“Dip mazgallardan koğuşa mavi-mor renkli gazlar verilmeye başlandı. Göz gözü görmez oldu. Havlularla ağzımızı kapayarak gaz verilen mazgal deliklerini elimizdeki havlularla kapatmaya çalıştık.” (Buca Cezaevinden tutuklu)
“Biz kendimizi korumak için koğuş kapısına dolapları koyup barikat yaptık. Barikatı hemen aşamadılar. Bunun üzerine tavanları balyozlarla delmeye başladılar. Tavanda küçük delikleri açıp, içeriye gaz bombalarını atıyorlardı.” (Mustafa Tokur isimli tutuklu)
“Barikatı açınca içeriye hep birlikte çullandılar. Ellerinde kalas ve coplar vardı. Ayrıca özel olarak hazırlanmış siyaha boyanmış kalas ve demirler de vardı. Sürekli bize bunlarla defalarca vurdular.” (Devrim Demir isimli tutuklu)
Bu dizeler geçtiğimiz günlerde Belge Yayınevi’nden genişletilmiş yeni baskısıyla çıkan avukat Güçlü Sevimli’nin “Hayata Dönüş Operasyonu / Koğuştan Hücrelere” kitabından.
İlk baskısı 2010 yılında Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) yayınlarından çıkan kitap 12 yıl aradan sonra yeni bilgi ve belgelerle yeniden basıldı.
Kitabın yeni baskısı üzerine katliamın ardından başlayan davaların avukatları Güçlü Sevimli, Gülizar Tuncer ve Several Ballıkaya İstanbul 39. Uluslararası Kitap Fuarı’nda dün (7 Aralık’ta) söyleşi gerçekleştirdi.
“Hayata Dönüş Operasyonu”ndan çok sonra başlayan davaların avukatları 19 Aralık operasyonuna gelinen süreci ve 19 Aralık sonrası Türkiye cezaevlerinde gelinen süreci anlattılar.
TIKLAYIN-"Yargı 22 yıldır operasyonun ardındaki iradeyi koruyor"
"19 Aralık toplu imha amacı taşıyordu"
Avukat Gülizar Tuncer, Türkiye cezaevlerinde 19 Aralık öncesinde de katliamlar yaşandığını hatırlatarak konuşmasına başladı.
29 Eylül 1999 yılında 10 mahpusun yaşamını yitirdiği Ulucanlar Cezaevi’ndeki katliamın 19 Aralık’ın bir “provası” olduğunu belirtti:
“Ancak 19 Aralık’ı diğerlerinden ayıran bir özelliği vardı. 19 Aralık toplu imha gerçekleştirmek gibi bir amaç taşıyordu. Diğerlerinden daha kapsamlıydı 30 insan yaşamını yitirdi, 100 den fazla insan yaralandı.
"Bir yıl öncesinde hazırlıklar başlıyor"
“Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, operasyon için ‘cezaevlerinde devlet otoritesini sağlamaya çalışıyoruz’ demişti. Dönemin Başbakanı Ecevit, ‘100 ölü bekliyorduk’ demişti çünkü çok daha fazla insanın ölümünü planlamışlardı. Yani 19 Aralık devletin cezaevlerine açtığı bir savaştı, çok açık biçimde savaş olduğu belliydi bu yıllar sonra dosyalara giren Tufan Planı da ortaya koyuyordu.
“Operasyondan bir yıl öncesinde gerçek anlamda hazırlık yapılıyor. Dava dosyalarına gelen evraklardan anlıyoruz nasıl hazırlık yapıldığını ve sadece cezaevleri üzerinden hazırlık yapılmıyor. Operasyon yapılacak kentlerde operasyona tepki gösterecek sivil toplum dahi tespit ediliyor. Basın da aylar öncesinde hazırlanıyor. Hem askeri hazırlık hem de psikolojik savaş yöntemi hazırlıkları yapılıyor. Karar MGK’da alınıyor. Bütün devletin ortak olduğu bir suç.
TIKLAYIN-"Hayata Dönüş" hakkında ne biliyorsunuz?
"Envanterde bulunmayan silahlar kullanılıyor"
“Devletin envanterinde bulunmayan silahlar kullanılıyor. Davada yargılanan personeller yüksek etkiye sahip silahlar kullandıklarını anlatmışlardı.
"Kadın koğuşlarına içeriğinde fosfor bulunan kimyasallar kullanıldığını biliyoruz. Sadece operasyonla da sınırlı değildi, operasyon sonrası da işkenceye maruz bırakıldılar, coplu tecavüz, çıplak arama… Hayata dönüş dediler fakat yüzlerce hayatı söndürdüler.
TIKLAYIN-Ertosun: Operasyon değil, yeniden yapılanmaydı, "reform"du
"Ölmeyip de sağ kalanlara dava açtılar"
“19 Aralık operasyonuyla amaç F Tiplerine geçiş değildi, o geçiş zaten her şekilde yapılacaktı. Yapılacaktı, operasyonla amaç insanları imha etmekti. Operasyonda ölmeyip de sağ kalanlara dava açtılar. Çok sonra güvenlik güçlerine dava açıldı ancak daha iddianamelerde cezasızlıkla sonuçlanacağı oldukça açıktı.
"O davalarda müvekkillerimizin yani mahpusların silah kullandıkları iddia ediliyordu. Ancak iki asker yaşamını yitiriyor, 28 mahpus ve iki asker de kendi aralarındaki çapraz ateş sonucu öldüğü ortaya çıktı. Fakat bizim müvekkillerimiz suçlandı. İddianamelerde güvenlik güçlerinin meşru müdafaa da bulundukları ve kanunda belirtilen yetkilerini kullandıkları ifade ediliyordu.”
TIKLAYIN- "Ecevit operasyon öncesi 'Kılıcınız keskin olsun' dedi"
"O gün yaşananları herkes bilmeli"
Tuncer’in ardından konuşan kitabın yazarı Güçlü Sevimli ise; kitabın ikinci baskısında yeni bilgi ve belgeler yer aldığını söyledi:
“O gün yaşananlar herkes tarafından bilinmesi gerektiğini düşündüm. Operasyon başlarken, ölüm orucundaki hayatlarını kurtarmak için operasyon yaptıklarını söylüyorlardı. Ancak bir gün sonra Hikmet Sami Türk, F Tiplerine geçiş için yapıldığını söyledi. Hayat kurtarmak olmadığını itiraf etmiş oldular.
TIKLAYIN- "Hayata Dönüş"ün İtiraf Mektubunu Yazan Askerin El Yazısı İncelenecek
"Devlet yetkililerine dava açılmadı"
“Yeni bir infaz modeline geçmeyi amaçlıyorlardı. 19 Aralık’tan sonra bütün cezaevleri F Tipi anlayışına döndü. Mevcut ceza infaz modeli dört gün içinde ortadan kaldırıldı ve bugün hala devam eden infaz modeline geçildi.
“Bugün sadece Bayrampaşa Davası sürüyor, mahkemeler yargılamalarda askerleri koruyucu şekilde yaklaşıyorlar ayrıca rütbeli askerlere dava açılmadı. Dönemin devlet yetkililerine dava açılmadı.
“Yargılamalar böyle devam ediyor ama bu yargılamaların olumlu bir yanı bir dizi belge ortaya çıktı ve bu bilgi ve belgelerin ortaya çıkması bu davaların nasıl gerçekleştiğini kamuoyu öğrenmiş oluyor.”
TIKLAYIN-"Hayata Dönüş" Neden Yapıldı, Bugüne Etkisi Ne Oldu?
"Tüm toplum dizayn edilmek istendi"
Several Ballıkaya da “19 Aralık’a sadece cezaevi operasyonu olarak bakmamak gerekiyor" diyerek başladığı konuşmasına şöyle devam etti:
"Tüm toplumu dizayn etmek için atılmış bir adım, bunun temeli ise; 12 Eylül’de atıldı. 12 Eylül’de Metris ve Diyarbakır Cezaevleri işkenceleriyle biliniyordu.
“12 Eylül’de saçların tıraş edilmesi, tek tip elbise baskıları o günlerde cezaevlerindeki tutsakların kendilerini yakması nedeniyle geri adım attılar. 1990’lar cezaevlerinde hak ihlallerinin yeniden doruğa çıktığı zamanlardı ve isyanların olduğu bir dönemdi. 12 Eylül'de plananlanan süreç yani F Tipleri 1990'ların sonunda hayata geçirildi.
"Devlet, bu süreçte F Tiplerine karşı yapılacak ilk eylemin açlık grevi olacağını biliyordu ve açlık grevlerini gerekçe yaparak cezaevlerine operasyon düzenledi."
(RT)