"İyi gömülmeyen ölüler hortlar. Bizde toplumun devleti değil, devletin toplumu var. 12 Eylül'le kendi geleceğimizi kurmak istemekle ilgili hareketliliği kaybettik. Bunun yasını tutuyoruz."
Uluslararası Ruhsal Travma Toplantıları'nın bu sabahki (7 Aralık 2007) "Yası Tutulamayan Bir Travma: 12 Eylül"başlıklı, panelinde Sezai Berber ve Özge Yenier Duman ile konuşan Prof. Dr. Cem Kaptanoğlu 12 Eylül Darbesinin başlamış ama hâlâ bitmemiş bir süreç olduğunu söyledi.
"12 Eylül devlet-toplum ilişkisi hâlâ güncel"
Kaptanoğlu "İmkansız Yas" başlıklı konuşmasında "12 Eylül zamansız ve mekansız bir metafor. Takvimde yani geçmişte yok ama gelecekte hortlak olarak var." dedi.
12 Eylül'den bahsederken 1980'den bahsedilmediğini söyleyen Kaptanoğlu toplumun hazırolda olmasını isteyen zihniyetin, devlet toplum ilişkisinin hâlâ güncel olduğunu ifade etti.
"'Sadist' devletin 'narsist' toplumla ilişkisi aynı şiddetle olmasa da, toplum hâlâ 12 Eylül'ü yaşıyor" diyen Kaptanoğlu'na göre yasını tutmak mümkün ama bitmesi mümkün değil; o dönem sol "düşman"ken bu dönem yeni "düşman" konseptleri yaratılıyor.
Kaptanoğlu henüz yaşananlarla araya mesafe koyamadığımızı söyledi ve ekledi: "Dün şiddete uğrarsam bugün nasıl güvende hissederek hayatıma devam edebilirim."
Kaptanoğlu'na göre yas tutmak bu şartlardan dolayı bu kadar zorken her yeni travma geçmiştekine ekleniyor.
"Tecavüzcüsüyle evlenmek zorunda bırakılan bir kadın gibi, ilk yaşadığı mı yoksa her dokunuş mu? Hangisi asıl darbe?"
diye soran Kaptanoğlu "Gerçekte kaybedilene duyulan tepki narsisttir. Eğer annenizi kaybetmişseniz annenizdeki 'siz'i de yitirir ve tepkilenirsiniz" dedi ve 12 Eylül'le toplumun ne yitirdiğini şöyle aktardı:
"60'larda başlayan kıpırdanma, yeni şeyler arayan toplum 70'lerde Ecevit'e rağbet etti. Ama o talepleri karşılayacak güçte değildi. Bu talepler çok önemliydi –bugünkü gibi etnik, dinsel vs. değil- evrensel, özgürlükçü, eşitlikçi taleplerdi. Toplum kendisi için bir şey istiyordu. Çok önemli ama çok kısa ve acemiceydi. Bir gecede bastırıldı. Bizde toplumun devleti değil, devletin toplumu var. 'Kötü yola düşen halk', darbe ve 1 Mayıs'ta yaşanan Taksim katliamı gibi olaylarla içe kapanmaya başladı. Bizim toplum olarak kaybettiğimiz bu: Her şeyken hiçbir şey olma hissine kapılma. Kendi geleceğimizi kurmak istemekle ilgili hareketliliği kaybettik. Bunun yasını tutuyoruz."
Kaptanoğlu'na göre toplumda pasif de olsa içten bir direnişi Erdoğan'a oy vermesinden anlıyoruz. "Umutlanılacak bir tepki değil, ama yok da değil. Toplum politika yapıyor ama çok temkinli, çok yavaş."
Mağdurun saldırganın mağdur olduğu öç fantazileri kurmasının geleceği kurmasını engelleyeceğini vurgulayan Kaptanoğlu'nun dikkat çektiği bir başka nokta şöyle:
"Her şey hâlâ öyle sıcak ki, yasımızı tutmak için anıtlar da diksek, yine şiddet görürüz. Ama artık faillerin yaşananları itiraf etmelerinin peşine düşmeliyiz. Bağışlanmayı isteyenler ret cevabı alabileceklerini de bilmeliler. Bağışlamanın ön koşuluysa cezalandırma seçeneğinden vazgeçerek mümkün." (EZÖ/TK)