Haberin İngilizcesi için tıklayın
Barış İçin Akademisyenler’in “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisi imzacılarına yönelik davaların beşinci gününde devam ediyor.
TIKLAYIN - Avukat Meriç Eyüboğlu Akademisyen Davalarının Sürecini Anlatıyor
Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi, 36. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmalar 09.30'da başladı. 10. duruşma 15.15'te sona erdi. 10 akademisyenin davalarının ilk duruşmaları görüldü. 10 akademisyenden yedisi duruşma salonuda yer aldı.
Mahkeme heyetinde şu isimler yer alıyordu: Başkan: Hakan Özer, Üye: Ali Kara, Alihan Orhan, Cumhuriyet savcısı: Hasan Adalı, Katip: Anıl Köse.
Akademisyenlerden Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu savunma yaptı, diğerleri ek süre talep etti. Mahkeme heyeti derhal beraat, birleştirme, Adalet Bakanlığı'n yazı yazılması taleplerini reddetti. Kaboğlu avukatlarının talep ettiği bildiriyi Türkçe ve İngilizce'ye çevrilmesiyle ilgili kolluk kuvvetlerinin tanık olarak dinlenmesi taleplerini kabul etti.
Dokuz duruşma 26 Nisan 2018'de, biri 5 Nisan 2018'de devam edecek.
Savcı İsmet Bozkurt'un hazırladığı iddianamede imzacı akademisyenler 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 7/2 maddesinde yer alan "Terör örgütü propagandası" ile suçlanıyor. Davalar 5 Aralık'ta başladı. Bugüne dek 50 kişinin davasının ilk duruşmaları görüldü.
10. duruşma
İstanbul Üniversitesi’nden ihraç edilen akademisyen Ertan Ersoy duruşmaya katılmadı. Bir sonraki duruşma 26 Nisan 2018’de.
9. Duruşma
İstanbul Üniversitesi’nden Taner Gören duruşma salonunda hazır bulundu.
Avukatı Meriç Eyüboğlu söz aldı. Birleştirme kararı verilmiş olsaydı sözümü aldığımda “Benden önceki meslektaşlarıma katılıyorum’ diyecektim” dedi. Derhal beraat talep etti.
Avukat Ziynet Özçelik, birleştirme talebinde bulundu. Eyüboğlu, İstanbul 13 ACM’deki dosyasının tamamının ya da savcılı soruşturması dosyasının getirtilmesini istedi. O dosyada 89 savcılıkça verilen yetkisizlik kararları ve gerekçeleri olduğunu ve birleştirme talebine dair bu dosyaların görülmesinin sağlıklı olacağını söyledi.
Savcı taleplerin reddini istedi. Mahkeme heyeti, İstanbul 13. ACM’deki dosyanın tamamının getirtilmesi ya da savcılık soruşturması dosyasının getirtilme talebini reddetti.
Derhal beraat talebini eylemin suç oluşturup oluşturmadığı hususundaki değerlendirmenin yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle reddetti.
Bir sonraki duruşma 26 Nisan 2018’de.
8. duruşma
Marmara Üniversitesi’nden ihraç edilen akademisyen İbrahim Kaboğlu duruşma salonunda hazır bulundu.
Anayasa profesörü Kaboğlu için aralarında baro başkanlarının da yer aldığı 20’ye yakın avukat salonda yer aldı. Mahkeme başkanı KHK ile getirilen üç avukat sınırlamasını hatırlatarak, üç avukatın temsil edeceğini, diğer avukatların izleyici olarak duruşmayı izlemeleri gerektiğini söyledi.
Avukat Arzu Becerik bu uygulamanın savunma hakkını ihlal ettiğini belirtti. İtiraz dilekçesi sundu. Mahkeme Başkanı, üç avukat sınırlamasına devam etti. Salonda yer olmadığı için izleyici olan avukatların da avukatlara ayrılan yerde kalabileceğini söyledi. Avukat Becerik, duruşma öncesi verdikleri büyük salon taleplerinin karşılanmaması ile alenilik ilkesinin ihlal edildiğini belirtti.
Kaboğlu: İhraç değil, KHK ek listesinde adı olan kişi
11.24’te Kaboğlu’nun kimlik tespiti yapıldı.
Mahkeme başkanı, “İhraç edildiğinizi biliyoruz, şu anda çalışıyor musunuz?” sorusu üzerine Kaboğlu “İhraç değil, KHK ek listesinde adı alan kişi diyelim. Şu anda kendi üniversitemde çalışamadığım gibi Paris’teki üniversiteye pasaportuma el konduğu için gidemiyorum” dedi.
İstanbul Barosu üyeliğinin devam ettiğini belirtti.
Avukatları usule dair itirazları için söz aldı. Avukat Metin İriz birleştirme talebinde bulundu:
“Soruşturma aşamasında bildiriyi imzaladığı bildirilen 1128 kişi hakkında irtibat bulunmadığı gerekçesiyle Tevfik kararı verilmiş oysa ki bu soruşturmanın birlikte yürütülmesi gerekirken bu yapılmamıştır. Mahkemenizden davaların birleştirilmesi talebinde bulunuyoruz. Soruşturma aşamasında bu haberin hangi internet sitesinden alındığı belirtilmemiş, bu tutanak altına alınmamış, bilirkişi incelemesi yapılmamıştır. Usule uygun olarak elde edilen bildirinin kendisi, fezleke, olay tutanağı yok.”
Kaboğlu'ndan 44 sayfalık savunma
Kaboğlu, savunmasına başlarken Mahkeme Başkanı, savunma uzun olacağı için SEGBİS sistemini açılmasını söyledi.
Mahkeme başkanı iddianameyi özetledi, “tek tek okumama gerek yok herhalde” sözü üzerine Kaboğlu, “Bu kadarı bile rencide edici” dedi.
Kaboğlu, açıklamalarını sekiz başlık altında sunacağını anlattı. 40 sayfayı aşkın metni özet olarak anlatacağını söyledi. “Süreç üzerine genel giriş” başlıklı 1. başlığın 11 alt başlığa ayrıldığını anlattı.
Kaboğlu'nun savunmasının tamamı için TIKLAYIN - Prof. Kaboğlu'nun 44 Sayfalık Savunması
“Bu bir OHAL davası” Kaboğlu'nun savunmasından öne çıkan ifadeler şöyle: “Bildiriden bu güne 23 ay 10 gün geçti. Rıza gösterenler buradalar. Neden bu kadar gecikme? “Suçun niteliği ve uygulanacak yasa sorunu; TCK 301 mi TMK 7/2 mi? Fiil belli, o konuda belirginlik olmaması bu metnin suç olmadığı yolunda ciddi bir kanıt. “Bildiriye imza deniyor. Ortada ıslak imza yok. Rıza ve onay diyelim buna. “İddianamenin suçlama ile ilişkisi: İddianame kes yapıştır görünümünü sunuyor. “686 sayılı KHK ek listesinde adımın bulunmasından bir gün sonra İstanbul Savcılığı bana davet yazısı gönderiyor ifade için. Bu kadar büyük rastlandı olabilir mi? İfadem alınıyor burada. Ben açıklama yapmadan basın öğreniyor. İddianame bana tebliğ edilmeden, gazetede haberi çıkıyor. “Bu dava siyasal niteliği açık olan bir davadır. OHAL komisyonu karar verme aşamasında iken bu davalar açılmaya başlanıldı. AK Parti ve hükümetleri ilk 10 yılında kendisine yönelik eleştirilere darbe çağrışımı tepkiler gösterirdi, kendi eski müttefikleri kendilerine karşı darbe yapınca herkesi FETÖ torbasına doldurmaya başladılar. Bu da bunun yansıması. “Talep edilen cezalar da geniş yelpazede. Bu bir OHAL davasıdır. Çünkü OHAL ilan edilmeseydi bu davalar da büyük olasılıkta ortaya çıkmayacaktı” “Sanki adım rastlantı sonucu ilişilmiş” “İddianamede tarafıma ayrılan yer o kadar az ki sanki başkaları için hazırlanan iddianameye adım rastlantı sonucu ilişilmiş. “Barış hakkı bir anayasal haktır. Barış bildirisi siyasal ifade özgürlüğünün barış hakkına yönelik toplu kullanım biçimidir. “Buradaki çelişki şu; bildiri toplu ama davalar tekil. Adil yargılanma hakkı açısından bu çelişkiyi aşmak kolay olmayacak. Burada esas dikkat çekmek istediğim husus, acaba barış bildirisine rıza gösterenlere karşı başlatılan linç girişimi Türkiye’de genellikle hepimizin şikayet ettiği üzere cezasızlık sorunundan mı kaynaklanıyor. “Bildiriye olur veren kişiler yaşama hakkından yoksun edilmeye dek linç kampanyasına maruz tutuluyor, onları öldürmeye azmettirmeye ulaşanlara karşı işlem yapılmıyor. “İddianame boyunca savcılık mesnetsiz şekilde niyet okuması yapıyor. Devleti eleştirmeyi terör propagandasına özümsüyor. AİHM’İn siyasal ifade özgürlüğünü koruma yönünde yüzlerce kararı olduğu halde genel atıfla AİHM’e atıf yapması çelişki. “İddianame devletin onuru ile terör propagandasını zaman zaman karıştırıyor. Savcılık bildirideki iddiaların gerçekliğini tartışmak ihtiyacı duymuyor. “Bildiri, siyasi ifade özgürlüğünün toplu kullanımı” “Son 10 yılın Türkiye’sinden barış süreci, demokratik açılım gibi kavramlar esasen son 10 yıla damgasını vurmuş olan hükümet ve devlet politikası olarak görülebilir. Hendeklerin kazılması hangi makamların görev yetki ve sorumluluk zincirindeki ihmal sonucu gerçekleşti. Bunu sormak hakkımız. “Çözüm süreci esasen devletin kanunlarına geçirdiği bir süreçti. Çözüm süreci ve barış süreçleri sadece söz ve yazılar değil aynı zamanda işlemler ve eylemler dizisidir. Barış bildirisi sadece bir talep ve beyan, siyasi ifade özgürlüğünün toplu kullanımı. “Burada ders vermiyorum ama…” Kaboğlu konuşmasına 15 Temmuz darbe girişiminden, OHAL ilanına, Anayasa değişikliğine dek uzanan süreci anlattı. “Anayasa 15 Temmuz anayasasıdır. Burada ders vermiyorum ama sanık sandalyesine oturtulduğuma göre hangi ortamda KHK’lar yazıldı, meslektaşlarımızın görevinden alındı, bunları sorgulamalıyız ki adil yargılamaya katkıda bulunabilelim.” 2004’te yargılandıkları davayı hatırlatan Kaboğlu “O zaman hükümetin FETÖ kanadı tarafından mahkemeye sevkedilmiştik, darbe FETÖ’den gelince, bu kez hükümet kendi sevketti. Ben buna asimetrik ilişki diyorum” dedi. Akademisyenleri tehdit Hrant Dink ve Tahir Elçi’nin öldürülmesine yol açan linç kültürüne değinen Kaboğlu, imzacı akademisyenlere yönelik hedef gösterme, tehdit ve aşağılayıcı sözlere dikkat çekti. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Bayburt Milletvekili Şahap Kavcıoğlu’nun ““Bu bildiriye imza atan hiçbir akademisyene, siyasetçiye, gazeteciye hiçbir ülkede bırakın hapishaneyi yaşama hakkı bile vermezler” sözlerini hatırlattı. “Bu topraklar hayatında eli silah görmeyen birçok entelektüelin şehit olduğu topraklardır. Ne yapıldı bu kişi hakkında sormak lazım.” “Yargı siyasal konjonktüre göre karar vermemeli” “Yargı, siyasal konjontüre göre karar vermemeli; tam tersine siyasal bunalımların hukuk yoluyla aşılmasına katkıda bulunmalı. İnsan haklarının nihai güvencesi olan yargı, demokrasi faktörü, aktörü ve antrenörüdür. Bilim dünyası da, 'insan haklarına dayanan siyasal rejim' olarak demokrasinin ilerleticisidir. "Çağdaş hukuk devletlerinde yargıç, üç önemli işleve sahip; demokrasi faktörü, demokrasi antrenörü ve demokrasi aktörü. “Barış ve özgürlük, yargı ve üniversitenin ortak paydası. Yargı, bağımsız; üniversite özerk. Yargı, gerçeği ve haklı olanı ancak bağımsız olması ile ortaya koyar. Yargı, adaleti sağlayabildiği ölçüde toplumsal huzur ve barıştan söz edilebilir. Üniversiteler ise, aynı şekilde, özerk olabildikleri ölçüde, bilimsel etkinlikleri serbestçe yürütürler; toplumsal gelişmeye ve insanlığa hizmete bu şekilde hizmet edebilirler. “Bu dava, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne başvuru için tüketilmesi gereken bir iç hukuk yolu olarak görülmemeli; şu anda ihlal edilen haklarımızın burada geri verilmesi gerektiğine inanıyorum. Anayasa madde 138 gereği, ‘Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerinize göre bağımsız olarak karar vereceğinize inançla saygılarımı sunuyorum." |
Kaboğlu'nun bir buçuk saat süren savunmasının ardından avukatları söz aldı.
Avukat Arzu Becererik, derhal beraat talebinde bulundu. Savcı bu talebin reddini istedi. Mahkeme heyeti, davaya konu eylemin suç oluşturup oluşturmayacağı değerlendirmesinin yargılama sonunda anlaşılabileceği gerekçesiyle derhal beraat talebini reddetti.
Avukat Metin İriz, bildirinin İngilizce ve Türkçe metninin getirilmesini, kolluk görevlerinin tanık olarak dinlenmesi ve bu metinleri nasıl elde edildiğini açıklamalarını, Marmara Üniversitesi rektörlüğünde yürütülen disiplin soruşturma dosyasının istenmesini talep etti.
Savcı, disiplin soruşturma dosyasının onaylı örneğini üniversiteden istenmesini talep etti.
Mahkeme heyeti birleştirme talebiyle ilgili olarak İstanbul 13. ACM’deki duruşma zabıtları ve bakanlık yazılarının istenmesine, SEGBİS kaydının çözümünün yapılmasına, bildiri metninin dosyada bulunduğu gerekçesiyle kolluk kuvvetlerinin tanık olarak dinlenmeleri taleplerini kabul etti, Marmara Üniversitesi’ndeki soruşturma evraklarının istenmemesine karar verdi. Bir sonraki duruşma 26 Nisan 2018’de.
7. duruşma
İstanbul Üniversitesi’nden akademisyen Sinan Yıldırmaz duruşmaya katılamadı. Avukatı Fuat Ekin birleştirme, derhal beraat, 301 yönünden Adalet Bakanlığı’nın cevabının beklenmesi taleplerini dile getirdi.
Savcı, sanığa atılı eylemin niteliğinin de yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle derhal beraat talebinin reddini talep etti. TCK 301. Maddeye dair izin alınmasına dair talebin, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın duruşma zabıtlarının bakanlığa gönderilen izin talepleri yazısının ve bakanlıktan gelen cevabın getirilmesinden sonra değerlendirilmesini talep etti.
Mahkeme başkanı, derhal beraat talebinin reddine, birleştirme talebinin İstanbul 13 ACM’de görülen dava dosyasındaki belgeler getirildikten sonra değerlendirilmesine karar verdi.
Bir sonraki duruşma 26 Nisan 2018.
6. duruşma
İstanbul Üniversitesi’nden emekli akademisyen Gülhan Türkay duruşma salonunda hazır bulundu.
Avukatı Emel Ataktürk, usulü itirazları ve talepleri olduğunu söyledi. TMK 7/2 düzenlemesinin anayasaya aykırı olduğu iddialarını dile getirdi. Bu konudaki itirazlarının incelenmesi için Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesine ve AYM kararının beklenmesini talep etti.
Ataktürk ikinci olarak, derhal beraat talep etti. Bu talebin uygun bulunmaması halinde de birleştirme talebini dile getirdi.
Savcı, AYM’ye başvuru talebinin, sanığa atılı eylemin niteliğinin deyargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle derhal beraat talebinin reddini talep etti.
Mahkeme başkanı 7/2 maddesinin anayasaya aykırı olduğu ve AYM’ye başvuru yapılmasına ilişkin talebi ile derhal beraat verilmesi talebine ilişkin taleplerinin dosya kapsamı ve eylemin suç oluşturup oluşturmadığı hususunun kovuşturmayı gerektiği gerekçesiyle reddetti.
Birleştirme talebinin ise İstanbul 13 ACM’de görülen dava dosyasındaki iddianame, duruşma zabıtları ve aynı nitelikli diğer dosyalarda TCK 301. Maddesiyle ilgili verilen kararlar göz önüne alınarak İstanbul 13 ACM’deki dosyadaki belgeler getirildikten sonra değerlendirilmesine karar verdi.
Savunma için ek süre istendi. Bir sonraki duruşma 26 Nisan 2018’de.
5. duruşma
İstanbul Üniversitesi’nden ihraç edilen akademisyen Tevfik Hakan Ongan, duruşma salonunda hazır bulundu.
Avukatı Arın Gül Yeniaras usule ilişkin itirazları olduğunu söyledi. Derhal beraat talebinde bulundu. Ongan’ın bildiriyi sosyal medyada görüp imzaladığını, KHK ile görevinden ihraç edildiğini, üniversitenin açtığı idari soruşturmanın raporuna göre kendisine kınama cezası verilmesinin önerildiğini söyledi.
“TMK 7/2, 11 Nisan 2013’te 6459 sayılı yasanın 8. Maddesi ile değiştirildi. Gerekçesi de bu madde ile ilgili AHİM Türkiye hakkında birçok ihlal kararı vermiş olması.”
“Müvekkilimiz kanunun suç saymadığı fiille cezalandırılmak isteniyor” diyen Yeniaras, iddianameye dair beyanlarda bulundu.
“AİHS 6. Maddesi ifade özgürlüğünü düzenler. Anayasa’nın 38. Madde de kanunilik ilkesini düzenler. Sanığın adil yargılanma hakkı vardır. Sosyal medya ve yazılı basında bildiriye imza atanlar ile ilgili yayınlar ile müvekkilin masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı ihlal edilmiştir.
“Mahkemenizin basında yer alan açıklamalar ve siyasi sorumluların açıklamalarını dikkate almayarak adil bir karar vermesini talep ediyoruz. Lekenen masumiyet karinesine artık bir son verilmeli.”
Ongan, daha sonra savunma yapacağını söyledi.
Sav Savcı, sanığa atılı eylemin niteliğinin, yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle derhal beraat talebinin reddini talep etti.
Mahkeme başkanı, derhal beraat talebini “eylemin niteliğinin yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle” reddetti.
Avukatlar savunma için ek süre istedi. Bir sonraki duruşma 5 Nisan 2018’de.
4. Duruşma
İstanbul Üniversitesi'nden Nuray Ergüneş'in avukatı, müvekkilinin sağlık raporu sunarak mazeret bildirdi. Bir sonraki duruşma 26 Nisan 2018’de.
3. Duruşma
İstanbul Üniversitesi’nden Güven Gürkan Öztan duruşma salonunda hazır bulundu.
Avukatlar Sevgi Kalan, usule ilişkin itirazlarını dile getirmek için söz aldı.
“659 sayılı yasa ile TMK 7/2’de değişiklik yapıldı. Sebebi de bu madde ile ilgili olarak AİHM çok fazla ihlal kararı vermiş olmasıdır. AİHM kararlarından şiddeti ve silahlı isyana teşvik ediminde olmayan açıklamaların suç oluşturmayacağına ilişkin kararları vardı. Sanık anayasal hakkını kullandı. Açıklama ifade özgürlüğü kapsamında. CMK 193/2 maddesine göre, toplanan delilere göre, mahkumiyet dışında karar verilmesi gerektiği sonucuna varılırsa sorgusu yapılmamış olan sanığı beraatine karar verilebileceği açıktır. Derhal beraat talep ediyoruz.”
Savcı, sanığa atılı eylemin niteliğinin, yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle derhal beraat talebinin reddini talep etti.
Mahkeme başkanı, talebi reddetti.
Avukat Ali Deniz Ceylan bildiri nedeniyle görülen davaların birleştirilmesini istedi. 13. ACM’de görülen davada TCK 301. Maddeden yargılama yapılması için bakanlıktan talep edilen iznin verildiğini belirtti. Hangi maddeden yargılama yapılacağına dair çelişkinin giderilmesini gerektiğini söyleyerek mahkemenin bu konuda talepte bulunmasını istedi.
Savcı, 301. Maddeye dair izin alınmasına dair talebin, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın duruşma zabıtlarının bakanlığa gönderilen izin talepleri yazısının ve bakanlıktan gelen cevabın getirilmesinden sonra değerlendirilmesini talep etti.
Öztan ve avukatları bu aşamada savunma yapmayacaklarını belirtti.
Mahkeme, 13. ACM’ye yazı yazılarak görülen duruşma zabıtları ile Adalet Bakanlığı’na TCK 301 konusunda yazılan yazı ve gelen cevabın istenilmesine, sanık müdafilerinin talepleriyle ilgili olan kararın bu yazılı cevaplar geldikten sonra önümüzdeki duruşmada değerlendirilmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma 26 Nisan 09.20.
2. Duruşma
İstanbul Üniversitesi'nden akademisyen Oğuz Arıcı'nın avukatı, akademisyenin sağlık sorunları nedeniyle katılamadığına dair mazeret bildirdi. Bir sonraki duruşma 26 Nisan saat 09.10.
1. Duruşma
Galatasaray Üniversitesi’nden akademisyen İpek Merçil’in yargılandığı davanın ilk duruşması 9.30’da başladı. Merçil salonda yer aldı. Avukatı İlkan Koyuncu, usule ilişkin itirazlarını dile getirmek için söz aldı.
Koyuncu, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde aynı bildiriye dair görülen yargılamanın TMK 7/2’den başlasa da savcının talebi ve Adalet Bakanlığı’nın izni üzerine TCK/301’den devam ettiğini belirtti. Bugün görülen davada da Hangi maddeden yargılama yapılacağının tam olarak tespitinin gerektiğini söyledi. TCK 301 madde anlamında Adalet Bakanlığı’ndan izin istenmesini talep etti.
Savcı, 301. Maddeye dair izin alınmasına dair talebin, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın duruşma zabıtlarının bakanlığa gönderilen izin talepleri yazısının ve bakanlıktan gelen cevabın getirilmesinden sonra değerlendirilmesini talep etti.
Merçil ve avukatları, 301. Maddeye dair karar verildikten sonra savunma yapacaklarını belirtti.
Mahkeme, bakanlıktan 13. ACM’ye gelen yazının ve iddianamenin hazır edilmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma 26 Nisan 2018, 09.00’da.
Ne olmuştu? 1128 akademisyen, 10 Ocak 2016'da "Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi" adına "Bu Suça Ortak Olmayacağız" başlıklı bildiriyi yayınladı. Toplam imza sayısı 2212'ye ulaştı. Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan, Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya ve Doç. Dr. Kıvanç Ersoy ve Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı Barış İçin Akademisyenler/İstanbul grubu adına "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisi kapsamında yaşananları basın toplantısıyla paylaştı. (10 Mart 2016) Camcı dışındaki üç akademisyen 15 Mart 2016’da; tutuklama kararı çıktığında yurtdışında olan Camcı ise Türkiye’ye döndüğünde 31 Mart 2016’da “örgüt propagandası” suçlamasıyla tutuklandı. Dört akademisyen 22 Nisan 2016'daki ilk duruşmada serbest bırakıldı. İlk duruşmada savcı suçlamayı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 301. maddesinde belirlenen "Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama" şeklinde değiştirmesiyle yargılama izni için Adalet Bakanlığı'na başvuruldu. Ekim 2017'de en az 148 imzacı akademisyen hakkında da iddianame hazırlandı. Savcı İsmet Bozkurt'un hazırladığı iddianamede imzacı akademisyenler 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 7/2 maddesinde yer alan "Terör örgütü propagandası" ile suçlandı. İlk duruşmalar 5 Aralık 2017'de görüldü. |
(BK)