"Aksine, geçmişte de gördüğümüz gibi zararı oluyor. Çünkü Türkiye'deki milliyetçi çevreler de bu tür tasarıları, kararları gerekçe yaparak, özellikle Ermeni azınlık üzerindeki baskılarını ve düşmanca söylemlerini artırıyorlar. Bu söylem, ne yazık ki resmi ağızlarda da görülüyor."
Çetin, "tarihin acılarını bu tür siyasi çıkarlara malzeme yapmamak" gerektiğini düşünüyor.
Fransa Parlamentosu'nda kabul edilen tasarı, Ermeni Soykırımı'nı inkar edenlere bir yıl hapis ve 45 bin avro para (85 bin 500 YTL) cezası verilmesini öngörüyor. Yasanın yürürlüğe girebilmesi için Fransa Senatosu'nda onaylanması gerekiyor. Fransa, Ermeni Soykırımı'nı 2001 yılında çıkardığı bir yasayla tanımıştı.
Çetin: Türkiye sorunu kendi çözmedikçe siyasi malzeme oluyor
Çetin, Ermeni, Türk, Fransız aydınların bu kararın getirdiği düzenlemeyi boşa çıkaracak ortak çalışmalar yapması gerektiğini söyledi.
"Türkiye'de de aynı şey yapılmalı. Karşılıklı konuşmayı, diyaloğu, bellek tazelemeyi ve empatiyi engelleyecek her yasal düzenleme aydınlar tarafından boşa çıkarılmalı."
Çetin, Türkiye'nin sorunu kendi çözebilecek duruma gelmesi gerektiğini, bunun yolunun da belleği tazelemeyi ve empatiyi esas alan bir çalışmayı yürürlüğe koymak olduğunu vurguladı.
"Bu sorunu biz çözemedikçe, Türkiye'nin ayağına bağ oluyor; birtakım parlamentolarda siyasi çıkar malzemesi yapılıyor. Bu çok acı. Türkiye öncelikle sorunu çözmeli ve ayağındaki bağlardan kurtulmalı. Böylece bu tür girişimler ortaya çıkamaz."
"Bellek ve empati"
Çetin, Osmanlı Ermenileri'nin 1915'te yaşadıklarına ilişkin sorunun çözümünün iki noktaya bağlı olduğunu söyledi.
Bellek çalışması: "Türkiye'de karşılıklı diyalogla yapılacak bir bellek çalışmasına ihtiyacımız var."
Empatinin geliştirilmesi: "Toplumda empati konusunda bir sıkıntımız var. Empati, başkalarının acısını gerçekten görebilmek, hissetmekse, tüm bu siyasi kavgalardan, milliyetçi önyargılardan uzak, birbirimizin acılarını dinleyebilmeli, görebilmeli, hissedebilmeliyiz. Bu girişimler başladı. Çok olumlu etkisinin olduğu da görüldü. İnsanlar birbirlerinin acısını dinlemeye başladı. Bunun yolu açılmalı."
Çetin "Hassas, acılı ve çözümü aciliyet kazanan 1915"in, ancak bu iki konunun acilen ele alınmasıyla, çalışmaların bu yönde yoğunlaştırılmasıyla çözümlenebileceği görüşünde.
"Fransa Parlamentosu'ndan geçen yasaya bu açıdan bakarsak, bunun ne bellek çalışmasına ne de karşılıklı empatinin geliştirilmesine yararı var."
Aktar: Katliamı konuşmamız gerek
NTV'de canlı yayına katılan Bahçeşehir Üniversitesi Avrupa Birliği (AB) Merkezi Başkanı Dr. Cengiz Aktar, tasarı için "ahmakça" dedi; Fransa'nın yanlış bir karar aldığını belirtti.
Aktar, Türkiye'nin yapması gerekenler içinse şunları söyledi:
"Konuyu üçüncü şahıslara ihale etmeden, soykırım olmadığını, ama ciddi bir katliam olduğunu konuşmamız gerek. Bu oldukça söz hakkını Fransa'da parlamentoda oy kullanan vekillere bırakmamış oluruz."
Aktar, sorunu "Fransa'nın yaptığı gibi Türkiye-Fransa meselesine indirgememek, fevri tepki vermemek gerektiğini", hükümetin bu sürecin altından kalkabileceğini söyledi.
"Fransa'da Türkiye'nin daha fazla dışlanacağı, AB sürecinden dışlanacağı gibi bir tartışma olmadı Ama biz aynı şekilde tepki verirsek, bu çözümsüzlüğe devam anlamına gelir."
Karara ekonomik tepkilerin de olabileceğini ifade eden Aktar, Türkiye'de Fransız sermayesinin 5 milyar avronun üzerinde yatırımı olduğunu kaydetti; "Sanayiye dokunmamız yanlış olur" dedi.
Akademisyenler: Soykırım sözünü bir yana bırakalım
Geçen yıl İstanbul'da düzenlenen "İmparatorluğun Son Döneminde Osmanlı Ermenileri: Bilimsel Sorumluluk ve Demokrasi Konferansı"nda konuşan Sabancı Üniversitesi'nden Doç. Dr. Halil Berktay, sözlerine "Soykırım sözünü bir yana bırakalım. Bir tarafta 'soykırım değildi' diyen Türk milliyetçiliği var, bir yanda da 'soykırımdı' diyen Ermeni tarihçiliği. Biz bu klişenin önüne geçip olayların arkasında ne olduğunu görmek istiyoruz" diyerek başlamıştı.
2005 Şubat'ında düzenlenen "Türkiye'de Ermeni Sorunu" panelinde konuşan Prof. Dr. Mete Tunçay da, Ermeni sorunu tanımlanırken kullanılan soykırım terimini geniş ve esnek bulduğunu söylemiş, "jenosit kullanımının fetiş olduğunu düşünüyorum. Türk tarafında da jenosit karşı fetiş olarak kullanılıyor" demişti.
Yazar ve Yakındoğu Çalışmaları uzmanı Elif Şafak, Osmanlı Ermenileri Konferansı'yla ilgili yazdığı ve Washington Post'ta yayınlanan yazısında, "Mazi, bir kenara atabileceğimiz olmuş bitmiş bir dönem değil, Türkiye'nin ileriye hareket etmesinden önce idrak edilmesi, keşfedilmesi ve açıkça münakaşa edilmesi gereken bir mirastır" diyor ve şöyle devam ediyordu:
"Batılı medyanın gözünden ekseriyetle kaçsa bile, Türk sivil toplumunda bu tür bir uzlaşmaya yönelik giderek serpilen bir hareket olduğunu ben gayet iyi görüyorum. Osmanlı Ermenilerine dair planlanan konferansa katılmak üzere burada toplanan 50 tarihçi, gazeteci, siyaset bilimci ve aktivist, Türkiye'ye daha iyi bir gelecek yaratmak için, ne kadar hazin veya tehlikeli olduğuna bakmaksızın, mazideki zulümlerle yüzleşmek gerektiğine dair müşterek bir inanç taşıyor." (TK)