1911 yılı sert ve tuhaf bir kış yapmıştı. Yeni yıl Dresden Opera binasında Richard Strauss’un Pembe Şövalyesinin Premieri ile açılmış ve herkes, İtalyan ve Osmanlı güçleri arasındaki savaşta, tarihte ilk kez uçaktan fırlatılan bombanın şaşkınlığı içindeydi.
Fransa’nın Almanya’nın canını sıkma pahasına Fas’ı bir protektoraya dönüştürmesi uluslararası bir gerilime yol açacak, ağustos ayında Paris Louvre Müzesinden çalınan meşhur Mona Lisa tablosu, yıl boyu Avrupa sosyetesinin başlıca gündem maddesi olurken, tablo ancak 1913 yılında tekrar ortaya çıkacaktı. İlk bakışta fark edilmese de sanki dünyada tüm taşlar yerinden oynuyordu.
Aynı yıl, Rus devrimcilerinin dünyası da fokurdama halindeydi. 1905 yılında Rusya’da işçi sınıfının almış olduğu ağır yenilgi, sadece işçi sınıfının kazanmış olduğu mevzileri dağıtmakla ve Avrupa’nın gerici monarşilerini güçlendirmekle kalmamıştı. Yenilgi aynı zamanda Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’ne -RSDİP- bulaşmış öncülerin büyük bir çoğunluğu için de bir kez daha kitlesel ölçekte Avrupa’ya sürgüne, yılgınlığa, o gri girdabın içine sürüklenmek demekti.
Zor zamanlar
Öte yandan, Rusya’da kentli kitleleri örgütleme, kışkırtma ve propaganda yapma yükünü taşıyan devrimci öncüler, şimdi yeraltı hayatından hayal kırıklığına uğramış durumdaydı. Ya yasadışı göç yoluyla yurt dışına gitmiştiler ya devrimci faaliyetten emekli olmuştular ya da kendilerini çarlık hapishanelerinde buluverdiler. Bunun tek bir anlamı vardı; artık işçi hareketini yönetme ve örgütleme görevleri, devrimci faaliyet ve yeraltı koşullarında hayatta kalmanın pratik deneyiminden yoksun işçilerin kendileri tarafından üstlenilmek durumundaydı.
Zor zamanlardı. 1906'da işçi tabanından gelen basınçla yeniden birleşen RSDİP bu kez de korkunç bir fraksiyonlar arası savaşın yol açtığı bir sürekli krizin pençesinde kıvranmaktaydı. Bolşevik ve Menşevik eğilimlerin artan gerilimi bir yana, yenilgi ve yılgınlık hali, her türden sekter ya da kuşkucu eğilime partide muazzam bir alan açmıştı.
Deistler
Partinin saflarında süren tartışmanın başlıca aktörleri arasında, Lenin’in “Tasfiyeciler” olarak isimlendirdiği ve her türlü yer altı faaliyetine burun kıvıran kesim, tam tersi kulvarda devrimciliğin yegâne göstergesi “düzen dışılıktır” diyerek seçimler ve Duma’daki parlamenter faaliyetten tümüyle çekilmeyi öneren “Otzovistler” ve hatta duygusal sarsıntılar ve derin hayal kırıklıkları arasında Marksizm ile din arasında bir bağıntı kurmak yoluyla işçi sınıfına ulaşmayı öneren “Deistler” sayılabilir.
Yine de 1911 senesiyle birlikte Rus işçi sınıfı yavaş yavaş çarlık otokrasisine dişini göstermeye başladı. Bu yeni işçi seferberlikleri dalgası, Lenin için damarlara pompalanan taze kan etkisi gösterecekti.
Lenin’e Paris yakınlarında 2.440 nüfuslu Longjumeau köyünde, hem Çarlık gizli servisinin tüm Paris’te cirit atan zehir hafiyelerinden hem de Fransız polisinin gözlerinden uzakta düzenlenecek Marksist bir yer altı parti okulu organize etme fikrini veren şey, Rusya’daki mücadelede öne çıkan partili genç işçilerden bir grubun, sıkı bir Marksist yöntem eğitiminden geçirilmesi hedefiydi.
17 öğrenci
Lenin partiyi metodolojik temellerde ve bu genç öncüler üzerinden yeniden inşa etmek niyetindeydi. Yeni mücadele kuşaklarının temsilcileriyle yeni dönemin devrimci görevleri üzerine gerçekleştirilecek kaynaştırıcı, sıkı bir Marksist yaz okulu…
Bu girişim hem Bolşevik eğilimi takviye edebilir hem de Rusya’da yükselen yeni seferberliklerin başını çeken genç işçi ve öğrenci önderleri devrimci bir programa çekmeye hizmet edebilirdi. Dahası Bolşevik eğilimden gelmeyen ama devrimci eğilimler taşıyan eğitmenlerin katılımı da sağlanabilirse bu okul bir kaldıraç görevi üstlenebilirdi.
Tasarlanan “Parti Okulu” için Çarlık baskısı altında tümüyle yer altına çekilmiş Rusya parti örgütüne haber iletildi. Gizlilik koşullarında faaliyet göstermeye çalışan 9 yerel birim tarafından ivedilikle 17 öğrenci seçildi.
Bu 17 öğrencinin, ceplerine konulan 150’şer Frank ve sahte pasaportlarla akıllara durgunluk verecek maceralı bir yoldan Paris’e ulaşmaları bekleniyordu. Yurt dışına çıkış rotaları daha çok Polonya, Finlandiya ve İsveç sınır hattındaki ormanlar üzerinden geçiyordu. Nihayet varış noktasına, Almanya’dan tren aracılığıyla ulaşılıyordu. Bazı katılımcılar Karadeniz üzerinden zahmetli bir gemi yolculuğuyla Marsilya limanına kapağı atabilmişti.[1]
1911 bahar aylarında hazırlıklarına başlanan parti okulu için Longjumeau köyünde iki aylığına bir marangoz atölyesi kiralandı. Atölyenin ana salonu ortak dersler için kullanılacak, 5 odası ise yurt dışından maceralı yollarla Fransa’ya sızacak müstakbel öğrencilerin konaklaması için kullanılacaktı.
Okula 17 öğrenci katıldı. Katılımcıların yaşları 18 ile 25 arasında değişiyordu. Birkaç öğrenci dışında seçilenlerin çoğu ağır sanayi işçisiydi. 11 devrimci, partinin Bolşevik eğiliminden geliyorken, 1 tanesi Otzovist[2] 5 tanesi Menşevik eğilimdendi. Sonradan anlaşıldı ki iki Menşevik eğilimli katılımcı, başından beri Çarlık gizli servisi Okhrana’nın adamlarıydı. Yani karşıdevrim bu özel eğitim çalışmasına daha en baştan sızmayı başarmıştı.
Parti Okulunun eğitmenlerine gelince; tümü yurt dışındaki Ruslardan oluşuyordu. Bazıları Bolşevik eğilimdendi, bazıları da değildi. Ama eğitmenlik görevini kabul ederek aylar boyunca titizlikle hazırlık komitesinde yer alanların tümü, açık bir biçimde Lenin ile “projesinde” iş birliği yapmaya hevesli yoldaşlardı.
Vladimir İlyiç Lenin okulun temel eğitmeni olacaktı. Nadejda Krupskaya yurt dışına gizli giriş ve çıkış koşullarının sorumluğunu üstlenmişti. İnessa Armand’a gelince o okulun her şeyiydi; tüm teknik alt yapı, metinler, geziler, öğrenciler arasındaki sorunların çözümü hepsi onun maharetine bağlıydı.
Diğer eğitmenler arasında Zinoviev, Kamanev, Semachko, o sıralarda Otzovist saflarda yer alan Lunatcharski ve Volski ile Riazanov ve Steklov yer almaktaydı.
Longjumeau Parti Okulu nasıl çalıştı?
Eğitmenler sabah sunumlarını gerçekleştiriyor, öğle yemeğini takiben katılımcılar seçili bir dizi konuya odaklanıyorlardı. Odaklanılan konular hakkında sorular ve olasılıklar üzerine materyaller hazırlanmıştı.
Katılımcılar, sorular ve sunumlarıyla ele alınan olasılıklar karşısında Marksist metodoloji doğrultusunda nasıl tutumlar alınabileceğini tartışıyorlardı. Lenin şüphesiz verdiği 29 ekonomi politik sunumu – 43 saat sürmüştü-, 12 tarım sorunu sunumu – 18 saat sürmüştü- 12 tarih ve sosyalizm deneyimleri sunumuyla ve nihayet Plehanov’un gelmemesi nedeniyle üstlendiği 3 tarih ve materyalizm sunumuyla okulun baş eğiticisi konumundaydı. Sunumları özenle hazırlanmıştı ve hayli disiplinli geçiyordu.
Program sorunlarının tartışıldığı bir sunumda genç katılımcılara “bir an iktidarı aldığımızı var sayın, Bankalara ne yapardınız? diye bir soru yöneltmişti. Katılımcılardan birinin utanarak hatırladığı kadarıyla, doğru cevap “onları yok etmeliyiz” değildi.
Diğer eğitmenlere gelince, onlar Rus partisinin tarihi, batı işçi sınıfı tarihi, hukuk ve işçi sınıfı, edebiyat, devrimci yayıncılık teknikleri gibi konuları paylaşmıştı. Ayrıca seminerlerde öğrencilere politik metin yazma teknikleri, kitle karşısında konuşma yöntemleri ve parti yazışmalarını yönetmeleri de öğretiliyordu.
Öte yandan Parti okulunda sanat unutulmamıştı. Bu alanda çeşitli atölyeler düzenlendiği gibi, okulun devrimci katılımcıları, 2 kez Anatoli Lunatcharski önderliğinde Paris’e indiler ve Louvre Müzesini ve Fransız devriminin tarihi mekanlarını onun rehberliğinde gezme fırsatı buldular.
Longjumeau'daki o yaz tamamen sınıfta geçmedi. Lenin, pazar günleri hiçbir iş yapılmamasında ısrarcıydı ve öğrenciler için sık sık bisiklet gezileri ya da Paris kırsalında yürüyüşler organize etti. En popüler gezilerden biri, hafta sonları öğleden sonra yüzmek için Sein Nehri'ne 12 kilometre bisiklet sürmekti.
Bu geziler aynı zamanda liderlerini ilk kez yakından tanıyan genç devrimciler için eşsiz bir deneyim oldu. Satranç müptelası, sert ve soğuk bir adamla değil, yürüyüşe bayılan, sık sık espri yapıp, Rus halk şarkıları söyleyen rahat ve derin bir insanla karşılaştılar.
1911 yazında o küçük Paris köyünde akıllara durgunluk verecek bir şey başarıldı.
En ufak bir demokratik alana yaşam hakkı tanımayan bir baskı rejimi, durağan bir kent hayatı, kültürel gerilik ve dinî taassup altında kuşatılmış bir grup Rusyalı, Ukraynalı ve Polonyalı devrimci genç, akıl almaz bir macerayı göze alıp Fransa’da partilerinin en ileri unsurlarıyla bir araya geldi, devrimci bir programa kazanıldı. Birbirlerine kenetlendi.
Artık yeni hedefleri, Rusya proletaryasını, “kendi kaderini yönetmek, demokratik olmak ve emekçi kitlelerin başında bir devrimle iktidarı almak zorunda olduğuna” ikna etmekti. Bolşeviklerin geleceği artık güvence altındaydı.
(BT/EMK)
[1] Paris’e ilk ulaşanlar, St. Petersburg’lu üç öğrenciydi; Bielostotzki, Vladimir ve Georges. Onların ardından, VPeriod eğiliminden bir kadın tekstil işçisi olan Vera Vasilieva geldi. Viasilieva, okulun tek kadın öğrencisi olacaktı. Birkaç gün içinde önce Moskova’dan iki işçi daha ulaştı; Prissiaguine bir tabakhane işçisiydi, ismi bilinmeyen diğer yoldaş, tekstil işçisiydi. Onları, Nikolaev’den uzun bir yol teperek ulaşan işçiler Andreev, Bakü’den Sema (Semko) ve Dogadov ile Kiev’den seçilen ve her ikisi de Menşevik eğilimden olan Andre Malinovski ve Tchougourne takip etti. Son olarak Savya (Sevine), Vassili ve ekibin son üyeleri olarak Polonya’lı Oleg ve Mantzev Parise ulaştı.
[2] Otzovist; Rusça "geri çağırmak" fiilinden türetilen, 1908'de Bolşevikler arasında görüş ayrılığı sonucu ortaya çıkan bir grubu tanımlayan bir terim. Aleksandr Bogdanov önderliğindeki grup, açık imkanların terk edilmesini ve Duma’daki vekillerin geri çağrılmasını savunmuşlardır.