Haberin İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
Barış İçin Akademisyenler’in “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisi imzacılarına yönelik davalar bugün üç ayrı mahkemede devam etti.
TIKLAYIN – Avukat Meriç Eyüboğlu Akademisyen Davalarının Sürecini Anlatıyor
34. Ağır Ceza Mahkemesi’nde (ACM) 12 duruşma görüldü. Bu davalarda İstanbul Üniversitesi’nden altı, Galatasaray Üniversitesi’nden altı akademisyen yargılanıyor.
Savcı İsmet Bozkurt’un hazırladığı iddianamede akademisyenler 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 7/2 maddesinde yer alan “Terör örgütü propagandası” ile suçlanıyor.
Mahkeme Başkanı 34. ACM'deki tüm duruşmalarda iddianameyi özetledi. Üç avukat sınırlaması nedeniyle sabah ve öğleden sonra verilen aranın ardından avukatlar tepki gösterdi. 12 akademisyenden 10’u duruşmada hazır bulundu. İçlerinden biri savunma yaptı. Diğer akademisyenler savunma için süre istedi. Duruşmalarda derhal beraat, diğer davalarla birleşme, avukat sınırlamasının kaldırılması, yargılamanın TCK 301'den mi TMK 7/2'den mi devam edeceğinin tespiti talepleri dile getirildi, mahkeme talepleri reddetti. 11 duruşma 10 Mayıs 2018’e ve bir duruşma 17 Temmuz 2018’e ertelendi.
Duruşmalarda yaşananlar şöyle:
12. duruşma
“500 gram çocukları hayatta tutmak için çaba harcarken…”
18.38: İstanbul Üniversitesi’nden Nurten Ömeroğlu’nun yargılandığı davada Ömeroğlu savunma yaptı.
"2016 Ocak’ta İstanbul Üniversitesi ve Tabip Odası’ndaki arkadaşlar ile doğu ve güneydoğuda olan olayların ve olaylar sırasında arada kalan insanların, özellikle ölen çocuklarla ilgili konuşmuştuk. Bu işin bir an önce son erdirilmesi kanaatini paylaşmıştık" dedi. Daha sonra kimin tarafından gönderildiğini hatırlamadığım e-mail aldığını anlattı.
“Sadece barış bildirgesi, bu insanlar ölmesin, toplumsal barış sağlansın diye maile cevap yazdım. İddianamede adı geçen Bese Hozat’ı tanımam, çağrısından haberim yok.
“Çocuk hekimi olarak 500 gram doğan bebekleri bile hayatta tutmak için olağanüstü çaba harcarken bu ölümlerin sona ermesi gerektiğini, bir aydının ülkesinde olanlara duyarlılığı olması gerektiğini düşündüm.
“Bu ölümlere çatışmalara karşı görevimin olduğunu düşünüyorum. Körfez Savaşı öncesinde Londra’daki barış yürüyüşüne de katıldım. 1999 depreminde Adapazarı’nda ilk seyyar hastaneyi kuran ekibin başındaydım.
“Amacım insanlar ölmesin, barış içinde yaşasın. Derdim bu. Başlığı barış bildirgesi olan şeye katılmamın sakıncası olmadığını düşündüm.”
Mahkemenin “Bildiri metnini okumadınız mı?” sorusuna, “Saat 17.30 civarıydı ve imza için son gün olduğu söyleniyordu, bildiri içeriğinde farklı cümlelerin yer aldığını düşünmeksizin emaile dönüş yaptım. Ben yazsam daha farklı cümlelerle meramımı ifade edebilirdim. Ancak barış bildirgesi gibi bir başlığın yanlış yorumlanabileceğini, böyle bir şeye sebep olabileceğini düşünmedim. Bildirinin terör örgütü propagandası içerdiğini ve bildiriyi yazanların bu kasıtla hareket ettiğini düşünmüyorum” yanıtı verdi.
Ömeroğlu beraatini istedi.
Savcı: İmzanı çekmeyi düşündün mü?
Savcı, “Bildiriyi gönderen kişiyi hatırlamıyorum diyorsunuz, terör örgütü propagandası niyeti olmadığını nereden anladın?” sorusuna Ömeroğlu, birçoğunu insan olarak tanıdığını, arkadaş olduklarını belirterek “terör örgütüne propaganda içeren bildiri hazırlayacaklarını düşünmedim” dedi.
Savcı, “Bildiriyi ilk anda imzaladınız, belki bize de gelse biz de imzalayacaktık diyelim. Ama bir süre sonra kamuoyunda tartışılmaya başlandı. Bildiriyi imzalayan bazı insanlar imzalarını geri çektiklerini açıkladılar. Sizin böyle bir davranışınız oldu mu?” diye sordu.
Ömeroğlu, “Düşünmedim çünkü 60 yaşının üzerinde akademisyen olarak, sonradan imzamı geri alıyorum demek istemedim. Bildirideki bazı cümleler sert olmuş olabilir ama yine de bu bildirinin propaganda içermediğini, barışa davet olduğunu düşünüyorum” dedi.
Soru üzerine, savcının iddianamesinde yer alan İngilizce ve Kürtçe metinleri görmediğini söyledi.
Mahkeme başkanı: Kimler yapacaktı barışı?
Mahkeme başkanı “Bildiriyi kim hazırlamış?” diye sordu, Ömeroğlu bilgisi olmadığını söyledi.
Mahkeme başkanı “Kimin hazırladığını bilmiyorsunuz ama hazırlayanların propaganda yapmayacağını düşünüyorsunuz. Oldu mu?” dedi. Ömeroğlu bildiriyi hazırlayanların akademisyen olduğunu ve propaganda yapmayacaklarını söyledi.
Mahkeme başkanı, barış yapılacak tarafların kimler olduğunu “Kimler yapacaktı bu barışı?” diye sordu. Ömeroğlu “Barış iki devlet arasında yapılması gereken bir anlaşma olarak düşünülmemeli. Komşunuzla da, herkesle barışabilirsiniz” dedi.
Ömeroğlu’nun avukatı iddianamenin özensiz ve kopyala yapıştır şeklinde hazırlandığını söyledi. Ömeroğlu’na maille gelen barış bildirisine katıldığını, içeriğini okumadığını, açıklamalara katılmadığını ancak iddianamede açıklamaların da yer aldığını söyledi. Suçun işlenmediğini söyleyerek beraat istedi.
Ek süre
Savcı, “Sanığa eylemine uyma ihtimaline binaen TMK’nın 7/2 ve 2. Cümle uyarınca ek savunma hakkının tanınmasını” talep etti.
Mahkeme ara kararında sanık avukatının dosyaya gönderilen bildirinin yayınlandığı yere dair belgeye karşın beyanları ve ek savunmaya yönelik süre verilmesine, sanık savunmasında 16 Mart 2016 tarihli açıklama ve sonrasına katılmadığını belirtmiş olması nedeniyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na bu hususta müzekkere yazılarak iddianamede belirtilen 10 Mart 2016 tarihli açıklamaya sanığın katılıp katılmadığının tespit edilerek gönderilmesinin istenmesine, duruşmanın 10 Mayıs 2018’e bırakılmasına karar verdi.
11. duruşma
Galatasaray Üniversitesi’nden Burcu Konakçı’nın avukatı Senem Doğanoğlu, derhal beraat taleplerini dile getirdi. İfade özgürlüğüne dair AİHM ve Anayasa Mahkemesi’nin TMK 7/2’deki yargılamalara ilişkin verdiği kararlarını sundu.
Doğanoğlu, derhal beraat kararı verilmeyecekse aynı bildiri ile ilgili 13. ACM’de davası görülen dosyanın incelenmek üzere istenmesini talep etti. Savcı taleplerin reddini istedi. Mahkeme savunmanın yapılmaması nedeniyle derhal beraat talepleri reddetti, 13. ACM ile ilgili talebi de şu an için reddetti. Konakçı savunma için süre istedi. Bir sonraki duruşma 10 Mayıs 2018’de.
10. duruşma
Galatasaray Üniversitesi’nden Seçil Doğuç, iddianamenin kendisine tebliğ edilmediğini belirtti. Savunma için süre istedi. Bir sonraki duruşma 10 Mayıs 2018’de.
9. duruşma
İstanbul Üniversitesi’nden imzacı akademisyenlerden Adalet Alada’nın avukatı Arın Gül Yeniaras derhal beraat talebini dile getirdi. Savcı, talebin reddini istedi. Mahkeme sanık savunması alınmadığı için talebi reddetti.
Avukat Ümit Erdem İstanbul 13. ACM’de görülen davayı ve TCK 301. Madde için verilen soruşturma iznini hatırlattı. Aynı eylemle ilgili iki ayrı sevk maddesinden yargılama yapılamayacağını belirterek 301. madde ile ilgili izin alınması için dosyanın Adalet Bakanlığı’na gönderilmesini talep etti. Savcı taleplerin reddini istedi. Mahkeme başkanı, “suç unsuru tartışılmadan 301 dersek bizim için ihsası rey olur” diyerek talepleri reddetti. Alada savunma için süre istedi. Bir sonraki duruşma 10 Mayıs 2018’de.
8. duruşma
16.56: Savcı taleplerin reddini istedi. Mahkeme daha önceki davalarla aynı gerekçelerle talepleri reddetti. Murat Birdal savunma için süre istedi. Bir sonraki duruşma 10 Mayıs 2018'de.
Mahkeme Başkanı, avukat sınırlandırılmasının kaldırılmasına dair talebi uygulamanın yasaya uygun olduğunu söyleyerek reddetti.
15.55: Avukat Ziya Çelik usulü itirazları ve duruşma salonunda olanlarla ilgili beyanda bulunmaya başladı. Mahkemenin müdafi sınırlaması kuralını duruşmayı açmaksızın gerçekleştirilmeye çalışıldığını belirtti. AYM'nin seferberlikte dahi olsa savunma hakkına ilişkin getirilecek kısıtlamaların savunmanın kutsallığını zarar vereceğine dair 1963 tarihli kararını hatırlattı. Çelik, sınırlamaya yönelik KHK uygulamasının hukuka aykırı olduğunu düşündüklerini söyledi, buna yönelik kararın kaldırılıp zapta geçirilmesini talep etti.
Avukat Ali Saygı, kısıtlama nedeniyle müdafilik görevini yapamayan beş avukatın isimlerini mahkeme başkanına söyledi.
Avukat Devrim Avcı Özkurt, olağanüstü hal yargılamalarında gözden çıkan en önemli şeyin ceza yargılamasında kişi hak ve özgürlüklerinin korunması olarak ifade edilen kavram olduğunu söyledi. Akademisyenlerin ifade özgürlüğü haklarını kullandıklarını ve Anayasa, AYM ve AİHM içtihatlarına göre ceza verilemeyeceğini belirtti. İddianamenin siyasi saiklerle yazıldığını söyledi. Akil İnsanlar Heyeti’nin hakla yaptıkları toplantılarında da bildirideki konuların söz konusu olduğunu anlattı. Derhal beraat talep etti.
Ziya Çelik, davaların birleştirilmesi talebine dair dilekçelerini verdi.
Üç avukat kısıtlaması tartışması devam etti
15.45: Duruşmalara verilen yarım saatlik aradan sonra İstanbul Üniversitesi'nden Murat Birdal'ın davası başladı. Birdal’ın sekiz avukat avukatlara ayrılan bölüme geçti.
Mahkeme başkanı, “Hindistan’daki yolcu taşıma otobüslerine ülkemizi çevirmeyelim. Sabah yaşanan hadiseye çok üzüldüm. Yabancı ülkelerden gelen birileri de vardı. Dünyanın hiçbir ülkesinde mahkemeler şekilsiz kuralsız yargılama yapmıyor. KHK çok açık, üç müdafi savunabilir” diyerek beş avukatın seyirci kısmına çıkmalarını istedi.
Avukatlar bu durumun tutanağa geçilmesini isterken, hakim duruşmayı açmadığını söyleyerek arkaya geçmelerini istedi. “Duruşmayı açtıktan sonra beyanınızı söylersiniz zapta geçeceğim” dedi. Avukatlar duruma tepki gösterdi. Üç avukat dışındaki avukatlar seyircilere ayrılan kısma geçti.
7. duruşma
14.34: İstanbul Üniversitesi’nden akademisyen Özgün Akduran’ın avukatı Özlem Ayata, derhal beraat talep etti. Bildirinin ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu vurguladı. Ne TMK 7/2 ne TCK/301 yönünden suç oluştuğunu söyledi. Ayata 13. ACM dosyasının incelenmesini ve davaların birleştirilmesini istedi.
Savcı derhal beraat kararı verilmesi yönünde talebin usule ilişkin itiraz olmadığını öne sürerek bu talep üzerinden karar verilmesine yer olmadığını söyledi, birleştirme talebinin reddini istedi. Mahkeme de talepleri reddetti.
Akduran, beraat kararı verileceğini düşündüğünü söyledi. Savunma için süre talep etti. Bir sonraki duruşma 10 Mayıs 2018’de.
5. ve 6. duruşma
13.47: Avukat, yurtdışında bulunan akademisyen Galatasary Üniversitesi'nden Doğu Toksöz'ün mazeretine dair belgeleri mahkeme heyetine verdi. Mahkeme, mazereti kabul etti. Bir sonraki duruşma 10 Mayıs 2018'de.
13.37: Bildiri ile ilgili akademisyenler Esra Mungan, Kıvanç Ersoy, Meral Camcı ve Muzaffer Kaya'nın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davada 301. maddeden yargılama yapılabilmesi için başvurulan Adalet Bakanlığı 301. maddeden yargılama yapılmasına izin vermişti.
Galatasaray Üniversitesi’nden Fatma Gül Karagöz’ün avukatı İlkan Koyuncu, bu davadaki yargılamanın da TCK/301 kapsamında kalma ihtimaline ilişkin soruşturma izni istenilmesini talep etti. Savcı, talebin reddini istedi. Mahkeme, sanık savunması alındıktan sonra gerektiğinde bu usulün değerlendirilebileceğini söyleyerek talebi reddetti.
Karagöz, savunması için ek süre talep etti. Bir sonraki duruşma 10 Mayıs 2018.
2., 3. ve 4. duruşmalar
13.05: Avukatlar diğer üç müvekkilleri için de ilk duruşmadaki usulü itirazlarını tekrarladı. Galatasaray Üniversitesi’nden akademisyen Cem Özatalay, İstanbul Üniversitesi’nden Raşit Tükel savunma için süre istedi. İki dava için de gelecek duruşma tarihi 10 Mayıs 2018.
Avukat Eyüboğlu, Galatasaray Üniversitesi'nden Ozan Çağlayan'ın yurtdışında akademik çalışmalarını yaptığını söyleyerek mahkemeye belge sundu. Çağlayan'ın bir sonraki duruşma tarihi, 17 Temmuz 2018.
1. duruşma
12.38: Mahkeme sanığa savunmasını yapmak üzere süre verilmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma 10 Mayıs 2018 saat 09.30'da.
Birleştirme ve beraat taleplerine ret
12.30: Mahkeme başkanı iddianameyi özetledi. Pınar Saip savunmayı şu anda yapmayacağını belirterek süre istedi.
12.25: Mahkeme savunma yapılmadığı için beraat talebini reddetti. "Davaların birlikte görülmesi halinde 1128 sanığın aynı dosya kapsamında haklarının tam olarak kullanmalarının sağlanamama ihtimali ve yargılamanın uzun sürebileceği" gerekçeleriyle de birleştirme talebini reddetti.
11.59: Mahkeme talepleri değerlendirmek için duruşmaya ara verdi.
Avukatlardan derhal beraat ve birleştirme talebi
11.13: Avukat Ziynet Özçelik, bildirinin yayınlanması ardından yaşanan hukuki süreci anlattı. Tek bir olay ve tek bir metin olduğunu hatırlattı. Tek bir iddianame olduğunu belirtti. Ayrı davaların adil yargılanma hakkı önünde engel teşkil ettiğini söyledi. Davanın diğer davalarla birleştirilme talebinde bulundu.
10.50: Avukat Eyüboğlu, derhal beraat talep etti. Usul itirazı yapacağını belirtti. Eyüboğlu’nun suçun oluşmadığına yönelik sözlerini, mahkeme başkanı “savunmaya geçmedik” diyerek kesti. Eyüboğlu, söz hakkına mahkeme başkanı tarafından müdahale edildiğinin zapta geçirilmesini isteyerek konuşmasını bitirdi.
Mahkemeden sınırlamaya itiraza ret
10.42: Mahkeme başkanı, "Sanık müdafilerinin duruşma salonunda mahkememizin dosyasında yargılanan bir sanık olması, KHK ile sanık yönünden en fazla üç müdafinin hazır bulunarak savunma yapabileceğine yönelik sınırlandırma, başta AİHM olmak üzere tüm ulusal mahkemelerde olduğu gibi ükemizdeki mahkemelerin de yerleşmiş olan yazılı ve yazılı olmayan yargılama usul kurallarına uyulması, an itibariyle mahkememizin izleyici kısmında bulunan 25 kişilik kontenjanın içerisinde üzerinde cüppesi olan avukat arkadaşların bulunması, dolayısıyla sanık müdafinin dediği gibi tüm avukatların salon dışına çıkarılmamış olması, mahkememizce yapılan uygulamanın hukuka uygun olması" gerekçesiyle oy birliğiyle talebi reddettiklerini açıkladı.
10.40: Savcı, "Duruşma salonunun fiziki koşulları ve ayrıca kamu görevi ifa etmekte olan bir avukatın duurşma salonunda sanıklar için ayrılmış bölüme oturmasının yaratacağı nahoş görüntü duruşmanın idaresine ilişkin yazılı olan ve olmayan yerleşmiş kurallar dikkate alınarak bu konudaki tasarrufun heyeta ait olması babında talebin reddi hususunda karar verilmesinin uygun olduğu görüşündeyim" diyerek talebin reddini istedi.
Avukatlardan sınırlamaya itiraz
10.38: Avukat Ziynet Özçelik, KHK ile gelen sınırlamanın savunma hakkına aykırı olduğunu belirterek "Sınırlanmanın uygulanmamasını, çıkartılan meslektaşların alınmasını istiyoruz" dedi.
10.36: Avukat Oya Meriç Eyüboğlu söz alarak, "Sanığa hukuki destek sunmak üzere vekalet almış birden çok arkadaşımız var, içimizden üç kişi söz hakkı alarak savunma yapacak. Biz diğer meslektaşlarımızın da bizlerle beraber sanık müdafileri için ayrılan kısma alınmasını talep ediyoruz" dedi.
10.30: Mahkeme başkanı, İstanbul Üniversitesi'nden akademisyen Pınar Saip'in duruşmasını başlattı.
10.29: Mahkeme başkanının üç avukat sınırlamasına uyulmaması halinde duruşmayı başlatmayacağı sözleri devam etti. Avukat bölümündeki üç avukat dışındaki avukatlar seyircilerden bir kısmının yer verdiği seyirci koltuklarına ve salon dışına geçti.
Üç avukat sınırlaması tepkisi
10.19: Heyet yerini aldı. Mahkeme başkanı "Avukatla oturma düzenine dair görüştüklerini ancak düzene uyulmadığını gördüğünü" söyleyerek, sanık avukatları kısmında üç avukat olması, diğer avukatların izleyici yerine geçmesini ya da dışarı çıkmasını istedi. Aksi halde duruşmayı başlatmayacağını söyledi.
Avukatların itirazda bulunmak istediği taleplerine ise "Israr ediliirse farklı tedbirler almam gerekecek" yanıtı verdi.
30 kişilik salon
Ne olmuştu? 1128 akademisyen, 10 Ocak 2016'da "Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi" adına "Bu Suça Ortak Olmayacağız" başlıklı bildiriyi yayınladı. Toplam imza sayısı 2212'ye ulaştı. Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan, Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya ve Doç. Dr. Kıvanç Ersoy ve Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı Barış İçin Akademisyenler/İstanbul grubu adına "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisi kapsamında yaşananları basın toplantısıyla paylaştı. (10 Mart 2016) Camcı dışındaki üç akademisyen 15 Mart 2016’da; tutuklama kararı çıktığında yurtdışında olan Camcı ise Türkiye’ye döndüğünde 31 Mart 2016’da “örgüt propagandası” suçlamasıyla tutuklandı. Dört akademisyen 22 Nisan 2016'daki ilk duruşmada serbest bırakıldı. İlk duruşmada savcı suçlamayı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 301. maddesinde belirlenen "Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama" şeklinde değiştirmesiyle yargılama izni için Adalet Bakanlığı'na başvuruldu. Ekim 2017'de en az 148 imzacı akademisyen hakkında da iddianame hazırlandı. Savcı İsmet Bozkurt'un hazırladığı iddianamede imzacı akademisyenler 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 7/2 maddesinde yer alan "Terör örgütü propagandası" ile suçlandı. İlk duruşmalar 5 Aralık 2017'de görüldü. |