"Eğer hedef gösterilerek ateş edilmiş olsaydı kurşunla 5 ölü. 32 yaralı değil, bu rakamların pek çok üstünde ve yaralanmalar meydana gelirdi. O halde tertip olunan bu hareket 100 bin kişinin üstünde mitingi izlemekte olan halk üzerinde yılgı, korku ve panik yaratmayı amaçlamaktaydı."
1 Mayıs olayı için savcıların hazırladığı iddianamenin dayandığı "tertip"tir görüşü o günden bu yana geçerliliğini korudu. Ne var ki, sıcağı sıcağına yapılan ilk değerlendirmelerde sol ağır bir suçlama altında kalmıştı.
2 Mayıs günü tüm gazetelerin birinci sayfaları baştan sona 1 Mayıs katliamına ayrılmıştı. Katliamın tüyler ürperten fotoğraflarının üstündeki manşetler, genellikle olayı sol gruplar arasındaki çatışmalara bağlıyordu.
Vali Namık Kemal Şentürk ve Emniyet Müdürü Nihat Kaner'in alana sızan grupların katliamın sorumluları olduğunu açıkladıkları günün aksamında, Başbakan Süleyman Demirel de Ankara'da gazetecilerin sorularını aynı yönde yanıtlıyordu.
Birkaç gün içinde bu yorum terk ediliyor yerine "gizli güçler", "gizli eller", aranmaya başlanıyordu. Ana muhalefet lideri Bülent Ecevit, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e yazdığı 7 Mayıs tarihli mektupta şu tahlili yapıyordu: "...Bu eylemlerden bazıları görünürdeki çoluk çocuk tarafından değil, ancak güçlü bir örgüt tarafından düzenlenebilecek niteliktedir. Özellikle 1 Mayıs 1977 Taksim olayı bu izlenimi vermekledir."
Ve Çiğli suikastı. 1977 yılı Mayıs ayı Türkiye tarihinin en karanlık Mayıs'ı olmaya devam edecekti. Ünlü ayın 29'unda Ecevit'e Çiğli'de başarısız bir suikast yapıldı. Aynı gün İstanbul'da da bombalar patladı. Yeşilköy Hava Meydanı ile Sirkeci Garı'nı hedef alan sabotajlar sonucu 7 yurttaş yaşamını yitirdi.
Demirel uyarıyor. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel Bülent Ecevit'i, "Dikkat öldürüleceksiniz" diye mektupla uyardığında 6 Haziran seçimlerine 4 gün kalmıştı. Türkiye katliam, suikast, sabotajlar içinde çalkalanıyor, ama bir yandan da hızla iktidarın yeni sahibini belirlemeye hazırlanıyordu.
Şubat ayında başlayan gerginliğin ilk halkası Ankara Tandoğan alanındaki faşizmi protesto mitinginde yaşanmış, 60 kişi yaralanmıştı. Bunu, Niksar, Şiran, Erzincan'da Ecevit'in seçim gösterilerine yapılan saldırılar izlemişti.
Olaylar 1 Mayıs'la doruğa tırmanmış ama hızı kesilmemişti. Bülent Ecevit'in aynı alanda seçim Öncesinin son mitingini yapacağını ve kürsüden konuşacağını haber alan Süleyman Demirel "gizli, zata mahsus" mektubunda uyarıyordu:
"CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in 3 Haziran 1977 günü İstanbul Taksim Meydanı'ndaki CHP mitingi sırasında, Sheraton Oteli'nin üst katlarındaki odalardan birinden uzun namlulu ve dürbünlü bir silah ile ateş edileceği, bu teşebbüsün 29 Mayıs 1977 günü İzmir-Çiğli Havaalanı'nda cereyan eden olayla birlikte, l Mayıs 1977'de Taksim Meydanı'nda vukua gelen olaydan cesaret alan, iç barışı büyük ölçüde sarsabilecek kanlı tertiplere karar veren ve ayrıca 5 Haziran 1977 tarihinde yapılacak olan seçimlerden bir fayda ummayan, seçimlerin yapılmasını arzulamayan veya seçimlere gölge düşürmek isteyen illegal komünist - terörist örgütlerin yanı sıra memleketimizi iç meselelerle uğraştırmak İsteyen yabancı kuruluşların ve uluslararası tedhiş teşekküllerinin muhtemel suikast ve sabotaj eylemleri ile özellikle vazifelendirilmiş kimseler tarafından yapılmak istendiği alınan haberler meyanındadır."
Bu zata mahsus mektubu Ecevit aynı akşam seçim konuşması için CHP'ye ayrılan saatte TRT mikrofonlarından ilan etti. Ertesi gün Taksim yine yüzbinlerle doldu.
Katliamın üzerinden bir ay gibi kısa bir zaman geçmesine rağmen, Taksim Alanı bu kez daha büyük bir kalabalığı kucaklıyordu. Yıldırma çabaları, çatışma beklentisi ve suikast ihbarı kitlelerin meydanlarda toplanmasını engellemeye yetmemişti.
3 Haziran günü Türkiye'yi bekleyen çok önemli bir başka haber de orduya ilişkindi. Kara Kuvvetleri Komutam Orgeneral Namık Kemal Ersun, alışılmışın dışında bir biçimde emekli edilmişti. Gösterilen gerekçe sağlıktı. Namık Kemal Ersun bu emeklilik işlemine hukuki yollardan itiraz edecek ve davayı kazanacaktı. Ancak Askeri İdare Mahkemesi'nin bu kararı uygulanmadı.
Bir darbe iddiası. 12 Haziran günü Hürriyet gazetesi seçimden üç gün önce bir darbe girişiminden söz ediyordu. Hürriyet haberi C. S. Monitör adlı bir Amerikan gazetesinden almıştı. Monitör ise haberi yüksek kademeli bir ilgiliye dayandırıyordu.
Habere göre, darbenin başını Namık Kemal Ersun ile birlikte Kara Kuvvetleri'nden üç kıdemli general çekiyordu, ayrıca 12 Mart'ın TRT Müdürü General Musa Ogün'ün de adı darbeciler arasındaydı. Gazeteye göre darbeciler resmi kurumlara ve seçim toplantılarına saldırılar düzenledikten sonra yönetime el koymayı planlamışlardı.
Haberde 200 kadar subayın gözaltında tutulduğu Öne sürülüyordu.
l Mayıs olayının bugün belleklerde büyük bir tertip olarak kalmasının temel nedenlerinden biri de Türkiye'nin bu panoramasıydı. Yakın ve uzak geçmiş çok yazıldı, anlatıldı ve tartışıldı. Ancak 77 olaylar zinciri, kapalı bir kutu olma özelliğini koruyordu. (İÇ/GK/NM)
* Nokta Dergisinin 4 Mayıs 1986 kapak dosyası "1 Mayıs 1977/Kanlı Bayram"ı kapak çalışmasından.