Kilis Milletvekili Hasan Kara, Erzurum Milletvekili Mücahit Daloğlu ve Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın 03.05.2005 tarihli Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Adalet Komisyonunda görüşülmüştü.
Adalet Komisyonu da 16.05.2005 günlü 901 sıra sayılı raporunu hazırlayıp kanun teklifini TBMM Başkanlığına göndermişti. Ne kanun teklifinde ne de Adalet Komisyonu raporunda "Kanuna Aykırı Eğitim Kurumu. Madde 263" için herhangi bir değişiklik önerisi içeren madde yoktu.
26 Eylül 2004 kabul tarihli ve 5237 sayılı TCK'nin 263. maddesinin (1) fıkrasına göre,
"Kanuna aykırı olarak eğitim kurumu açanlara, bunları çalıştıranlara ve bu kurumlarda kanuna aykırı olarak açıldığını bildiği halde öğretmenlik yapanlara, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir" ve ikinci fıkrasına göre de "Yukarıdaki fıkrada gösterilen yerlerin kapatılmasına da karar verilir."
İşte bu madde AKP'liler (Adalet ve Kalkınma Partisi) için sürekli "sorun" oldu. TCK'nin yürürlüğünün 1.6.2005 tarihine ertelenmesiyle ortaya çıkan fırsat değerlendirilerek maddeyi değiştirmeliydiler.
AKP'liler hükümet olmanın dayanılır gücüyle, TCK değişiklikleri hakkındaki kanun teklifinin görüşüldüğü TBMM'nin 26.5.2005 günlü birleşimde, kanun teklifinde ve Adalet Komisyonu değişikliklerinde bulunmayan "yeni" bir çerçeve madde önerdiler.
Muhalefet yokken oyladılar ve 263. maddeyi tamamen değiştirdiler. Değişiklik oylandığı sırada Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), haklı olarak Genel Kurulu terk etmişti... Aslında AKP maddeyi kanun metninden çıkarmak istiyor.
Şimdilik sadece değişiklikle yetindi. Böylece kendi siyasal dünya görüşlerine uygun olan ve son anda gerçekleştirdikleri yeni madde önerisiyle AKP kendi kendine maddeyi şöyle değiştirdi:
"Madde 263.- (1) Kanuna aykırı olarak eğitim kurumu açan veya işleten kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır."
27 Mayıs 2005 kabul tarihli 5357 sayılı Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa'ya aykırı hükümler bulunduğu görüşüyle TBMM'de yeniden görüşülmek üzere geri çevrilebilir.
Herkes 263. maddede son anda yapılan değişiklik nedeniyle tepkili. Ancak AKP aldırmıyor. Kendi dünya görüşlerine uygun "yasa yapıcıları" olmanın tadını çıkarıyorlar. Çoğunluk olmanın getirdiği güçle hukuku "siyasetlerine" alet ettiler.
Bu teklif ve madde değişikliğinin Başbakan talimatı olduğu söyleniyor. Başbakan da gösterilen tepkilere ve CHP'ye tepki gösteriyor:
"Kuran öğrenmek suç mu?"/"Erdoğan, 'kaçak eğitim kurumlarına ceza indirimi' öngören düzenlemenin Kuran kurslarıyla ilişkilendirilmesine tepki gösterdi: Kaçak kuran kursu ifadesi çok çirkin. İsteyen kuran öğrenir" (Milliyet, 28 Mayıs).
Sanki Kuran öğrenmeye suç diyen oldu da, "hukuka" uygun yanıt vermiş... Hükümet ve AKP'liler böylelikle Türk Ceza Kanununa "siyaseten" yaklaştıklarını bir güzel kanıtladılar. Yangından mal kaçırır gibi TCK'de yaptıkları "bir madde değişikliği" ile siyasetlerinin ne olduğunu herkesin gözüne sokarcasına kanıtladılar.
Keyifle ve istekle, istediklerini yaptılar. Zaten dün yaptıkları ile bu gün yaptıkları arasında bir fark olmadığı gibi, yarın da olmayacak. Başbakan'ın dediği gibi, "İktidar partisi, önerge ya da yasa teklifinin arkasında duracaktır."
Arkasında durulan, 263. madde değişikliği hakkındaki teklifin arkasındaki zihniyetin gerçek hedefleridir. Yeni TCK ile susturulmak istenen basına olan "düşmanlık" ile arkasında durulan "zihniyetin" ne olduğu açıktır.
TCK'yi yeniden tasarlayanlar "zihniyetlerine" uygun ve bilinçli davrandılar. TCK "yazıcıları" kendi dünya görüşlerini yeni kanuna kasten, bilerek ve isteyerek sokarken bunu "bilimsellik" adına ve tezleriyle yaptılar.
Yazık! Yasa yapıcıları ise şimdilik iki ay içinde eksiklikleri tamamlıyorlar. Temel insan haklarının korunduğu çağdaş Türk Ceza Kanunu (!?) gibi bir sorunları yok. "Hukuk" hikaye, ifade özgürlüğü laftan ibaret...Hedefleri yüzde 99'luk ılımlı İslam modeli.
Türkiye laik, demokratik ve hukuk devleti olma niteliği ile örnek bir ülkedir. "Ilımlı İslam" ülkesi değildir. Sayın Cumhurbaşkanı'nın 7 Nisan 2005 tarihinde yaptığı konuşmada da altını çizdiği gibi; yakın tarihe bakıldığında "ılımlı İslam" modeliyle sıkça öne çıkarılan kimi ülkelerin, daha sonra radikal bir değişikliğe uğrayarak köktendinci bir rejime dönüştüğü görülmüştür.
Sayın Sezer'in söylediği gibi:
"Bugün, Türkiye'yi örnek ülke olarak gösteren ülkelerin, "ılımlı İslam" övgülerine karşın, bizi diğer Müslüman ülkelerden farklı kılan asıl değer, dinsel yorumumuzdan çok, laik devlet ve toplum yapımızdır."
Kızdığınız bu sözlerin yüzde 99'unu aklınızda tutun. Öğrenmeye çalışın. Çünkü ne Kuran öğrenmek suçtur ne de bu topraklar üzerinde kurulu laik demokratik hukuk devleti ilkelerini öğrenirseniz suç işlemiş sayılırsınız...
Herkes bir gün bu ilkeleri öğrenmeyi başarabilir. Öğrenmenin yaşı yoktur... (Fİ/BA)