‘Emek, Barış ve Demokrasi’ mitingine IŞİD tarafından gerçekleştirilen ve 104 kişinin yaşamını yitirdiği, 500’ün üzerinde insanın yaralandığı 10 Ekim Ankara Katliamı’nın üzerinden 10 yıl geçti.
Ankara Gar’ı önünde sabahın erken saatlerinde bir araya gelen ve saldırının hedefi olan 104 kişi 2’si henüz çocuktu.
9 yaşındaki ilkokul öğrencisi Muhammed Veysel Atılgan ve 17 yaşındaki lise öğrencisi Dicle Deli. İkisi de demokrasi ve barışın hüküm sürdüğü bir ülke talebiyle o meydana geldi, ikisi de aynı saldırıda yaşamını yitirdi.
10 Ekim katliamı'nın 10. yılında Veysel ve Dicle'yi hatırlıyoruz.
"Biz o bozuk paraları, harçlıkları o çocuğa hiç veremedik"
Veysel Atılgan 9 yaşındaydı. TCDD Diyarbakır Müdürlüğü’nde çalışırken beş yıl önce tayini Ankara’ya çıkan 55 yaşındaki babası İbrahim Atılgan ile mitingteydi.
İbrahim Atılgan, Birleşik Taşımacılık Sendikası (BTS) Ankara şube üyesiydi. Oğlu Veysel Atılgan, Batıkent’teki Kürşad Bey İlkokulu’nda 3/A sınıfında okuyordu. Kısa bir süre önce çekilmiş videosunda avukat olmak istediğini söylüyor, ailesinden bisiklet, tablet ve bilgisayar istiyordu.
Cenazeleri 11 Ekim’de Batman’da defnedildi.

Atılgan ailesinin avukatı aynı zamanda 10 Ekim Barış Derneği’nin Eş Sözcüsü Mehtap Sakinci Coşgun Veysel’in 10 Ekim gününe nasıl hazırlandığını bianet'e yaptığı değerlendirmede şu sözlerle anlattı:
“Aslında o günün öncesinde kalabalık olacak ne olur ne olmaz diye babası Veysel’i götürmek istemiyor “bakarız” diyor. Sonra Veysel herkes uyurken evin kapısını kitlerken anahtarı üstünde bırakıyor ki sessizce mitinge gitmesinler o da anahtar sesini duyup haberdar olsun diye. Ablalarının anne babasının göz bebeği bir çocuk. İlgiyi seven, sevilmeyi seven bir çocuk. Hatta şöyle ki o sabah babasının üye olduğu sendikanın Gar içindeki odasında Veysel’e vermek üzere harçlık toplanıyor. Ve maalesef o harçlık Veysel’e hiç verilemeden patlamanın etkisiyle alana dağılıyor. Hayatta kalanların da en unutamadığı anılardan biridir yani derler hala “Biz o bozuk paraları o çocuğa hiç veremedik” diye. 9 yaşındaki Veysel’in şimdi 19 yaşına bir delikanlı olduğunu hayal etmek gerçekten sürecin ne kadar zamandır ilerlediğini de gösteriyor.”

10 Ekim Katliamı’nın 10. yılında İstanbul'da eylem çağrısı
AYM'ye göre Veysel'in yaşam hakkı ihlal edilmedi
Babası İbrahim Atılgan ile birlikte yaşamını yitiren Veysel Atılgan için anne Nezihe Atılgan ve 3 kız kardeşi olayda hizmet kusuru bulunduğu iddiasıyla İçişleri Bakanlığı ve Ankara Valiliği’ne avukatları Mehtap Sakinci aracılığıyla 2016'da Ankara 12. İdare Mahkemesi’nde tazminat davası açtı.
Mahkeme, olayda “hizmet kusuru” bulunduğu gerekçesiyle baba İbrahim Atılgan yönünden anne Nezihe Atılgan’a 283 bin 183 TL ve bir kızı için 47 bin 881 TL destekten yoksun kalma tazminatı ödenmesine karar verdi. 9 yaşındaki Veysel için ise mahkeme anneye sadece 63 bin 801 TL ödenmesine hükmetti. Böylece mahkeme hem baba hem de Veysel için toplamda 394 bin TL maddi tazminat ödenmesine karar verirken, iki kız kardeş için maddi tazminat ödenmesine yer olmadığına hükmetmiş oldu. Yıllar içinde maddi tazminata ilişkin karar kesin olarak bozuldu.
Kararın ardından Atılgan ailesi avukatları Sakinci aracılığıyla Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) yaşam hakkının ve diğer haklarının ihlal edildiği yönünden bireysel başvuruda bulundu. T24 ‘ten Cengiz Anıl Bölükbaşı'nın haberine göre, AYM 10 Ekim 2015'teki Ankara Garı Katliamı'nda hayatını kaybeden 9 yaşındaki Veysel Atılgan'ın yaşam hakkının ihlal edilmediğine karar verdi. Yüksek Mahkeme kararının gerekçesinde, yaşam hakkının ve diğer hakların ihlal edildiği iddialarının 'açıkça dayanaktan yoksun olduğu' değerlendirmesinde bulundu.

Adalet Arayışında 10 Yıl | 10 Ekim Ankara Katliamı Davası raporu açıklandı
"Dicle'nin getirdiği Minik ile onun anısıyla yaşıyoruz"
10 Ekim Katliamı’nda yaşamını yitiren bir diğer çocuk ise 17 yaşındaki Dicle Deli.
Deli’nin cenazesi 12 Ekim 2015'te Silivrikapı Mezarlığı’nda defnedildi.

Dicle lise öğrencisi, kendisinden büyük dört ablanın kardeşi, kendisinden küçük iki erkek kardeşin de ablası. Dicle Deli’nin babası Faik Deli kızını bianet'te anlattı:
“Hayatın hiçbir alanında haksızlığa sessiz kalamazdı, çocuklardan sokakta yaşayan canlılara kadar herkese her şeye duyarlı bir çocuktu. Şu an halen bizimle yaşayan bir kedimiz var. Dicle onu 10 günlükken sokakta bulup getirmişti. Adı da Minik. Bir daha dışarı bırakamadık, kızımın hatırası olarak bizimle yaşamaya devam ediyor. Dicle hayalleri olan bir çocuktu. Öncelikle de iyi bir insandı. İyi bir hukukçu veya psikolog olmak istiyordu. Derdi her zaman birilerine iyi gelmekti. Dicle yaşayabilseydi 27 yaşında olacaktı.”
Baba Faik Deli, o güne dair belleğindeki şöyle anlatıyor:
“Ayrı araçlarla yola çıktık, ben sendika aracıyla Dicle’nin de parti aracıyla yola devam etti. Rahat etsin diye böyle bir seçenek sunmuştum. Dicle’nin sesi çok güzeldi, çok güzel türkü söylerdi. En son da araç içinde türkü söylerken çekilmiş görüntüleri var. Kızımla yaşamış olduğumuz bir olaydan dolayı aramız biraz limoniydi. Bu yüzden benim yanıma geldi ve kızım bana ‘baba seni seviyorum’ dedi. Bende kızıma ‘seni seviyorum kızım’ dedim. Daha sonra kızımı bağrıma basmıştım ve bir daha basmak nasip olmadı.”
10 Ekim’in 10. yılında barış talebiyle çıktıkları yolda yaşamını yitiren iki çocuk için hem aileleri hem avukatları adalet talebini sürdürüyor.
(NÖ)






