İnsan Hakları Derneği (İHD), Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon ve Cumartesi Anneleri/İnsanları, emekli Koramiral Atilla Kıyat'ın "Faili meçhuller devlet politikasıydı" sözleri üzerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a seslendi:
"Ergenekon davasını sadece hükümete darbe teşebbüssüyle sınırlı görüyorsunuz. Atilla Kıyat'ın açıklamalarından sonra olayları insanlığa karşı suç olarak değerlendirmelisiniz"
Yaklaşık 40 Kayıp yakınının her hafta oturma eylemi yaptıkları Galatasaray Meydanı'ndaki yerlerinde Turkcell Şirketi'nin reklam odası vardı. Mekân reklama açılınca hak aramak da Yapı Kredi Yayınları'nın meydana bakan köşesine sıkıştırıldı.
"Sorumluların yargılanmasını istiyoruz"
İHD Komisyonu adına Sebla Arcan'ın okumaya başladığı ve kaybedilen Rıdvan Karakoç'un kardeşi Hasan Karakoç'un okumayı sürdürdüğü basın açıklamasında, "Bizler, hamasi sözler değil, gözaltında kaybedilen yakınlarımızın başına neler geldiğini bilmek istiyoruz. Bizler gözyaşı değil, gözaltında kaybedilen sevdiklerimizin faillerinin, onları sorgulamayan savcıların, emir vericilerinin, onların işlediği suçları öven, cesaretlendiren asker ve sivillerin yargılanmasını istiyoruz" denildi.
Kayıp yakınları: İki elimiz yakanızda
Yakın yakınları Hanım Tosun ve Döndü Ergil de, 15 yıldır Galatasaray Meydanı'nda yakınlarının fotoğraflarının tutarak ve onların bir devlet politikası kapsamında yok edildiklerini vurguladıklarını anımsattı; "Daha büyük kirli işler ortaya çıkacak diye yetkililer harekete geçmedi. Sonuna kadar her iki elimiz yakanızda olacak" dediler.
Kıyat'ın sözleri üzerine İHD Komisyonu ve Yakınları Kaybedilenler Derneği (YAKAY- DER), dün de (6 Ağustos) 90'ların siyasi ve askeri yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.
Kıyat: Dönemin yetkilileri açıklayın!
Kıyat, "1990'la 2000 arasında yapılanlar bir devlet politikası olmasına rağmen bölgede ülkesine karşı kin kusan bir neslin yetişmesine sebep olmuştur. Hukuk dışı uygulamalar olmuştur....Şimdi ben diyorum ki, lütfen 94'ün, 95'in, 96'nin, 97'nin Başbakanları, Genelkurmay Başkanları, OHAL Valileri..yatağınızda nasıl rahat uyuyorsunuz? Lütfen çıkıp açıklayın!.." demişti.
Söz konusu 280. oturma eyleminde, savcılardanKıyat'ın HaberTürk kanalına yaptığı açıklamanın, 14 yıl boyunca TSK'ya tercümanlık yapan Yıldırım Beğler'in de Nisan 2009'da Sabah gazetesine verdiği röportajın ihbar kabul etmeleri talep edildi.
Beğler'in sözleri
"O dönem 'cezalandırılacaklar' listesinde yaklaşık bin kişi vardı. Bunlardan yüzlercesi sorgu için alındıktan sonra bir daha geri dönmedi. Biz ona 'kara liste' diyorduk. Bu listeyi yazmaya iki kişinin yetkisi vardı. Levent Göktaş (Ergenekon Davası'nın tutuklu sanığı, emekli albay, bianet) ve Engin Alan (Balyoz darbe planı davasında hakkında verilen yakalama kararı kaldırılan emekli Korgeneral, bianet). Bizimki profesyonel bir işti. Sorguladığımız insanları Jandarma 2. Sınır Bölüğü'nün içindeki kazana atınca külleri kalıyordu. Küllerin yerini biliyorum, küller laboratuarda incelense DNA'lara ulaşılabilir. Profesyonelliğimiz kazanda yakmakla sınırlı değildi. Sorguladığımız insanları uyuşturup askeri helikopterlerle uçurumlara atıyorduk. Helikopteri kullanan iki pilot vardı. Erken terfi alıyorlardı. Biri o zamanlar yüzbaşı, isminin baş harfi M, üsteğmen olanın isminin baş harfi T. Herkes de biliyor bu pilotları. İkisi de hala görevde. Özel kuvvetlerce infaz edilen yüzlerce kişi, sınır boyundaki Hezil Çayı ve civarına gömüldü. Burası halk arasında mayınlı olarak bilinen ama aslında temiz bir bölge olan, Hezil Çayı ile Aktepe askeri bölgesinin arasında 'Ateşalanı' denilen bir yerdi." (EÖ)