Ama konu Türkiye'ye taşınınca, şark kurnazlığı ile kadının ahlak ve namus meselesine kaydırıldı. Ben diziyi izlemedim ama medyadaki yansımalarını gördüm.
Kadınlara soruldu:
"Siz çocuğunun ameliyat parası için, parayı verecek erkekle yatar mısınız?"
Böylece "namus testi" dönemi açıldı. Bu soruya "evet yatarım" yanıtını veren kadın namussuz, "hayır yatmam" diyen kadın namuslu. Açıkça söylenmese bile düşünülen bu. Türkiye'de namuslu ile namussuz insanı birbirinden ayırt etmek işte bu kadar basit..
Çocuğuna ameliyat parası bulamayan kadını çaresiz bırakan, para olmadan ameliyat ve tedavi yapmayan erkekler ve sistemi o şekilde kuranlar dikkat ederseniz asla sorgulanmıyor. ABD'de olduğu gibi "ahlaksız teklifte bulunan erkek" de sorgulanmıyor.
Yatar mısın, yatmaz mısın? Kadın sorgulanıyor.
Onun için adı da değiştirilmiş zaten konunun. "1001 gece" konulmuş. 1001 gece masallarını biliyorsunuz:
Fars kralı Şehriyar, karısının kendisini bir köle ile aldattığını öğrenir ve onu öldürtür. Ayrıca tüm kadınların sadakatsiz, nankör olduğunu düşünerek, her gece yeni bir kadınla evlenir ve geceyi geçirdikten sonra tan vakti kadını öldürtür.
Sonunda vezirinin kızı Şehrazad Şehriyar'la evlenir ama her gece krala çok güzel ve heyecanlı hikâyeler anlatır. Tam şafak vakti geldiğinde, hikâyenin en heyecanlı yerinde anlatmayı keser. Hikâyenin sonunu merak eden Şehriyar, ertesi gece devam edebilmesi için, o gecelik Şehrazad'ı öldürtemez. Masallar da böylece sürüp gider.
İşte TV'lerimizde pek beğenilen dizinin ismi buradan geliyor. Tartışmanın temeli "Kadınlar doğuştan suçlu mudur, değil midir" odaklı. Tipik bir "Şark tartışması". Masallar ise erotik..
Yeşil renkli namus gazı
Zannedersem bu TV dizisinin sonunda senaristler, ahlaksız teklifi yapan ile kabul edeni birbirine aşık edip evlendirirler, masal da böylece biter. Reytingler ve reklam gelirleri de cebe girer. Üstelik beleşten Türk kadınlarına namus testi yaptırılmış olur.
Böylece sağlık sisteminin kepazeliğini sorgulamayan medya, çocuğunu tedavi ve ameliyat ettirecek parası olmayan kadın üzerinden namus testlerini, reytinglerini ve tirajlarını sürdürür.
Kadına ait veya kadının "sahibi" erkeğe ait olarak algıladıkları 'namus kavramını' tartıştırıp duranlar, çok daha yüzeyde sırıtmakta olan kendi namussuzluklarını güya örtbas ederek, kendilerini kurtarıp suçu kadınların üstüne yıkarlar.
Bu namus testi sahiplerine göre namus sadece kadının nikahlı olmadığı bir erkekle yatmasıyla kaçar. Yani Aziz Nesin'in öyküsünde olduğu gibi "namus yeşil renkli bir gaz"dır.
Sorun bakın bu tartışan erkeklere "Namus nedir?" diye. Uğruna cinayet işlerler ama bu kavramı sözlükteki anlamı ile doğru olarak bir türlü tanımlayamazlar.
Kadına teklifi yapan erkek sorgulanmaz. Kadından çocuğunu tedavi için binlerce dolar isteyen doktor ve hastane de sorgulanmaz. İnsanları tedavi olmamaları halinde ölüme terk eden ve tedaviyi de tecimsel boyutlara taşıyan Sağlık Bakanı da sorgulanmaz . Bu berbat sistem ve tecimsel sağlık kararları eleştirilmez. Kimsenin aklına bile gelmez "bu kararları alanlar namuslu mu namussuz mu?" diye sormak.
İnsanların sağlığını ilaç tekellerine bırakan, aradan da rüşvetini alan bürokrat ve siyasetçi de sorgulanmaz "namuslu mu namussuz mu?" diye... İnsan canını paranın emrine veren sistemin savunucuları da sorgulanmaz.
Felçli bebeğin tedavi parası için gitti
Sadece dizi değil, bakın gerçek ve sıcak bir haber. Bağdat'ta düşen uçaktan kurtulan işçinin eşi Vesire Akyüz, biri doğuştan felçli beş aylık, diğeri dört yaşında iki çocuğu olduğunu belirtiyor ve diyor ki:
"Ben eşimin Irak'a gitmesine karşı çıktım. Bana 'Bebeğimizin tedavisi için para gerekli. Onun için çalışmak gerekiyor' dedi. Bizimle vedalaştıktan sonra Irak'a ilk kez gitmek için beldeden ayrıldı.
Uçak kazası haberini aldığımda dünya başıma yıkıldı sanki. Çocuklarımla ne yapacağımızı şaşırdım. Allah eşimi çocuklarıma bağışladı. Bir an önce çocuklarımın arasına dönmesini istiyorum".
Yaa, bu işler böyle.. Peki şu "Namus testi"ni kimlere yapmalı acaba?
* Mesela bir kentin yönetiminde iken o kentin kaynaklarını haksız olarak peşkes çeken, o kentin kalkınması için gerekli/ gereksiz ihaleleri hakkı olmayan kuruluşlara yasa dışı yöntemlerle veren ve bu işin karşılığında kendi malvarlığını geliştiren, yani verdiği ihalelerden yüzde 10 alan, ne kadar büyük ihale verirsi yüzde 10 üzerinden rüşvet rakamı o kadar büyüdüğü için dev projeler peşinde koşan kent yöneticileri namus testinden geçer mi sizce?
* Bir test sorusu daha: Ya bu işleri yapanlar parlamentoya seçilerek haklarında açılan davalardan kaçarlarsa, namussuzluk açısından değil de dokunulmazlık açısından polemik konusu yapmakla mı yetinilmelidir? Onları bile bile parlamentoya aday gösteren parti liderleri "namus testi"nden geçerler mi bir test yapılsa?
İşkenceciler namuslu mu?
* Türkiye'de yıllarca işkenceler yapıldı, açıkça anlatıldı, Avrupa'da yankılandı, filmleri yapıldı. Kimse sormadı "kim bu işkenceciler, şimdi neredeler?" diye. Bu işleri yapanların namusu da sorgulanmadı. Kendi bedenlerine değil başkalarının bedenine eziyet ediyorlardı oysa ki, üstelik de hasta çocuklarını kurtarmak için değil, belki devleti kurtarma bahanesi ile koltuk ve kariyerleri için. Bu kişiler hakkında bir namus testi yapılsa ne yönde oy verirdiniz acaba?
* Küçük hırsızlar yakalanır sorgulanır ama büyük hırsızlar hep saygı ile karşılanır ülkemizde. Önlerinde düğme iliklenir. Bankaları milyarlarca dolar dolandıranlar hakkında bir namus testine ne buyurulur?
* Arsızlıktan ve hırsızlıktan ve talandan dünya gezegeninin bile sonunu getiren, havasını, suyunu, doğasını kirleten, kentlerini tarumar eden açgözlüler için acaba namus testi yapılabilir mi?
* Peki bu işleri çeviren şirketlerin yöneticileri, bu işlemleri yapan teknik elemanlar, sonra bu şirketlerden nemalanan reklam şirketlerinin yöneticileri?
* Kariyer ve para için susan pek çok kişi.. İşini yitirmemek için sesini çıkaramayanlar. Daha fazla para için başkalarına zarar veren ve bunu bile bile gizleyenler. Niye onların namusları sorgulanmıyor?
Ya radyasyonu gizleyenler
* Türkiye'ye bölge bölge radyasyon yağarken, bütün tahlilleri yaptırıp sütlerde çaylarda radyasyon olduğunu bile bile saklayan böylece sandalyesini koruyan teknik devlet şirketlerinin yöneticileri ve onun da tepesinde oturup çayı halkın karşısında yudumlayarak tonlarca çayı imha etmek yerine bunu saklayan, başkalarının sağlığı üzerinden kariyerini sağlamlayan siyaset adamların namusu neden sorgulanmadı hiç? Şimdi kanser yağıyor tartışmalara..
* Namus sadece kadının bir erkekle yatması halinde kaçıyor. Yeşil renkli bir gaz çünkü. Başka durumlarda namus sorgulanmıyor. Ya da çoktan kaçtığı için kimse bilmiyor artık bu gazın rengini kokusunu. Namus denince sadece kadının nikahlı olmadığı bir erkekle yatması anlaşıldığı için o gaz uçmuş gitmiş sanki dünyadan..
Peki nedir şu namus?
Bakalım sözlüğe: "Bir toplum içinde ahlak kurallarına karşı beslenen bağlılık. Dürüstlük, doğruluk".
Immanuel Kant diyor ki: "İki şey,üzerlerinde ne kadar sık durup düşünsem gönlümü hep yeni ve gittikçe artan bir hayranlık ve saygıyla dolduruyor: üstümdeki yıldızlı gökyüzü ve içimdeki ahlak yasası".
Kant'ın dediği gibi herkesin içinde bir ahlak yasası vardır. Ama biz çoktan sildik o içimizdekini ve sonradan üstüne yerli yersiz yazılanları benimsedik gibi geliyor bana.
Nedir sonradan öğretilen kavram: "Namussuzluk eşittir kadının erkekle yatması..".
Gerdek bekleyen baba
Namus testimize son günlerin bir gazete haberi ile devam edelim.
* Ağrı'nın Patnos ilçesinde, kızını evlenmek istemediği adamla zorla nikahlayıp, kaçıp sığınan kızını kandırarak eve getirip zorla gerdeğe sokan ve kıza içerde tecavüz edilirken kapıda bekleyen baba... Ne dersiniz, namuslu mu? (Ki bu işi, kızı okula filan gitmesin evlenip de -namusu ile- evinde otursun diye yaptığını söyleyecektir muhtemelen)
* Acarkent'teki orman işgalini umursamayıp (böylece kentin akciğerlerini yok eden) şirketin veliahtı bilmemne Acar'ın mankenlerle ilişkilerini ve İstanbul gecelerindeki maceralarını ballandırarak anlatan magazin medyalarının patronları namus testinizden geçer mi?
* Halkın buharlaşan paralarına sahip çıkmak üzere kurulan örgütün mensuplarının, kendilerine devredilen hisselere dayanarak, bu hisselerin gereği bir toprak ifrazı meselesinde milyarlarca liralık rüşvet istemeleri acaba namus testinden kaç puan alır?
* Para için, tiraj için (tiraj da sonuçta ün ve para getirir), kariyer için Kant'ın deyimi ile içimizdeki ahlak yasasına aykırı olarak ne çok işler yapıyoruz şöyle bir düşünelim bakalım. Ya da ne kadar çok şeyi görmezden geldiğimizi düşünelim. Bunlara da namus testi yapılabilir mi?
* Amiri istediği için yasaya aykırı işlere imzaya basan memur,
* Yine yükseklerden gelen aykırı ve haksız isteklere direnemeyen banka veya şirket çalışanları,
* O şirketleri savunan reklamcılar ve halkla ilişkilerciler..
* Rüşvet veren yabancı şirketlerin işlerini takip edenler
* Nükleer enerji için sakıncalarını bile bile savunular döşenenler
* Bu dünyayı kirletenler pisleyenler ve talan eden şirketlerin yöneticileri
bu kirletmeyi yok etmeyi bile bile alet olan bilim insanları
* Gerçekleri açıklamayan bilim çevreleri
* Gerçekleri tartışamayan entelektüeller
* Topluma öncülük yapmak yerine işe yaramaz ürünleri eser diye yazıp çizip yutturan ve karşılıklı al gülüm ver gülüm diye oyalanan sanat çevreleri
* MİT müsteşarının açıklamasında belirttiği devlet politikası "bekle gör" ve hatta kışkırtıcı ajan sok ve kışkırt sonra da suç işlediler diye yakala, yargıla ve hapse at politikasının mucitleri ve uygulayıcıları acaba namus testinden kaç puan alırlar?
Böyle böyle 1001 gece masalları gibi 1000 tane soru sormak mümkün.
1001. soruya da kendime ayırdım.
"Böyle güzel güzel yaşayıp giderken, herkesin kendini temiz görüp birbirini ve özellikle de "namussuz kadınları" suçlayarak içini ferah tuttuğu bir ortamda, münasebetsiz sorular sorarak "toplumun ruh sağlığını tehlikeye düşüren" bu satırların yazarı da bunları yazmakla namussuzluk etmiyor mu şimdi yani?" (FÖ/EÜ)