* Mesleğime her gün yeniden aşık olma sırrım burada saklıdır. Film festivallerini gezer ve yaratıcı proje avlarım.
* Haykırmanın asrıdır, önümüzdeki. Karanlığın zamanı tükendi. Aydınlık geri geliyor!
* Festivallerden ödülle döndüler ve uzun vadede sinema tarihimiz yazılırken hakları teslim edilecektir, diye umuyorum.
*Yeryüzünün kurtuluşu yoksulların omuz omuza verip direnmesinde!
Yazar ve oyuncu Feride Çetin, yaygın ana akım sanat çevrelerinde, hayat ve toplumla kurduğu ilişki açısından, ezber bozan kadınlar arasında yer alıyor.
Oyunculuğu ve yazdıkları ile adından söz ettirirken, ekranlardan pek de alışık olmadığımız kelimelerle sesleniyor. Yazıyla dahası okurla özel bağ kurduğunu kanıtlayan iki kitabı var: "Annemiz Aşktır" ve "Duyulur Dünyanın Şakası"
Üçüncü kitabının habercisi de biz olalım...
"Mezopotamya Sevgilim" isimli kitap, atalarının mirasını sırtlansa da kendi hayallerini es geçmeyenler hakkında…
*Not: Söyleşiyi okurken bu şarkıyı dinlemenizi öneriyoruz.
Feride Çetin anlatıyor...
“Hatırla Sevgili unutulmaz bir yapımdı”
Sizi ilk olarak, “Hatırla Sevgili" dizisınde tanıdık. Sonrasında da sürekli olarak dizilerde göremedik, bunu özellikle mi tercih ettiniz?
“Hatırla Sevgili” beyazcamda yayınlanan ikinci dizimdi. Sonra aralıksız yedi yıl boyunca televizyona hazırlanan projelerde rol aldım.
Kimi Ortadoğu ve Latin Amerika’da çok izlenen; oralara yaptığım seyahatlerde sokakta dahi tanınmama neden olan ve bana "yurtdışı telifi" getiren ürünlerdi.
Sayelerinde eğitim hayatıma ülke dışında devam edebilecek parayı biriktirdim. Edebiyat eğitimi almak için vakit kazanabildim. Onlara minnettarım.
Lakin "Hatırla Sevgili" unutulmaz bir yapımdı. Bugün eğer 10 yaşındaki kız cocuklarınca bile oradaki rolümle tanınıyorsam, bu Tomris Giritlioğlu ve Nilgün Öneş önderliğindeki ekibin başarısıdır.
Dizinin sanal alemde yarattığı etki, hakkında hazırlanan tez çalışmalarını dahi solladı. Ekmeğini yemeye devam ediyorum, ama onun tatlı hatırasına sığınmaktansa kendime başka bir yol çizmek istedim.
Çoğu seyircim tercihlerimi eleştiriyor. Onları anlıyorum, kanımızın ısındığı aktörler bir müddet sonra "aileden biri" gibi olurlar.
Hesap sorma hakkımız olduğuna inanırız. Ama kefaretimi ödedim, oyunculuk serüvenim kendimi keşfetme yolculuğumun bir parçası.
‘Kendimi tanımaya çalışıyorum’
Seçtiğim rollerde aile geçmisimi çözmeye, mirasımla yüzleşmeye ve kendimi tanımaya çalışıyorum.
Dolayısıyla 2015 yılında televizyona geri döndüğümde "annelik, yoksulluk, geleneklerle mücadele" kavramlarına yoğunlaşmakla kendime ihanet etmemiş oldum. Sonra da hep bu eksendeki işleri kabul ettim.
"Kim Mihri eğitici bir projeydi"
Şimdilerde de hem "Kim Mihri" begelselinde hem de "Sabırsızlık Zamanı"nda sizi izledik. Hemen Mihri’den başlayalım... Projeye nasıl dahil oldunuz?
Yapımcı Yonca Ertürk ile bir sinema filmi setinde gecenin bir vakti sohbet ederken "Kim Mihri" projesinden haberdar oldum.
Mihri Hanım’ı ilk gençliğimden beri tanıyordum. Kadın Eserleri Kütüphanesi’nde onun hakkındaki dokümanları incelemişim.
Bir süre benim için "takıntı" gibiydi. Kimseyi önemsemeden üç kıtada hayallerinin peşinden koşan bir ressam Mihri Hanım…
Yonca bu heyecanımdan çok etkilendi. Beni Yönetmen Berna Gençalp ile buluşturdu ve sonra hep birlikte unutulmaz bir yolculuk yaşadık. Kamera önünde ve arkasında kadınların olduğu eğitici bir projeydi.
"Sabırsızlık Zamanı" ise yönetmen Aydın Orak’ın "Yasar Kemal Efsanesi’ filmini izledikten sonra dahil olduğum bir çalışma…
Yaşar Kemal’i ve Tilda Hanım’i 80’lerin Basınköy’ünden tanıyorum. O yıllara dair yazdığım anılar da öykü olarak yayınlandı hatta…
Aydın Orak, "Ben yapsam böyle yaparım" dediğim bir film çekmişti.
Bir festivalde filmi izledim. Sonrasında "soru- cevap" bölümünde sorular sordum. Öyle tanıştık ve yeni projesinden söz edince heyecanla katkıda bulunmak istedim. Mesleğime her gün yeniden aşık olma sırrım burada saklıdır. Film festivallerini gezer ve yaratıcı proje avlarım.
*Sabırsızlık Zamanı filminden...
Bazen oyuncu, bazen yazar ve yapımcı olarak destekte bulunmak isterim. "Sabırsılık Zamanı" Mezopotamya seyahatimin kaynağıdır. Bebeğimle oynadığım Sur’u tanıdığım, ruhumu yıkadığım çok özel bir film. Yeri ayrıdır.
‘Yeni bir çağın habercisiler’
Her iki filmin ortak noktası, yapımcı ve yönetmenlerini dönüştürüyor olmalarıdır.
Dürüst ve açıksözlüler, yeni bir çağın habercisiler…
Festivallerden ödülle döndüler ve uzun vadede sinema tarihimiz yazılırken hakları teslim edilecektir, diye umuyorum.
“Mihri’ye yeniden aşık oldum”
Ressam Mihri yaşarken kıymeti bilinmiş fakat sonrasında bir şekilde izini kaybettiğimiz bir kadın. Siz de bu izin peşinden giderek bizi yeniden Mihri ile tanıştırdınız. Ne hissettiniz?
“Bu kadının tırnağındaki cesarete sahip olsam şimdiye 10. uzun metrajımı yazıyor, yönetiyor olmustum” dedim. Bana zevk verdi. Okuduğum her mektubu, hakkında anlatılan her anektod beni ona daha da çok aşık etti.
İstanbul alevler altındayken öğrencilerinin eline şövale verip onları sokağa salan bir öğretmen. Kurucu sanatçı anamız. İlk çıplak model kullanan eğitmen. Kadınlar için kadınlar ile omuz omuza yükseliyor. Dünyanın neresine gitse sıfırdan başlayıp önemli politik figürlerle tanışıyor.
Kendi yolunu çiziyor ve hep gösterişli, gözüpek, hazircevap…Akdeniz havzasında bir kadında sevilmeyen ne varsa Mihri’de var. Küstah kadınlara bayılırım. Mihri ile aramdaki aşk bitmez.
“Çağımızın asıl meseleleri sınıf farkı…”
"Sabırsızlık Zamanı"na da gelecek olursak… Çok fazla ödül aldı, dikkat çekti. Siz bu projeye nasıl dahil oldunuz?
Sınıf farkı, ötekileştirme, sefalet… Çağımızın asıl meselesi bunlar… Yeterince tartışıldığına dair kuşkum var.
Kapitalizm yoksullardan, duvarların yıkılmasından ölesiye korkuyor. Soru soran çocuklarla ne yapacağını bilemiyor. Kara paraya teslim olmamış, alın teriyle var olan ve köklerine sadık olanlarla ne yapacaklar? Herhangi bir distopyada böyle bir savaşı, "ezilenler" kazanır. Asalet ve vicdan orada çünkü. Yeryüzünün kurtuluşu yoksulların omuz omuza verip direnmesinde!
"Annemiz Aşktır" ve "Duyulur Dünyanın Şakası".... Yeni kitaplar gelecek mi önce onu soralım….
Yeni kitabım "Mezopotamya Sevgilim", atalarının mirasını sırtlansa da kendi hayallerini es geçmeyenler hakkında…
“Birbirimizden sorumluyuz”
"Annemiz Aşktır"da beklediğimin aksine anne kız çatışmasından ziyade birlikteliğini buldum. Sizi bu kitabı yazmaya iten neydi?
Korkusuz kadınlar var, dişil çağındayız, dünyayı anneler kurtaracak! Doğursak da doğurmasak da birbirimizden sorumluyuz. Sokaktaki kediden ve köpekten sorumluyuz!
Bazı ustalarım diyor ki, Feride konuşma! “Dilin yaptığın işin önüne geçmesin, sadece işinle anol!” Oysa ben her gün "Susma Bitsin!" diye dolaşıyorum setlerde. Haykırmanın asrıdır, önümüzdeki. Karanlığın zamanı tükendi. Aydınlık geri geliyor! Yazdıklarımla dürüst ve emekçi kiz kardeşlerimize sahip çıkalım, demek istedim.
Cesur ve donanımlı bir kaleme sahip olmak sizde nasıl bir etki yarattı. Kitaplarınız da çok yönlü güçlü metinlerle karşılaşıyor okur.
Okur cesur buluyor ama ailem bazı anıları hatalı yazdığımı söylüyor. Proust’un örneğindeki gibi farklı bakış açımla hikayeleri dönüstürüyorumdur, belki… Kim bilir… Hafıza, hikaye vs bakış açısına göre değişmiyor mu?
Toplumsal cinsiyet sorunlarına gelecek olursak.. Bu konuda yazılmış bir kitap veya tiyatro metni gelir mi sizden ne dersiniz? Sanırım ruhunuz biraz böyle de çarpıyor?
Kumbaraci50 benim yuvam. Genel Sanat Yönetmenimiz, ustam Yiğit Sertdemir ile yazdıklarımı ve fikirlerimi sürekli paylaşıyorum. Vakti geldiğinde, yazdıklarım sergilenebilecek kadar iyi olduğunda beni yeniden sahneye sürecektir. O zamana kadar heyecanla yazmaya, denemeye devam edeceğim.
“Kadınlarla gurur duyuyorum”
Türkiye’deki kadın hareketi hep sokaklarda… Ne düşünüyorsunuz sokak eylemlilikleri konusunda ve kadın mücadelesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gurur duyuyorum. Sabahları ilk nefesimi kızım, ikinci nefesimi bana ilham veren kadınlar için alıyorum. Bıçak kemikte ve biz sokaktayız! Karanlıkta bile kahkaha atmaya devam eden kadınlar bu ülkeyi düzlüğe çıkaracak!
(EMK)