Yaşama Felsefeyle Bakmak dizisinin Dünya Felsefe Günü özel sayısına felsefeyi, felsefi bakış açısını toplumsallaştırmak için devam ediyoruz.
Bugün hoca-öğrenci çifti olarak Prof. Dr. Sinan Özbek ile öğrencileri Doç. Dr. Sema Ülper Oktar ve Dr. Mehmet Aksoy’un zihinlerine konuk oluyoruz.
"Sorulara felsefe ile yanıt buldum"
Prof. Dr. Sinan Özbek anlatıyor:
Felsefeyle nasıl tanıştınız hikayeniz ne?
İçinde büyüdüğüm evde üç “demirbaş” kitap vardı: Annemin Kuranı ve Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Marifetname’si ve bir de canlılar ansiklopedisi. Kuran Arapçaydı! Diğer iki kitapla adeta oynadım ta ki yırtılana kadar. İşte bu iki kitap bütün hayatıma damga vurdu: Felsefe ve kuşlar…
Lise yıllarında ise okuduğum bir kitabı anlamakta güçlük çekmiştim. Siyaset felsefesine ilişkindi. Kitap bende iki yönlü etkiledi: Bir yandan kitabı anlamak için bir merak, hırs oluştu diğer yandan ise kitabın tartıştığı sorunlar. Birkaç yıl bilmemenin, anlamamamın verdiği huzursuzlukla yaşadım.
Bu huzursuzluğu aşmak için okuyordum. Ama ne okuyacağını bilmeden gelişi güzel, öne çıkmış popüler isimlere yönelen bir okuma çabasıydı. Hatta o gençlik çağımda, Erzurum’da açıktan satılamayan bir gazetenin birkaç abonesinden biri oldum. Bütün bu çabalarla vardığım nokta, kafamdaki soru(n)lara cevap bulabileceğim alanın felsefe olduğuydu.
Sizce felsefe ne?
Bazılarını düşündürücü ve etkileyici bulsam da felsefe için yapılan tanımları anlamlı bulmuyorum. Tanım, en az kelimeyle bir şeyi anlatmak ister. Bu anlatılmak istenilen felsefe olunca, ifadeler de şiir kıvamına, aforizma tarzına döner.
Örnek: “Felsefe düşünce üzerine düşünmektir.” “Felsefe şifadır.” Birincisine iyi düşünmeler, ikincisine acil şifalar diliyorum… Sanırım felsefeyi bir anlama, anladığını anlatma ve anlaşılan noktadan hareketle içinde insanların mutlu yaşayacağı bir dünya için mücadele etme olarak kavrıyorum.
Siz felsefe yapıyorsunuz, ne yapıyorsunuz? Yani ne ile ilgileniyorsunuz?
Benim felsefe serüvenim, hayatımı sürdürürken karşılaştığım sorunları anlama çabası. Yani cevap aradığım sorular somut hayatta karşıma çıkıyor. Böyle olduğu için de pratik, güncel ve politik sorunlar. Örneğin yurtdışında yaşarken muhatap olduğum tarzları anlamak için verdiğim çaba, beni ırkçılık hakkında kitap yazmaya vardırdı.
Bunu yaparken konu hakkında birikmiş literatürün fethedilmesiyle başlayıp makale yazmaya, oradan konferanslar vermeyle varıyorum. Yazdığım makaleyi Batı dillerinde yayımlamaya da önem veriyorum.
Bir de yazdıklarımı lisans üstü öğrencilerimle derslerde tartışıyorum. Bu makalelerden bazıları da zamanla kitaba dönüşüyor. Şimdi ahlak hakkında yazdıklarımı, bir ahlak teorisi olarak kitaplaştırmakla uğraşıyorum.
Peki bunların ne anlamı var? Sorunun yol açtığı huzursuzluğu savıyorum. Aynı zamanda bir yerlerde bu soru(n)larla huzursuz olan insanlara ulaşmak istiyorum…
Dizimizin adı yaşama felsefeyle bakmak! Sizin gördüğünüz üç problem nedir? Neden bunları problem olarak görüyorsunuz?
İnsanın bölünmüş toplumlarla başlayan berbat serüveni, çevre ve göç olgusu. Bu üç konu da birbirine bağlı. Daha doğrusu, ilk olgunun türevi sorunlar. Bunların aşılması ilkinin çözülmesiyle ilgili. İnsanın bölünmüş toplumlarla başlayan insanlık durumunun aşılması temel sorundur. Bu doğrultuda girişilen felsefe çabası, diğer bütün alanları içine alır.
Sorunun böylesine büyük olduğunu görmek, küçük metafizik kırıntılar üzerinde söz kurmanın ne denli biçare bir böbürlenme olduğunu da gösterir… Neden bu konuları sorun olarak görüyorum: Bunlar, insanın bir tür olarak dünyada var olabilmesine bağlanır…
İçinde bulunduğumuz çağ için felsefeci olarak ne söylersiniz?
İnsan türünün en sıkıştığı, geriye doğru atabileceği tek adımın kalmadığı bir dönemdeyiz. Barbarlık seçeneğinin hiç de küçümsenmeyecek bir tehdide dönüşmesine tanıklık ediyoruz.
Tabii ki bu seçeneğin karşıtı da mümkün. Felaket tellallığı olarak görülmesin bu söylediklerim. İşte böyle bir dönemde felsefenin de yeni yönelimleri var. Sorunların keskinleştiği zamanlarda felsefe daha çok sorunların çözümüne odaklanır.
Örneğin ekoloji sorunuyla birlikte, ekoloji felsefesinin doğması; göçle ırkçılığın yeni boyutlar kazanmasıyla felsefeye de konu olması gibi. Bunları kıymetli buluyorum ve çağımızda felsefenin bu eksende yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Dünya Felsefe Gününde paylaşmak istediğiniz bir mesajınız var mı?
Felsefeyi akademik bir etkinlik, bir entelektüel şıklık olarak görünce ona bir de gün yakıştırmak mümkün oluyor. Dolaysıyla halis felsefe çabası açısından baktığımda böyle bir günün icat edilmiş olmasını, kayda değer görmüyorum.
Ancak eğitim kurumlarında gençlerin ilgisini felsefeye daha fazla yoğunlaştırma çabası olarak düşünüldüğünde bir işlevi olabilir. Bu haliyle de hakkında fazla söz sarf etmenin de bir anlamı kalmaz…
"Felsefe her alanda olsun"
Dr. Mehmet Aksoy, anlatıyor.
Felsefeyle nasıl tanıştınız hikayeniz ne?
Felsefeyle nasıl tanıştığımı bir an olarak net bir şekilde hatırlamıyorum. Kişisel tarihimde felsefeyle ilişkime dair hatırladığım en uzak şeylerden biri, lise yıllarımda tıp fakültesinden mezun kuzenimle girdiğimiz teolojik bir tartışmada çıkmaza düştüğümüzde sorunun asıl yerinin politika ile ontoloji olduğunu görmüş, sistematik olarak felsefe çalışmaya karar vermiş olmam.
Sizce felsefe ne?
Felsefe, tarihinin hiçbir döneminde politika ve etikten bağımsız olarak kurulamayan ancak tek başına politika ya da etiğe de indirgenemeyen, yaşama dair hakikatin ne olduğunu ya da olacağını söyleyen ve onun kuruluşu yönünde fikir bildiren söylem ve eylem biçimi, yaşama sanatıdır.
Siz felsefe yapıyorsunuz, ne yapıyorsunuz? Yani ne ile ilgileniyorsunuz?
Yukarıda verdiğim felsefe tanımına uygun bir faaliyet yürütmeye çalışıyorum. Çalışma konum, yaşamın kendisi yani yaşamla ilgileniyorum çünkü hayatta olmanın ötesinde yaşadığımı düşünüyorum.
Bunun benim için anlamı, bu tarz düşünmenin ve yaşamanın dünyanın geri kalanına karşı sorumluluğumu yerine getiriyor olduğumu, yaşam için anlamıysa onu doğru kurduğumu düşündürtmesidir.
Dizimizin adı yaşama felsefeyle bakmak! Sizin gördüğünüz üç problem nedir? Neden bunları problem olarak görüyorsunuz?
Üç sorundan ziyade hemen her alanı kapsayan bir sorundan bahsedebilirim. Bu bir ilişki sorunu. Yaşadığımız dünyada genel olarak insanın nesnelerle ya da şeylerle, diğer insanlarla ve kendisiyle kurduğu ilişkinin yanlış olduğunu düşünüyorum.
Dolayısıyla bu bir sorunun yani ilişki sorununun üç veçhesi olarak da görülebilir ve öyle bir sorun ki felsefenin ve yaşamın tüm alanlarını kapsıyor. Ekolojik, etik, politik vb her türlü sorun buradan çıkıyor. İnsanın dünyaya, başkasına ve kendine bakışının yanlışlığının sonucunun yıkıcı, yıpratıcı ve yaşamı alçaltıcı oluşu onu sorun kılıyor.
İçinde bulunduğumuz çağ için felsefeci olarak ne söylersiniz?
Son zamanlarda yanlış bir biçimde, sıkça, post-truth (hakitar-ötesi, Hakikatimsilik, MVB) olarak adlandırılan çağımızın aslında hakikatin aşıldığı değil, hakikatin çağrıldığı çağ olduğunu; özellikle, yaşadığımız son pandemi sürecinin ne kadar da hakikate ihtiyacımız olduğunu gösterdiğini, belki yukarıdaki sorunlara ek bir sorun olarak da düşünülebilir ama bilgiye ulaşmanın en kolay olduğu, bilginin en hızlı yayıldığı çağda olsak da bu çağın, hakikatle kurulan ilişki bakımından en sorunlu olduğu çağ olduğunu düşünüyorum.
Dünya Felsefe Gününde paylaşmak istediğiniz bir mesajınız var mı?
Özellikle ülkemizin felsefeye en çok ihtiyacı olduğu şu günlerde, dünya felsefe gününü kutluyorum, felsefenin dinde, bilimde, hukukta, eğitimde, yaşamın her alanında, olması gerektiği yerde olmasını diliyorum.
Varsa eklemek istedikleriniz?
Gösterdiğiniz ilgiye teşekkür ediyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.
"Felsefe Günü kutlu olsun"
Doç. Dr.Sema Ülker Oktar anlatiyor.
Felsefeyle nasıl tanıştınız?
Felsefe yolcuğum lise öğrencilik yıllarımda meraklı sorularla başladı. Kocaeli Üniversitesi Felsefe Bölümü'nün ilk öğrencilerinden biri olmanın şansıyla bu merak, giderek artan bir öğrenme isteğine ve tutkulu bir araştırma çabasına dönüştü. Lisansüstü eğitimim hocam Prof. Dr. Sinan Özbek'in rehberliğinde sürdü.
Aynı bölümde araştırma görevliliği ile başlayıp doçentliğe uzanan süreç; felsefe öğrenciliğimin, öğrencilerimin felsefe yolculuğuna eşlik ettiği sorumlulukla birleştiği uzun yıllar içeriyor. Felsefe sürekli bir öğrencilik halini, bitimsiz bir merak ile süren bir adanmayı gerektiriyor.
Sizce felsefe ne?
Felsefe dünyaya ilişkin kavramlardan yola çıkan bir inceleme, soruşturma ve düşünme etkinliğidir. İnsana ve dünyaya ilişikin kavramlar aracılığıyla inşa edilen bir söylem olarak felsefe, insan düşüncesinin anlam arayan düşünümsel bir faaliyetidir. Felsefe, doğası gereği sistemli bir düşünme gerektirir.
Felsefi söylem aynı zamanda insanın nasıl yaşaması gerektiğini inceleyen etik, nasıl bir toplumsal yapı içerisinde olması gerektiğini kurgulayan politik ve hakikatin ne olduğunu soruşturan epistemolojik düzlemde varlık sorununu ele alan ontoloji hakkında soruşturma yapan eleştirel boyutu olan sistematik bir bütündür.
Felsefedeki ilgi alanınız?
Son zamanlardaki çalışmalarım bir hakikat araştırması içeriyor. Hakikati bir söylem biçimi olarak tartışmaya çalışıyorum. Mitler, masallar ve kutsal anlatılar aracılığıyla iktidarın hakikati inşa etme biçimlerini ele alıyorum. Efsaneler, mitler, masallar, gündelik hayatımızın birer parçası.
Bunlar, kendilerini hem müzikten edebiyata günümüzün popüler platformlarında, dizi ve filmlerinde hatta bilgisayar oyunlarında karşılaştığımız hem de halk dilinde kullanılan deyimlerde gösterirler. Dolayısıyla masallara, mitlere, söylencelere ilişkin bir inceleme hem hakikatin nasıl kurgulandığına ilişkin hem de insana ilişkin bir inceleme olarak doğrudan yaşamla ilgilidir.
Sizce günümüzdeki üç problem nedir? Neden bunları problem olarak görüyorsunuz?
Yoksulluk, küresel adaletsizlik ve iklim krizi. Bu soruların her biri bir yandan göç hareketlerine, bir yandan temel besin ihtiyaçlarının karşılanmasına, öte yandan sosyo-ekonomik krizlere ve çeşitli türden psikolojik sendromlara yol açmakta. Bu yüzden güncel birer felsefi sorun olarak incelenmesi gereken sorunların başında yer almaktadır.
İçinde bulunduğumuz çağa dair felsefeci olarak neler söylersiniz?
İnsanlık tarihi boyunca her çağın kendine özgü dinamikleri, sorunları, tanık olduğu gelişmeler ve bu gelişmelere ilişkin tartışmaları ve nihayetinde olumlu ve/ya olumsuz yönleri bulunmakta. Dolayısıyla içinde yaşadığımız çağ da tarihteki bu olgusal durumdan farklı değil.
Bir yandan uzay yolculuğu gibi hızlı teknolojik gelişmelere hazırlananırken öte yandan tarihin karşılaşmış olduğu en büyük göç hareketlerine, iklim krizine ve yoksulluklara tanık olmaktadır.
Buna paralel olarak bir felsefeciyi de hem heyecanlandıran hem de kimi zaman karamsarlığa sürükleyen bu çağ, düşünce dünyası için önemli felsefi sorunlar barındırmakta. Çağa tanıklık etmesi gereken felsefecinin tüm bu olgular karşısındaki sorumluluğunun kavramsal ve eleştirel bir düşünme biçimi olarak felsefenin sistematik yapısı içinde çözüme dair bir perspektif yakalayabilmek olduğu inancındayım.
Dünya Felsefe Günü dolayımıyla paylaşmak istediğiniz bir mesajınız var mı?
Felsefe eğitiminin ilköğretim okullarından üniversitelerin farklı bölümlerine değin eğitim hayatının önemlli ve vazgeçilmez bir parçası olması umuduyla Dünya Felsefe Günümüzü kutlarım.
Dünya Felsefe Günü'ne dair yazı dizisi
TIKLAYIN - Yaşama felsefeyle bakmak
TIKLAYIN - Felsefeciler: Dünyayı daha yaşanır bir yer kılma sorumluluğu hepimizin
TIKLAYIN - Felsefeciler: Savaşsız, adil ve özgür bir dünya özlemiyle...
(EMK)