Fotoğraf, zarafet atölyesi tanıtım filminden alınmıştır.
Türkiye günlerdir eski eşi tarafından çocuğunun gözü önünde öldürülen Emine Bulut cinayetini konuşuyor. Kadın mücadelesini yürütenler erkek şiddetine karşı toplumsal cinsiyet eşitliği eğitiminin önemine dikkat çekiyor.
Ancak, bazı okullarda cinsiyet eşitliği bir yana bunun tersi bir algı yaratacak dersler, atölye çalışmaları yapılıyor.
Okulda kız çocuklarına zarafet atölyesi
İstanbul'da dört şubesi bulunan bir özel okuldaki zafaret atölyeleri, kız çocukları için özel olarak kurgulanan bu atölyelerde dersler değerler eğitimi kapsamında veriliyor. Türkiye'deki okullar içinde bir ilk olduğu "müjdelenen" zarafet atölyeleri ile ilgili olarak okulun web sitesinde şu ifadeler yer alıyor:
"Kültür dünyamıza ait adab-ı muaşeret düsturlarından dikiş nakış eğitimine, ev ekonomisinden yemek ve pasta yapımına kadar çeşitli alanlarda özenle hazırlanan Zarafet Atölyesi, değerler eğitimi ve beceri gelişiminin bir tamamlayıcısı olarak öğrencilerimizle buluşmaktadır."
Atölyenin tanıtım filminde ise şöyle deniliyor: "Amacımız toplumu şekillendirecek olan talebelerimizin milli ve manevi değerlerine sahip birer hanımefendi olmalarına katkı sağlamak."
Kadın ve çocuk hakları alanında çalışan avukat Ezgi Koç, "Söz konusu okulda kız öğrencilere özel olarak verildiği açıklanan zarafet atölyesinin halen daha kız çocuklarının gelenek, görenek, ahlak adı altında ataerkine hizmet ettirildiğinin ispatıdır" yorumunu yaptı.
Koç şöyle devam etti:
"Kadın hakları mücadelesi, kadının üstüne yıkılan ve onu eve hapseden bu anlayışa haklı tepkisini her seferinde dile getirmiştir. Toplumsal cinsiyet eşitliği tüm cinsiyetlerin eşit katılımını ve belli kemikleşmiş görevlerden arındırılmalarını tanımlar. Üstelik T.C. devletinin de imzaladığı İstanbul Sözleşmesi taraf devletlere toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için politika geliştirmelerini açıkça buyurmaktadır."
Koç: Çağ dışı uygulama kız çocuklarının acı sonlarına gebedir
"Söz konusu okulun sadece kız çocuklarına yönelik "uysal ve güler yüzlü olarak" yemekten, nakıştan ve temizlikten yana bir zarafet eğitimi sunuyor olması cinsiyetler arasındaki ayrımcılığın nasıl pervasızca sürdürüldüğünün bir kanıtıdır.
Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı bir özel okulun müfredatında böyle bir dersin bulunması, devletin bunu görmezden gelmesi, toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik bir devlet iradesinin olmadığını ne acı ki bizlere göstermektedir.
"Her gün erkek şiddetine maruz bırakılan kadınların ölüm haberlerini alırken, katillerin savunmalarında 'kadınlık görevini yapmamıştı, geleneklere aykırı davrandı, namusumu kirletti' benzeri ifadeleri duymaktayız. Defalarca dile getirmemize rağmen bir kez daha açıklamak zorundayım; kadını "zarafet atölyesi" adı altında bu kalıplara hapseden zihniyet öldürülen veya erkek şiddetine maruz bırakılan her bir kadının failidir. İstanbul Sözleşmesi'ndeki toplumsal cinsiyet eşitliği politikaları bir an önce anaokullarından başlayarak uygulanmalıdır. Aksi takdirde sözde eğitim kurumunun sunduğu bu çağdışı uygulama kız çocuklarının acı sonlarına gebedir."
Nazan Moroğlu'ndan MEB'e çağrı: Toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi anaokulundan başlamalıİstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörü, İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı avukat Nazan Moroğlu ise Milli Eğitim Bakanlığı'na çağrı yaparak "Şiddeti önlemenin kanımca en etkili ve kalıcı yolu, okul öncesinden başlayarak eğitimin her kademesinde toplumsal cinsiyet eşitliği zihniyetinin yerleştirilmesini sağlamaktır" diyor. Moroğlu şöyle devam ediyor: "Kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri, çocukların istismarı toplumun en büyük sorunu haline geldi. Türkiye'de aile içi şiddetle, kadına yönelik şiddetle mücadele için kapsamlı 6284 sayılı bir yasamız var, aynı zamanda Avrupa Konseyi'nin 2014 yılında yürürlüğe giren Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Sözleşmesini de ilk imzalayan ve onaylayan ülkeyiz. "Ancak yasalar amacına uygun uygulanmadığı için cezaların caydırıcılığı da sağlanamıyor. Erkek egemen zihniyetin, kadını eşit birey olarak görmeyen zihniyetin aile içinde değişmesi ne yazık ki mümkün olamıyor. Aile içinde şiddeti görerek yetişen çocuklar şiddet uygulamaya eğilimli oluyorlar. Şiddet öğrenilen bir olgu. Çocuklar önce okula sonra kendi hayatlarına taşıyor, böylece bir kısır döngü halinde şiddetin devamına yol açılıyor. "Şiddetten arınmış bir toplum yaratabilmek, şiddeti önleyebilmek için kararlı bir devlet politikasına ihtiyaç vardır. Şiddetle mücadele etmek ve önlemek için çok yönlü çalışma yapmak gerekir. Şiddeti önlemenin kanımca en etkili ve kalıcı yolu, okul öncesinden başlayarak eğitimin her kademesinde toplumsal cinsiyet eşitliği zihniyetinin yerleştirilmesini sağlamaktır. Bu görev hem 6284 sayılı Yasada hem de İstanbul Sözleşmesinde Milli Eğitim Bakanlığı'na verilmiştir. "Çocukların insan haklarını, eşitliği, gerçek demokrasiyi özümseyerek yetişen bireyler olabilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu görevini yerine getirmesi gerekiyor. Milli Eğitim Bakanlığına çağrı yapmak, hem 6284 sayılı Kanunun 16. Maddesindeki ve hem de İstanbul Sözleşmesinin 14. Maddesindeki "EĞİTİM" başlığı altında düzenlen görevine dikkat çekmek istiyorum." |
İstanbul Sözleşmesi Madde 14 - Eğitim1. Taraf Devletler, kadın erkek eşitliği, kalıplaştırılmayan toplumsal cinsiyet rollerini, karşılıklı saygıyı, kişiler arası ilişkilerde şiddetten kaçınma temelinde çatışma çözümünü, kadına yönelik cinsiyete dayalı şiddet ve kişisel bütünlük hakkı meselelerinin resmi müfredat içerisinde ve eğitim sürecinin her düzeyinde öğrencilerin gelişim kapasitelerine uygun olarak öğretim materyallerinin içerisine dâhil edilmesi için uygun olan durumlarda gerekli adımları atar.2. Taraf Devletler, 1. fıkrada bahsedilen ilkelerin yaygın eğitim faaliyetlerinin yanı sıra spor faaliyetleri, kültürel faaliyetler, boş vakit faaliyetleri ve medyada teşvik edilmesi için gerekli adımları atar. | |
(AÖ)