“Darbeler Dönemi” olarak adlandırabileceğimiz 1960 – 1980 yılları arasında Türkiye, ekonomik, toplumsal ve siyasi açıdan birçok değişikliğin ve yeniliğin yaşandığı bir süreç geçirdi. Bu dönem, halkı önemli bir ölçüde etkiledi ve bu etki sanata da yansıdı. Üretilen içerikler, topluma ve toplumsal endişelere ayna tutar nitelikteydi. Yoksulluk, kentleşme, kente göç, bireyin ve ailenin kent içerisinde edindiği konum, gecekondu kültürünün ortaya çıkışı, işçi sorunu ve sanayileşme gibi büyük toplumsal değişimler sanatta ve özellikle sinemada kendini net bir şekilde hissettirdi.
Toplumsal bağlamda köklü değişimlerin yaşandığı süreç, Türkiye Sinema Tarihi’nde de özgün bir dilin oluşumuna zemin hazırladı. Depolitizasyon sürecine giren Türkiye’de yaşanan zihinsel değişim elbette ki sinemaya da yansıdı. Türkiye Sinema Tarihi’nde “80 Sonrası” olarak adlandırılan süreç başladı. İlk kez yaşanan siyasi bir değişim, sinemayı bu kadar etkiledi. Bu dönemde üretilen eserler, 80 öncesi yaşananlara ve 12 Eylül Darbesi üzerine yoğunlaştı.
80 öncesi sol örgütlenmeler içerisinde yer almış devrimci karakterler, yoksulluk, direniş ve baskıları temeline alan filmlerde yönetmenler, çoğunlukla direkt siyasi mesaj vermekten büyük ölçüde kaçındı. Erden Kıral’ın bu konuda “Politik tezim yok. Seyirciye bir kesit gösteriyorum” ifadesi sanatın takındığı tavra güzel bir örnek olarak karşımıza çıkıyor.
Darbeye, yasaklara ve ülkede krize rağmen üretilen filmlere bakacak olursak;
Sen Türkülerini Söyle (Şerif Gören, 1986)
Hayri, yedi yıl cezaevinde yattıktan sonra eve döner. Fakat babası, Hayri’yi affetmez. Ailesinin yanında arkadaşlarının da değiştiğini ve yozlaştığını gören Hayri, Konya’ya sürgüne gider.
Sen Türkülerini Söyle filmi, darbenin ardından gelen içe kapanma ve suskunluk sürecini delen ilk film olması niteliğiyle çok değerlidir.
Filmin oyuncu kadrosunda Kadir İnanır, Sibel Turnagöl, Merih Fırat ve Tunca Yönder gibi değerli oyuncular izleyiciyle buluşur.
Kara Sevdalı Bulut (Muammer Özer, 1987)
Filmin başrol karakteri olan Sibel, sendikal faaliyetlerde bulunduğu için tutuklanmıştır. İşkenceye maruz kalır, saçları kesilir. Serbest kalmasının ardından da yaşadığı acılar peşini bırakmaz. Sibel, kocası tarafından da suçlanmakta ve şiddete maruz kalmaktadır. Filmdeki “koca” portresi belki 12 Eylül faşizminin evdeki izdüşümü olarak çizilmiştir.
Film ayrıca bazı ilklere tanık olmamız açısından da büyük değer taşıyor. Bu noktada en önemli madde olarak Kültür Bakanlığı ve Danıştay tarafından süresiz olarak yasaklanan ve halen yasaklı olan ilk Türk filmi oluşunu gösterebiliriz.
Av Zamanı (Erden Kıral, 1988)
Av Zamanı filminde bir yazar olan karakterimiz, her şeyi bırakıp Cunda adasında yaşamaya başlar. Ancak çatışmalar, bir süre sonra adaya da sıçrar.
Erden Kıral, filmde 12 Eylül’ü bir “fon” niteliğinde kullanır. 12 Eylül Türkiyesini ise bir “avlanma sahası” niteliğinde izleyiciye sunar.
Filmin oyuncu kadrosuna baktığımızda ise Aytaç Arman, Nüvit Özdoğru, Zihni Küçümen ve Şerif Sezer gibi değerli oyuncuları görüyoruz.
Bütün Kapılar Kapalıydı (Memduh Ün, 1989)
Filmin baş karakteri Nil, işkence sürecine tecavüze uğramış ve dayanabilmek için Deniz adında bir kızı olduğunu düşünmeye başlamıştır. Psikolojik tahribatının yanında artık resim yapamayışı ve erkek arkadaşıyla iletişim kuramayışı da Nil’i çok yıpratmıştır. Tıpkı diğer 12 Eylül filmlerinde gördüğümüz karakterler gibi Nil’in de geçmişi bilinmeyenlerle doludur.
Filmin başrollerini Aslı Altan ve Uğur Polat paylaşır.
Bekle Dedim Gölgeye (Atıf Yılmaz, 1990)
68’ kuşağından dört arkadaşın 80’lere uzanan sürecini konu alan film, işkenceyi Esra’nın, ’70’lerde tutuklandığında gördükleri işkenceyi Erdinç’e anlatmasıyla ve Erdal’ın bu işkenceyi anlatan çizimleriyle gösterir.
12 Eylül’de işkenceyi yaşamış olan dört arkadaş birbirine tutunarak hayatta kalmaya çalışır. Bu süreçte Erdal öldürülür, Ersin de uyuşturucudan ölünce bu durum manşetlere “aşk cinayeti” olarak geçer. Erdinç ise olayın aslını öğrenmeye çalışır ve Esra’yı aramaya başlar.
Filmde Esra karakterini Hale Soygazi, Erdinç karakterini Aytaç Arman, Erdal karakterini Metin Belgin ve Ersin karakterini Cüneyt Çalışkur canlandırır.
Gülün Bittiği Yer (İsmail Güneş, 1999)
12 Eylül dönemini eleştirel bir dille ele alan Gülün Bittiği Yer’in diğer darbe filmlerinden farkı başrolü Güneş’in devrimci olmayışıdır. Fakat Güneş de tıpkı devrimciler gibi cezaevine girmiş ve işkence görmüştür. Film, cezaevinden çıktıktan sonra yaşadığı bunalım ve oğlunu işkencede kaybetmiş bir babanın ona yardım etmek için gösterdiği çaba etrafında gelişir.
Filmin oyuncu kadrosunda Cüneyt Arkın, Tolga Tibet ve Yağmur Kaşifoğlu karşımıza çıkıyor.
Ses (Zeki Ökten, 1986)
Cezaevinde gördüğü işkence sonucu sol kolu sakatlanan bir gencin, bir sahil kasabasında yeniden hayata başlamaya çalışırken, bir adamın sesini işkencecisinin sesine benzeterek, girdiği hesaplaşmayı anlatır. Adamı kaçırır, gözlerini bağlar. Ödeşmek için kendisine yapılan işkencelerin aynısını adama yapmaya başlar. İşkenceci kurban, kurban ise işkenceci olmuştur. Adam ise sürekli kendisinin işkencecisi olmadığını belirtir. Film, hesaplaşma sonuca varamadan, gencin artık dayanacak gücü kalmadığından biter.
Kahramanımızın adı yoktur. Kişiliğine, neden cezaevine girdiğine ve geçmişine dair hiçbir bilgi verilmez. Bu özelliği ile tüm işkence mağdurlarını temsil eder.
Darbe (Ümit Efekan, 1990)
Film,işkenceye dayanamayarak örgüt arkadaşlarını ele veren, daha sonra da Pişmanlık Yasası’ndan yararlanarak estetik ameliyatla yüzünü ve kimliğini değiştiren bir devrimcinin kendisiyle hesaplaşmasını anlatır. İtirafları nedeniyle örgütten birçok arkadaşı içeriye girmiş, bir arkadaşı da idam edilmiştir. Kimliğini değiştirerek karısıyla tekrar iletişim kurmayı deneyen karakterimiz, karısının gerçek kimliğini fark etmesiyle devrime ve arkadaşlarına ihanet ettiği için reddedilir. Öte yandan karakterimiz, “toplum sorunları ile ilgilenmeyen suskun aydınların da kendisi kadar suçlu olduğunu” düşünür.
Filmin oyuncu kadrosunda ise Hülya Koçyiğit, Kadir İnanır, Menderes Samancılar, Metin Serezli ve Bülent Bilgiç yer alıyor.
Sis (Zülfü Livaneli, 1988)
60’ dönemlerinde yargıç olan, 1970’lerde, ülkenin çalkantılı döneminde, riskli kararlar vermemek adına yargıçlığı bırakarak avukatlık yapan Ali Fırat, 1978’de siyasi nedenlerden öldürülen oğlunun, katil zanlısı olarak diğer oğlunun suçlanması üzerine oğlunu korumak için uğraşır.
Oyuncu kadrosunda ise Uğur Polat, Fikret Kuşkan, Rutkay Aziz, Menderes Samancılar ve Elia Kazan bulunuyor. (AS)