Seyfi Oktay, Sosyal Demokrat Halkçı Parti'nin (SHP) Doğru Yol Partisi ile koalisyon ortağı olduğu yıllarda (1991 - 1993) Süleyman Demirel kabinesinde Adalet Bakanı olarak görev yapmıştı. Oktay, bakanlığı sırasında türünün ilk örneği olan Eskişehir F Tipi cezaevini kapatmış, son yıllardaki en kapsamlı "Adalet Reformu" kabul edilen CMUK Yasası'nın (Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu) altına bakan olarak imza atmıştı.
Oktay, Anayasa değişikliklerine ilişkin olarak BİANET'in sorularını yanıtladı:
-Anayasa'da yapılan değişikliklerle 'artık çağdaş bir demokrasiye ulaşmanın yolları açıldı' diyebilir miyiz?
"En iyimser bakış açısıyla 'hiç yoktan iyidir' denilebilir. İyiye doğru atılmış bir adımdır. Ama bu yapılan değişikliklerle Türkiye'nin demokrasi sorunu çözülmüştür demek mümkün değil. Bu imkansız bir şeydir."
-Neden?
"Bu Anayasa'nın yapısını iyi analiz etmek gerek."
-Nedir bu yapı?
"Çok otoriter, hatta totaliter tanımına ulaşabilecek bir sistemle, demokratik işleyiş iç içe geçirilmiştir. Bunu birbirinden ayıklayıp çözebilmek çok zor bir mesele..."
-Neden?
"Bu Anayasa'nın dokusu bozuk... Bu Anayasa değiştirmekle düzelmez. Yepyeni bir Anayasa'ya ihtiyaç vardır. Bizim Anayasa'da otoriter sistemle demokrasi harmanlanmış. Hatta gerek Anayasa'daki bazı hükümler, gerek yapılanma yani devletin kurumlarının birbirleriyle olan ilişkileri... Bütün bunları dikkate aldığınız zaman netleştirmek lazım."
-Örnekleyebilir misiniz? Örneğin 'Kürtçe yasağı kalktı' deniliyor. Bu ne anlama geliyor? Zaten Kürtçe kasetler, dergiler yayınlanmıyor muydu?
"Lisanı yasaklayan bir hüküm şu an için yok. Onu kaldırmakla yeni bir şey getirilmiyor. Varolan duruma uygunluk getiriliyor. Bunun pratik yaşamda hiçbir anlamı yoktur. Burada Anayasa'nın 42. maddesine (*) bakmak lazım. Eğitimin nasıl yapılacağı burada belirtiliyor. Bu madde değiştirilmiyor.
-Sizce bu madde ile Kürtçe'nin nerelerde kullanılabilir?
"Şunu da ifade edeyim. Bu Anayasa değişikliği yetmez. Normlar arasında bir hiyerarşi olması lazım."
-Nasıl sıralanabilir bu?
"En üstte Anayasa... Onun altında yasalar, onun altında tüzük, onun da altında yönetmelik... Böyle gidiyor. Şimdi 12 Eylül rejimi yalnız anayasa çıkarmadı, 800 kadar da kanun ve kanun hükmünde kararname çıkardı. Büyük bir mevzuatlaşma çalışması yapıldı. Sonradan da Anayasa bunların üzerine oturtuldu.
-Bu ne anlama geliyor?
"Anayasa'da verilen haklar kanunla sınırlanıyor. Kanun sınırlayamıyorsa, tüzükler sınırlıyor. O da yetmezse yönetmelikler var! Bir de bakıyorsun, yönetmelik bile Anayasa'yı uygulanmaz hale getirebiliyor.
-Yani Anayasa uygulama alanına gelene kadar dört ayrı engelle karşılaşıyor.
"Bunu bir Anayasa sorunu değil, 12 Eylül askeri rejiminin getirdiği bir mevzuat sorunu olarak ele almak lazım. Böyle düşünmek ve buna göre projelendirmek lazım. Yani kalkıp da Anayasanın birkaç maddesini, hele hele efendim çok sivri olan birkaç maddesini sırf Avrupa Birliği istiyor diye değiştirirsen olmaz bu.... Sonra da sık sık 'biz AB istediği için değil vatandaşımız ihtiyacı için değiştiriyoruz' diye konuşurlar."
-Siz hükümetlerde bulundunuz. Demokrat kişiliğinizle tanınan biri olarak bu fikirlerinizi hayata geçirmekte hangi engellerle karşılaştınız?
"Şimdi siyaset... Bence Türkiye'nin önünde ayak bağı olan şey, var olan siyaset yapıları, siyaset yapma biçimidir. Siyaset kısır ve yoz... Siyaset ahlaki zeminini kaybetmiş. Yeni bir siyaset yapma biçimi getirmek lazım. Partilere bakıyorsunuz, parti içi demokrasi yok. Tüzük var ama kişinin egemenliği hüküm sürüyor. Parti ortak aklı meydana getirmek demektir. Ama bu olamıyor. Lider ne derse o oluyor. O nedenle Anayasa'dan önce siyaset yapılarını yenilemek gerekiyor.
-Bunlar parti içi sorunlar. Parti yapılarının dışında siyasi engeller yok mu? Aşıldığında her şey yoluna girebilir mi?
" Olabilir... Bakın Avrupa istediği için Anayasa rötuşlanıyor. Şimdi bakın yeni Anayasa değişikliğinde 'hukuka uygun olmayan yollarla elde edilmiş belgeler ve bilgiler kanıt olamaz' deniliyor. Benim bakanlık yaptığım dönemde CMUK'ta bu hüküm var. O zaman bizi neredeyse 'vatan haini' ilan ettiler. Şimdi kendileri Anayasa hükmü olarak getirdiler. Zaten yürürlükte bunlar."
-Bu değişikliklerin sizi tatmin etmediğini söyleyebilir miyiz?
"Pratik hayatta hiçbir değişiklik olmayacak. 12 Eylül ve onu takip eden dönemde çıkartılan 800 kanun, kanun hükmünde kararname ile Anayasa zaten kuşatılmış... Bu iyiye doğru bir yöneliş ama korkak, titrek ve zayıf bir yöneliş..." (NA)
(*) Anayasa'nın 42.maddesi Eğitim ve öğrenim hakkını düzenliyor. Bu maddenin 9. fıkrasında "dil" konusu şöyle açıklanıyor:
"Türkçe'den başka hiçbir dil eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dilde eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası andlaşma hükümleri saklıdır." (BB)