Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
Deprem bölgelerinde çok fazla sayıda gönüllü ile karşılaşıyoruz. Kimileri grup halinde, kimileri de tek başına gelmiş. Maraş’ın Elbistan ilçesinde İzmir’den gönüllü olarak gelen bir hemşire ile gözlemlerini konuşuyoruz.
Ona Elbistan Cemevi’nde rastladık. Birileriyle telefonda konuşuyordu. Off-road araç temin etmek istediğini söylüyordu telefonun diğer ucundakine. Bir süre sonra istediğini almış olacak ki yüksek sesle mutluluğunu dile getirdi. Telefon görüşmesi bittikten sonra yanına gittik. Kendimizi tanıttıktan sonra offroad aracı ne için istediğini sorduk.
Özellikle dağ köylerine giderken araçları kış şartlarına uygun olmadığı için çok zorlanıyorlarmış. İzmir’den bir gönüllünün off-road araç gönderdiğini, bu araçların jandarmada olduğunu ve bunun için görüşmeler gerçekleştirdiğini söyledi.
“Eğer o araçlardan biri bize verilirse, rahatlıkla köylere ulaşabilirim” diyen gönüllü hemşireden bu süre zarfında neler gözlemlediğini sorduk:
“En başından beri benim gözlemlediğim, insanların barınma sorununu gideremediler. Dört gün sonra çadır kuruldu buraya. Dört gün sonra kurduğu çadırın içinde soba yoktu. Hala daha soba sorunu yaşıyor depremzedeler.
"Ben depremin ikinci günü geldim Elbistan'a. O gün bugündür hala seyyar tuvalet arıyoruz burada. Nüfusun tamamı cemevinde. Ben yaşlı insanların altına yaptığını gördüm. Hala seyyar tuvalet yok. Burada hala temel sorun, -Göksun için de söylüyorum- ısınmanın sağlanmadığı konaklamalar.”
“AFAD organize edip dağıtamıyor”
Barınma ve ısınmanın en önemli sorunların başında geldiğini hatırlatıyor gönüllü hemşire. Elbistan, Afşin ve Göksun’da bulunduğumuz süre zarfında bu durumu deneyimledik biz de.
Afşin ile Göksun arasında bir benzin istasyonunda konakladığımız gece, sıcaklık sıfırın altında 22 dereceyi görmüştü. Gönüllü hemşire havanın bu durumunu hatırlatarak, insanların hipotermiden kaynaklı öldüğünü belirtti:
“Bakın adam depremden kurtulmuş. Sağ çıkmış. Arabanın içerisinde donarak öldü insanlar, hipotermiden. Enkazdan çıkmıyor bakın bu insan. Normal senin benim gibi vatandaş. Çıkmış, kurtulmuş enkazdan. Çadırda donuyor adam, hipotermi ile ölüyor. En çok yaptığımız şey hasta ısıtmak bizim. Yani en büyük sorun bu.
"Bir de benim sahada gördüğüm, kontrolsüz bir yardım var. Bir bebeğin altını günde en az dört kere değiştirirsiniz. Ama kıyafetinizi dört günde bir değiştirseniz de olur. Kontrolsüz bir bağış var. Kıyafet bağışı var. Zaten en büyük sıkıntı organize insan gücü. Şu an biz insanlara diyoruz ki 8-10 bir araya gelin. Bölgeye gelin. Yoksa AFAD merkezli geldiklerinde AFAD organize edip dağıtamıyor bu insanları.
"İki tane Kızılay tırı geldi. Gece saat 1. Depremin üçüncü gecesi. İnsanlar yorgunluktan bitmiş. Üçüncü günü bitirdiğimiz gece düşünün. Dördüncü güne dönüyoruz artık. İnsanlar bitmiş, tırı indireceğiz diyorlar. Oradan yüklediğinde buradan da indirecek insana ihtiyaç var. En büyük sıkıntı bence organize insan gücü. Ve barınma.”
Enkaz altından çıkarılmayı bekleyen cesetlerin, suya karışan atıkların yaratacağı salgın riskine dikkat çeken hemşire, endemik salgın beklentisi olduğunu dile getirdi:
“Çadırları kurulu bir şekilde teslim etmek gerek”
“Barınma, hijyen sıkıntısı. Şu an müdürlüğün beklediği ve Sağlık Bakanlığının beklediği şey, bu bölgelerde hem cesetlerin hala dışarıda olması hem de bu tuvalet ve su sorunları yüzünden burada biz endemik salgın bekliyoruz. Bunun için sağlık kabinleri kuracağız. Niye organize olamıyoruz? Niye o insanları barındıramıyoruz? O insanlara mobil tuvaletler getiremiyoruz. Hadi çok fazla cenazemiz var yetişemiyoruz. Ama en azından hala yaşayanı kurtarabiliriz ya. Bizim bütün derdimiz bu.
"Hani şöyle bir mucizeler de gördük. Adam ahırda yakalanmış, yanında ineği varmış, onun ısısıyla sağ kalmış mucizeler de var. Onu da gördük. Ama yaşayan insanlar hiç olmazsa kurtulmuş yekpare çıkmış insanı soğuktan ölmesin artık. Hala ben depremin altıncı gününde soba aramayayım. Hala odun, kömür aramayayım ben. Çadır aramayayım.
“Şu an köylerden yoğun bir çadır talebi var. Bu çadırlar bizim gidip de kurduğumuz kamp çadırları gibi değil ki. İngilizce kılavuzu olan bayağı donanımlı çadırlar. Köylü insanlara çadır dağıtıyorlar. Bu insanlar bu çadırları kuramazlar. O çadırı sen köylüye veriyorsun. Köylü ne anlara çadır kurmaktan? Ne kadar uzun sürede kurar onu? Yani bu çadırı vermeyeceksin. Bu çadırı götürüp o bölgede kuracaksın.
“Cenazeler morglara sığmıyor”
“Şimdi cenazeler açıkta. Bu bir risk. Cenazeler açıkta dediğim, artık morglara sığmıyor cenazelerimiz. Bu bir sıkıntı. Bu bir risk. Sulara karışan ilk şeyler var. Rengi bulanıktır suların. Bu da salgın hastalık riskini artırır. Zaten her deprem bölgesi için bu risk vardır. Orada sulara, atık sular karıştığı anda siz o bölgede ciddi ishal kusma salgınları beklersiniz. Şimdi bunun için sağlık ekipleri planlanıyor bölgelere diye duyduk. Bizim müdürlüğümüzün söylediği bu. Duyduk biz bunu. Yani organize olamadık. Bu salgın için söylediğim şey her il için geçerli. Öngörü bu. Her deprem bölgesinde olan öngörümüz bu.
"Şunu yaşadık mesela, insanlar ilk gün suya erişemediği için, su olmadığı için, kar suyu içmiş, ishal olmuş insanlar gördük. Tuvaletin olmadığı bir yerde gördük ama bunu. Hiç hoş şeyler olmadı. Yani tuvalet yok. Kişiler ishal olmuşlar. Ya rezillik. Buradaki insanları gördünüz. Aşağısı full yaşlı insan dolu. Bu insan koşup tuvalete bastonuyla yetişemez yani. Ama genel olarak ne görüyorsanız derseniz, bu bahsettiğimiz salgın her deprem için beklediğimiz bir şey. Her deprem bölgesi, sel bölgesi için beklenen bir şey. Ama burada görüyoruz ki AFAD'ın ciddi bir organizasyonsuzluğu var.” (FD/HA)