16 Ağustos tarihinin iki önemi var. Birincisi, Kıbrıslıtürklerin anayasal olarak kurucusu olduğu, 1960'ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'nin 20. yıldönümü. İkincisi, Türkiye'de 12 Eylül darbesinin hemen öncesi.
Bu pulu gündeme getiren kişi, Kıbrıs üzerine çalışmalarıyla tanınan akademisyen Yrd. Doç. Dr. Mehmet Hasgüler. Hasgüler, kitabı "Kıbrıs'ta Enosis ve Taksim Politikalarının Sonu"nun beşinci basımının kapağına da koyduğu bu ilk gün zarfının ve pulun, aslında 12 Eylül'ün yarattığı Kıbrıs'ı gösterdiğini söylüyor.
Hasgüler'le "12 Eylül Kıbrıs'ı"nı ve Kıbrıs'a bakışın siyasal iktidarların elinde nasıl oyuncak haline gelebildiğini konuştuk.
Bu pul ve ilk gün zarfı ne anlama geliyor?
Kıbrıs Türk federe Devleti, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin 20. kuruluş yıldönümünü kutluyor. Kıbrıs Türk Federe Devleti, 1975'te Türkiye'nin müdahalesinin ardından kuzeyde oluşan ilk devlet. Kıbrıslıtürklerden oluşuyor. Aynı zamanda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin de öncülü. Devlet Başkanı Rauf Denktaş'tı.
Bu pul bize ilginç bir değişimi gösteriyor. 2000'li yıllarda AB üyesi, Annan planı sırasında Kıbrıslıtürklerin pasaport aldığı devlet "Kıbrıs Rum Devleti" olarak takdim edilirken, KKTC kurulana kadar Kıbrıs Cumhuriyeti olarak niteleniyor.
Aynı zarfta bir de Britanya sömürge yönetiminin yüzüncü yılını kutlayan bir pul var. "Kökümüz önce Britanya sömürgesine sonra Kıbrıs Cumhuriyeti'ne dayanıyor" demek bu."Kıbrıs Cumhuriyeti'nden ayrı değiliz, federe devletiz, bunun kuruluşunu da anıyoruz" demek.
Peki sonra ne oluyor da bu değişim gerçekleşiyor?
İlginç bir örnek anlatayım. Benim babam 1941 doğumlu. Britanya sömürge yönetimine ait pasaport ve kimliği, Kıbrıs Cumhuriyeti'ne ait pasaport ve kimliği, Kıbrıs Türk Otonom Yönetimi'ne ait kimliği, Kıbrıs Türk Federe Devleti'ne ait pasaport ve kimliği, KTTC'den sonra KKTC pasaport ve kimliği var. Eğer 2004'te Annan planı kabul edilseydi, bunların altıncısı geliyordu: 50 yılda beş kimlik, bir de altıncı olasılığı.
Kıbrıs'ta ayrılıkçılık politikası 12 Eylü'le birlikte yerleştirildi. 12 Eylül Türkiye'dekileri nasıl belleksizleştirdiyse, Kıbrıs'takileri de öyle belleksizleştirdi.
Kenan Evren, 15 Kasım 1983'te, kardeşi Ziya Ülhak ve arkadaşı Çavuşesku'dan başka destek bulamadığı KKTC'yi kurdu. O dönemin başbakanı Bülent Ulusu o günlerde darbeyi ve sonuçlarını eleştiren Avrupa için "Bizi istemeyeni biz de istemeyiz" diyordu. KKTC, Avrupa'ya ders vermek anlamında kuruldu. Türkiye'nin 12 Eylülün sonuçlarını, toplumsal çöküntüsünü örtmek için kullandığı bir örtü oldu.
KKTC 12 Eylül generalleri Denktaş'tan mahrum kalmasın diye kuruldu
KKTC'nin kuruluşunun bir de iç nedeni var. 1981'de Denktaş'ın kazandığı seçimler şaibeliydi. Ve kazanamaması halinde bir daha seçilemiyordu. KKTC Anayasası'nda bu seçilme hakkını sonsuz kıldı. KKTC'nin kurulma nedenlerinden biri, 12 Eylül generallerinin Denktaş'tan mahrum kalmamak istemesidir.
O dönemde Nurettin Ersin Kıbrıs'a geldi ve Kıbrıs'taki seçimler sonrası oluşacak hükümetle ilgili telkinde bulundu.
Türkiye'nin Kıbrıs büyükelçisi İnal Batu "NATO'ya karşı olan partilerin Kıbrıs'ta hükümet kurmasını istemiyoruz" dedi.
Bütün bunlar, Kıbrıs'a bakışın siyasal iktidarla elinde nasıl oyuncak haline gelebildiğini gösteriyor bize. Nasıl oldu da adlar değişti de 12 Eylül'den önce Kıbrıs Cumhuriyeti derken şimdi Kıbrıs Rum Yönetimi deniyor. Çünkü 12 Eylül Kıbrıslıtürkleri de belleksizleştirdi.
"Türkiye Kıbrıslıtürkleri dışlayan BM kararını tartışmaya açarsa rahatlar"
Peki şimdi ne yapılması gerek?
Kritik nokta, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 4 Mart 1964'te aldığı 186 sayılı karardır. Bu karar, Kıbrıslıtürklerin kurucu ortağı olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti'nden dışlanmasını fiili olarak onayan, böylece gayrımeşru bir cumhuriyet yaratan bir karardır.
Oysa, 1960'ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası'na göre, Cuhurbaşkanı Yardımcılığı, Sağlık, Tarım, Savunma Bakanlıkları Kıbrıslıtürklere ait. Parlamentoda 24 sandalye Kıbrıslıtürklere ait olmak zorunda. Kıbrıslıtürkler sivil yönetimde, kamuda yüzde 30 temsil hakkına sahip.
Bunlar bizim zaten varolan haklarımız. Kıbrıslıtürkler Kıbrıs Cumhuriyeti'nin doğal vatandaşıdır. Biz kimseden hak falan istemiyoruz. Bizim olan haklar bunlar.
Türkiye işte bu gayrımeşruluğu yaratan BM Güvenlik Konseyi kararını, BM Barış Gücü askerlerini tartışmaya açarsa, bu kararın gözden geçirilmesini isterse bu durum değişebilir ve Papadopulos'un elindeki bütün kozlar gider.
Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Kıbrıslıtürklersiz AB'ye girmesi bir hata. Türkiye bu politikayı gütmeli. Bu, Türkiye'nin AB'yle olan tıkanmışlığını da çözer. Garantör devletlerden biri olarak bunu gündeme getirmeli.
Annan, görevden ayrılmadan önceki son raporunda, "Kıbrıs'tan BM Barış Gücü askerleri çekilebilir" diyor. Bu gerçekleşirse, 186 sayılı karar da düşebilir. Çünkü o kararın beş maddesi BM Barış Gücü'yle ilgili. Sonuçta, Bu da kurucu ortak olan Kıbrıslıtürklerin olmadığı bir Kıbrıs Cumhuriyeti'nin gayrımeşruluğu ortaya çıkar.
Yok bu yapılmaz da "petrol aramasına karşı asker çıkaralım" gibi tartışmalar sürdürülürse, bu Papdopulos'un "Biz egemen devletiz" argümanına alet olmak demektir. (TK)