İklim Krizi Yazıları

Karada yaşayan hayvanların yüzde 80’inden fazlası ormanlarda yaşıyor. Ve ormansızlaştırılan arazilerin büyük kısmının yaban hayatına ev sahipliği yaptığını düşünürsek, ormansızlaşmanın bu hızda devam etmesi durumunda biyoçeşitliliğin kaybını durdurmak mümkün görünmüyor.

“Erkeklerin kriz anında o bölgeyi terk etmesi onlara atfedilen roller gereği çok daha kolay. Ama kadına verilen ev yükü ve yaşlı-çocuk bakımı arkasındaki sorumluluk onun ayrılmasını mümkün kılmıyor. Belki de bu yüzden kadınların iklim mücadelesi çok daha inançlı ve inatçı.”

İklim krizine yanıt olarak sürdürülebilir ve dirençli bir gıda sistemine geçiş, gıdayı bir hak olarak tanımak ve gıda egemenliği prensiplerini benimsemekten geçiyor.

İklim felaketleri birçok insanı ülke dışına gitmeye, iltica talebinde bulunmaya ve korunma talep etmeye zorluyor. Peki Türkiye’deki ulusal mevzuat buna ne kadar hazırlıklı?

Neoliberal kapitalizmin toplumsal ve ekolojik sorunları derinleştirmesi ve var olan iklimsel, finansal, politik ve sağlık krizlerine karşı dayanıksızlığı çözüm arayışlarını ivmelendirdi ve küçülmeyi güçlü bir alternatif olarak ortaya çıkardı.

Türkiye’nin dört bir yanında yenilenebilir enerji yatırımları var. Ancak bu yatırımlara ciddi bir direniş gösteriliyor. Yaşam savunucularının karşı oldukları yenilenebilir enerji mi yoksa yenilenebilir enerji adıyla yapılan büyük yıkım mı?

İklim bilimi inkarcılığının farklı formlara bürünerek devam ettiği günümüzde krizin gerçek nedenlerini ve sorumlularını istikrarlı biçimde ortaya koyacak bir iklim haberciliğine iş düşüyor.

Fiilen mümkün olan bir enerji dönüşümünü gerçekleştiremiyor olmamızın sebebi, böyle bir dönüşümün sermayedarların çıkarlarına ters düşmesi. Bu nedenle bizim de iklimi değil sistemin ta kendisini hedef tahtasına oturtmamız gerek.

Küresel azınlığın mülkiyetini ve sermaye birikimini korumak artık çok zor. Devletlerin şiddet kartına sarılmaları da bu yüzden. Kapitalizmin artık vaadi kalmadığı noktada güvenlikçi politikaları öne çıkıyor.

İklim krizini ana gündem maddesi olarak sürekli işleyen bianet’te ekim-aralık arasında üç ay süren yazı dizisi yayımladık: “İklim Krizi Yazıları." Uzmanların, aktivistlerin, çocukların kaleme aldığı 15 yazı bir uyarı bir iklim acil çağrısıydı.

Büyük risk altında olan topluluklar büyük kentlerde veya bir sahilin yakınında yaşayanlar ve suya sınırlı erişimi olan ve/veya kurak bölgelerde yaşadıkları için suya erişim baskısı altında bulunanlar olacak.

Bölgemizde yağışlar açısından oluşacak olan değişim bir yandan yağışların arasının açılması, diğer yandan da gelen yağışların şiddetinin artması şeklinde olacaktır. Yani kuraklıkların hem sıklığının artması hem de şiddetlenmesi bekleniyor.

İklim ve biyoçeşitlilik sistemleri çökerse, toplumlar ve tüm hayat biçimleri tam bir çöküşe uğrayacak! Yaklaşan bu en büyük felaket, net bir bilimsel kesinlik arz ediyor.

Eski adıyla “küresel iklim değişikliği”, yeni adıyla “iklim krizi” hakkında kamuoyunun bilgi düzeyinin giderek arttığı söylenebilse de temel güçlüklerden birisi aslında bilimin öngördüklerinin ve politik müzakerelerin gündelik dile çevrilmesinde yatıyor.

Türkiye, müzakereler boyunca aradığını bulamadığı için ana oturumda söz alıp ‘geride bırakıldık ve sessizlik içinde olacağız’ dedi.

Genel yönetim harcamaları içindeki çevre koruma harcamalarının payında, iklim krizi dikkate alındığında, gereken artışın gösterilmemiş olduğu söylenebilir.

İnsanların, insanlıktan hayli uzak bütün yönlerini gören çocuklar olarak bize göre atılması gereken adımlar epey kesindi. İklim krizi bir kriz, kendine karşı açtığın bir savaş, bir yok oluştu.

Küresel sıcaklıktaki 2°C senaryosu gerçekleşirse, Akdeniz’in de içinde bulunduğu 35 öncelikli bölgedeki türlerin neredeyse yüzde 25’i tükenme riskiyle karşı karşıya kalıyor.

Habitat değişimi, iklim değişikliği, istilacı türler, aşırı kullanım ve kirlilik faktörlerinin ortak etkisiyle türler yok olma riskiyle karşı karşıya kalıyor. Hatta bu risk 6. Yok Oluş olarak adlandırılıyor.

Tarımsal üretim tarzının endüstriyel olması, insan eliyle felakete kaynaklık, geleneksel üretim tarzı (bilge köylü üretimi) ise iklim değişikliğinin yayılmasında engelleyici rolü var.