* Fotoğraf: wikimedia
İklim müzakerelerinde, sera gazı emisyonlarına ilişkin raporlarda ve hesaplamalarda kullanılan “arazi kullanımı” ifadesinin arkasında, vahim bir ekolojik yıkım daha gizleniyor: Hayvan yemi üretmek için ormanların tarım arazisine dönüştürülmesi, tüm dünyada ormansızlaşmanın yüzde 40’ının, Amazon yağmur ormanlarındaki tahribatın yüzde 80’inin nedenini oluşturuyor.[1]
2001 ile 2015 yılları arasında tüm dünyada 45.1 milyon hektar arazi ormansızlaştırıldı ve hayvan yemi ekilen tarım arazilerine dönüştürüldü.
Karada yaşayan hayvanların yüzde 80’inden fazlası ormanlarda yaşıyor. Ve ormansızlaştırılan arazilerin büyük kısmının yaban hayatına ev sahipliği yaptığını düşünürsek, ormansızlaşmanın bu hızda devam etmesi durumunda biyoçeşitliliğin kaybını durdurmak mümkün görünmüyor.
Tarım devi Cargill’in İngiliz tavukçuluk şirketlerine soya tedariki için Amazon ormanlarındaki soya üretimi (Kaynak: https://unearthed.greenpeace.org/)
Amazon ormanlarının yüzde 80’ini yok ettiler
Gezegendeki en büyük yağmur oranı olan Amazonlar yaklaşık 6 milyon 700 bin metrekareye yayılıyor. Yaklaşık 9 ülkenin (Brezilya, Bolivya, Peru, Kolombiya, Ekvator, Venezuela, Guyana, Surinam ve Fransız Guyanası) sınırlarına sığmayıp taşan Amazon ormanları, Hindistan’ın toplam yüzölçümünün yaklaşık neredeyse 2 katı büyüklüğünde. Dünyanın en büyük biyoçeşitlilik rezervlerinden. Milyarlarca türün evi, yaban hayvanının da doğal habitat.
İklim krizi çağında gözümüz gibi korumamız gereken bu eşsiz orman, küresel et üreticilerinin soya ve mısır ihtiyacını karşılamak için yok ediliyor. Son 15 yılda ormansızlaşan alan rekor bir hızda büyürken, bugün geldiğimiz noktada Amazon ormanları absorbe edebildiğinden daha fazla CO2 emisyonuna neden oluyor.
Bunun nedeni, Amazon ormanlarının et endüstrisine, tarıma, madencilik ve endüstriyel faaliyetlere açılmış olması. Yalnızca 2018 yılında, tüm bu faaliyetlerin sonucunda Amazonların yüzde 18 oranında küçüldüğü tespit edilmişti.
Et endüstrisinde kullanılmak üzere ekilen mısır ve soya tarımı, Amazon ormanlarının karşı karşıya kaldığı tek bela değil ne yazık ki.
Artan sıcaklıklar, kuraklık, artan nem oranlarıyla sıklaşan şimşek ve yıldırım vâkâları nedeniyle giderek sıklaşan yangınlar, küresel ölçekte ormansızlaşmanın ana yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
Mevcut ormanlarda hâlâ hayatta kalan hayvanları, ormanları tehdit eden iklim afetleri, yerinden edilme ve zorunlu yer değiştirme, sürü oluşturmak, eş ve yemek bulmak gibi yaşamsal kapasitelerini kaybetme vb. sorunlar bekliyor.
Yani et tüketimi arttıkça, et endüstrisi büyüyor. Et endüstrisi büyüdükçe hem eti için öldürülecek hayvanlara, hem de hayvanların yiyeceği yemi üretmek için tarım arazilerine yer açmak için ormanları yok ediyor.[2]
Soya ve mısır üretimine yer açmak için kesilen Amazon ormanlarının büyük kısmı, aynı zamanda Güney Amerika yerli halklarının evi.
(Fotoğraf: Greenpeace Unearthed / Pedro Ladeira)
Brezilya’nın batısındaki eyaletlerinden biri olan Mato Grosso’daki Marãiwatsédé bölgesi, Amazonlarda yerli halkın yaşadığı en yoğun ormansızlaşmanın yürütüldüğü rezervlerden biri. başta ABD ve İngiliz soya üreticileri tarafından yerlerinden ve evlerinden edilen Xavante halkı, otuz yılı aşkın süredir evlerine geri dönmeye ve ormanı savunmaya çalışıyor.[3] Xavante halkı, hayvan yemi üretimi için kesilen ormanlarda yaşayan onlarca yerli halktan sadece biri.
(MY/EMK)