Herkes bu konuya kilitlendi: "Nasıl olur da savcı üç MİT mensubunu şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırır? Üstelik Başbakan'ın bile haberi olmadan..."
Bu ne demek oluyor? Acaba yargı üzerinden yeni bir süreç mi başlatılıyor? İktidar çatışması mı yaşanıyor? Devlet içinde nasıl bir ayrışma var?
Bu ayrışma köşelerden de okunabiliyor. Zaman Gazetesi'nin yazarları konuya hiç yer vermezken, başka gazetelerin birçok yazarı olanlara farklı açılardan bakıyor.
İşte, Ali Bayramoğlu, Ahmet Altan, İbrahim Kiras, Nazlı Ilıcak, Mahmut Övür, Emre Aköz, Tayfun Hopalı, Ruşen Çakır, Murat Yetkin, Eyüp Can, Akif Beki Mehmet Ali Birand'ın yorumuyla Emniyet-MİT arasındaki çatışma ve savcının Türkiye'nin gündemini değiştiren çağrısı...
Yeni Şafak'tan Ali Bayramoğlu:
Büyük kavga: Fidan'a davet... Bardağı taşıran son damla
Açık: Bir kurum ve politika yargı ve polis tarafından hesaba çekilmiş durumda...
Önce bir tespit:
Hakan Fidan, AK Parti'nin ürettiği yeni seçkinlerdendir. Kürt meselesi başta olmak üzere güvenlik konularında Başbakan'ın en yakınındaki danışman ve yardımcılarından birisidir.
Bu vasıflara sahip bir ismin "şüpheli" sıfatıyla ifade vermeye çağrılması, bir anlamda Başbakan'ın ifadeye çağrılmasıdır. Hükümetin ve politikalarının savcı tarafından sorgulanmasıdır. Özetle bir meydan okumadır.
(...) Bu boyut bir sonuca işaret ediyor. Polis ve yargının ya da yargı eliyle polisin doğrudan siyasi alana girmesini, siyasi kararları içerik açısından denetlemesi ve siyasi karar alıcılığa soyunmasıdır. Açıktır ki bu durum, otoriter bir düzen görüntüsüne işaret eder ve son derece tehlikelidir.
Bugün olan hükümetin isteğiyle üstü örtülü görüşmeler yürüten bir kurum, kurumsal olarak sigaya çekilmeye çalışılmıştır. Dün bu tür uygulamalar KCK'da, Ergenekon'da, Oda Tv'de tutuklama politikalarıyla da yapılıyorlardı. Ancak bu kez ok siyasi iktidara dönmüştür.
Taraf'tan Ahmet Altan:
(...) Savcı, MİT Başkanı'nı ifadeye çağırdı. Suçu, PKK ile barış müzakereleri sürdürmek.
Böylece yargı, devletin herhangi bir şekilde PKK ile görüşmesini engellerken, savaşın da müzakereler yoluyla sonuçlandırılmasının önünü uzunca bir zaman için kapatmış oldu.
Bundan sonra kim devlet adına PKK ile görüşebilir? Tabii burada asıl hedef Başbakan Erdoğan olarak görülüyor, çünkü MİT Başkanı'nı bu görüşmeler için görevlendiren o.
Hükümet de, savcının girişimine karşılık derhal İstanbul Emniyeti'nin KCK operasyonlarını yöneten iki amirini görevden uzaklaştırdı. Birdenbire karşımıza polis-yargı işbirliğiyle, hükümet-MİT işbirliğinin çatışması olarak tercüme edilebilecek bir görüntü çıktı.
Devlet ikiye ayrıldı.
Hükümetin, derhal iki polis şefini görevden alması, bu olaylardan polisi, en azından polisin bir bölümünü sorumlu tuttuğunu ortaya koyuyor.
Star Gazetesi'nden İbrahim Kiras:
Bir savcının "şüpheli" sıfatıyla ifadeye çağırmaya kalkıştığı MİT Müsteşarı'nın bugünlerdeki en önemli meşguliyet konusu Suriye. Başbakanlık müsteşar yardımcılığı görevinde olduğu dönemden itibaren Türkiye'nin Suriye politikalarının yürütülmesinde en üst seviyede görevler almıştı Hakan Fidan.
Zaten Dışişleri Bakanı Davutoğlu da gelişmeler üzerine hemen "Fidan ve ekibinin görevlerinin hakkını veren, son derece başarılı bir ekip olduğunu" açıkladı biliyorsunuz.
Suriye konusunun en can alıcı bir aşamaya geldiği bir süreçte MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın böyle bir yargı girişimine maruz kalması Türkiye'nin çıkarına olan bir gelişme değil.
Sabah Gazetesi'nden Nazlı Ilıcak:
(...) Arka planda bu üç MİT mensubunun sorgulanmasını engellemek isteyenler var. Ben şahsen, -yanılabilirim ama- Emniyet İstihbarat Şube Müdürü ile Terörle Mücadele Şube Müdürü'nün başka bir göreve atanmasını da bu hadiseyle ilişkilendiriyorum. Çünkü savcılık, polisle birlikte çalışıyor ve elde edilen bulgular beraberce değerlendiriliyor.
Her kafadan bir ses çıkıyor. Kimisine göre, Oslo'da PKK temsilcileriyle yapılan görüşme yüzünden bu davet vuku buldu. (...) Acaba, görüşme notları nasıl sızdırıldı diye mi bir araştırma yapılıyor?
Öte yandan, bir süredir, İstanbul Emniyeti'nin, hiç değilse bir bölümünün, MİT'e güven duymadığını biliyorum.
(...) Hatta, KCK operasyonunda tutuklananlardan birçoğu, MİT elemanı çıkıyormuş. İddia doğruysa, bu nasıl oluyor? Yanlışsa, neden seslendiriliyor?
(...) MİT'e güvensizlik duyulması haklı bir gerekçeye mi dayanıyor bilemem ama Uludere faciasında da MİT'ten gelen istihbaratın olumsuz rol oynadığı ileri sürülmüştü. (...) Ve tabii ki amaç, PKK ya da KCK'ya yönelik operasyonları yavaşlatmaktı.
Sabah Gazetesi'nden Mahmut Övür:
(...) Üstelik bu düzeyde bürokratların ifade vermeleri Başbakan'ın iznine bağlıyken... Böyle bir izin de yok. Peki, ortada izin olmadığına göre bu soruşturma ne anlama geliyor?
Tek anlamı var: MİT'i itibarsızlaştırma.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve eski yöneticilerinin "şüpheli"sıfatıyla ifadelerinin alınıyor olması çok açık biçimde "Devletin yürüttüğü şiddeti devreden çıkartma politikasının"sorgulanacağı anlamına geliyor.
Yani bu, bir anlamda Başbakan Erdoğan'ın arkasında durduğu politikanın da sorgulandığı anlamına geliyor ki işin belki de en vahim yanı burası.
Sabah Gazetesi'nden Emre Aköz:
(...) Acaba 28 Aralık 2011 akşamı meydana gelen Uludere Faciası da bir işaret miydi? Hükümet-Genelkurmay ahengi içinde süren askeri operasyonlar, PKK'yı fevkalade zor durumda bırakmışken... Jetlerin 34 Kürt köylüsünü imha etmesi, bütün havayı değiştirdi.
O günden sonra operasyonlar bıçak gibi kesildi. Bence Uludere bir "hata" değildi. İşin içinde (en az) bir yabancı devlet ve onunla işbirliği yapan (henüz dokunulmamış) Ergenekoncular vardı. (...) Uludere sabotajında, "PKK'nın üzerine böyle yoğun biçimde gitmeyin..." mesajı vardı.
(...) Buradan çıkan mesaj, "PKK'ya fazla dokunma..." diye okunur.
Akşam'dan Tayfun Hopalı
Savcının üçlüye soracağı bazı sorular şunlar olacak:
- "KCK, MİT gözetiminde mi kuruldu? MİT, KCK'nın yöneltilmesinde ne gibi bir oynadı?"
- "MİT'in doğrudan temaslarında ve örgüt içindeki ajanları aracılığıyla elde ettiği saldırı ve eylem talimatlarının engellenmesine yönelik harekete geçmediği doğru mu?"
- "MİT Öcalan ile örgüt arasında kuryelik yaptı mı? Öcalan'ın mektuplarını örgüte ulaştırdı mı?"
- "Diyarbakır'daki baskında ele geçirilen Abdullah Öcalan'ın el yazısıyla yazılmış 6 Temmuz 2011 tarihli mektubu, KCK Önderlik Komitesi'ne ulaştırdınız mı?"
- "Öcalan'ın el yazısı ile yazılan mektupta '10 Temmuz 201'de heyet sizinle görüşecek' sözleri yer alıyor. Bu görüşme gerçekleşti mi?"
- "14 Temmuz 2011'de DTK (Demokratik Toplum Kongresi) tarafından sözde demokratik özerklik ilan edilmiştir. Demokratik özerkliğin ilan edilmesinde katkınız nedir?"
Radikal'den Akif Beki
MİT-PKK gizli görüşme kaydı sızdırıldığında, hedefin Hakan Fidan olduğunu söylemiştim. Doğrudan Fidan'ı hedef alan bir operasyondu. Haklılığım ortaya çıktı mı?
Radikal'den Eyüp Can
(...) Bu ortamda ya hükümet KCK kapsamında MİT'e operasyon yapılmasına izin verecek ya da MİT'i korumaya alıp bu operasyonu yürüten emniyet ve yargı mensuplarını püskürtecek.
Radikal'den Murat Yetkin
Bu gelişmelerin Ankara'daki karar mekanizmalarında dün görülen, deyim yerindeyse kısa süreli kısmi felcin boyutlarından, bu gelişmelerin son on yıldır yaşanan iç hesaplaşmanın önemli kavşaklarından biri olduğunu çıkarmak mümkün.
Arap Baharı bölgesel bir değişimin adı, sokaklarda yaşanıyor, kanlı sonuçlanabiliyor. Türkiye'deki değişim de sancılı ancak hesaplaşma duruşma salonlarında ve bürokrasi koridorlarında yaşanıyor; Türk Kışı denilmeyi hak ediyor."
Vatan'dan Ruşen Çakır
Bumerang, yani gelip sahibini vuran silah. Evet, özel yetkili mahkemeler başta olmak üzere bu yeni yargı düzeni AKP'nin ürünüdür. Ve "yeni Türkiye"nin "yeni yargısı"ndan şikayet edenlerin oluşturduğu o uzun kuyruğa siyasi iktidar da dahil olmak üzeredir.
Mehmet Ali Birand
Birand, konuyla ilgili, "KCK içerisindeki MİT ajanlarının yasadışı eylemlere katıldığını" söyleyerek, bu elemanların bazı eylemlerde kullanıldığını anlattı.
"KCK içerisine yerleştirilmiş bazı MİT elemanlarının polis operasyonları ile yakalanmasının ardından MİT ve Emniyet karşı karşıya kaldı" diyen Birand, MİT'in polis tarafından yakalanan bazı gizli elemanlarını alıp yurt dışına götürdüğünü ifade etti.
Bir diğer iddia ise örgütün gerçekleştirdiği sansasyonel eylemlere MİT'in elemanlarının da dahil olduğu yönünde. (IC)