Ölüye Saygı ve Adalet Panelleri

6 Şubat depremlerinden sonra medyaya yansıyan defin işlemleriyle ilgili konuşan Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi Sözcüsü Mahmut Erol, toplu definlerin II. Dünya Savaşı’ndan bu yana yasaklı olduğunu söyledi.

Paris'teki saldırıda hayatını kaybeden Perwer'in Muş'a getirilen cenazesi abluka altına alınmış, taziye için toplananlara suyla müdahale edilmişti.

Sonuç bildirgesini yayınlayan Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi, yola inisiyatif olarak devam etme kararı aldı.

Konferansın son bölümünde, Mehmet Nur Savaş, Hasan Karakoç, Nedime Erdoğan, Safiye Akdağ ve Margarita Noia konuştu.

Konferansın öğleden sonraki bölümünde, Atalay Göçer, Ali Duran Topuz, Cana Bostan ve Hülya Dinçer konuştu.

İlk oturumu İHD Eş Genel Başkanı Avukat Eren Keskin yönetirken, Prof. Dr. Ayhan Yalçınkaya, Abdülbari Tiryaki, Murad Mıhçı, Ercan Geçmez, Taha Elgazi ve Mekiye Ormancı konuşmacı olarak yer aldı.

İlk oturumu İHD Eş Genel Başkanı Avukat Eren Keskin yönetirken, Prof. Dr. Ayhan Yalçınkaya, Abdülbari Tiryaki, Murad Mıhçı, Ercan Geçmez, Taha Elgazi ve Mekiye Ormancı konuşmacı olarak yer aldı.

Konferansın açılış konuşmalarını Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi Eş Sözcüsü Derya Aydın ve Zorla Kaybetmelere Karşı Avrupa Akdeniz Federasyonu (FEMED) Başkanı Nassera Dutuor yaptı.

Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi Eş Sözcüsü Derya Aydın, 8-9 Ekim'de İstanbul'da yapılacak konferans öncesinde ölülere, mezarlıklara ve farklı grupların kutsallarına yapılan saldırıları ve inisiyatifin yıllar içinde bu alanda yaptığı çalışmaları bianet'e anlattı.

Çoğu çocuk sekiz kişi öldürülmüş; sanık avukatı ‘’sayın hakim bu insanlar devletin astsubayı, yüzbaşısı, tabur komutanı yani siz kimi yargılıyorsunuz, kimi sorguluyorsunuz?’’ dedi. Ne yazık ki, varız ama hukuksal anlamda hiçbir şeyimiz yok.

Cenazenin taşınması, yıkanması, dini vecibelerin yerine getirilmesi, defnedilmesi ve mezarlık sürecine kadar hiçbir aşamada saygı duyulmuyor, saygı duymamıza da izin verilmiyor.

Son birkaç yılda Van Tuşba'da Ermeni mezarlarına, Hatay emek mahallesinde Musevi mezarlarına, Adıyaman'da Mara mahallesinde Süryani mezarlıklarına ve Ankara Sincan'da Ermeni mezarlığına saldırdılar.

LGBTİ+lar ailelerince dışlandıkları, evden atılabildikleri için çok daha savunmasız ve korunmasızlar, öldükleri veya öldürüldüklerinde de aileler cenazeleri sahiplenmiyorlar. LİSTAG olarak ailelere destek oluyoruz.

Kardeşimin mezarının da içerisinde olduğu birçok mezarın yazısının silindiğini ya da kırıldığını ve tahrip edildiğini gördük. Mezarlıktan geldiğimde televizyondan evladımın acı haberini öğrendim.

Çocuklarımın babasını, amcalarıyla birlikte katlettiler, doğradılar, Newala Qesaba'ya attılar. Devlet oraya evler inşa ederek dünyaya karşı ayıplarının üstünü örtmek istiyor. Ben çocuklarımın babasının kemiklerini istiyorum.

Taksiye binip eve geldik. Gelir gelmez kızıma seslendim ve ‘’Agit eve geldi’’ dedim. Ne yapalım. Bizim de kaderimiz böyle biz de binlerce Kürt ve Kürdistan şehitleri gibiyiz.

2500 yıl önceki hikaye aynı şekilde devam ediyor. Hiçbir engel yokken ne ahlaka, ne vicdana, ne yasaya sığmıyorken cenazemizi defnetmemize izin vermeyip bizi maalesef iki ay beklettiler.

Bursa'da çocuğu öldürülen Melek annenin ‘’koskoca dünyaya benim çocuğumu sığdıramadınız’’ diye feryadı hala kulaklarımda. Ölüm bile herkesi eşitlemiyor, LGBTİ+ yaşarken de ölünce de yok sayılıyor.

Selim Sadak “bunları dağıtın yoksa kötü olacak” diyordu polislere. Polisler de o sırada birkaç sıra dizildiler. Hem kalabalıktan hem karanlıktan biz bir şey göremiyoruz ve ben mezarın başındayım.

12 yaşında zorunlu evlilik yapmış kuzeniyle ve 13 yaşında anne olmuş. ailesi tarafından ikna olundu, İran’a geri gönderildi. Boğazı kesildi, kesik başı yaşadığı sokaklarda dolaştırıldı.