Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü ya da NATO, bu yıl 60. yılını Fransa, Strasbourg'da protestolarla yapılan toplantıyla doldurdu. Türkiye'de de savaş karşıtları, sol örgütler ve aktivistler zayıf da olsa protesto eylemleri düzenledi. Bundan 40 yıl önce Türkiye'de öğrenci hareketi, işçi mücadelesi ve sol yükselirken NATO ve anti-emperyalizm mücadelenin odak noktalarından biriydi. Dönemin öğrenci liderlerinden Harun Karadeniz'in, Olaylı Yıllar ve Gençlik kitabından aktarıyoruz.
***
1968 Mayıs'ına gelinceye kadar NATO üzerine aydın kesimde olduğu gibi gençlik kesiminde de çok şey söylenmişti. NATO, zaman zaman eleştirilmiş ve zaman zaman protesto edilmişti. Fakat, NATO'ya karşı ilk kampanya 14 Mayıs 1968 günü başlatıldı. NATO'ya Hayır Haftası'nın programı şöyleydi:
14 Mayıs: Saat 11.00 Taksim'de basın toplantısı. Saat 18.00 Taşlıtarla Dörtyol Yıldırım Sinemasında konuşmalar, halk oyunları ve halk ozanlarının katılmasıyla yapılacak gece.
15 Mayıs: Saat 16.30. Gümüşsuyu'nda Çetin Özek tarafından verilecek Emperyalizm ve NATO konulu konferans.
16 Mayıs: Saat 18.00. Pendik'te NATO'ya hayır gecesi, konuşmalar, halk oyunları ve halk ozanları.
17 Mayıs: Saat 18.00. İstinye'de NATO'ya hayır gecesi, konuşmalar, halk oyunları, halk ozanları.
18 Mayıs: Saat 18.00. Gebze'de NATO'ya hayır gecesi, konuşmalar, halk oyunları ve halk ozanları.
19 Mayıs: Saat 19.00. Açıkhava Tiyatrosunda açık oturum, konuşmacılar, Aziz Nesin, Çetin Özek, Selahattin Hilav ve partilerin temsilcileri.
Bu program esas itibariyle uygulandı. NATO' ya karşı temel sloganımız, NATO'nun gerçek niteliğini tanımlamaktan ibaretti: "NATO EMPERYALİZMİN SÖMÜRME ARACIDIR." Bütün hafta boyunca yaptığımız iş, işçi bölgelerine giderek, sömürüyü anlatmak ve «işte bu sömürünün bekçisi NATO diye bir teşkilat var. Siz, bu sömürme aracı olan NATO' ya evet mi diyorsunuz? Hayır mı diyorsunuz?» diye sormaktı. Cevap aynıydı: "HAYIR"
14 Mayıs saat 11.00'de Taksim'de toplandık ve 6 metre kadar olan büyük bir NATO amblemini yakarak haftayı başlattık. Orada basına verdiğimiz bildiri şuydu:
Basın Bildirisi:
Varlığını yoksul ülkeleri sömürmekle sürdürebilen emperyalist Amerika bu çıkar düzenini devam ettirmek amacıyla askeri bir garanti aradı ve NATO'yu kurdu. 1949.
Bir umacı yaratarak soyduğu ülkeleri «komünizm» tehlikesiyle korkuttu. Ve yandaş birer güç olarak bu örgüte kattı. Nitekim yeryüzünde emperyalizme karşı ilk kurtuluş savaşını vermiş olan Türkiye'miz, ne gariptir ki, bu oyuna düşerek, kurtuluş savaşlarının baş düşmanı ve emperyalizmin sömürü aracı NATO'ya girdi. 1952.
O günden bu yana NATO hep aleyhimize çalıştı. Emperyalizme karşı ilk kurtuluş savaşını veren ordumuz, sonradan NATO'ya girmemiz nedeniyle Kıbrıs'ta bile kendi öz çıkarlarımızı korumaktan alakondu.
Emperyalistlerin tepesine kurulduğu merkeziyetçi NATO kumanda zincirinden dolayı Türkiye'nin NATO içinde kalıp yeni statüler arama olanağı yoktur.
Bu nedenlerden, emperyalist Amerika'nın hasta ekonomik yapısının askeri uzantısı olan NATO'ya hayır demek şarttır.
NATO'ya hayır diyoruz, çünkü, Amerika'ya karşıyız.
NATO'ya hayır diyoruz, çünkü, emperyalizme karşıyız.
NATO'ya hayır diyoruz, çünkü, emekçi halk yığınlarının yani Türkiye'nin çoğunluğunun çıkarlarından yanayız.
14-19 Mayıs tarihleri arasını NATO'ya HAYIR Haftası olarak ilan eden aşağıdaki örgütler bugün bağımsızlık kahramanı Mustafa Kemal'in anıtı önünde bizi bağımlı kılan NATO'nun amblemini yakarak haftayı açıyoruz.
Amacımız bağımsızlık sorununu, yanlızca biz gençlerin ve aydınların sorunu olmaktan çıkarıp emekçi halkımıza mal etmektir.
Çünkü, her zaman halklar galip gelmiştir. Vietnam da böyle olmuştur, Türkiye'de olacaktır.
NATO ambleminin yakılışı basında büyük ölçüde yer almıştı. Taşlıtarla'daki gece başarılı olmuş, olay çıkarmak isteyen birkaç kişiyi kalabalık bizzat susturmuştu, istinye'de bir yazlık sinemada özellikle Kavel işçileri için gece yapacaktık. Sinema sahibine baskı yapılmış ve sinemanın sahibi kirayı iade ederek vazgeçtiğini bildirmişti.
Bize son anda bildirdiği için kabul etmedik ve yazlık sinemanın kapısını açıp kendi kendimize girdik. Kapıdaki asma kilide bir anahtar uydurmak bu işe yetmişti. Pendik'te bir çay bahçesinde yapılan geceye ise, bir grup Adalet Partili ve Cumhuriyetçi Köylü Millet Partili saldırdı, iki üç dakika içinde, duruma hakim olduk ve geceyi iyi bir biçimde sürdürdük. Toplantımız bittikten sonra otobüslerle şehre dönecektik, polis bizim çarşıdan geçmememizi, sahilden Kaynarca'ya giderek Ankara asfaltına çıkmamızı ve oradan dönmemizi istedi: Meğer o yol üzerinde pusu kurulmuş ve polis bizi tuzağın içine gönderiyormuş.
Otobüsümüz taşlandı ve bir süre bekledikten sonra İstanbul'a döndük. Otobüsten hiç kimsenin inmemesini ve çatışmaya katılmamasını istemiştik. Gebze'de bir kapalı sinemada yapılan gece ise, özellikle inşaat, fabrika ve tarım işçilerinin katıldığı ve işçilerce çok beğenilen bir gece oldu. Devrimci türkülerin söylendiği ve folklor gösterilerinin yapıldığı bu gecede kitle o kadar coşmuştu ki, konuşmacı olarak ben çıktığım zaman:
"Ben Giresun vilayetinin, Alucra kazasının, Armutlu Köyünden, Rıza oğlu Harun" diye söze başlayınca salon alkıştan yıkılıyordu. Konuşma bittiğinde bütün salon "NATO'ya HAYIR" diye büyük bir coşkuyla inliyordu.(HK/EÜ)
* Harun Karadeniz, Olaylı Yıllar ve Gençlik, May Yayınları, 1975.
Harun Karadeniz kimdir? Harun Karadeniz, 15 Ağustos 1975’te hayatını kaybetti. 1971’de hapishanedeyken, kansere yakalandı. Tedavisine imkân tanınmadı, hatta tahliyesinden kısa bir süre sonra yeniden tutuklandı. Ancak 1973 sonunda, yurtdışında tedavi görmesinin şart olduğunu ortaya koyan belge yığınının “yetkili makamlarca” kabul edilmesiyle tedavi için İngiltere’ye gidebildi. Tedavide gecikildiği için kolu kesildi, yapacak bir şey de kalmamıştı. Memlekete döndü. Otuz üç yaşında öldü. Bugün, bu erken ve zalim ölümün 43. senesi oluyor. (Kaynak: Tanıl Bora - Birikim) |