Yazının İngilizcesi için tıklayın
Hollandalıların Türkiye ve Suriye’de meydana gelen deprem felaketi için yaptıkları yardımlar 22 Şubat 2023 tarihi verilerine göre 108.501.189 milyona ulaştı.
6 Şubat günü dünyanın her yerinde olduğu gibi Hollanda’da da deprem haberleri gündeme damgasını vurmuştu.
Depremden hemen sonra SHO (yardım kuruluşlarının işbirliği vakfı) kuruluşu özel hazırlanan çeşitli kamu spotlarıyla, sokak afişleriyle tüm Hollanda halkını Türkiye ve Suriye ile dayanışma için Giro 555 banka hesap numarasına para göndermeye çağırdı.
Hollanda’da 11 yardım kuruluşunun ortak çalıştığı bir çatı örgütü olan SHO (Stichting Samenwerkende Hulporganisaties) isminipek çok kişi bilmez ama Giro 555 nedir diye sorsanız çocuklar bile bilir ne olduğunu.
Giro 555, SHO’nun yardım kampanyaları sırasında kullandığı banka hesap numarasıdır. Dünyanın neresinde olursa olsun her büyük çaplı afet sonucu Giro 555 ulusal çapta kampanya başlatır.
Amsterdam ve Rotterdam başta olmak üzere pek çok belediye, şehirlerinde yaşayan olan her vatandaş için 1 avro vererek bağış yaptılar. Onlarca belediye katıldı bu kampanyaya. Pek çok şehirde resmi binalarda bayraklar yarıya indiridi, belediye meclis toplantıları depremde kaybettiğimiz insanlar için saygı duruşu ile başladı.
Hollanda Dış İşleri Bakanı 100 milyonu geçen bağış miktarı için “ gerekirse daha fazlasını da vermeye de hazırız” dedi katıldığı bir televizyon programında.
Bazı çalışmalar
Hollanda Sosyal İşler ve Çalışma Bakanı 9 şubatta Lahey de bakanlıkta, HTİB(Hollanda Türkiye İşçiler Birliği), Alevi Dernekeleri Federasyonu, Diyanet, Milli Görüş, DİDİF(Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu) gibi çok farki çizgilerdeki örgütlerin temsilcilerini bir araya topladı.
Bakan Karien van Geniep kısa bir karşılama ve başsağlığı konuşması yaptıktan sonra toplantıdan ayrıldı. Ama memurları uzun süren toplantıda tek tek görüşleri ve önerileri aldı not etti. Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği-HTİB adına konuşan Mustafa Ayrancı “ Biz Hollanda’da toplanan yardım paralarının nasıl ve nerelere dağıtılacağı konusunda kaygılıyız. 1999 yılında yaşadığımız son deprem sonrası sonrası Hollanda’da toplanan paraların ancak yüzde 30’nun Türkiye için harcandığını gördük. Artık Giro 555 gibi kurumlara güvenimiz kalmadı” dedi.
14 Şubat'ta ise Amsterdam Belediye başkanı Femke Halsema başkanlık konutunda, Türkiyeli ve Suriyeli örgütlerinin temsilcilerini ağırladı. Gazeteci olarak değil misafir olarak katıldığım bu toplantıya Suriyeli ve Türkiyeli yaklaşık 30 davetli katıldı.
Ayrıca Sosyalist Parti-SP den geçtiğimiz yıllarda 4 dönem üst üste millet vekilliği yapmış 2021yılında ise aktif siyaseti bırakmış Saadet Karabulut da toplantıda belediye başkanının yanındaydı. Karabulut, 1 Eylül 2022 itibariyle, Amsterdam belediyesi içinde etkili bir konum olan Amsterdam belediye başkanı Femke Halsema'nın kabine başkanlığını yapıyor.
Özellikle Suriyeli katılımcıların açıkladıkları sorunlar parasal yardımla çözülecek konular değildi.
“Parasal destek Suriyede sorunları çözemez. Bizlerin aileleri, halkımız yıllardır süren korkunç bir savaşın içinde yaşıyor zaten.
“Savaşın harabeye çevirdiği ülkemiz şimdi de deprem sonucu yerle bir oldu. Para sorunları çözemez. Paramız olsa bile gönderemiyoruz. Ailelerimizle iletişim bile kuramıyoruz. Uluslararası yardım kuruluşlarının doktorları, sağlık personeli zorluklarla Türkiye üzerinden ulaşabildi bölgeye ama şimdi de tıbbi malzeme hastahane araç ve gereçleri malzemeler ulaştırılamıyor. Şam üzerinden hava yolu ulaşımı yapılamıyor. Bu konuları bir belediye başkanı olarak çözemezsiniz ama sesimizi lütfen parlementoya, bakanlara, başbakana duyurun” diyen ve deprem bölgesinde bulunan ailesinin durumunu göz yaşları içinde anlatan Suriyeli kadın konuşmacıyı belediye başkanı sarılarak teselli etmeye çalıştı.
Bu hafta içinde Amsterdam Belediyesi, depremde kaybettiğimiz tüm insanlarımız için geniş çaplı bir anma toplantısı düzenlemek amacıyla Türkiyeli ve Suriyeli azınlığın örgütleri ile görüşmelere başlıyor. Anma toplantısının Mart ayının ikinci haftası yapılması planlanıyor.
Hollanda halkı yaptığı yardımların nereye gittiğini biliyor mu?
Ne Hollanda’da nede Türkiye’de Avrupa ülkelerinde toplanan paraların nasıl dağıtıldığı ve nerelere harcandığı konusunda yeterli ve net bir bilgi yok maalesef.
Türkiye’de medyayı takip ederseniz tek tek Avrupa ülkelerinde açılan kampanyalarda toplanan paraları alt alta koyarak toplayan, bu paralarla
binlerce konut yapılır, bir şehir yeniden inşa edilir diye yazan köşe yazarlarını okuyabilir ve sıradan bir vatandaş olarak bu bilgiden çok mutlu olursunuz.
Ancak işin arkasını biraz araştırınca ortaya çıkan gerçekler mutluluğumuza biraz gölge düşürüyor.
Çünkü bu açıklanan toplam yardım tutarının tamamı afet bölgesi için harcanmıyor.
Önce 1999 yılına gidelim. 1999 Gölcük-İstanbul depremi sonrası yine ulusal çapta açılan yardım kampanyasında 59 milyon avroya ulaşan toplam yardımın sadece yüzde 30’unun deprem bölgesi için harcandığını pek çok kişi öğrenemedi.
O yıllar çalıştığım azınlıklara yönelik ana dil ve Hollandaca olmak üzere iki dili yayın yapan MTV’nin (Göçmenler Televizyonu Amsterdam) program yapımcısı olarak konunun arkasına düşmüş ancak kocaman bir savunma duvarı ile karşılaşmıştım.
Yaptığım araştırma sonucu açılan yardım kampanyasının her aşaması için yapılan masraflar toplanan paraların yüzde 30’unu geçiyordu.
Geri kalan para SHO’ya bağlı 10 yardım kuruluşu arasında paylaştırılıyordu. Ancak bu 10 kuruluşun hangisi afet bölgesinde çalıştı, neler yaptı somut olarak, kaç para harcadı sorularına net yanıt verilmiyordu. Toplayabildiğim bilgilerden ancak yüzde 30’luk bir oranda payın Türkiye’deki yardım çalışmaları için harcandığı sonucu çıkıyordu.
Araştırma sonuçsuz
SHO ve Giro 555 yetkilileri resmi olmayan açıklamalar yaptılar ama hiç biri benimle kameralar önünde konuşmadı. Ayrıca serbest çalışan biri olarak arkamda güçlü bir yayın organının olmaması da araştırmamın sonuçsuz bitmesine neden oldu.
Aradan geçen yıllar sonra, 2013 yılında Hollanda Televizyonu birinci kanalında yer alan bir haber aktüalite programı “Nieuwsuur” SHO hakkında eleştirisel bir yayın yaptı. Şu anda Amsterdam Belediye Başkanı, o yıllarda ise Hollanda Mülteciler Kurumu’nun Yönetim Kurulu Başkanı olan Femke Halsema da aynı zamanlarda yaptığı bir açıklamada SHO hakkında ciddi eleştiriler yapmıştı. Halsema Suriyeli mültecilerin sorunlarını yerinde incelemek için Türkiye üzerinden Suriye’ye giderek Suriye, Ürdün, Lübnan, Irak ve Türkiye'deki mülteci kamplarına bir ziyaret gerçekleştirmişti.
Yardım malzemelerinin, tıbbi yardımın, eğitim ve psikolojik destek programlarının yerinde fotoğraflanması çok kolay bir yöntemdi ama yapılmadı” diyerek SHO’nun güven kazanması için bu çalışmalarını ve harcamalarını görünür hale getirmesinin gerekli olduğunu ifade etmişti.
O dönem çatı örgütü SHO’nun üyesi olarak toplanan paralardan payını alan 10 yardım kuruluşundan sadece bir kaçı bölgede çalışıyordu.
Bu yayınlar sonrası SHO eleştirleri kabul etmedi ama ama bağımsız bir komite oluşturularak bir iç araştırma yapılması için görev vermek zorunda kaldı.
Böyle bir araştırma yaptırıldı ancak medyaya hiçbir bilgi verilmedi. Araştırma sonuçları aylarca gizli tutuldu.
Ta ki Correspondent gazetesi bu raporu ele geçirinceye kadar. Bu araştırma raporunda SHO’ya bağlı kuruluşların iç çatışmaları olduğu bilgisi yer alıyordu.
Gazeteye göre, içeriden gelen bilgiler yöneticilerin bu raporun içeriğinden pek hoşlanmadığı şeklindeydi. Bu yüzden basına duyurulmamalıydı.
Bir bağımsız komite tarafından yapılan araştırma raporu üç temel sorunu tanımlıyordu: para doğru kuruluşlara gitmiyor, kuruluşlar birlikte iyi çalışmıyor ve bağımsız bir yönetim kurulu yok.
Paranın çoğu, afet bölgesinde çok daha az deneyime sahip kuruluşlara ve hatta Suriye'de henüz hiç bir acil yardım sağlamamış Care Netherlands ve World Vision gibi kuruluşlara da gitmişti.
Correspondent gazetesinin bu yayınından sonra SHO yönetimi Giro 555 de toplana paraların içerde dağılımı için yeni düzenlemeler yapacaklarını ve iç işleyiş ortak ortak çalışma sorunlarını çözeceklerini açıkladı.
Aradan 10 yıla yakın bir süre geçti ve şu anda Türkiye ve Suriye’de yaşanan depremle yüz yüze SHO.
bianet için hazırladığım bu yazı ile ilgili yaptığım araştırma kapsamında telefon ile iletişime geçtiğim Giro 555 basın ile ilişkiler temsilcisi sorularımın neler olduğunu duyar duymaz beni önce web sitelerine havale etmek istedi.
Kampanya başkanı ile bir randevu alma konusunda ısrarcı davranınca ve sorularımı duyunca sizinle konuşmak istemiyorum diyerek telefonu yüzüme kapadı.
Bu her gazeteci açık bir yanıttır. 2014 de ortaya çıkan araştırma raporunun yarattığı krizden bu yana pek bir şey değişmemiş aynı sorunlar devam ediyor demektir.
Bulabildiğim ama resmi olarak teyit edemediğim bilgilere göre halen Suriye ve Türkiye’de deprem bölgesinde hiç bir çalışması olmayan bağlı kuruluşlara hala eski paylaşım kurallarına göre dağıtılacak toplanan 108 milyon avro.
Bunu Correspondet gazetesinde 2014 yılında SHO hakkında haberi yapan gazeteci Maite Vermeulan’a sorduğumda aldığım yanıt da benim tahminimle aynıydı: “ Pek bir şey değiştiğini sanmıyorum”
Türkiyeli göçmenlerin ilk ülkesel öz örgütü olan Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği HTİB 1999 yılında yaşanan deneyime de yakından tanık olduğu için 10 Şubat'ta “Deprem yardımları şeffaf olmalıdır” başlıklı bir basın bildirisi yayınladı.
HTİB basın bildirisinde şu görüşlere yer verdi:
“Toplanan bu paraların hangi kuruluşlar aracılığıyla kimlere ulaştırılacağı ciddi bir sorun olarak önümüzde duruyor. Erdoğan toplanan paraların bir devlet kuruluşu olan, afet işleri teşkilatı AFAD’a gönderilmesini, sivil toplum örgütlerine verilmemesini istiyor.
"Ama Erdoğan’ın ve ona bağlı devlet kuruluşlarının yolsuzlukları nedeniyle kimse onlara güvenmiyor ve yardımlarını sivil toplum örgütleri üzerinden yapmayı tercih ediyor.
"Dünya Bankası’nın Türkiye’deki depremler için ayırdığı yüklü miktardaki yardımı doğrudan Türkiye Cumhuriyeti devletine değil, proje bazında yerel insiyatiflere vermeyi tercih etmesi bu bağlamda olumlu ve çarpıcı bir örnektir.
"Öte yandan, uluslararası kuruluşlar üzerinden yapılan yardımların da istenilen ölçüde şeffaf olmadığını gözlemliyoruz. Toplanan paraların yarısından çoğunun bu kurumların masraflarına harcandığı, yardımların çok az kısmının amacına uygun kullanıldığı bilinen bir gerçek. İşin kötüsü, ne kadar para toplandığı, toplanan paranın ne kadarının hangi kuruluşa gönderildiği konularında yeterli bilgi edinmek de olanaklı değil. Sonuç olarak tam şeffaf olmayan bir tablo ile karşı karşıyayız.”
(SM/EMK)