Günümüzde resmi makamlarca “Mustafa Kemal Mahallesi” olarak anılan 1 Mayıs Mahallesi, 12 Eylül darbesi önce devrimcilerin yerel iktidar deneyimlerinden birini temsil ediyordu. Mahallelinin ve devrimci grupların ortak çalışması ile kurulan ve korunan 1 Mayıs Mahallesi, ismini 1 Mayıs 1977’de Taksim’de yaşanan katliamdan sonra alır.
Ali Türker Ertuncay ve İsmail Aslan’ın hazırladığı “1 Mayıs Mahallesi’nin İnşası” isimli kitap, o günlerin özelinde bir anlatı formu taşıyor. Kitabın yazarları ile bir araya geldik…
Neden 1 Mayıs Mahallesi’nin İnşası isimli bir kitap yazma gereği duydunuz? 1 Mayıs Mahallesi’ni diğer gecekondu mahallelerinden ayıran sebep neydi?
Ali Türker Ertuncay: Asıl neden, Türkiye yakın tarihini tanıklıklar üzerinden kayda geçirmek çabasıdır. Özel olarak da, ülkede ilk kez yaşanan bir yerel yönetim deneyimini “içeriden” anlatmanın sosyal tarih için değerli olduğunu düşünüyorum. Gecekondu mahallesi dendiğinde akla ilk gelen, belli bir alanda olabildiğince çok sayıda gecekondunun yapılıp insanların başlarını sokacak bir yere kavuşmalarını sağlayacak konduların adeta toplamıdır. Ama 1 Mayıs Mahallesi’nde sadece tek tek baş sokacak konduların kendisidir gecekondu olan. “Şehir” yapısı olarak ise, yapılanlar tipik bir gecekondu mahallesinin ötesindedir. “Parsel”ler eşit, sosyal donatılar ülke şehirlerinde bulunamayacak kadar öğretiye uygun, cadde ve sokak genişlikleri de benzer uygunluktadır. Mahalle bir şehir plancısı hizmeti almıştır. Belki diğer özelliklerin hepsi ya da tek tek bazıları diğer gecekondu mahallelerinde de mevcuttu ama böyle bir mühendislik hizmeti diğer mahallelerde bulunmuyordu.
İsmail Aslan: Aslında kitaptan öte çalışma, belgesel amaçlıydı. Türkiye devrimci mücadelesinde önemli bir yer tutan 1 Mayıs Mahallesi’nde rol oynayan aktörlerin emeği önemliydi ve yarınlara taşınmalıydı. Akademik açıdan bazı çalışmalar olsa da burada önemli bir siyasal rol üstlenmiş olan TKP-ML'nin anlatılması gerekiyordu. Partizancılar olarak bilinen bu siyasal hareketin o dönem görev alan aktivistlerinin artık belli bir yaşa gelmiş olmaları, bu çalışmayı elzem kıldı. Söz konusu kitap bu çalışmanın yarına aktarılma kaygısıydı. Belgesel daha bir uzmanlık gerektirdiği için, geleceğe bırakıldı. Umarım birileri de bunu yapar. 1 Mayıs Mahallesi’ni daha özgün kılan durum ise, devrimcilerin bir nevi yerel iktidar deneyimiydi.
Yaptığınız çalışma ile ilgili sık sık “içeriden anlatıldığı” vurgusu yapıyorsunuz. 1 Mayıs Mahallesi’nin 12 Eylül darbesi sonrası akademik çalışmalardan ziyade yaşayanlar tarafından anlatılmasının sizin için sebebi nedir?
ATE: Sosyal tarihi kayda geçirme yollarından en yaygın olarak kullanılanı “dışarıdan” bilim insanları tarafından var olan belgelerin değerlendirilmesidir. Bu çalışmada sözlü tarih anlatımı yöntemiyle sürecin tam da göbeğinde yaşayan aktörlerince anlatımını tercih ettik. Kendilerini ve olanı biteni nasıl görüyorlardı? Bu sorulara verecekleri cevaplar “1 Mayıs Mahallesi” tarihini çalışanlara değişik ve beklenmedik alanlar açabilir. Ülke sosyal tarih çalışmalarında derinlere inilmesinde bir perspektif katabilir diye düşündük.
İA: Yukarıda da anlattığım gibi, akademik çalışmalar daha çok sosyolojik ve demografik yanı ile ilgili önem taşıyor. Burada birçok siyasal grup yer aldı. İçeriden anlatım daha çok içinde bulunduğumuz siyasal gruba ilişkindi ve bunun unutulmasına içimiz el vermedi. Kendi cephemizde bu boşluğu doldurmaya çalıştık, birçok eksiğe rağmen tabi.
Kitapta dikkati çeken bir nokta da 1 Mayıs Mahallesi’nin inşasında pek çok devrimci örgütün bir araya gelmesi ve el birliği ile çalışması… Aynı durum mahalle savunmasında da görülüyor. O dönem pek çok yerde sol içi örgüt çarpışmalar da yaşanırken 1 Mayıs Mahallesi’nde kolektif bir çalışma yapılmasının sebebi neydi?
ATE: 1 Mayıs Mahallesi’nde de devrimci gruplar arası rekabet çok yoğundu. Ama var olabilmek için bir arada olmak, ortak akıl üretmek zorundaydık. Hayat dayattı ve yanyanalığımızı koruyarak yaşadık. Bunda belki, mahallenin kendi içinde “bölgeler”e ayrılmasının da payı olabilir. Her “bölge” bir başka grup tarafından idare edildi. Ancak mahallenin bütününü ilgilendiren her karar birlikte alındı ve uygulandı.
İA: Evet birçok devrimci grup bu inşa sürecinde yer aldı. Temelinde kolektif bir emek ve dayanışma var. Yıkımlara karşı da ortak bir savunma yapılarak, siper yoldaşlığının güzel örnekleri verildi. Komite seçimlerinde bir çekişme olsa da ortak bir yürütmenin seçilmesi, ders niteliğindedir. O dönem sol içi çatışmaların yoğunluğu, içimizi acıtıp,12 Eylül faşizmine hazırlıksız yakalanmamızın bir nedeni olsa da 1 Mayıs Mahallesi’nde bunu yaşamamamız, burada yer alan gruplar arasında, böyle bir çelişkinin olmamasıydı. Başat gurupların tümü, Maoist bir hatta yer alıyor, Sovyetler Birliği’ni “sosyal emperyalist” olarak değerlendiriyordu. Bunlar dışında az sayıda olmak üzere, Dev-Yol sonra da Dev-Sol bulunsa da bu gruplar ile HK, HY, DHB ve PARTİZAN'ın önemli bir çelişkisi yoktu.
Kitapta röportaj yaptığınız kişiler, o dönemki 1 Mayıs Mahallesi’nde yaşayan halkın özgücüne sık sık vurgu yapıyor. Halkın desteği ve direnişi ile –tabii ki örgütlerin de çabasıyla- gecekonduların ayakta kaldıklarını söylüyorlar. Günümüzde 1 Mayıs Mahallesi’nde yaşayan halkı sosyopolitik olarak nasıl yorumlarsınız?
ATE: Mahallenin bugününde yaşayan insanların hali ülke genelinden koparılamaz. Ülkede ne yaşanıyorsa, mahalleli de benzer şeyler yaşıyor. Mahallenin geçmişinden beri mahallede yaşayan insanların başı çekmesiyle beraber mahalle genel olarak “sol”da duruyor. Hâlâ “sağ” tandanslı siyasi partiler mahallede güç toplayamıyor. İnsanlar yine yoksulluk sınırında yaşıyorlar. Maddi açıdan en iyi durumda olanlar küçük esnaflar… Hâlâ mahalle “1 Mayıs” adını yaşatıyor. Birçok yönden mahalle çökertilmeye çalışıldı. Henüz başaramadılar.
İA: Mahalle halkı kırsal alandan ekonomik olarak göç etmiş kişilerden oluşuyordu. Fabrika işçisi, seyyar satıcı ya da gündelikçi emekçilerdi. Her insan gibi barınma sorunları vardı. Gelişmekte olan sanayi için ucuz iş gücü oluşturan bu topluluğun, sağlıksız alt yapısız hazine arazilerine derme çatma yapılara göz yumulması, nerede ise bir sistem politikasıydı. 70'lerde yükselişe geçen sol hareket, bu alanlara müdahale ederek, gecekondu simsarlarını kovarak önderliği ele aldı. İşte bu saatten sonra da ürken devletin müdahalesi başlar. Dönemin ruhu nedeniyle devrimciler ile yakın duran dünün kır yoksulları ile devrimcilerin kimyası tuttu ve bu ortak mücadele başladı. Devrimcilere pratikte yaşananlarla inanmış bu kitle, önderlikleri ile uyum içinde, bu mücadelenin temel dinamiği haline geldiler. Dün kentleri kuşatan, bugün ise kentin göbeğinde yer alan bu yerleşim yerleri, ağırlıklı şekilde iktidarın sadaka politikasının etkisi altında olsa da 1 Mayıs Mahallesi başta olmak üzere, devrimcilerin önderlik ettiği yerleşim yerleri, sol grupların tüm yanlışlarına rağmen, merkezi iktidarlara halen sorun oluşturur durumdadır.
12 Eylül darbesi öncesinde devrimciler varoşlarda/gecekondu mahallelerinde örgütlenebiliyorken bugün bunun olmamasının ve çoğu zaman kentin varoşlarının sağ partileri iktidara taşımasının temel sebebi sizce nedir?
ATE: Bunun sanırım birçok nedeni var: Ben aklıma gelenleri sıralamaya çalışayım.
Birincisi, 12 Eylül darbesi hem topluma 24 Ocak 1980 kararlarıyla ekonomik, sosyal ve politik olarak yeniden biçim vermeye çalışıyordu hem de siyaseten sol sosyalist muhalefeti silmeyi hedefliyordu.
İkincisi, yoplumu yeniden biçimlendirme sürecinde halkın gözünde parayı en üste çıkarmak için çeşitli araçlar kullanırken siyaseten de grev çadırlarından, miting alanlarından söküp aldığı kitleleri camilere doldurma çabası içine girdi. Türk-İslam ideolojisini halkın bilincine empoze etme uğraşına girdi.
Üçüncüsü, ülkede sadece sol sosyalist muhalefetin değil, aynı zamanda laikliğin ve dar anlamda demokrasinin de kitle tabanını oluşturan Alevilerin yerlerinden yurtlarından sökülüp atılması için her türlü yöntem kullanıldı. Bunun sonucunda Kahramanmaraş, Çorum, Sivas, Erzincan, Yozgat ve hatta Nevşehir, Niğde’de bile önemli demografik değişimler yaşandı.
Dördüncüsü, çok tali de olsa, 1984’te PKK’nin silahlı mücadeleye başlaması Batı’da sağcılaşmanın kitleselleşmesi için kullanıldı. Bunlar gibi başka nedenlerle bugünün Türkiye’sine gelindi.
İA: Devrimcilerin önderlik ettiği ve daha çok Alevi inancına sahip bu mahalleler, hala önemli bir yerde duruyor. Bugün dünün kır yoksullarından oluşmuş "varoş" diye tabir edilen yerlerin sağ tabana oturması, günün nesnel koşullarından ayrı ele alınamaz. 12 Eylül ile ezilen sol, darbenin esasını oluşturan Türk-İslam sentezinin başarmasına bağlı olarak bugünkü durum yaratıldı. Sol'un ağır darbe alması, uluslararası solun emperyalizm karşısında gerilemesi, mevcut durumu getirdi. Solun kalan bölümü ise, yetersizliğinden kaynaklanan, tabanına yabancılaşması, Kürt hareketinin TC ile girdiği çatışmalar sonucu oluşan ölümlerin milliyetçi temelde kaşınması, sağ-sol yerine Kürt-Türk, Alevi-Sünni kamplaşmasının üzerine oturtulan ideolojik ortam, bugünün oluşmasını sağladı. Devrimci grupların ise, fabrika örgütlenmelerini terk etmesi, kent yoksulları ile bağ oluşturmakta zorlanması ya da hiç kuramaması, gündelik takvimi uygulamaktan öte, üretim alanından çekilmesi de, sadaka kültürünü esas alan makarnacıların işini kolaylaştırdı. Ve tabii bir dizi faktör daha...
Günümüzde 1 Mayıs Mahallesi gibi kolektif bir yönetim anlayışını veyahut daha doğrusu halkın kendi kendini yönetmesini engelleyen faktörler sizce nelerdir?
ATE: 1 Mayıs Mahallesi’ni var eden toplumsal, siyasal ve hatta ekonomik koşulların olmaması yeni 1 Mayısların oluşmasını da engelliyor. 1 Mayıs Mahallesi’ni farklı kılan başından itibaren her şeyiyle mahallenin devrimcilerle halkın bir araya gelip mahalleyi kurmasıydı. Bugünkü koşullar buna elvermiyor. Bunun yerine, seçimlerde yerel iktidara gelen muhalif politik güçler yeni koşullarda alternatif deneyimler yaşıyorlar. Tarih tekerrür etmiyor. Bir mahalle yoktan var edilmiyor. Yeni koşullarda başka olanaklar deneniyor.
İA: Devrimcilerin sonradan müdahale etmesi ile alternatif bir yerel iktidara dönüşen 1 Mayıs Mahallesi deneyimi kısıtlı olanaklara rağmen, benzerlerinden farklı olarak önemli bir planlama gerçekleştirdi. Bugün, geniş caddelere ve okullar ve diğer toplumsal mekânlar için bırakılmış boş alanlar, bunun bir örneği olarak duruyor. Bunun başarılması kuşkusuz mahalle halkının ortak aklı ve üretiminden kaynaklanmasıdır. Bugün ise bundan uzaklaşılması, merkezi iktidarların güçlenmesi, buna paralel olarak da devrimci durumun gerilemesidir. Toplumcu "biz" merkezli anlayışın, vahşi kapitalizmin yoğun propagandası ile "ben" anlayışına yenik düşmesi de bugünkü sonucu oluşturan önemli bir faktör oldu diye düşünüyorum.
Hazırladığınız yeni bir çalışma var mı?
ATE: Yakın toplumsal tarihimizde yaşadıklarımız içerisinden su yüzüne çıkartmayı hedeflediğim birkaç konu var. Ama bunlar henüz “hazırladığım bir çalışma” aşamasında değil, şimdilik proje kapsamında…
İA: Benim planlanmış bir çalışmam yok. Ali ile başka bir proje olur mu? Bilemem. Bu çalışmaya da, Ali'nin zoru ile dâhil olduğumu söyleyebilirim. Biraz yazı özürlü olduğumu söyleyebilirim. Bu tembelliğimi aşmamda yardımcı olacak birini bulursam, çok emek verdiğimi düşündüğüm Dersim Örgütlülüğü’nü kaleme almak istiyorum. Ne diyelim hadi bakalım...
Ali Türker Ertuncay ve İsmail Aslan kimdir?
ATE: 29 Nisan 1958’de Kartal’da doğdu. İlkokulu Kartal’da okudu. Orta öğretimine o zamanki adıyla Kadıköy Maarif Koleji, şimdiki Kadıköy Anadolu Lisesi’nde devam etti. Henüz lise öğrencisiyken 1979 yılında tutuklandı ve 8,5 yıl tutuklu kaldı. Bir çocuk babası ve emekli… Yaşamını Didim’de sürdürüyor. Çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmış makaleleri ve 2015 yılında Ayrıntı Yayınları tarafından yayınlanmış GÖRÜLEMEMİŞTİR isimli bir anı kitabı da bulunmaktadır.
İA: İsmail Aslan 1959 yılında Dersim -Pülümür-Salördek köyünde doğdu. İlk ve orta eğitimini Kırmızıköprü'de tamamladı. Girdiği öğretmen okulu sınavını kazanarak, Diyarbakır öğretmen okuluna kayıt yaptırdı. O yıllarda yaşanan yoğun politik ortam nedeni ile MC (Milliyetçi cephe) hükümetleri emrindeki okul yöneticilerince, önce Gümüşhane'ye sonra da Kırşehir'e sürgün edildi. Buradan mezun olduktan sonra, İstanbul'a geldi. 1 Mayıs Mahallesi’nin kuruluş sürecinde yer aldı. Diyarbakır Eğitim Fakültesi’ni kazandı. 1979 yılında 1 Mayıs Mahallesi’nde ki örgütlülük faaliyetleri içinde yer alırken tutuklandı. Gözaltı süresinin bir hafta olduğu bir dönemde, on yedi gün yoğun işkencede sorgulandı. Yargılanma sonucu, örgüt üyeliği (141-5) gerekçesi ile ceza aldı. 12 Eylül faşist darbesini içeride karşıladı. 1982 sonunda tahliye oldu. O günden beri aynı mahallede yaşamını sürdürüyor. Birçok demokratik kurum içinde yer aldı. 1999’da Ümraniye Dersimliler Derneği kuruluşunda yer aldı. Birkaç dönem başkanlığını yaptı. 2004 Yılında TUDEF (Tunceli Dernekler Federasyonu) kuruluşunda yer aldı. İlk genel kurulda (2005) genel başkanlığa seçildi. İşçi emeklisi olarak yaşamını sürdürüyor ve üç çocuk babası. (SS/NV)