Hrant'ın Arkadaşları'nın katledilişinin altıncı yıldönümünde Hrant Dink anmaları için yaptığı çağrı sonrası bugün (12 Ocak) Cezayir Toplantı Salonu'nu hınca hınç doluydu. 12.30'da Hayko Bağdat'ın yaptığı açılış konuşmasıyla başlayan sempozyum "Hrant Dink Operasyonu: 6. Yıl" adını taşıyordu.
Hırant'ın arkadaşlarının çağrısında altı yıllık dava ve mücadele tarihi şöyle özetlenmişti: "Bu altı yılda katillerin eline silah veren, onları cesaretlendiren, cinayeti örgütleyen, soruşturmayı karartan devlet içindeki yapı yargı önüne çıkarılmadı, verilen sözler tutulmadı. Tam tersine Hrant Dink'i ölüme götüren neredeyse tüm resmi görevliler, hükümet tarafından el üstünde tutuldu, terfi ettirildi. Kararttılar, çözmediler, unutturmak istediler, üstünü örttüler, örgüt 'bulamadılar", gerçek katilleri korudular, sahiplendiler. Bu, cinayete ortaklıktır. Hrant'ın gerçek katilleri yargı önüne çıkarılmalıdır. Bunun için adalet arayışımızı daha da güçlendirmeli, kararlılığımızı göstermeli, sesimizi daha da gür çıkarmalıyız. İstedikleri kadar karartsınlar, korusunlar, kollasınlar. Biz bitti demeden bu dava bitmez. Buradayız Ahparig..."
Çetin: 'Ölüm - kalım' dedikleri bu olsa gerek
Sempozyumda üç oturum vardı ve altı yıllık süreci, cinayeti kadar geçen dönem, dava süreci ve cinayetin gerçek failleri tartışması olarak belirlenmişti.
İlk oturumun moderatörlüğünü Çiğdem Mater yaptı. "Operasyon Başlıyor: 19 Ocak öncesi" başlıklı oturumda Dink ailesi avukatı Fethiye Çetin, gazeteci Ersin Kalkan ve Agos gazetesinden Karin Karakaşlı konuştu.
Çetin 19 Ocak 2007'de Hrant Dink'in katliyle sonuçlanan sürecin hukuki boyutunu anlattı. Çetin'in konuşmasının başlığı "Ölüm - kalım dedikleri bu olsa gerek"ti. Dink'in ölümünden kısa süre önce kaleme aldığı iki yazısı ile hızlanan süreçte, Dink'in ölüm tehditleri aldığını belirten Çetin, Milli Güvenlik Kurulu'nda misyonerlik üzerine oturum yapıldığını ve içtehdit olarak ele alındığını hatırlattı. Topyekun bir inkar ve karşı hamle hareketinin yaşandığı dönemde soykırımın "asılsız", "sözde" olduğu yönünde propaganda çalışmalarının hızlandığını. Basının harekete geçirildiğini, misyonerlik tehdidi üzerine yayınlar yapıldığını söyleyen Çetin, Hrant Dink'in Agos'ta Sabiha Gökçen Haberini yaptığını ve haberin Hürriyet'te yayınlanmasından sonra 19 Ocak'a giden sürecin daha da hızlandığını anlattı.
Kalkan: Ermenilik bir sırdır, açıklanamaz!
Ardından Sabiha Gökçen haberini Hürriyet Gazetesi'nde kaleme alan Ersin Kalkan aldı sözü. "Ermenilik bir sırdır, Sabiha Gökçen olayı" konuşmasında Kalkan, haberi yaptıktan sonra askerden il başta olumlu bir tepki geldiğini belitti. "Sabiha Gökçen'in 80 yıllık sırrı" başlığıyla verdiği haber için Ege Ordu Komutanı Hurşit Tolon'un," Atatürk'ün büyüklüğünü gösterir" dediğini hatırlattı. Ancak bir gün sonra havanın tamamen değiştiğini Genelkurmay Başkanlığı'ndan herkesi vatan haini ilan eden bir açıklama geldiğini söyleyen Kalkan, gazetede telefonların sürekli çalmaya başladığı ve çoğundan ölüm tehdidiyle karşılaştığını anlatı. Kalkan Dink'in yaptığı Sabiha Gökçen haberinin çok önemli olduğunu Türkiye Cumhuriyeti'nin tarih tezinin ve kahramanlık hikayesinin yıkıldığını sözlerine ekledi.
Karakaşlı: Cennetin kaybı
Agos Gazetesi'nden Karin Karakaşlı, ise Ermenilerin tedirginlik ve korku içindeki yaşamaya devam ettiklerini söyleyerek başladığı "Cennetin Kaybı" başlıklı konuşmasında son dönemde Samatya'da iki yaşlı Ermeni kadına saldırıldığını birinin öldüğünü diğerinin ağır yaralı kurtulduğunu ama bir gözünü kaybettiğini hatırlattı. Karakaşlı konuşmasında
Yargıtay'ın Dink davasına ilişkin son kararına da yer verdi: "Yargıtay 9. Dairesi yeniden devreye girse bile, bu organize işleri nereye kadar genişletecekler?"diye sordu.
Oturumun sonunda soru cevap kısmına Çiğdem Mater, Fethiye Çetin'e Yargıtay'ın verdiği son kararı değerlendirmesi isteyerek başladı. Çetin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın cinayetin arkasında örgüt olduğunu ifade eden tebliğnamesini şöyle değerlendirdi: "Altı yıl önce neredeysek yine oraya döndük. Ne yazık ki bu da insanı üzüyor, hiç yol alamadık. Bu tebliğname açıklandığında bir arkadaşıma bunları söylemiştim. Şöyle yanıt verdi 'Öyle değil Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı örgüt olduğunu kabul etti'. Bence doğru bir nokta. Olması gereken buydu. Savcılığın kararının yerinde olduğunu düşünüyorum." (HK)