Fotoğraf: Anadolu Ajansı
“Sesimi duyan var mı?”
“Orada biri var mı?”
Kurtarma çalışmalarından gelen bu ses, 1999 Düzce Depremi’nden akıllarda kalanlardan.
Aradan 24 yıl geçti.
Türkiye, 6 Şubat sabahı Maraş Pazarcık’ta 7,7 depremiyle uyandı. Ardından ikinci deprem haberi de Elbistan'dan geldi.
Bu kez, “Sesimi duyan var mı?” sesi yok.
Aksine, “şu adresteyiz, buraya gelir misiniz?”, “Bu otelde enkaz altındayız bizi kurtarır mısınız?” çağrılarının yer aldığı paylaşımlar var.
1999’un tanıklarından deneyimli Afet Uzmanı Kubilay Kaptan, “Çok üzgünüm arkadaşlar, böyle olmamalıydı. 20 sene sonra geldiğimiz yer 20 sene öncesinden beter bir yer. Konuştuk, uyardık, işimizden olduk ama neye yaradı. Yine sefalet yine acı” diyor.
“En kötü senaryoyu yaşıyoruz”
bianet’e konuşan Kaptan, 1999'dan bugüne yapılmayanları anlatıyor, şu bilgileri paylaşıyor:
*Afet koordinasyonunda üç aşama var. Öncesi, sonrası ve sonrasında yapılması gerekenler.
*Öncesinde yapılması gerekenler, hazırlıklar, kişilerin istihdam edilmesi, tüm yurttaşların eğitilmesi gibi. Bunu yapmış mı bizim ülkemiz yok yapılmamış.
*Sonrasında yapılması gerekenlere bakıyorsunuz? Destek sağlayacak eğitim insan, koordinasyon var mı? Yok.
*1999 Düzce Depremi’nde depremden 6 saat sonra deprem bölgesindeydik, insanları enkazdan çıkarmaya çalışıyorduk. Bu depremde bu yapılamadı. Çünkü bunun hazırlığı hiç olmadı.
*Deprem hazırlık kapsamında farklı farklı senaryolar olur. “Kar yağıp yollar kapanırsa ne olur?”, “Havalimanları çalışmazsa ne olur?” gibi gibi farklı senaryolar düşünülür ona göre farklı hazırlık planlamaları vardır. Bizim ülkemizde bunların hiçbiri olmadığı gibi, başımıza gelebilecek en kötü senaryo geldi.
“Denetim yok”
*Deprem oldu deprem bölgesine yardım ekipleri ulaşamadı, ulaşan sınırlı sayıdakiler nasıl hareket edeceğini bilemedi.
*Asıl sorunlardan biri de denetim olmaması. Depremde en önemli şey deprem stoku ve eğitimdir. Yani insanlar nasıl davranacaklarını bilmeli, ne yapmaları gerektiğini bilmeli. Şimdi, 1999 depreminden sonra yapılan bütün binalar için deprem yönetmeliği çıkardınız fakat bu binaları deprem yönetmeliğine göre mi yaptınız? Bunu denetlemediniz. Eski binaları da altına mağaza yanına duvar yapıp kurtarmaya çalıştılar, güçlendirmediler yine denetim yok.
“Çök kapan kurtul” hafif depremler için
*Eğitim sorununa gelecek olursak. İnsanlara depremde bu yapılır siteye koyduk buradan okuduk demekle olmaz. İnsanların yurttaşların bunu içselleştirmesini sağlayacaksınız.
*Bu ülke deprem ülkesi biliniyor buna göre yaşamasını öğrenecek insanlar bunu yapmıyorsunuz, web sayfasına depremde ne yapmalı yazısı koyup insanların buradan okuyup öğrenmesini istiyorsunuz.
“Çök kapan tutun” yöntemini insanlara öğretiyorsun bu da yanlış. Bu sadece 4, 5 büyüklüğündeki depremler için, böyle bizim yaşadığımız büyük depremler için bu yöntem yeterli değil
“AFAD’ı tek bir kişinin talimatlıyla yönetmeye çalışıyorlar”
*1999 depreminde AKUT vardı arama kurtarma çalışmaları vardı. Şimdi çok yetersiz. Çünkü bir sistem kurdular adına AFAD dediler, ben de zamanında destekledim. Çünkü dünyanın her yerinde böyle kurumları var. Fakat oralarda bu kurumlar afet, deprem, sel olduğunda hemen harekete geçer, kimseden talimat beklemez, bizim ülkemizde AFAD yöneticileri, birinden talimat bekliyor, bir merkezden talimat bekliyor ona göre harekete geçiyor, elbette geç kalıyor.
*Deprem bölgelerinde deprem konteynerlerini, çadırlarını önceden hazırlamış olacaksın, sorumluları tespit edip bilgilendirmiş, araç gereçle donatmış olacaksın bir hazırlık yapacaksın yani sen deprem bölgesindesin. Hayır Türkiye bunların hiçbirini yapmamış, bunu görüyoruz.
*Enkaz altında birini çıkarmak mucizedir evet ama yaşayanı da canlı tutman gerekiyor, İnsanlar enkazdan çıkmış fakat aç, sokakta. İnsanlar donarak ölüyor ve medyada bunu izliyoruz. O kadar sıradanlaşmış ki…
(EMK)