İstanbul’daki 11. Trans Onur Yürüyüşü kapsamında bugün Kadıköy’de bir araya gelen trans+ aktivistlere polis müdahale etti.
Acıbadem sokaklarında toplanan grubu abluka altına alan polis, en az 30 kişiyi darbederek gözaltına aldı. Müdahalenin ardından Halitağa Caddesi’nde 11 kişi daha gözaltına alındı.
Polis ablukası yalnızca bu bölgelerle sınırlı kalmadı. Rasimpaşa Mahallesi’nde ara sokaklarda bekleyen kolluk kuvvetleri, burada bulunan aktivistleri de gözaltına almaya devam etti.
11. Trans Onur Haftası Komitesi'nin aktardığına göre, gözaltına alınan 63 kişi arasında dört çocuk ve Türkiye vatandaşı olmayan bir kişi de bulunuyor.
Polis, milletvekillerinin üzerine araba sürdü
Eyleme destek vermek için alana gelen İstanbul Milletvekilleri Kezban Konukçu ve Özgül Saki de polis kalkanlarıyla ablukaya alınmak istendi ve milletvekillerinin üzerine polis arabası sürüldü.
Durumu kayıt altına alan Konukçu, polise "Hepinizden teker teker şikâyetçi olacağım, üzerimize araba sürdünüz, biz olmasak insanların kolunu-bacağını kıracaksınız," dedi. Polis ise milletvekiline "İstediğiniz yere şikâyet edin, yasaklı eyleme öncülük yaptınız," dedi.
Sivil bir araçla gözaltına alınan trans bir aktivist polis şiddetine maruz kaldığı sırada, bir yurttaş şiddete tepki gösterdi. Ancak polis bu kişiye “Burada kalan herkes hakkında işlem yapılacak,” diye bağırdı. Söz konusu uyarı, milletvekillerini de kapsayacak şekilde alanın tamamına yöneltildi.
🏳️⚧️Polisin tüm engellemelerine rağmen yürüyen trans aktivistler:
— bianet (@bianet_org) June 22, 2025
"Nerdesin aşkım!"
📹: Nur Kaya pic.twitter.com/S7NEjyVTGY
Saki: “Sokakların açılması için mücadeleye devam edeceğiz”
bianet'e konuşan Özgül Saki “11. Trans Onur Yürüyüşü’nün yapılması devlet şiddetiyle engellendi. İşkenceyle arkadaşlarımızı gözaltına aldılar. 11. Trans Onur Yürüyüşü, sadece bu sokakta değil bütün sokaklarda sesini duyurmaya devam edecek. Biz de bu sokakların açılması için mücadeleye devam edeceğiz,” dedi.
Kezban Konukçu ise “Saray rejiminin LGBTİ+’ları şeytanlaştırarak iktidarını pekiştirmesine izin vermeyeceğiz. Bir kişi bile arkada bırakmayacağız. Hep birlikte kazanacağız ve mutlaka Saray rejimini yeneceğiz,” dedi.
🏳️⚧️ DEM Partili vekillerden polisin translara müdahalesine tepki:
— bianet (@bianet_org) June 22, 2025
"Transları, LGBTİ+'ları şeytanlaştırmalarına izin vermeyeceğiz!"
📹: Nur Kaya pic.twitter.com/JqC0mUbSL3
Gözaltına alınanların durumu ve sağlık koşulları hakkında henüz bir açıklama yapılmazken, insan hakları örgütleri ve avukatlar süreci yakından takip ediyor.
“Size asla teslim olmadık”
“Başkaldırı/Serhildan” temasıyla gerçekleştirilen ve devlet politikaları nedeniyle intihara sürüklenen translar ile Sırrı Süreyya Önder'e adanan 11. Trans+ Onur Yürüyüşü’nün basın açıklaması özetle şöyle:
“Varlığımızı, hafızamızı, birbirimize olan inancımızı büyütmek için buradayız. Geçen yıl engellemeye çalıştığınız yürüyüşümüzü, baskıya karşı direnişle büyüttük. Bugün sokaktaki varlığımız, kitleselleşmemize yönelik engellerinize teslim olmadığımızın ilanıdır. 2023’te, 6 yıllık aradan sonra 18 Haziran Translarla Eşitlik Günü’nde yaptığımız şanlı 9. Trans Onur Yürüyüşü’nden ardından bu yıl da sokaklardayız. Size asla teslim olmadık, teslim olmayacağız. Yürüyüşümüzü, devletin intihara sürükleyen mekanizmalarıyla hayatları çalınan translara ve her daim yanımızda olan barış güvercini Sırrı Süreyya’ya adıyoruz.
“AKP’nin toplumsal muhalefete ve Kürdistan’daki belediyelere açtığı savaş, trans+’lara yönelik saldırılarla devam ediyor. Öğrencilerin İstanbul Üniversitesi’nde yıktığı barikatla beraber milyonlarca kişi AKP rejimine karşı sokaklara döküldü. Yıllardır yasaklamaya çalıştığınız lubunya bayraklarımızı birçok kez üniversitelerde sallandırdık. Korkakça, milyonların seçtiği belediye başkanlarını tutukladılar. Sokağa çıkan herkesi susturmaya çalıştılar, artık tutuklama tedbiri her protesto sonrası mutlak yaşanan yaygın bir tedbir haline dönüştü. Yine de, kimse sokakları terk etmedi, tüm baskıya rağmen korku duvarını aştık. Buradan bir kere daha rehine siyasetiyle tutsak edilen tüm seçilmişleri anıyoruz. Yıllardır bu coğrafyada bir arada yaşamın yollarını arıyoruz. Savaşın ve yok saymanın gölgesinde büyüdük. Var olmanın başlı başına direniş olduğu bu dünyada, barış demekten hiç vazgeçmedik. Şimdi 1 Ekim'den bu yana bu topraklarda 'barışın' ihtimali konuşuluyor. Savaşın açıkça hedef aldığı ve şiddetinden doğrudan etkilenen LGBTİ+’lar olarak, barışı ve diyaloğu sadece talep etmiyoruz, inşa sürecinin de parçası olmamız gerektiğini vurguluyoruz ve bir kez daha hatırlatıyoruz: Bu topraklarda gerçek bir barış olacaksa, TRANSLAR olmadan olmaz.
“Bazen bir taşla, bazen bir bedenle”
“LGBTİ+’ların ve kadınların bedenlerini denetim altına alan aileci politikalar, LGBTİ+’lara karşı nefreti örgütleyerek meşrulaştırmaya çalışıyor. Nefretinizin, şiddet faili erkekleri cezasızlıkla ödüllendirmenizin toplumsallaşmasına izin vermiyoruz. Her zamankinden daha cesuruz, daha çok birlikteyiz; tüm baskılara rağmen kamusal alandaki kişisel-politik varlığımızı her an sürdürüyoruz. LGBTİ+ düşmanı kurumsallaşmış aileci politikalarınıza BAŞKALDIRIYORUZ! Sizin dayatmaya çalıştığınız, norm saydığınız, kutsadığınız aile; LGBTİ+’ların, kadınların, çocukların katilidir. Biz, bize dayattığınız her şeye karşı başkaldırdık. Bazen bir taşla, bazen bir bedenle, bazen bir gülümsemeyle, bazen inancımızla. Her yıl artarak devam eden trans cinayetleri münferit değil, devlet eliyle yürütülen yok etme politikasının bir sonucudur. Bizler biliyoruz ki trans intiharları, cis-hetero patriyarkal kapitalist düzenin, bizleri 'artık beden' olarak gören cis-hetero patriyarkanın ve bizleri öldürülebilir kılan devlet politikalarının ürünüdür.
“Trans kadınlar zorunlu seks işçiliğine ve güvencesizliğe mahkûm edilirken, faillerin cezasız bırakılması bu şiddetin bizzat devlet eliyle meşrulaştırıldığını gösteriyor. Bizler biliyoruz ki, bu şiddet hem sınıfsaldır, hem cinsiyetlendirilmiştir, hem de politiktir. Transların yaşam hakkı bir lütuf değil, devrimci bir haktır. Siz her yere sızmaya çalıştıkça biz yaşamda var olmaya devam edeceğiz. Hande Kader’in, Buse Şeker'in, Esra Ateş’in ve katledilen diğer tüm arkadaşlarımızın hesabını sokakta sormaya, bizi öldüren düzene karşı yaşamlarımızı savunmaya devam edeceğiz! Eylül Cansın’ın, Zirve Soylu’nun, Didem Akay’ın, Kayra Helin’in, Okyanus Efe’nin ve intihara sürüklenen tüm transların yasını taşıyoruz ve hayatta kalmaya devam eden translar olarak arkadaşlarımızın hafızasıyla sizlere haykırıyoruz: Hayatlarımızı değersizleştiren bu düzenin karşısında varoluşumuzu savunuyoruz, ve BAŞKALDIRIYORUZ!
“Bu sistemi tanımadığımız için buradayız”
“AKP’nin neoliberal biyosiyaseti tüm dünyadaki diktatörlük rejimlerinde olduğu gibi birçok bedeni sömürülen makinalara çevirirken gayrimeşru kıldıklarını ölüme, şiddete açık hale getiriyor. Bu sistem içinde ne şiddet faili erkekler ne de kârdan gözü kör olmuş işçi katili patronlar cezalandırıyor. Katliam yasası bin yıllardır sokaklarımızı paylaştığımız kedilerin, köpeklerin yaşamına göz dikmiş durumda. Katliam, yasa bile geçmeden başlamıştı, toplumun büyük bir kısmının karşı çıkmasına rağmen hala devam ediyor. Bütün dünya Filistin’deki neredeyse bir yıldır devam eden soykırımı izliyor. Binler, milyonlar tüm dünyada soykırıma karşı sokaklara döküldü, İsrail’le ticari, siyasi ortaklıkları olan devletlere, şirketlere karşı çıktı buna rağmen ne İsrail ne soykırımı destekleyen emperyalist güçler bir adım geri attı. Translar olarak gayrımeşru ilan edilen bedenlerin ve bu bedenlerin verdiği emeğin, yaşadıkları hayatın bu denli değersizleştirilmesinin, şiddete ve ölüme açık hale getirilmesinin nasıl bir şey olduğunu çok iyi biliyoruz. Tüm dünyada vahşileşen neoliberal ekonomi politikalarının şiddete ve ölüme açık hale getirdiği bedenleri savunuyoruz. Sistematik hale gelmiş her şiddete karşı olduğu gibi BAŞKALDIRIYORUZ!
“Bu yıl 'Başkaldırı' diyoruz; çünkü trans varoluş, yalnızca kimliğe değil, cisheteropatriyarkal kapitalizme, devlet şiddetine, milliyetçi erkekliğe ve bizi değersizleştiren tüm düzene karşı bir kopuştur. Biz bu düzene yalnızca uymuyor değiliz; biz bu düzenin dışında bir yaşamın mümkün olduğunu haykırıyoruz. Biliyoruz ki, bedenlerimizin, arzularımızın, emeğimizin ve hayatlarımızın denetlenmesi tesadüf değil: Bu sistem böyle işliyor. Bu yüzden başkaldırımız, sadece görünürlük değil, başka bir hayatı hep birlikte kurma çağrısıdır.
“Bizi sevin diye değil, bu sistemi tanımadığımız için buradayız! Yaşamlarını tırnaklarıyla kazıyarak sürdüren trans kadınlarız, görünmezliğe boyun eğmeyen trans erkekleriz, ikili cinsiyet rejimini paramparça eden trans non-binary’leriz! Orospuyuz, bizler çaresizliğe mahkum ettiğiniz göçmen translarız; dilini yok saydığınız Kürt translarız, Ermeni’yiz, göçmeniz, ibneyiz; fabrikada, tarlada, sokakta emeği sömürülen işçi translarız! 60’larda görünmezliğimizi deldik, 70’lerde polis şiddetine direndik, 80’lerde darbeye rağmen güçlendik, 90’larda kara kışın ortasında filizlendik, 2000’lerde yok sayamayacağınız kadar varlığımızı görünür kıldık, 2010’da 1. Trans Onur Yürüyüşü’yle İstiklal’i doldurduk. Başkaldırının tarihini biz yazdık.”
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı
Anayasa MADDE 34- (Değişik: 3/10/2001-4709/13 md.)
Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.
(NK/TY)









