bir hafta önce Zengök'ü boşaltmaları emredilmişti, çünkü yörede PKK gerillalarının etkinliklerinden kuşkulanıyorlardı.
Köy yakıldı ve bir piyade grubunca topa tutuldu. Daha sonra, helikopterler ve uçak tarafından bombalanıp tarandı. Köylülerin bütün hayvanları öldürüldü, fakat ilk saldırıda insan kaybı olmadı.
Ancak, ertesi gün Zengök'e dönen beş köylü öldürüldü, tanıklar onları evlerinde yanmış olarak buldu. Elektrik kablosu ve zincirle birbirlerine bağlanmış ve yakılarak öldürülmüş görünüyorlardı.
Karışan Birlikler:
Birliklerin kimliği teyit edilemedi ama bir tanık yerel polis şefinin, kuvvetlerin Bolu ve Kayseri Tugaylarına mensup komandolardan oluştuğunu söylediğini bildirdi.
Türkiye Hükümetiyle Yazışmalar
İnsan Hakları İzleme Örgütü Silah Projesi, raporunda, Ağustos 1995 başlarında Türkiye'nin ABD'deki temsilcisi Nüzhet Kandemir'e bir mektupla baş vurarak Haziran ve Temmuz'da Türkiye'de yürütülen incelemelerden yola çıkan yirmi iki soru ilettiğini kaydediyor. Raporda bu konudaki bilgiler şöyle:
* Mektupta Türkiye Hükümeti'nin bu sorulara vereceği her cevabı bu rapora dahil etmeyi önerdik.
* Sorulardan 10'u güneydoğudaki çatışmayla ilgili genel konuları (kayıpların, yakılmış ve/veya boşaltılmış köylerin, göçe zorlanan insanların sayıları), PKK'nin elinde bulunan silahların özellikleri ve kaynakları, Türk birliklerinin davranışlarım belirleyen muharebe kuralları, Türkiye'nin köy boşaltmalara ilişkin politikası, ve Türk ordusu bünyesinde yer alan soruşturma mekanizmalarına yönelikti.
* Öteki 12 soruysa, Türk güvenlik güçlerinin insan haklarını ve savaş yasalarını çiğnediklerine ilişkin olarak Türkiye'deki tanıkların Human Rights Watch'a ilettikleri iddialarla ilgiliydi.
* Ekim sonuna değin Türkiye hükümeti bu sorulara yanıt vermedi. Human Rights Watch Ağustos ortalarında Türkiye'nin Washington D. C. Büyükelçiliği işgüderi konsolos yardımcısı Rafet Akgünay'dan bir mektup aldı. Bay Akgünay bu mektubunda Türkiye'nin güneydoğusundaki çatışmanın hukuki bir çözümlemesini yapıyordu. Bu mektubun özeti raporun ekleri arasında (Ek I) sunulmuştur. (YS/EÜ)
* Savaş ve İnsan - Türkiye'ye Silah Transferleri ve Savaş Yasaları İhlalleri, Belge Yayınları, Mayıs 1996.