15 Temmuz Köprü davasında aralarında öğrencilerin, erlerin ve rütbeli askerlerin bulunduğu 133’ü tutuklu 143 sanığın 28 Mayıs günü başlayan esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmalarında ikinci haftaya girildi.
Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada kurulan İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 4 Haziran günü 10 kişi daha söz aldı, o gün yaşadıklarını anlattı, hakkındaki suçlamalara cevap verdi.
15 Temmuz günü Boğaziçi Köprüsü’nde yaşanan olaylara ilişkin açılan davada 133’ü tutuklu 143 sanık hakkında savcı mütalaasını vermiş, sanıklar için “anayasayı ihlal” ve “kasten öldürme” suçundan 34’er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep etmişti.
Mahkeme heyetinde şu isimler yer alıyor: Başkan: Taner Akıncı, Üye: Özlem Atuk Çıldır, Akın Kavi, Savcı: Aydın Boztaş. 133’ü tutuklu toplam 143 kişinin yargılandığı davada savunmalar önümüzdeki günler de devam edecek.
Ne olmuştu?15 Temmuz günü Boğaziçi Köprüsünün askerler tarafından sıkıyönetim ilan edildiği gerekçesiyle kapatılmasından sonra köprüde sabaha kadar süren çatışmalar yaşanmıştı. Çatışmalar sırasında 7’si asker olmak üzere toplam 41 kişinin hayatını yitirdiği belirtiliyor. O güne dair İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma sonucunda "Fethullah Gülen Terör Örgütüne üye olmak", "darbe yaparak anayasal düzeni ortadan kaldırmaya çalışmak" ve "kasten insan öldürmek ve yaralamak" suçlamalarıyla hazırlanan iddianame, 14 Temmuz 2017'de tamamlanmıştı. İddianamenin İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edilmesiyle birlikte 9 Ekim 2017'de duruşmalar başlamış, 39. duruşmada ise savcılık esas hakkındaki mütalaasını açıklamıştı. Mütalaada, yargılanan 143 sanıktan 138'inin ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması talep edilmişti. |
“Sıkıyönetim var zannettim”
23 aydır tutuklu yargılanan M.E. savunmasında o geceyi şöyle anlattı:
“15 Temmuz günü tatbikat var denilerek kışladan çıkarıldık. İstanbul’un merkezine gittiğimizi görünce ne olduğunu sordum. Komutanlarım 7 canlı bomba olduğunu, polisin yeterli güvenliği sağlayamadığını belirtti. O dönemde Doğu’da da sıkıyönetim uygulaması vardı. O yüzden bu durum çok sıradışı gelmedi.
“Biz o gece insanlara sıkıyönetim dedik. Kimseye darbe demedik. Çengelköy’deki erler duyduysa da bize darbe diye bir şey söylenmemişti.”
“7 kişilik koğuşta 34 kişi kaldık”
Hava Harp Okulu öğrencisi L.A. yaptığı savunmada ilk olarak gözaltına alınmasından itibaren karşılaştığı zorluklara ve hak ihlallerine değindi:
“Polis tarafından gözaltındayken darp edildim. Savcılık tarafından herkesten geç ifadem alındı ve avukatımla görüşemeden aldılar. Avukatımı ilk savcının yanındayken gördüm. Sonraki görüşmelerim video kaydı altında yapıldı. Telefon hakkım, TV hakkım, radyo hakkım, mektup hakkım, eğitim hakkım kısıtlandı. Yedi kişilik koğuşta 34 kişi kaldık. Revir günü için haftada bir gün verildi, onda dahi götürülmediğim oldu.
“Bana sandalye, abime şişe fırlatıldı”
“Mahkeme salonunda masumiyet karinesine uyulmadı. Mahkeme salonunda bana sandalye, abime şişe fırlatıldı. Hakaretler edildi, tehdit edildik ancak mahkeme hiçbir şey yapmadı.
“Gözlük kullanıyorsan FETÖ’cüsün”
“Duruşma sırasında güzel sorular bekliyordum. Geldi tabii ki. ‘Kaç yıldır gözlük kullanıyorsun?’ dediler. Oradan Fethullah Gülen’e bağlayacaklar. ‘Gözü bozuk Harbiyeli olmaz, bu FETÖ’nün işi’ denildi. Halbuki hem benim dönemimde hem şu anki Milli Savunma üniversitelerinde gözlük kullanan insanlar var.
“Koridor insanları köprüye yönlendiriyordu”
“15 Temmuz günü ben arkadaşlarıma kıyasla daha şanslıydım. Herkes gibi bindiğimiz araç saldırı sonucu yanmaya başlayınca otobüsten indirildim. İnsanlar tarafından açılmış bir koridor herkesi zorla köprüye yönlendiriyordu. Biz de koridorun sağ ve sol tarafında insanlar bize saldırmaya çalıştığı için köprüye geçersek kurtuluruz sandım.
“En arkada kalmıştım. Ben geçerken insanlarla konuşmaya, öğrenci olduğumuzu, kötü bir niyetimizin olmadığını anlatmaya çalışıyordum. Benim önümü sakallı bir amca kesti ve ‘oraya gitme gidersen ölürsün’ diye beni uyardı. Ben de orada kaldım ve polise gittik. Tüm geceyi karakolda geçirdim.
“Ancak benim yerime başka biri olsaydı o da kurtulacaktı. Arkadaşlarıma karşı çok mahcubum”
“Şarjörüm dolu değildi”
"23 aydır tutuklu yargılanan K.K ise savunmasında hakkında yapılan “kasten öldürme”, “kasten öldürmeye teşebbüs”, “mala zarar verme” ve “kamu malına zarar verme” suçlamalarına yanıt verdi:
“Ben o gece havaya dahi ateş etmedim. Hatta şarjörüm dolu bile değildi. Kaldı ki otopsi yapılan ve öldürmekle suçlandığım kişilerin çoğundan mermi izi bile çıkmamış, çıkanlar da ise benim silahımın mermisinden farklı mermiler bulunmuştur. Raporların çoğu ileri bir tarihe aittir.
“Olay yerini tazyikli suyla yıkadılar”
“TOMA, resmi plakalı çekici ve metrobüs durağı reklam panosuna zarar vermekten suçlanmaktayım. Burada da olay yeri raporlarının çok ileri tarihe ait olması 2olay yeri’ kelimesine gölge düşürmektedir. Bu raporların özensizliği, olay yerinin ertesi gün hemen tazyikli su ile temizlenmesi şüphe oluşturuyor.
“Köprüdeki insanlar KHK ile koruma altında”
“O gün yaşadığımız linçe sebep olanlar, arkadaşlarımın kafasını kesenler, E.K’yı köprüden aşağıya sallayanlar, benim aldığım darbeden dolayı geçici körlük yaşamama sebep olanlar 696 numaralı KHK ile koruma altına alınmıştır.
“Biz bu insanların o gün bizim linç edildiğimiz gibi değil, ya da bugün burada maruz kaldığımız gibi değil gerçekten hukuki bir yöntemle sorgulanmasını istiyoruz.”
“Halı sahada top oynarken köprüye götürüldüm”
15 Temmuz günü zorunlu askerlik görevini er olarak Kuleli Askeri Lisesi’nde yapan L.G. ise şu açıklamalarda bulundu:
“O gün öğleden sonra silahımı teslim ettim. O akşam ise halı sahada top oynarken terim soğumadan köprüye götürüldüm. Hiçbir ateş hattında bulunmadım. O gece binbaşı Ahmet Taştan kendi silahı elini yaraladığı için benim silahımı aldı. O gece rütbelilerden olabildiğince uzak durdum.”
“Soruları nereden aldığımı açıklayacağım”
Hava Harp Okulu öğrencisi M.Y. ise savunmasında Fethullah Gülen cemaati ile ilişkisi olduğu suçlamalarına yanıt verdi:
“Şimdi size sınav sorularını nereden aldığımı açıklayacağım. Soruları İstanbul Nevzat Ayaz lisesinde herkesle aynı anda girdiğim sınav sırasında oturduğum sıraya konulan kitapçıktan aldım.
“Cevapları soruyorsanız onu da ertesi gün internette açıklanan sonuçlardan hatırlayabildiğim kadarıyla kontrol ettim. Yani düşündüğünüz gibi hileyle girmedim. Çocukluğumdan beri başarılıydım, Türkiye birinciliklerim vardı.
“Emri verenin sorgulanması mümkün değildir”
“Ben Hulusi Akar’ın komutası altındaki Abidin Ünal’ın komutası altındaki Fetih Alpay’ın komutası altındaki Hüseyin Ergezen’in komutası altındaki Mustafa Serbestli’nin komutası altındaki bir öğrenciyim.
“Ordu düzenin sağlanması için vardır. Düzeni sağlayan nedir? Koşulsuz itaat. Eğer bu sorgulanırsa düzen bozulur. Her emri verenin sorgulanması mümkün değildir. Bir üstünüzün verdiği emir en üstten verilmiş gibidir. Mesela siz şimdi mübaşire bir emir verseniz o bu emir Adalet Bakanlığı’ndan onaylanmış mıdır diye sorgulamaz. Bizde de durum bundan ibarettir.”
“Ölüm sebebine göre değil saate göre suçlama...”
15 Temmuz günü uzman çavuş olarak görev yapan M.Ç savunmasında “Kullandığımız silahların otopsi raporlarıyla uyuşmadığı gözükmesine rağmen ölüm sebebine göre değil orada bulunduğumuz saate göre suçlama yapılmıştır” dedi.
“Sanıkların hepsi aynı çuvala dolduruldu”
Sonrasında söz alan avukatı ise şu açıklamalarda bulundu:
“En küçük dava bile Türkiye’de yıllar sürerken bu davada bir an önce karara ulaşılmaya çalışılmaktadır. Soruyorum 9 aydır maddi gerçeklerin ortaya çıkarılması için ne yapıldı?
“Olayların bastırılmasında kahraman ilan edilen kişiler burada dinlenebildi mi? Hayır. Birçok müşteki asker dışındaki kişilerin de halka ateş ettiğini söyledi. Bu hususlar araştırıldı mı? Hayır. Niyeymiş? Yargılanmaya katkısı yokmuş.
“Sanıkların hepsi aynı çuvala dolduruldu alttan da ateş yakıldı. Biz engellemeye çalıştık ama mahkeme bütün çabalarımızı engelledi.” (EÜ/EKN)