Bu tarihten itibaren ulusal ve yerel radyo ve televizyonların sayısında hızlı bir artış yaşandı. Bugün tüm Türkiye'de çeşitli ölçekte 200'den fazla televizyon kuruluşu, binden fazla da radyo bulunuyor.
Yayına başlayan her bir medya kuruluşu, kendisine tahsis edilen bir frekansla değil, 1994'te kurulurken Radyo Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK) ana misyon olarak açıkladığı frekans tahsisini bekleyerek yayın yaptı.
"Güvenlik Belgesi" frekansı uzattı
RTÜK'ün ilk frekans ihalesi girişimi, 1997 yılındaydı. Bu tarihte, RTÜK ihaleye hazırlanırken hükümet, radyo ve televizyonların bağlı bulunduğu şirket yöneticilerinin "sakıncalı" olmadıklarını tescil eden Başbakanlık Güvenlik Belgesi, diğer adıyla Ulusal Güvenlik Belgesi alınmasını zorunlu kıldı. Ancak, radyo ve televizyon sahipleri güvenlik belgesi bürokrasiyle uğraşırken RTÜK'ün hazırlıkları boşa gitti. Oluşan kaos ortamında, RTÜK ihaleyi iptal etmek durumunda kaldı.
Bugün bile özellikle yerel medya için zorluk çıkaran Ulusal Güvenlik Belgesi, "bölücü ve irticacı" yayınların önüne geçmeyi hedefliyordu. Ancak İdare Mahkemeleri ve Danıştay, "sakıncalı" görülerek belge verilmeyen medya yöneticilerinin açtıkları davalarda, Başbakanlığın işlemini iptal ediyor.
2001'de yaşanan ikinci ihale girişimi ise, RTÜK'ün frekans tahsisine "16 ulusal televizyona 15 frekansı dağıtmakla" başlayacağını açıklamasının ardından bu yayın kuruluşlarının yargıya gitmesi ve mahkemenin de ihaleyi iptal etmesiyle sonuçsuz kaldı.
Radyo ve Televizyon Kuruluşlarına Kanal veya Frekans Tahsisi Şartları ve Bunlara İlişkin İhale Usulleri ile Yayın ve İzni Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'teki değişiklik 22 Ocak 2003'te yayımlanarak Resmi Gazete'de yayımlandı. Bunun ardından RTÜK, bir kez daha yayın kuruluşlarından 1 Mart 2003'e kadar frekans ihalesi için başvurmalarını istemişti. (EÖ)