bianet, DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, Özgürlük ve Dayanışma Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hakan Tahmaz, İstanbul Barosu avukatlarından Ergin Cinmen ve Türkiye Devrimci Maden Arama ve İşletme İşçileri Sendikası (DEV MADEN-SEN) Genel Başkanı Çetin Uygur'la, "etnik çatışma ihtimalinin ve yaşanan olayların demokratik muhalefeti kısıtlaması"nı ve 12 Eylül'le hesaplaşma sürecini konuştu.
Çelebi: Güç denemesi değil, tavır
DİSK Genel Başkanı Çelebi, demokratik muhalefetin törpülenmesinin önüne geçmek için "bütün örgütlerin, bizim gibi cesaret göstererek milliyetçiliğe prim vermemesi gerekiyor" dedi, "halkın da kendini güvenlik güçlerinin yerine koymadan demokratik mekanizmaları harekete geçirmesi gerektiğini" söyledi.
Çelebi, 12 Eylül mitinginden çekilmelerinin bir güç denemesi olmadığını, bir tavır olduğunu vurguladı; "amacı 12 Eylül'ün dışına taşırılan bir ilişkiden uzak durmak istedik; böyle bir yaklaşımın önünü kestik" dedi.
Çelebi, 12 Eylül'le hesaplaşmaya nasıl baktıklarını, 12 Eylül Pazartesi günü Taksim'de yapacakları basın açıklamasıyla anlatacaklarını söyledi.
Cinmen: 12 Eylül'e karşı olmak demokrasi istemektir
Avukat Cinmen, yaşananları değerlendirirken, "Zaten terörün amacı budur. İnsanların evlerine kapanmasını ister; kişiler ve demokratik örgütler üzerinde etkilidir. Terör amacına ulaşıyor. Bu, rejimin demokratikleşmeden uzaklaşması demektir. Bir süredir bu tehlike sürüyor" diyor.
Cinmen, DİSK'in mitingden çekilme kararı için de "Haklıdır ya da haksızdır demiyorum, ben neticeye bakıyorum; son zamanlarda Türkiye'nin ortamı böyle olmasaydı DİSK bu kararı almayacaktı" diyor.
Bu durumun açılması için "demokrasi güçlerinin şartların özelliklerini dikkate alarak sükuneti sağlaması lazım" diyen Cinmen, buna örnek olarak da Başbakan Erdoğan'la görüşen, silahlar sussun çağrısı yapan sivil inisiyatifi örnek gösteriyor.
"Meslek odalarının, STK'lerin, toplumu sakinleştirmeye doğru atılan adımların aracı olmaları gerek. 12 Eylül'e karşı olmak demokrasi istemektir."
"12 Eylül ırkçı bir saldırıydı"
Cinmen, 12 Eylül'le hesaplaşmanın uzun süreceğine, egemen siyasal yapıyı örnek göstererek dikkat çekiyor:
"Hiçbir siyasi partinin, Anayasa'nın geçici 15. maddesinin kaldırılmasını, 12 Eylül döneminde suç işleyenlerin yargı önüne çıkarılmasını programına koyduğunu görmedim. Bu, TBMM'de temsil edilen siyasetin gündeminde olan bir şey değil. Bunun gündeme getirilmesi gerek."
Cinmen, Türkiye'nin temel sorunlarının tohumlarının 12 Eylül'de atıldığını söylüyor:
"Türkiye bugün iki sorunla baş başa: Ayrılıkçı terör ve irtica meselesi. İkisinin de tohumu 12 Eylül'le atıldı. Devletin ırkçı yaklaşımları çok belliydi; Diyarbakır cezaevinde Hitler faşizmini bile geçen uygulamalara rastlandı. Bu Kürt sorununu iyice alevlendirdi. 12 Eylül ırkçı bir saldırıydı; cezaevlerinde, mezarlıklarda görüldü bu.
"Solu ezmek için, din faktörü öne çıkarıldı. İmam hatiplerin artışı, zorunlu din dersleri de bu dönemin ürünüdür.
"12 Eylül, örgütlü toplumu örgütsüzleştirdi. Siyasi partiler de bundan nasibini aldı. Türkeş, Ecevit, Demirel 12 Eylül'den zarar gördü, ama hesap verilmesini hiç programlarına almadılar. Neden? Çünkü varolan siyasal yapıların, dikensiz gül bahçesi gibi bir demokrasi tahayyülü var. 12 Eylül'ün amacı da buydu zaten. Oysa demokrasi dikenli gül bahçesidir.
"Örneğin, 15. maddenin 1. fıkrası, '80-'83 arası uygulamaların yasaya aykırılığının iddiasını yasaklıyordu. Mevzuatın anayasaya aykırılığı iddia edilemiyordu. Bu madde bile ancak 2001 yılında kaldırıldı. Bizim varolan siyasi yapımız, devlet yapımız, bizatihi 12 Eylül yapısı. Siyasal yapımız hep 12 Eylül'ün hukuk düzenine özlemler taşıdı."
Cinmen, bütün bunların karşısında, "muhalefet çabasının beyhude olmadığını" söylüyor.
"12 Eylül ve sonuçları hep akılda tutulmalı; her fırsatta gündeme getirilmeli. Darbecilerin ve 12 Eylül'ün uzantısı olan düzeni ortadan kaldırmak için daha çok yolumuz var; çok zaman gerekiyor."
Cinmen, valiliğin erteleme kararının yasal yetkisi dahilinde olduğunu söyledi; ancak bu yetkinin fiilen yasaklamaya dönüşmesine de dikkat çekiyor:
"Yasa gereği yasaklama yetkileri yok. İdare bunu bir taktik olarak kullanabiliyor."
Tahmaz: Fırsatı kaçırdık
ÖDP'den Tahmaz, "Ne yazık ki, 12 Eylül'ün mağdurları olarak, 25. yılı doğru dürüst değerlendiremedik, örgütlenemedik, doğru hazırlanamadık. Fırsatı kaçırdık. Darbecileri haklı çıkartan bir durum ortaya çıktı" diyor:
"Sanırım Kenan Evren kendi kendine gülümsemiştir bu duruma."
Tahmaz, son dönemde yaşananların, "demokratik muhalefetin önünü kesen bir işlev gördüğünü" söylüyor:
"Yöneticiler zaten demokratik haklar konusunda sınırlı davranıyordu, vesile oldu. Ama bu durum aşılabilir. Özellikle son dönemde Kürt yurttaşlara yönelik saldırıların durması için, bir arada yaşama irademizi ortadan kaldıran girişimleri aşmak gerek. Demokratik hareket bütün toplumsal duyarlılıkları dikkate aldığı oranda, bu sorun çözülür."
"Demokratikleşme için önce 12 Eylül'ün sonuçlarıyla hesaplaşmak gerek"
Tahmaz, 12 Eylül'le hesaplaşmanın, mağdurların ortak mücadelesiyle, örgütlenmesiyle mümkün olacağını söylüyor.
"Ortak mücadele, 12 Eylül'ün sonuçları -Anayasa'nın 15. maddesi, siyasal yasaklar gibi sonuçlar- etrafından örgütlenmek ve mücadele etmektir."
Tahmaz, darbecilerini yargılamaya çalışan ve bu konuda yol almış Latin Amerika ülkelerine göre, Türkiye'de devlet ve toplum geleneğinin farkına dikkat çekiyor:
"Kendiyle yüzleşmekten korkan bir gelenek bu. 50 yıl önceki katliamın fotoğraflarına tahammül gösteremeyen bir toplumuz. Bu sorunlarla yüzleşme gerçekleşmeden demokratikleşme olamaz. Kürt sorunu, siyasal İslam,12 Eylül böyle sorunlardır."
Tahmaz, "DİSK'in mitingden çekilme kararını doğru bulmadığını" söylüyor.
"DİSK'in tutumunun doğru olmadığını, gerekçesinin yerinde olmadığını düşünüyorum. Kürt hareketlerini eleştirmek başka bir şey; bunu Kürt milliyetçiliği adıyla, Türk milliyetçiliğiyle karşılaştırarak gündeme getirmek başka. Akçakoca'da, Bozüyük'te Kürt milliyetçileri değil, Türk milliyetçileri vardı.
"Umarım DİSK'in sendikal demokratik mücadelesine hakim olmaz bu çizgi. Umarım bir siyasal çıkışın adımları haline gelmez."
Uygur: Ortak yaşamanın kültürünü var etmek için yola çıkmalıyız
DEV MADEN-SEN Başkanı Uygur, 12 Eylül mitinginin, önemli bir fırsat olabileceğini, ama kaçırıldığını söylüyor.
"12 Eylül'e ilişkin yapılması gereken şey, çok ciddi sorgulanmasıdır. Alabildiğine savrulmuş, toplumları örgütlemekten ve onlara önderlik yapmaktan alabildiğine geri düşmüş sosyalist hareketin bugünkü açmazında, miting günü, sorunun çözümü açısından deklarasyon yapılabilecek bir gündür."
"Sistemin eskiden beri açık ve net bir şekilde Türk ve Kürt milliyetçiliğini ciddi bir şekilde pompaladığı, bu pompalamanın başlangıç adımlarının -Pentagon raporlarında da yer aldığı gibi- 12 Eylül'ün de gerilerinden geldiği dile gelmeliydi.
"Bunun karşısında tavır aldığımız ilan edilmeli. Ortak yaşamanın kültürünü var etmek için yola çıkmalıyız. Miting günü, milliyetçiliğe, parçalanma oyununa gelmeyeceğimizi, ortak yaşam için irademizi dile getirdiğimiz bir gün olmalıydı."
"Bunu kabul etmeyenlere 'burada yeriniz yok' denebilmeliydi. Provokasyon olacak diyerek eylemden çekilmek, iki farklı milliyetçi anlayışı körüklemek, bir tür onaylamak.
"Oysa miting, sınıf örgütleri, sosyalistler, demokratlar olarak, ortak yaşamı, ortak kültürü yaratmak için birlikte davranan, Türkiye toplumunun tümünü bunu çağıran bir eylem olmalıydı.
"12 Eylül'ün ABD kontrolündeki faşist saldırı olduğunu, bunun sorgulanmasının da ancak böyle bir örgütlenmeyle mümkün olduğunu söyleyebilmeliydik."
Uygur, 12 Eylül'ün sorgulanmasının da ancak geleceği yaratma yokunda yeni adımlar atmakla mümkün olabileceğini söyledi. (TK)