Fotoğraftakiler: Film ekibi Patrick Masbourian, Inês Faro, Anne Andlauer, Alberto Feio ve Yves Bernard.
Ermeni soykırımının 100. yılı için Kanada CBC televizyonu ve Kanada Radyosu ortak yapımıyla Ermeni soykırımı üzerine bir belgesel hazırlanıyor. Belgeselde Ermenistan, ABD, Fransa ve Türkiye’den akademisyenler, politikacılar ve soykırım mağdurlarıyla görüşülecek.
Belgesel, farklı görüşleri bir araya toplayıp, Ermeni soykırımı konusunu kapsamlı bir şekilde incelemeyi planlıyor. Kanada’nın ünlü televizyon ve radyo programcısı, Ermeni Patrick Masbourian’ın ana karakter olduğu belgesel, 24 Nisan 2015’te yayınlanacak.
Belgeselin fikir sahibi ve gazetecisi Ines Faro’yla geçtiğimiz bir sene boyunca yaptıkları çalışmaları ve Türkiye, Kanada ve Ermenistan ekseninde soykırıma bakışı konuştuk.
Ermeni Soykırımı’nın mağduru ya da tarafı değilsiniz, bu konu üzerine bir belgesel hazırlamak nereden aklınıza geldi?
Genel olarak ilgilendiğim ve üzerine yazmayı gerçekten sevdiğim konu insan hakları, özellikle kadın sorunlarıyla çok ilgiliyim. Bu tür soykırımlar ve büyük felaketler, beni derinden etkileyen durumlar.
Daha önce yaptığımız belgesel de Holokost hakkındaydı. 10 bin Yahudi’yi Hitler’in gazabından kurtarmış Portekizli bir diplomat bize ilham vermişti. Bir gün Türkiyeli bir arkadaşımla konuşurken bu konu açıldı ve bana 1915’te yaşananlardan bahsetti, yaşananlardan haberim olup olmadığını sordu. Konuyu biliyordum, ancak bu, eğer bir Ermeni toplumunun içinde değilseniz, ne yazık ki çok fazla haberiniz olmayan bir durum haline geliyor.
Araştırmalar yapmaya başladım ve konunun ilgimi fazlasıyla çektiğini fark ettim. Bir yıl kadar önce yapımcıma gittim ve güzel bir hikâyem olduğundan bahsettim. Fikirle ilgilendi, daha sonra CBC’yle bir toplantı yaptık, 24 Nisan 2015’te yani Ermeni Soykırımının 100. yıldönümünde belgeseli yayınlamaya karar verdik ve hazırlıklara başladık.
Belgeseli hazırlamaya başlamanızın üzerinden bir sene geçmiş, bu dönemde yaptığınız araştırmaların ve görüşmelerin sonunda neler keşfettiniz?
Ermeni Soykırımı üzerine var olan tüm akademik belgeleri, belgeselleri ve kitapları okudum. Montreal’deki Ermeni toplumuyla ve Türkiyelilerle görüştüm ve hikâyenin parçaları yavaş yavaş oturmaya başladı. Bir nokta geldi ve bu konu üzerindeki argümanımızı oluşturmamız gerektiğini hissettik, başka kimlerle görüşmek istediğimize karar verdik ve Türkiye ve Ermenistan’dan insanlarla iletişime geçtik.
Belgeselin içeriğiyle ilgili nasıl bir yöntem izleyeceksiniz?
Belgeselde bir ana karakter olmasını gerektiğini düşündük ve Montreal’de çok iyi tanınan bir radyo ve televizyon programcısı, Ermeni gazeteci Patrick Masbourian’da karar kıldık. Bu Patrick için aslında bir bakıma bir kendini keşfetme deneyimiydi; insanların bu soykırımdan haberdar olmalarını istiyor ve bunun üzerine tartışabilecek kadar açık fikirli bir insan.
Türkiye’ye 24 Nisan’ı burada geçirmek için geldik, Türkiye’de 24 Nisan’da neler olduğunu görmek ve buradaki insanların bu konuya bakış açılarını anlamak istedik. Ermeni kiliselerine gittik, konuya hâkim olan birçok uzmanla, Agos gazetesiyle, sivil toplum kuruluşlarıyla ve aktivistlerle görüştük.
Ayrıca Hrant Dink davasının avukatı Fethiye Çetin’le konuştuk. Müslüman bir Türk olarak yetiştirilen ancak daha sonra Ermeni olduğunu öğrenen Fethiye Çetin’in hikayesi bize çok etkileyici geldi.
Türkiye’den sonra Ermenistan’a geçip Diaspora’dan insanlarla, Ermenistan’daki gençlerle ve konunun uzmanlarıyla görüşeceğiz. Diaspora’nın bu konuyu nasıl gördüğünün önemli olduğunu düşünüyoruz. Farklı görüşlerin de bu belgeselde olmasını istiyoruz, Ermeni soykırımı üzerine izlediğimiz tüm belgesellerde bu eksiği hissettik. Türkiye’deki soykırıma inanmayan grupların ve soykırımı reddeden Türkiye diplomasisinin bakış açılarını da belgesele eklemek istiyoruz. Bu yüzden Mehmet Perinçek’le ve eski Paris büyükelçisiyle görüştük ve onlara resmi kanıt belgelerini gösterdik.
Bu belgesel Patrick Masbourian için bir nevi kendini keşfediş dediniz, belgesel sürecinde, o neler yaşıyor, nasıl hissediyor?
Patrick belgesele başlamadan önce ailesinin kökleri hakkında kapsamlı bir bilgiye sahip değildi, şimdiyse tüm ailesinden ona soykırım ve aile kökenleriyle ilgili belgeler yağıyor.
Agos Gazetesi’nden Roper Koptaş’la görüşmeye gittiğimizde belgeleri incelerken Patrick’in büyük büyükannesinin kim olduğunu öğrendik. Patrick’in aile büyükleri 1915’te Ermeni soykırımı zamanında Bursa’dan sürgün edilmiş ve hatta bir tanesi 1915 sonrası kimsesiz kalmış. Patrick bir aktivist değil ancak halk figürü olan bir Ermeni, bu sebeple insanlar onun hikayesini ve bu konuyla ilgili ne düşündüğünü merak ediyor.
Kanada Ermeni Soykırımı’nı 2006’da tanıdı, komşunuz ABD’nin soykırım konusundaki git-gellerini de göz önünde bulundurduğumuzda, Kanada’daki Ermeni toplumunun ve Kanadalıların bu konu üzerine ne düşündüğünü anlatabilir misiniz?
Kanada ve ABD arasındaki en büyük fark, Kanada’nın soykırımı tanımaktan korkmuyor olması. ABD bu konuda o kadar rahat değil çünkü bu aynı zamanda siyasi bir konu ve onların misilleme olasılığına karşı daima bir korkular var.
Asıl sorun burada, tarihi gerçekleri siyasi meselelerle karıştırdığımızda, bu, elinizdeki durumu fazlasıyla karışık bir hale getirir. Obama başkan olmadan önce Ermeni soykırımına soykırım derken, başkan olduktan sonra aynı konuyu katliam veya felaket olarak adlandırıyor.
Soykırım çok hassas bir konu, Kanada’da bu konu oturup tartışıldı ve soykırımı tanıma kararı çıktı. Ayrıca Kanada’da Quebec’te yaşayan Ermeni toplumu çok güçlü.
Son olarak eklemek istedikleriniz?
Belgeseli 25 Nisan 2015’te, Ermeni Soykırımının 100. yıldönümünde yayınlayacağız. Ermeni Soykırımı, yalnızca Türkleri ve Ermenileri değil, dünyadaki herkesi ilgilendiren bir konu. Bu durumdan bütün dünyanın haberdar olmasını istiyoruz, umuyoruz ki yaptığımız bu belgesel sonucunda dünya çapında bir farkındalık yaratabiliriz. (ENÜ/AS)
Belgeselin künyesi:
Gazeteci: Ines Faro
Yönetmen: Yves Bernard
Ana Karakter: Patrick Masbourian
Kamera: Alberto Feio
Koordinatör: Anne Andlaver
Yapımcı: Yves Bernard ve Melanie Pelletier
*Fotoğraflar çekim ekibinden.